Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doğmuş insanlar tarafından savunuluyor. -Ronald Reagen |
|
||||||||||
|
Omuzları çökerdi kadınların, uzak pınar yollarında ayaklarına batan dikenler çaresizlik kadar acıtmazdı…Çok sonraları belgesellerde, kurak Afrika kıtasında su taşırken gördüm onları, o kadınları, akrabalarımı…(Renkleri ne kadar da değişmişti?) Kışın yağan karın anlamı çok büyüktü onlar için.Belki soğuktu, belki yolların kapanmasıydı, belki doktorsuzluktu, ama ; yorgunluk değildi…Hoş gelirdi kar , sefa gelirdi…Baş , göz üsteydi…Bir gün, bir mühendis kız gelip köyün üst tarafında su buluncaya kadar… *** “Arabayı durdurur musun az” dedi şoföre.İnip üst taraftaki köye baktı, kartal yuvası gibiydi, kim ve niçin kurmuştu buraya, aşağıda inadına yeşil, inadına düzlük bir ova varken niçin bura seçilmişti? Sonra dedesinin anlattıkları geldi aklına, en iyi savunulacak bir yerdi,izin verilmezse kimse giremezdi, giremezdi ama ; niçin savunma, niçin izin? Yıllar sonra bu gün aklına gelmişti bu sorular…Dönüp arabaya bindi ve “gidelim” dedi… kızlı, kadınlı bir grup sırtlarında omuzluk aşağıya, suya doğru iniyorlardı…”kardeşlerim” dedi, yaş akmasın diye sıkıca yumdu gözlerini ,( gücü yetmedi tutmaya) iki ince dere süzülerek indi yanaklarından çenesine doğru… Muhtar karşıladı bizi,arabayı uygun bir yerde park edip, içeri girdik.Ben yabancı değildim, ama onu ilk kez görmüşlerdi.Bir çoğu gözünü ondan alamıyordu.”hoş geldiniz” dediler, sarılıp öpüştük , muhtar ve bazı köylüler amcamdı, köyün geri kalan hepsi akrabam ,bir görevli memur değil de onların çocuklarıydım, her evin kapısı bana sonuna kadar açık, her zaman en değerli konuklarıydım… Tanıştırdım.” Bu bayan arkadaş Jeoloji Mühendisi,yeni geldi bize tayinle ve bu şehirdeki ilk görevi bu köy oldu, size yeni su yeri tespit edecek” dedim.Herkes sırayla hoş geldin derken bu sarılıp hepsini çok sıkı kucaklıyor, döne döne öpüyor, kokluyordu.Ağlama sınırındaydı , ben göz yaşımı saklamaya çalışıyordum…Anlam veremiyordu kimse, delimiydi ne? Neler oluyordu? “Yemek yiyelim,suya bakmaya sonra gideriz” dedi muhtar. O, yerinde duramıyordu “sofra hazırlanıncaya kadar gel köyü dolaşalım biraz” dedi bana, muhtar ayaklanınca “amca sen kal lütfen” dedi…çıktık dışarı, bir yandan ayakkabılarını giyip , bir yandan ağlıyordu… Köyün başından başladık gezmeye,her bahçeye giriyor, azgın köpeklere aldırmadan her bir köşeyi dolanıp geri çıkıyordu, kimi evlerin önünde, bir süre kapıdan birileri çıkacakmış gibi bekliyor, kimseler çıkmayınca yüzünü asarak yürümeye devam ediyordu, köylülerin kimileri bana bıyık altı gülüşler yolluyordu, yeğenleri ve yanında güzel bir kız , “yakışıyor da” demiş “oğlumuzun yanına” bir bayan akrabam… bazı köylülerin isimlerini verip “o değil mi?” diye soruyordu … Bakkala girdik, iki çikolata aldı “bunu babamın hesabına yaz” dedi “gelince öder” bakkalda amcamdı,”Ne yazması kızım, benim ikramım olsun” derken şaşırmıştı… Okula doğru yürüdük oradan, açıp kapıyı içeri girdi, üç sınıflı okulu içine çekecek gibi nefes alıyordu derin derin…duvarlara bakaraktan dolandı dört bir yanını,sanki bir şeyler arıyordu, durup elini sürdü bir yazıya, üzeri badanayla kapanmaya yüz tutmuştu ama yinede harfleri belliydi…iki küçük kız çocuğu ayak taşı oynuyorlardı, birinin elinden taşı alıp, çizgilerin üzerinden sekmeye başladı tek ayak üste,sonra ikisini de öpüp çikolataları onlara verdi, lojmana doğru yürüdü. Lojmanın merdivenine oturup ağlamaya devam etti kaldığı yerden (Nede çok göz yaşı vardı bunun?) Sokağa çıktığımızda “Toppe nineme gidelim” dedi, benden önce düzeltip yolu, dos doğru evin kapısından içeri girdi, nine yün eğiriyordu, yine üçetek entarisi ve yine başında sıra sıra altın dizili kofiyi…dönüp bana baktı “aynen bıraktığım yerde bekliyor beni”( demek istedi galiba cümlenin sonunu getiremeden hıçkırıklara boğuldu) beni de ağlatıyordu deli kız bu gün…Elini asla öptürmezdi ninem, ama bundan esirgemedi (veya şoke olmuştu) ellerini iki yana açarak “Toppe… kız…bak ben geldimmmm” dedi…ninem bunun yüzünü aldı avuçlarına , baktı…baktı… “Anam gelmiş “ diye ağlamaya başladı.”Demedin mi ninem ölüp gidecek, özlemedin mi beni? Niye bu kadar geç kaldın?” ağlıyordu saçlarını koklaya koklaya… “sen git şoförün karnını doyur ve yolla gitsin, biz pazartesi gideriz” dedi…başını ninemin göğsüne gömdü … Evde yemek sofraya konulmuş, biz bekleniyorduk “biz yiyelim, mühendis hanım birazdan gelecek”…şoförede onun gidebileceğini, bizim köyde kalacağımızı söyledim. ”yeğenim, kim bu kız?” dedi amcam, … ”Bilmem, mühendis işte ,Almanya da okumuş, bize yeni tayin oldu”…”ne kadar candan, ne kadar sıcak bir kız, hiç yabancılık çekmiyor” diye konuştu… sustum… şoförle bir birimize bakıp gülüşüyorduk… Yemekten sonra şoförü uğurladık.Kız neden burada kaldı? Kim bu kız? Derken imalı konuşuyorlardı, sanki ben ….…”O, benim kardeşim , aklınıza öyle şey gelmesin “ dedim. Gecikmişti , merak ettik , hem acıkmışta olmalı…Ninemin evine doğru yürüdük, içeri girdik, nine eliyle susun işareti yapıyordu…başı ninenin göğsünde ,uykuya dalmıştı… 18 yıl öncesi gibi… -Anne kim bu kız? Deli olacağım. -Demek sen benim kara eriğimi tanıyamadın, kara kuzumu… -Kara eriğin mi?... bu kadar diyebilmişti amcam, sonunu getirememişti.Dizleri üste düşüp ,onun ellerini alıp ağzına, öpmeğe başlamıştı. Uyandı ,“Toppe…niye söyledin kız? ne güzel oynuyordum amcalarımla” efsunu bozulmuştu delinin.Dudaklarını büzüştürüp ağladı, çocuklaşmıştı “Demek kara eriğinizi unuttunuz, bir tek ninem tanıdı beni” Amcam şapkasını yüzüne kapatmış, içine göz yaşlarını dolduruyordu… *** 18 yıl önce ;12 eylül amcamın birini sürgüne yollamış,vatansız kılmıştı… 1998 / asi & mavi
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © asivemavi36, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |