..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"...Ve hepimiz az ya da çok rüyacý deðil miyiz!" -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Burak Mollamehmetoðlu




18 Aðustos 2005
Yüceler  
Burak Mollamehmetoðlu
Ne zaman Yüceler zirvelerine karalar baðlasa, hep o þaibeli sessizlik çökerdi kasabanýn üstüne. Evlerin ýþýklarý soluklaþýr, gece kara bir deliðe dönerdi.


:AGJD:
Ne zaman Yüceler zirvelerine karalar baðlasa, hep o þaibeli sessizlik çökerdi kasabanýn üstüne. Evlerin ýþýklarý soluklaþýr, gece kara bir deliðe dönerdi. Gökyüzü yýldýz çocuklarýný saklamak için koyulaþýr, sokak lambalarý titrer, kaldýrýmlar matlaþýrdý. O gecelerde kesinlikle kimse konuþmazdý; tek bir nefes dahi, aðýzdan en ince sessizliðiyle süzülürdü. Herkes þüpheyle oturur, ama kimse Yüceler' e dönüp bakmazdý. Bakamazdý. Bakmak hayal etmek demekti; akýlda kývranan sayýsýz vahþi mürekkep lekesini canlandýrmak gibiydi. Ve o gecelerde hayaller, boðuk karabasanlardan farksýzdý.
Meydan... meydaný doðurmuþ asýrlýk meþe. Orada burada birkaç bank, Arnavut kaldýrýmlý yol ve hepsi yüzünü meþeye dönmüþ sýra sýra, en yükseði üç katlý binalar. Yuvarlak meydanýn güneyinden gelip kuzeyine giden- yada tam tersi- yol: Anayol. Kasabanýn göreceli iþlek damarý olan iki þeritli yol. Anayoldan yukarýlara doðru týrmanan kýrýk dökük, tozlu ve daracýk sokaklar. Mevsiminden önce sarkmýþ elektrik telleri, kedi peþinde hýrlayan köpekler ve köpeklerden kaçan nefes nefese kediler.
Ötede zirveleri görünür muhakkak Yüceler' in; ne çýkmak kolay onlara, ne de durmak üstlerinde... Yüceler dik dik bakar kasabaya, her þeyi görür her þeyi bilirler. Bütün hayatlardan haberdardýrlar, bütün ölümlerden ve bütün doðumlardan...
Bir çýðlýk... Yüceler' in karalara bürünmesinin alameti; habercisi. Ýþte o günün gecesi iþkencedir herkese. O çýðlýk baðlar tümünün rýzkýný ve ruhunu... kalpler dermandan kesilir, eller iþ tutmaz artýk. Konuþmalara, ve aslýnda hayatlara kocaman bir es verilir; binlerce yýl gibi bir gecedir o es...
Ebe ne zaman sokaklarda koþarken görülse, þüphenin önüne geçilemez. Bir kapýdan içeri girdiðinde, ellerini kurularken dýþarý çýkmasý endiþeyle beklenir. Tek bir ebe... o kasabaya tek bir ebe yetmektedir. Ebe yaþlýdýr; koþuþunda yaþlýlýk sarkar ve hoplar her yanýndan. Tombuldur ve asla kollarýný giymediði yeþil hýrkasý daima sýrtýndadýr aceleyle koþarken. Aslýnda ebeyi seven yoktur, çünkü ölümden beter haberler beklenir ondan.
Bir çýðlýk... Artýk ebenin kapýda görünmesine lüzum yoktur. Çýðlýk alamettir; Yüceler' in gürlemesini taþýyan rüzgarýn sýrtýnda gezinen kötü cindir. Böylece zirveler yavaþça kararýr; akþamdan evvel ve günün aydýnlýðýna aldýrmadan. Herkes bilir ve istisnasýz bütün halk, kalbine çöken aðýrlýðýn hissi kadar emindir ki, ölümün karanlýðýndan daha beter bir doðum, Yüceler' i azdýrmýþtýr.
Sessizlik... Hayat her þeyi çözmez. Hayatta olmak en büyük þans deðildir. Sessiz bir hayat, sessiz bir kasabada donmak ve çökmektir. Muhtemelen bir kere ölmek insanýn kaderidir; lakin sessiz bir hayat, hatta sessiz bir gece dahi, ölümü geride býrakabilir. Ve ümit, acizliðin son kalesidir böyle anlarda. Kasabadaki her hanede, Yüceler' in garez dolu gecesinde tek bir ümit vardýr: 'Lanet bana dokunmasýn.'
Kahve... Kahve meþenin karþýsýnda, meydanýn batý tarafýnda tek katýyla bekler. Duvarlarý koyu sarmaþýklarla canhýraþ sarýlmýþtýr. Oturup çay içenler, kaðýt oynayanlar ve sýkýntýyla zaman öldürenlerle dolar çoðunlukla... Þimdi deðil... herkes evinde ve kahveyi çoktan boþ vermiþ.
Donmuþ akýllar, gelip geçmesini bekliyorlar geçmek bilemeyen gecenin. Ruhlarýndaki korku her saniye batýyor lime lime... yine de bir taraflarý kahveyi düþünüyor. Gecenin loþ ýþýklarýyla ince nurlar saçan çarpýk yaratýklara dönüþmüþ masalarýný ve arka tarafýndaki çay haneyi. Çay hanenin arkasýnda dikilen adamýn metruk bekleyiþini düþlüyorlar. Yüceler en çok oraya bakar; kahveye. Fakat kahve kasabadýr adeta; kem gözler oradan yayýlýr sanki her akla. Yüceler oradan hakim olurlar herkese; yada herkes böyle tahmin eder. Zira Yüceler' den önceki son durak orasýdýr.
Bekleyen ve gecenin soluk ýþýklarýyla yýkanan bir adam düþlüyorlar. Bekleyecek denli dirayetli bir o var kasabada. Ruhu sert ve kendini her seferinde feda edecek kadar cesur. Durmadan bekliyor o gece: Bekliyor ve gözlüyor...
Beklemek... Zamansýzlýðýn sayýsýz isminden biridir beklemek. Zira zamaný tanýmak zordur beklerken. Yavaþ ve aðdalýdýr bazen, yada hýzlý ve kaygan olur. Korku beklemeyi aðýrlaþtýrýr ve saniyeler kalýnlaþýr ansýzýn. Þüphe, felaket kabuslarý yaratýnca, beklenen korku aslýnda zamana dönüþür... Zaman ve korku... Beklemek ve þüphe etmek...
Þüphe kasabada kol geziyor artýk. Nedenleri ortada: kahvede bekleyen adam ve sokaklarda akþam mesaisine çýkan ebe: Dakika dakika artan ve kararan hain þüphe. Lanet ortaya çýkarsa kimse kurtulamaz. Tüm dünyaya bu kasabadan yayýlýr. Ýlk darbeyi yerliler karþýlar ve muhakkak yerle bir olurlar... Daha önce oldu; üç kere... Birincisinde kimse ne olduðunu anlayamadý ve kayýplarý için yas tutup aðlaþtýlar beraberce. Ýkincisinde laneti engellemeyi denediler ama zaman onlardan atikti ve laneti salývermekte bir sakýnca görmedi. Üçüncüsü kasabada kimsenin hatýrlamak istemediði korkunç bir vahþete büründü, ki vahþet bizatihi kasabanýn korkusunu ve þaþkýnlýðýný taþýyordu. O bebeði bulana, zift karasý gök yarýlýr gibi çatýrdayana deðin hiçbir kasabalý içindeki caniyi durdurmadý...
Þimdi... Bir kapý açýlmayý bekliyor. Ebe öðlen vaktinden beri o kapýnýn ardýnda. Dizlerini dövenler, inleyenler, aðýt yakanlar ve itiraz edenler var kapýnýn ardýnda. Aðlamalar ve inanamazlýk dolduruyor geceden evvel içerisini; kahrýn geceye karýþmasýna daha var. Gönülsüz ev sahipleri, vermiyorlar onlar için kýymetli olan þeyi. Sinirlenip celalleniyorlar bazen ebeye karþý.
Lakin bunlar hep son bulmuþtur þimdiye dek. Kapý hep açýlmýþ ve gýcýrtýyla kapanmýþtýr. Ebenin o gecelerde uðradýðý evler, uðursuz kaderlerine razý olamayanlarla dolar sürekli. Telkinlerle ve tehditlerle ikna oldular hep. Ebe onlarý kandýrýrmýþ gibi gelirdi zaten; canlarýndan bir parça giderdi ve o, ebenin kýrýþýk elleri üzerinde uzaklaþýrdý onlardan.
Yine de bugün yaþlý kadýnýn iþi daha kolay. Kalýn enseli ve aþýrý terli tombul bir adam ýsrarla bebeði- bebeðini annesinin kucaðýndan alýp ebeye uzatmaya çalýþýyor. Gözleri delirmiþ gibi bakýyor, öyle ki ödü kopmuþ bir çocuk gibi inliyor. 'Al' diyor sanki, ' Al ve rahat býrak -býrakýn bizi!'.. Ölmekten ölümüne korkuyor gibi...
Ebe acele ederdi; kucaðýnda taþýdýðýyla kapýya gelir ve kapý kolunu aþaðýya ittirirdi. Onu kimse uðurlamazdý. Gitmesini isterlerdi bir an evvel, 'Kapýyý aç ve git artýk..!'
Kapý... Açýlmasý aniden olurdu. Menteþeleri yana yana gýcýrdar, taþ kaplý yollarda yankýlanýp camlara çarpardý. Ebe kahveye gidiyordu. Aðýr bir edayla, iki büklüm yürüyordu ýssýz sokakta. Yüceler onu gözetliyordu. Bazen rüzgarý üzerine salýp onu kontrol ediyorlar ve kucaðýndakine bakýyorlardý. Ebe üþüyor ve korkuyordu...
Kahveye yüz altmýþ dokuz adým kalmýþtý...
Karþýlaþma... Ruhlarda dalgalanma esintileriyle karþýlanýr karþýlaþmalar. Kývýlcýmlar ve güzellikleri baþlatýr, güzel kokular dolar havsalaya. Aniden olaný makbuldür ve mantýk sektiði için kalp yücelmiþtir adeta. Kiminle veya ne ile karþýlaþýldýðý önemlidir. Zira kývýlcýmlar dikenlere, güzellikler bataklýk kabuslarýna, güzel kokularda zihni çökerten karabasanlara dönüþüverir. Karþýlaþmalar iyidir; ama hangi içsel tarafýnýz için iyi olduðunu siz belirleyemezsiniz. Buna kabiliyetiniz yoktur. Yapmanýz gereken yalnýzca tahlil etmektir. Güzelliklerin keyfini çýkarmalý, kadersizliði sahiplenmelisiniz.
Kahvedeki adam kadersizliði metanetle kabul ederken, yüzündeki derin çizikler ve çenesindeki köþeli kývrýmlar hiç titremedi. Pos býyýðýný diþledi ve çene kaslarýný sýktý. Çýðlýðý duyduðundan beridir karþýlaþmaya hazýrdý. Artýk gözü meydana saplanan yoldaydý, kara bir noktanýn belirmesini bekliyordu. O kara nokta, meydana yaklaþýrken giderek irileþecek ve insansý bir figüre dönüþecekti. Sonunda kahvenin açýk olan kapýsýndan içeriye girecek ve adamla yüz yüze duracaktý; Kahvedeki adamla ebenin karþýlaþmasý bataklýktaki kabustu...
Kabus... Zordur bunu tanýmlamak. Aklýnýza gelen en sivri ve en ürpertici kelimeleri kullanýrsýnýz ilk baþta. Fakat çaresizce anlarsýnýz ki, aslýnda betimlemeye çalýþtýðýnýz þeyi bir nebze dahi canlandýramamýþsýnýz cümlelerinizde. Böylece daha karamsar tabirler ararsýnýz telaþla. Paylaþmayý istersiniz korkunuzu. Siz istediðiniz kadar cümlelerle, sesinizin tonuyla anlatmaya çabalayýn bu kabusu. Sizi dinleyen onu anlatýmýnýzda deðil, yüzünüzde okur. Gözlerinizde görür... Kabuslar için kelimelere gerek yoktur.
Kahvedeki adamda belki bu yüzden pek konuþmaz. Sadece ebenin kollarý arasýnda kývranan þeye bakar: Olmamasý gereken sakallara, alýndan tomurcuklanmýþ sinir bozucu þirinlikteki üç kara boynuzcuða ve göz olmasý gereken iki kara boþluða... Ve masum ve tiz bir aðlayýþ geceyi iðneler ansýzýn. Kahvedeki adamýn yüreði paralanýr ama yine de ebenin kollarýndan teslim alýr bebeði. Yücelerin asýrlardýr devam eden uðraþý, bu gecede de iþ baþýndadýr. Kim önce davranýrsa kazanýr; Yüceler kaybederse yeniden dener -Zira onlarýn hýrsý alevden salonlarý doldurur-, ama kahvedeki adam ve dolayýsýyla kasaba kaybederse bunun telafisi, yýkýmýn yaralarýný asla kapatamaz...
Patika... Kahvedeki adam ( "Adý Halil olsun" demiþti babasý zamanýnda) meydanýn Arnavut kaldýrýmlarýný çýnlatýrken baþka ayak sesleri duydu. Gittiði yönün tam zýttý tarafa doðru sönükleþen topuk týkýrtýlarý... Ebe evine, tek katlý virane yuvasýna gidiyordu. Muhtemelen bütün gece aðlayacak, tüyleri dikilerek yakaracak ve dua edecek. Bu kasaba ne kadar kurbansa, ebe de ayný derecede çaresiz. Evine, küf kokulu duvarlarý arasýna kapanýnca, insanlýðý ona aðlamasýný emrediyor. Çünkü elinde bir bu kaldý.
Halil ise Yüceler'in eteklerine týrmanan patikaya doðru ilerliyor.
Halil... onu da ayný ebe doðurdu. Ailesi onu da ayný sýkýntýyla bekledi. Tüm kasaba, doðacak çocuklarý benzer kasvetler içinde beklerdi. Ebe Halil'in doðduðu gün, Halillerin evinden ellerini kurulayarak çýkmýþtý. Suratýnda ölü bir çýlgýnlýðýn kalýntýlarý kalmýþtý; felakete ramak kala kurtulmuþ gibi bakýyordu yorgun gözleri. Halil'in doðduðu gün, evlerinde kimse çýðlýk atmamýþ, kimse kaderine isyan etmemiþti.
Halil'in iki büyük kardeþi vardý. Ölüydüler. Yüceler' in kurasý onlara vurmuþtu ve onlar Yüceler' in zirveleri altýnda, baþlamadan biten bir hayata sahip oldular. Deli Ragýp'ýn Yüceler' e son taþýdýðý bebeklerdi onlar. Ragýp deliliðinden koyu bir cesaretle kendini zirvelerden aþaðýya çýðlýk çýðlýða býraktýðýnda kimse þaþýrmamýþtý; bu, er geç olacaktý... Biliyorlardý.
Halil büyürken Sadi Çavuþ üstlendi bu kahpe iþi. Yücelere týrmanmak, bir savaþ gazisini yýldýrmazdý. O pek çok ölüm görmüþ, sayýsýz kurþun atmýþ, süngü saplamýþ, canlar almýþtý.
Deli Ragýp'ýn ölüm haberi üzerine hemen iþe koyuldu ve kahvenin tüm sorumluluðunu o üstlendi. Çünkü orasý sadece bir kahve deðildi. Merkezin merkezinde, zincirleri sýký sýkýya baðlanmýþ kuduz bir köpekti. Sadi Çavuþ hep mert bir vakarla beklerdi kahvede. Kabuslarýndan bahsetmez, çýlgýnlýk aklýna hükmettiðinde Kara Orman'a kaçardý... Son gidiþinin ardýndan hiç dönmedi.
Halil evlenene kadar hiçbir çýðlýk ortalýkta dolaþmadý. Bütün bebekler normal doðuyor, Yüceler' in sessizliði fýrtýnayý çaðýrýyordu. Uzun yýllar gergin bir normallik halk arasýnda hakim oldu. Buna raðmen kasabaya azýcýk dahi olsa huzur uðramadý. Onlar tetikte olmayý zorunluluk haline getirmiþ, muhteviyatýna zehir karýþmýþ kaderi paylaþan bir avuç insandý. Rahat bir nefes almayý sevmezlerdi. Çünkü ardýndan mutlaka iblis kanatlý bir musibet belleklerinden fýrlar ve ruhlarýný çökertirdi. Temkinli olmak ve suçlu misali boyun eðmek daha makbuldü.
O sýralarda kahve Süleyman'ýn elindeydi. Belki de kasabada bu menfur iþten ürkmeyen bir o vardý. Aklý baþka çalýþýrdý Süleyman'ýn. Küçücük bir yerleþimde güce düþkün olacak denli çarpýk akýllý olan tek oydu. Azgýn dürtüleri içinde hep bir çýðlýk bekledi, bekledi, bekledi.
Çýðlýk ona gelmeyince, o çýðlýða gitmeyi denedi. Korkusuzca Yüceler'in zirvelerine týrmanýrken ve gece çatýrdayarak, gümbürdeyerek ve yaðmur olup üzerine yaðarak onu lanet üstüne lanete boðarken, yeni doðmuþ oðluyla ilgili en günahkar planlarý yapýyordu.
Ýþte o gece ne olduðunu kimse anlamadý. Gökyüzünün hýþmýnýn sebebine bir mana bulamadýlar. Bir kaçý Yüceler' in garaza geldiðini fýsýldadý aralarýnda. Çýðlýksýz bir günün ardýndan gökyüzü hiç bu kadar delirmemiþti daha önce. Ne olduðunu daha iyi anlamak için bir de Süleyman'a sormak istediler. Zira o kahveden geçen her þeyi kasabalýdan daha iyi bilirdi; yoksa çýðlýksýz bir kabulleniþle bebeðini Yüceler' e veren bir anne mi olmuþtu? Eðer öyleyse bu bir ilkti. ve bunu ancak Süleyman bilebilirdi. Lakin onu bulamadýlar. Karýsý oðlunun beþiði baþýnda aðlýyordu, Süleyman ise kayýptý...
Halil'in tüm çocuklarýný da ayný ebe doðurttu. Halil bu kasabada doðmuþ olduðuna sövdüðü kadar, ebenin uðursuzluðuna da söverdi içten içe. Ýkinci oðlu doðduðunda beklenilen olmadý ve Halil kime minnettar olacaðýnýn þaþkýnlýðý içinde oðluna Umut ismini verdi. Muhakkak kuru bir ümitle vermiþti bu ismi.
Umut bir aylýkken Yüceler gazabýný saldý yine. Gök kubbe karardý, toprak altlarýnda dumanlara boðuldu. Ulumalarýn sayýsýz sahibi rüzgarlarýn üstünde sokaklarda dolandý. Koþturup haykýranlara, baðýrýp çaðýran ve inleyerek aðlayanlar katýldý. Þaþkýnlýklarý dehþetin býçak izleriyle berelenmiþti. Herkes hazýrlýksýz yakalanmýþ, ne ebeyi koþtururken görmüþ, ne de ölecekmiþçesine çýðlýk atan bir kadýn sesi duymuþlardý. Yüceler ansýzýn galeyana gelmiþti. Peki sebep neydi?..
Kasabada Ammansýz tartýþmalar oldu, anlayýþ yerini geniþ bir çaresizliðe býraktý. Korku nabýz gibi atarken, ne yapacaðýný bilemeyen ahali vahþet maskesini takýverdi. Kasabanýn en zengin ve en domuz gibi terleyeni hepsine seslendi. Parasý en çok olan hayata en sýký baðlanan olurdu. Her türlü günahý iþler, en ufak çýkar peþinde çocuðunu gýrtlaklardý. Tahrik etti hepsini. En aðýr korkudan bir tohum serpti kalplerine ve nihayet istediði eylemi harekete geçirdi.
Çoðunluðun kararý esef vericiydi. Karþý çýkanlarý dinlemediler bile... Her þey bir gecede oldu bitti. Yüceler'in garazý da, yeni baþlamýþ hayatlar da...
Tüm bebekleri alýp Yüceler'e doðru yönlenen, garip iniltiler ve yakarýþlar koparan o akýl dýþý kalabalýðý Halil hiç unutmadý. O kararmýþ akýllar ve cesaretten fersahlarca uzaklaþmýþ fersiz bakýþlarýn yüzlercesi kapýsýný yerle bir ederek içeriye doluþtuðunda Halil, felakete ne denli yaklaþtýðýný ürpererek hissetti. Aç leþ yiyicilerin gaddar haline bürünmüþ yerli halk Halil'e sorarcasýna bakmýþtý. Konuþmuyorlardý. Halil olan bitenden haberdardý. Karþý koymak için ne yaptýysa kar etmedi.
O geceye dair son hatýrladýðý görüntü ise, kaný kulaklarýndan ince pýnarlar gibi akarken elinde Umut'unu taþýyan bir çift elin onu ittirdiði. Ardýndan kýrmýzý perdeler gözlerine serilmeden evvel guruldayan güruhun kara, biçimsiz ve kývranan þeklini gördü; iki el oðlunu o karaltýnýn üzerinde savaþ ganimeti gibi taþýyordu...
Patika... Yüceler' in eteklerine sarýlmýþ bir keçi yolunda, Halil hep durduðu noktada durup geldiði yere baktý. Kasaba þimdi üzeri tozlu bir ampul gibi sönükçe ýþýldýyordu.Kafasýný kaldýrdý ve önünde yükselen karanlýk gecenin duvarýna baktý. Patika kuru otlarýn ortasýnda zar zor ilerleyip o duvarýn içinde kayboluyordu.
Varacaðý yeri düþündü. Üç sivri zirvenin birleþtiði kasvetli, yuvarlak taþlýk düzlüðü hayal etti kafasýnda. Her çýðlýðýn gecesinde gittiði yer, zifiri körlüðün yaratýmlarýndan birinin kucaðýydý orasý. Yüceler' in üç sivri zirvesi, açlýktan kudurmuþ onu bekliyordu. Þeytani uðultular ve öfkeyle esen rüzgarlar nöbetteydi orada. Akla üþüþen imgelerin ise tarifi yoktu; Halil'i en çok da bunlar korkuturdu. Ýnsaný kendi kendine düþman edip, sayýsýz uðursuzluðu istemenin eþiðine getirirlerdi. Susuzluk, çaresizlik ve nefessizlik bedeninizde hükmetmeye baþlar, gittikçe yükseldiðinizi düþleyip aniden derin okyanuslarýn en zulmet kenarýna az önce düþmüþ gibi kaburgalarýnýzýn çatýrdadýðýný inleyerek hissederdiniz.
Ýþte böyle bir yerdi orasý; en hakikatli nurlarla dahi sarýlmýþ olsa, kaynaðýndaki karanlýktan asla ödün vermezdi.
Halil, minicik ucube beden kollarý arasýnda kývranýrken en çok kendi oðlunu düþünürdü. Umut'u uðursuz elleri üzerinde evinden alýp götüren vicdansýz yerli halký mahkum ederdi kalbinde. Yukarýya her çýkýþýnda, ellerinde titreyen ve inleyen bebeklerin metruk suratlarýna her bakýþýnda geçmiþ gelirdi aklýna. Sürekli ve durmadan oðlunu kurban etmeye kararlý olan insan güruhunun siyah biçimi canlanýrdý aklýnda ve inlemeler arasýnda duyduðu þiþman ve zengin iblisin haykýrýþý yankýlanýrdý kafasýnda:
"Yüceler bizi bekler! Zalim Yüceler adaðý hemen ister... gazap... zulüm... felaket... Yüceler cezalarý beraber keser! Korkun... Ýtaat edin... her bebeði yukarý getirin... hepsini..!"
Umut demiþti oðluna, bu kötürüm kasabada ümit kýrýntýlarýnýn peþinden gidecek ilk insan o olmuþtu belki de. Lakin korku her yerde üstün geliyordu. insanlýk ve vicdan, korku karþýsýnda acizdi.
Güzergahý en beter yolculuk Yüceler' e doðru olanýydý. Halil yýllar içinde bir alýþkanlýk edinmiþti. Üç habis zirveye doðru týrmanýrken, delicesine korkmak yerine dikkatini baþka tarafa çekiyordu. Mezarlýkta ölüler dürterken çaresizce þarký söylemeye benzerdi.
Yukarý çýkardýðý her bebekle beraber aklýna kazýdýðý bir laf olurdu mutlaka. Umut'unu alýp götüren günahkarlara karþý söylemek için tasarladýðý bir haykýrýþ yada o iki yüzlü kalýn parmaklý kasaba tüccarýna çektirmek istediði acýlarýn yanýnda iyi gidecek bir iki kelam.Benliðinin zifiri köþelerinde intikam diþlerini biler, belirsiz bir zaman sonra eline geçecek fýrsatýn provalarýný yapardý. Tüm kasabayý, özellikle de kasabanýn en iri iþkembeli sakinini yürek yangýnýndan ve ruh daralmasýndan inletecek günün- yada gecenin vaktini sebatla beklerdi. Þu anda ayaklarýyla beraber müphem bir karaltýya doðru uzanan mesafeyi aþtýklarý berbat iþi üstlenmesinin ve kasabadan derhal ayrýlmayýþýnýn yegane sebebi de buydu. Elbet bir gün þu insanlýktan çýkmýþ tedirgin fani sürüsünü ardýnda býrakacaktý. Lakin bunu Umut'a karþý bir bedel almadan düþünmüyordu.
Gece her saniye biraz daha cansýzlaþýp sönüyordu. Attýðý her adýmda gecenin can çekiþtiði, yýldýzlarýn boðazlandýðý yere varýyormuþ gibi bir dürtüye kapýlýyordu. Oðlunu bu keçiyolundan yukarýya taþýyan kalabalýðý düþlerdi bazen Halil. Belki de oðlu soðuktan ve anlamamýþlýktan dolayý yýrtýnarak aðlamýþtý. Onu da diðer bebeklerin yanýnda koyup Üç sivri yüksek zirveye yakarmaya baþlamýþlardý. Sonra...
Yücelere' e taþýdýðý her talihsiz bebek, Umut'unun saflýðýný ve güzelliðini hatýrlatýrdý ona...
Her çýkýþýnda beklediði ve kasabanýn eski bir ampulden farksýz göründüðü noktadan týrmanýþa geçeli epey bir vakit olmuþtu gene... Bu gece çýkardýðý çocuk, oðlunu kendisinden çalan kalabalýk için tasarladýklarýnýn neticesine yaklaþtýran ilham oluvermiþti.
Çýðlýk... Halil kahvede çýðlýðý herkesle beraber duyduðunda çayhanenin ardýnda, elinde yýkadýðý bardakla kalakaldý. O an kahvedeki herkes suspus olmuþtu. Ýmgeler yeniden belleklerde canlandý. Yüceler' in hortlattýðý terör yeniden sýkýntýyla hatýrlandý. Birer ikiþer masalar boþalýnca Halil boþ kahvenin meydana bakan camlarýndan ilerisini seyre koyuldu. Yerinden asla oynamadý, elindeki bardaðý tezgaha býrakmadý. Sabýrla, kýpýrtýsýzlýk yemini etmiþçesine güneþin geceye teslim olmasýný bekledi... bekledi... bekledi.
Bu gece farklý bir gece olacaktý. Yýllardýr cansýz bir ferle yaþayan ruhu bu akþam dalgalý bir okyanus kadar kabarmýþtý. Sabýrla beklerken, benliðine gem vurmakta zorlanýyordu. Bu öyle bir plandý ki... hamile bir kadýnýn çýðlýk atýp atmamasýna baðlýydý. Halil kasabada bir çýðlýk duyuþunu ilk kez sevinerek karþýladýðýný çýldýrmýþ bir hevesle kabul etti. Bir an önce gece olmasýný istiyordu.
Yüceler... Halil, o ilerledikçe önünde kaçan karanlýk duvara doðru usanmadan týrmandý. Kalýn dallý, sýk yapraklý aðaçlarýn ýsrarcý kalabalýklarý arasýndan ve zirvelere doðru yükselen bayýrlarýn kayganlaþmýþ taþlýklarýndan inatla geçti. Kucaðýndan acýyla aðlayan ve kývranan minik bedene aldýrmadý. Karanlýða doðru emin adýmlarla yaklaþtý.
Sonunda taþlýk alanýn lanetli göbeðine ulaþtý. Isýran rüzgarlar ile dehþet verici uðultularýn arasýnda metanetine yanýnda kalmasý için yalvardý. Cesareti bir nebze yerine gelince kafasýný kaldýrdý ve onlara baktý: üç keskin, üç yüksek, üç karanlýk, üç cansýz ve üç zebani zirve...
Halil titremesine engel olamadan elinde iðrenerek tuttuðu vücuda son kez baktý. Evet, fýrsat artýk olgunlaþmýþtý. Dokuz aylýk beklentisi ve planlarý þimdi neticeye varacaktý. Kasaba tüccarý, oðlunun kurban edileceðine adý gibi emindi. Sabahýn bir an önce gelmesini umuyor olmalýydý. Bir çocuðu olsa, onu da feda ederdi. Yaþam tatlýlarýn en aðdalýsýydý ve tüccar o aðdaya yapýþýp kalmýþ bir kara sinekten farksýzdý.
Halil yeniden, bu sefer elindeki bebeðin babasýndan iðrendi. Böylece nefreti bir kat daha arttý ve sol ayaðýný hýzla, üç kere taþlýk zeminin çakýllarý üzerine vurdu; kapýyý çalýyordu.
Yer sarsýlmaya baþlayýnca Halil ne olduðunu biliyordu. Þimdi rüzgar dile gelecek, ürkütücü uðultusu içinde sanki insanoðluna yabancý bazý kelimeleri týslayacaktý. Öyle bir an gelecekti ki rüzgar itiraz eder gibi kükrediðinde yer sarsýldýðý kadar ileri geri gidip gelecekti. Gece, bilinmeyen bir uzaklýðýn ötesinden düþen betimsiz aydýnlýklar yüzünden nabýz gibi bir parlayýp bir sönecek, kulaklarý delip geçen bir výnlama ufkun bir ucundan bir ucuna uðuldayýp duracaktý.
Halil gerçekleþmekte olan ayinin kenarýnda, taþlýk alanýn üç zirveyle kesiþtiði noktadan etrafýnda olup bitenlere bakýyordu. Doðanýn baþtan çýkan öðelerince baþlatýlan bu törene, elinde böðürmeye baþlayan küçük bedende katýlmýþtý. Toprak, gece, rüzgar, ateþler ve bebek çýldýrmýþlýðýn zirvesine yaklaþýyorlardý. Her þey engellenemez bir yýkýmýn zalimliði karþýsýnda çaresiz bekliyordu. Halil kasaba halkýnýn Yüceler' de olup biteni duyduðunu ama cesaret edip bakamadýklarýný biliyordu.
Bebek Halil'in kollarý arasýnda kuvvetleniyordu... Vakit geliyordu... Halil yapmasý gerekeni yapacaktý çünkü üç mekruh zirve diplerinden çatýrdamaya, gümbürdeyerek yarýlmaya baþlamýþtý.
Aç zirvelerin altýnda ellerinden kurtulmaya çalýþan iðreti bebek vücuduyla bekleyen Halil bir iki saniye gözlerini kapatýp sayýkladý. Bir dua okuyordu, zebanilerin ebedi yurdundan onu uzak tutmasý için yakaran bir duayý tekrarlýyordu. Bebek kelimeleri duydukça çileden çýkýyor, böðürüþü akýl dýþý tizlikler arasýnda gidip geliyordu. Halil'in onu býrakmasýný, ona hayat üfleyenlerin arzularýný gerçekleþtirebilmeyi istiyordu, onlara yem olmayý deðil...
Taþ ve kayadan geniþ dudaklar korkunç yüksekliklerde açýlmaya baþlamýþlardý. Eðer Halil hemen bebeði o aðzýn içine atmazsa kasabanýn baþýna gelecek felaket tasvir edilir gibi deðildi. Baþlý baþýna bir yýkým olurdu bu. Halil defalarca kasabayý kurtarmýþ, yýkýmýn fýrtýnadan ve ateþten kollarýný savuþturmuþtu.
Peki niye?.. neden ona en büyük acýyý yaþatmýþlara böylesine önemli ve çileli bir iþte yardýmcý olmuþtu?..
Bebeði o lanet olasýca aðzýn on ayak uzaðýnda yere býrakýp kendini o karanlýk boþluktan þekillenmiþ yarýða doðru savurarak atarken Halil bütün bunlara deðeceðini hissediyordu. Bebek ilk baþta onu reddedenden baþlayacaktý intikam almaya. Sonrasýnda kasabada onun dehþet verici açýlarla büyüyen boynuzlarýný görüp çýldýrmayacak kimse kalmayacaktý. Gerisini Halil hiç düþünmemiþti. Yüceler' in topraktan damaðý üzerine kapanýrken tüccarýn çekeceði iþkenceden gayrisini hayal edemiyordu. Oðlu ona en çok korktuðu þeyi, azar azar zerk edecekti...
...Ölümü!




14.08.2005



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnsan Çiftliði
Garip Bir Buluþma
Mezarýmý Derin Kaz
Oda - - - 1 -
Nokta
400 Küp
Cennet
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlýyor.
Ecele Giden Yol
Soysuz Ev

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yol Bitti
Atla!
Beyaz El
Nu'karh Anlatýlarý
Nu'karh Anlatýlarý III
Nu'karh Anlatýlarý II

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ufuktaki Þehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir [Roman]


Burak Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.