Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî |
|
||||||||||
|
Işıklar Köyü yol sapağındaki kahveye vardığımda güneş iyice denize eğilmişti. Çatalzeytin’in üzerine kırmızı bulutlar ve akşam iniyordu. Daha ben arabadan iner inmez Hüseyin Amca herkese kahve ısmarladı. Ben de yol kıyısındaki bir bahçeden kopardığım erikleri ceplerimden çıkarıp masanın üzerine boşalttım Hüseyin Amca Almanya ve gurbetlik hikayeleri anlatıyordu. Üç yaşlı adam ve ben aslında çok bildik ve keyifli bir sohbetin içinde geziniyorduk. İlk kez o zaman sana verdiğim sözü anımsadım. Son günlerde sen olur olmaz zamanlarda aklıma düşüyorsun. Seninle hiç ilgisi olmayan şeyler bana seni anımsatıyor. Örneğin çardaktan kahvenin önüne, hatta yola kadar akan hanımeli kokusu. Kan gibi açmış güller. Cam yeşili eriklerin dişlerimi, damaklarımı kamaştıran tadı. Duvar gibi düz bir kayanın oyuğunda açmış kocaman bir demet papatya. Ağlardan yeni çıkmış barbunlar, alacalı beleceli mavrişgiller. Yol kıyısında kiraz satan beyaz sakallı, güleç yüzlü Davut Amca. Sahildeki sık ağaçların arasından gelen kuş sesleri… Son günlerde aklımın kapısını sık sık aralıyorsun. Kapılarımı aralayan sen misin? Yoksa ben mi hep ardına kadar açık bırakıyorum? Farkında değilim. Belki yalnızlığımdan kaçmak kendi kendime oyunlar oynuyorum. Bu yüzden sana aşk tadında anlamlar yüklüyorum. İlk yaz akşamlarını çocukça bir coşkuya, ama her gece yıldızları mutlaka sana boyuyorum. Işıklı Köyü kavşağında otobüs yolun kıyısında bagajlarıyla bekleyen İstanbul yolcularını bindirirken üç yaşlı adam ve ben hala sohbete devam ediyorduk. Laf lafı açmayı sürdürüyordu. Havanın iyice serinlediğini çok geç fark ettim. Çatalzeytin önlerinde denizi kırmızıya boyayan akşam iyice solmuştu. Ben artık adam akıllı üşüyorum ve aklımda hala sen varsın. İhtimal ki sen şimdi eve dönüyorsundur. Arabanın penceresinden içeri giren hafif bir rüzgar saçlarınla oynuyordur. Senin yaşadığın kente bu saatte henüz akşam çökmemiştir. Radyodaki şarkıya eşlik ederken eve gidip gitmemek konusundaki kararsızlığın sürmektedir. Gözünün önüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına atıp bir sigara daha yakmışsındır. İşte yine akşam oluyor diye kendi kendine söylenmişsindir. İşte uykularını bin parçaya bölen zalim bir gece daha senin yolunu gözlemektir. Bu kenti ve geceleri kaldırıp derin bir çukura atmayı ve uzaklara gitmeyi düşünüyorsundur. Kuş seslerini, hanımeli kokularını ve yol kıyısındaki kahveyi kendi akşamında bırakıp yürümeye başladım. Aklımda sen vardın. Dalgalar akşamın karanlığında beyaz bir örtü gibi çakılların üzerine uzanıyordu. Köpükler çakılların üzerinden kalkıp yeniden denize koşuyordu. Sonra yeniden bir daha… Bir yanlışlık olsa, hani mucize gibi bir şey. Ne bileyim hiç beklenmedik bir şekilde yolun buralara düşse örneğin. Çıkıp gelsen… Dağ dağa kavuşmazmış ama biz senle burada birbirimizi bulsak. Aşkmış, sevdaymış hepsi palavra… Hiçbir şey istemiyorum inan bana. Birlikte yoldan aşağıya , çakılların yanına insek . Köpüklerin çakılları kucakladığı yerde, dalgaların ayak ucunda otursak. Akşamı, taze serinliğini, daha karanlığı kapkara koyulaşmamış bu akşamı dinlesek… Sonra kalkıp köprünün korkuluklarına dayanıp derenin denize kavuştuğu yerde birlikte geceyi karşılasak. Denizin, derenin, köprünün kıyısındaki yaban gülünün, ılgınların huzur dolu akşamına karışsak. Eeee sonra mı? Hiç işte… Evli evine, köylü köyüne, yolcu olan yoluna gitsin. Evi olmayan da sıçan deliğine… Benim için artık geç oldu. Birazdan odama çekilip belki kitap okurum. Hadi sen de git artık. Çok geç olmadan, sokaklar iyice tenhalaşmadan, sokaklar ite ,uğursuza kalmadan evine git. Biliyorsun seni hiç görmedim. Hatta hiç karşılaşmadık. Akşamdı ve ben sahilde gözlerimi kapatmış oturuyordum. Karanlık bana yine her zamanki gibi oyun oynadı. Belli belirsiz bir ayak sesi duydum. Kendi kendime dalgaların sesinden bir resim çizdim. Kağıdın ortasına önce seni, sonra da kendimi koydum. Sadece çakılların arasına süzülüp kaybolan beyaz köpükler vardı. Akşamı ve kuş seslerini ve dalgaları saymazsak zaten her şey siyah bir sessizlikti.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |