Başka dillerle ilgili hiçbir şey bilmeyenler, kendi dilleriyle ilgili de hiçbir şey bilmiyorlar. -Goethe |
|
||||||||||
|
Halkımızın gören gözü, işiten kulağı,söyleyen dili olan Veysel, dünyayı ne veciz bir ifadeyle dile getirmiştir: “İki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece!...” Öyle değil mi? Birinci kapı doğumla beraber açılıyor.Yediden yetmişe herkesin yüzünden gülücükler dağılıyor etrafa.. Muştular saçılıyor arzdan arşa!...Sonra…Bildiğiniz gibi çilelere gebe bir ömür!...Öyleki tuzaklarla dolu…Sırr-ı imtihan!..Aklınızın alamayacağı kadar zor…Çetin olduğu kadar da üstün mükâfatlarla bezenmiş.Öyle zor bir yolculuk ki!...Bir büyük maraton…Geri dönüşü olmayan bir yol;yol değil,sanki dört bir yanı dikenli tellerle çevrilmiş bir ölüm kalım dehlizi.Tepemizden akan ter ayak uçlarımızdan toprağa süzülür. Susamışsınız kana kana!…Karşınızda bir çift oluk…Üstad’ın deyimiyle birinden nur akar ,ötekinden kir!..Nur suretinde kir ,kir suretinde nur…Nefsimize nur görünen hakikatte kir;kir görünense bir o kadar nur!..Basiret gerek nuru kirden,kiri nurdan ayırmak için!...İman nuruyla cilalanmış bir basiret…Perde arkasındakini gören göz!.. Göz vardır görünmeyen âlemleri yakınlaştıran…Göz vardır bir karış önünü göremeyen…Ya hakikati gören bir göz,ya elinden tutup sahil-i selâmete götüren bir kılavuz…Üçüncüsü mü!...Ne olabilir ki!...Bu kurtlar sofrasında elbette felâket,hem de büyük harflerle yazılı,altı çizili bir FELÂKET!...Sonuç mu? Sonuç bir afet!... Bunca mücadele nereye kadar ve niçin?...Yoksa neticesi baştan belli bir yarışın içerisinde miyiz?Olmaz tabi,olmaz…Bu düpedüz eşyanın tabiatına aykırı mânâsız bir eylem olur.Abesle iştigal!...Dedim ya insanın aklını çeliyor onca sorular.Sağnak sağnak gelen, hakikatte cevabı içinde gizli bu suallere makûl ve mantıklı cevaplar vermek ancak nur çeşmesinden içilecek bir katre ab-ı hayatla mümkün. Yanılıp da nurlu oluktan değil de kirli oluktan içtiyseniz ardı arkası gelmez soruların…Yağlı bir kement olup boynunuza dolanırlar bir gün.Hükmederler benliğinize tepeden tırnağa kadar…Siz, siz olmaktan çıkarsınız farkında olmadan.Şüpheler kalın bir zincir olup boylu boyunca sarar sarmalar mukaddesatınızı;kurtulamazsınız isteseniz de.Vücudunuzun kimyası bozulur bir anda. Seneler geçer ardı sıra .Her geçen dakika ziyan hanesine yazılır sizin için.Akıllı insan odur ki büyük mizan terazisi kurulmadan evvel kendi terazisini kurup ölçer günahla sevabını.Neticeyi mantık süzgeçinden geçirip yeni bir yol haritası çizer ahir ömrüne dair!... Ölmeden evvel nefsini öldürendir yiğit!...Kapitalizmin insanoğlunun kanını bir sülük gibi emdiği, nefse hizmetin kutsandığı bu asık suratlı çağda böyle bir hedef doğrultusunda menzile varmak hiç de kolay değildir.Çünkü düşman bir değil bin!...Uzakta değil, içimizde.Kapıdan kovsanız bacadan giriyor.Hem küstah,hem pervasız! Sen böyle koşturup oyalanıp dururken zaman duracak değil ya!..Oda akıp gidiyor bir nehir misali!…Nereye ? Dönüşü olmayan yere!.. Şakaklarına yağan kar bir büyük fırtınadan haber veriyor.Basiret sahibi gözler verilen mesajı alıyor tabiki.Ağır bir kışın arafesinde olduğunu tahmin etmekte zorlanmıyor.Fırtına öncesi sessizlik çaresizliğın haykırışı oluyor adeta.O esnada mazide kalan koca bir ömür, bir film şeridi, gibi geçiyor gözünün önünden…Dudaklarından gayri ihtiyari olarak Yahya Kemal’in şu dörtlüğü dökülüyor: “Bu defa farkına vardım ki ihtiyarlamışım, Hayatı bir camın ardında gösteren tılsım Bozulmuş anlıyorum,çıktığım seyahatte Cihan ve ben değiliz artık eski hâlette.” Hakikatler bir güneş misali karşımızda parıldayıp dile geliyor.Bahane ve mazeretler de sırtını dönüyor bize.Kalabalıklar içinde yapayalnız kalmak buna denir herhalde. Nefis yine de çıkış yolu arar kendisi için!...Abdülhak Hamid’in avunduğu gibi,başındaki akları hayra yorar ve söyle seslenir içinden: “Karlar altında nev-baharım ben!” . Sonunda ağır bir kışın altında yalnız ve çaresiz olduğunun farkına varır ama son pişmanlık fayda vermez.Geçen günler geri gelmez. e-mektup: mnihatmalkoc@hotmail.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © M.NİHAT MALKOÇ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |