Çocukların eğitimi, zaman kazanmak için nasıl zaman yitireceğimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau |
|
||||||||||
|
BİR Her şeyin bittiği yerde başlayan bir masaldı bu; bir söylence belki... Kimselerin bilmediği bir ezgi, hayatın görmezden geldiği bir yazgıydı. Öyle ki mütemadiyen sevdalanmalar ve daha da mütemadiyen terk edilişler üzerine kurulu bir yap-boz oyunuydu. İKİ Adam suskunluğunu yalnızlığıyla, yalnızlığını arsızlığıyla paylaşıyordu. Her kötü giden şeyin terkisine zevkle, utanmadan ve sıkılmadan yapıştırıveriyordu bir ağız ambarı küfrü. Bu adamı rahatlatmıyordu ama içinden birkaç dopdolu küllüğü boşaltıyor, adamın içindeki kül rengi umutlar, böylece her defasında bahara yüz veriyordu, nasıl ki kışa sıfır verdiği gibi... ÜÇ Düşünüyordu adam. Düşlüyordu... Çok fena halde ihtiyacı olana paraya, hiç göz kırpmadan değiştiği mutluluğun hülyasında, yani çekim alanında sefanın, bir kez daha anlıyordu, ayılmak suretiyle düşlerinden, hayatın reel acımasızlığını ve şarkıların, türkülerin, yalancı birer hayal olduğunu... DÖRT Neydi gerçek olan? Hayalin sonu neydi? En felsefi şiirler anlatabiliyorlar mıydı hayatın gerçek yara ve berelerini... Düşüncelere daldı adam. Ürkmekle cesaretlenmek arsında duygularda sürüklenerek o büyük ve yüce kararsızlığa vardı! İyiden iyiye karışmıştı kafası adamın. İki kere iki dört etmiyordu artık. Matematik, metafizik ve hatta ilahiyat yerle bir olmuştu, her şey bir ile çarpılınca birdi. Adam yerle birdi... Galiba adam bir’in ta kendisi idi! BEŞ Sürekliliği daimi bir karanlığın metrosunda biletsiz bir yolcuydu adam. Mütemadiyen kendini kaybederek yepyeni kendini arama maceralarına atılan hızlı bir sergüzeştperver... ALTI Fakat bütün bunlar hiçbir kıyıya çıkarmıyordu adamı. Kırgın, bezgin, yorgun ve dargın olarak arşınlıyordu sonunu bilemediği, yoksun yolculuğunu. O gördüğü mor ışık huzmesine doğru her ilerleyişinde, farklı farklı oktavlardan dinlediği ‘ay ışığı sonatı’ karşısında, bilmem kaçıncı kez kendi dehlizlerine biletsiz yolculuk yapıyor ve bilmem hangi kaçıncı kez, kendi dehlizlerinde boğuluyordu... YEDİ Çeviremedi adam hatıratına yoldaşlık eden defterin sayfasını, beceremedi... Sanki o son sayfada adamın sonu yazıyormuşçasına bir ‘hatıratofobi’ geliştirdi... Belki de böyle bir fobi yarattı. Geçmişi hatırlamakla cehennemi hayal etmek aynı şeydi galiba... SEKİZ Birden duraladı adam. Arkasını dönüverdi birden... Kırk beşlik bir ampulün aydınlattığı, kahverengi eskisi çerçeveli aynada buluverdi cemalini. Ne cemali ne de kendisi böylesine soğukkanlı olabilirdi. Düşündü adam. Düşündü, düşündü... Her şeye karşı durmak ve her şeyi alt üst etmek isteyen adam, bir kere daha hatırladı o kiraz dudaklı dilberi... Fakat bir terslik vardı bu işte. Adam ne kadar düşünürse elma yanaklıyı, bir o kadar yok oluyordu kadın. Güzellik öylece kayboluyordu adamın estetiğinden... DOKUZ Anlam veremiyor adam. Anlamsızlaşıyordu bütün dünya. Ne estetik kalıyordu ne de sevda, düzleminde yahut düşleminde; kayboluyordu gerçeklik... Adam için tek doğru var artık: NE SEVMEYİ BİLDİM NE DE SVİLMEYİ! – Ne kötü bir durumdur böyle bu iş... Ah! Sevdikçe yok olan ne vardır senin sevdandan gayrı? Mart 2004 ./ ANKARA
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fatih PESTİL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |