Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Bu somut yazının en soyut satırından, omiriliğimi görebilme ihtimalim vardı. Sonra ben işe bu saatte hiç başlamamıştım ki? Öğlen başlayan mesainin, bir anda 09.00'a çekilmesi tesadüf değil. Hem sonra gelir gelmez de yazılar yazmadım nedenli nedenli... Demekki hatırlamak bile isteyebiliyorum; ki geçtim unutmayı... Unutmak için çıkarken yola, aksine bir bölücülükle, hatırlamak için erken kalkmam ne tuhaf... Bu bir keyif belki... İçimi ara ara acıtsada, haz aldığımı inkar edemem... Sabah çayımı yudumlarken, dudağımda Türk tütünü ve alttan duyduğum Yıldız Tilbe şarkısı; "Çabuk olalım aşkım" Biraz saçma... Hiç de çabuk olmaya eğilimli değilim. Ama şarkıyı yine seviyorum Tilbe bunu acıklı söylemiş. Ne yalan söyleyim, insan ister istemez "Müslüm baba havasına" giriveriyor. Neyse, hatırlamak insana acı verir mi? Bana acı vermiyor! Yani, acıları da, mutluluklarım kadar hatırlamak istiyorum. Bu sadece aşkta falan da olmuyor. Yani hayata dair "net acılarımda" da böyle düşünüyorum. Küçükken ev telefonundan internete bağlanıyordum. O zamanlar ADSL falan yoktu. Yani bu bağlantı paketlerinin yeni yeni kullanıldığı günler... Ben ise en pahalı internet bağlantı seçeneği olan TTNET (Türk Telekom. Saati 3 YTL'den) ile bağlantı kuruyordum. Öyle böyle derken, ay sonunda 150 YTL fatura gelmişti. Ama dikkat çekerim bu rakam 8 sene öncesine ait ki, ben faturayı görünce evden kaçtım! Tüm mesele babamın o faturayı görmeden, o kadar parayı bir yerlerden bulup, çaktırmadan yatırabilmekti. Faturayı yanımda taşıdım. Tüm arkadaşlarımı ve akrabalarımı dolaşarak, başka bir gerekçeyle para topladım. Tabi her gittiğinde de alamıyorsun. Boş döndüğün de çok oluyor. Neyse, bir ay onun karın ağrısını nasıl çektim, bir ben bir de yengem bilir ki Allah zaten dönen tüm dolapları biliyordu... Bu elbette ki acı bir durum. Ama hatırlamayı ve o sıkıntıyı gözümde canlandırmayı seviyorum. Amcan bahçedeyken kalp krizi geçerep vefat etmişti. Henüz gençti. Unutmak istemiyorum. Hatırlıyorum. Onu hatırlamak beni uslandırıyor. Her karesini yaşamak istiyorum. Yeniden, yineden defalarca... Ölüm insanı uslandırır. Arkadaşımı depremde kaybettiğim anı da hatırlıyorum. Ve sonunda büyük bir aşktan sonra, o aşkın en güzel günlerini ve en acı günlerini hatırlama konusuna geliyor sıra... Hatırlıyorum ve hatırlamak istiyorum. Nedenlerini ve sonuçlarını aklımda canlandırıyor ve yaşıyorum. "Kötü günleri aklına getirme" derler! Ama neden? Hep iyi günleri mi hatırlamamız gerekiyor? Her zaman ve her yerde "İyi günler" ruh halini mi taşımalıyız. Eğer acılar öğreticiyse, bitmiş aşklar da bir acıysa, neden "onu unutuyonsunuz?" Neyse saat 10.51 olmuş. İşe dönsem iyi olacak. İlk kez işe ve güne böylesi salak bir düşünce ile başladım. Zaten kimse farketmiyor bile... Nolcak; klavye sesleri çınlatırken kocaman gazeteyi belki de bir fahişenin haberini yazıyorum sanacaklar. Çünkü hiç bir haber gözlerimi bu kadar açtırmaz bana... Çayım bitti... Gerçi yazı da bitti ama olsun...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |