Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Yine, erken uyandım, bu sabah. Güneş yeni doğuyordu. Eşime baktım, o kadar tatlı uyuyordu ki. Dayanamadım , yanağına hafif bir buse kondurdum. Hafif bir şekilde elini, yüzüne doğru götürdü. Sanki, o hafif öpücüğümü al yanaklarına konan bir sinek zannetti ve eliyle onu kovaladı. Onu rahatsız etmemek için bir kaç dakika sesizce tekrar seyrettim. Benim yanımda olmak ona ve bana ne kadar büyük bir huzur veriyordu. Ne kadar şanslıydım, kaç kişi bir kanatsız melekle evlenmiş olabilirdi ki? Kaç kişinin eşi her türlü sıkıntıda, parasızlıkta, başarısızlıkta kocasının bu kadar yanında olabilirdi ki? Hiç bir zaman şu eksiğim var dememişti. Geçen sene evet tam bir yıl önce camı çatlayan gözlüğünü zorla geçen hafta değiştirtebilmiştim. Şimdi sırası mıydı, dedi. Bu sıkışıklıkta. Sadece, çocukları için isterdi, onları yeni giysilerle donatabilmek, onları iyi eğitebilmek için benden habersiz yorganlara nakış işlemeye başlamıştı. Önceleri gizlice yapıyordu , benim üzülmemem için. Ama, bir gece geç saatlerde uyandığımda yanımda bulamayınca gittim ki salonda nakış işliyor. Duygulandım, sarıldım ona. Ve bana dedi ki üzülme sen ne olur, çok kolay günde 3-4 saatte bitiriyorum. Biraz şu günlerde destek olayım sana. Bir ara baktım, bizim evde sık sık çiğ köfte yapılyor. Hanım, bu çiğ köfteler çok güzel oluyor dedim. Zaten, hepimiz ailecek bayılırız çiğ köfteye. Hele oğlum Mustafa , üç öğün üst üste olsa yine de hiç itiraz etmeden yer çiğ köfteyi. Nereden geliyor bu kadar et.? Yoksa, yorgan işinden başka , yakınlarından da yardım mı isityorsun. Veya bilmediğim bir şeyler daha mı var? Diye sordum. Açıkladı, güldüm. İnanılmaz bir eşim vardı. Eti adeta koklatarak az mı az koyuyormuş . Antep'te çarşıda ki dürümcülerin yaptığı gibi köfteyi patatesle yapıyormuş. Tabii bu arada kendi özel katkılarıyla da inanılmaz lezzetli olmuştu. Dayanamadım ve sarıldım. Gözlerimden süzülen gözyaşını ona hissettirmemeye çalıştım. Allah'ım ben ne kadar şanslıydım. Yatak odasından bu duygularla bu kez çocukların odasına geldim. Ayşenur' um ve Mustafa'm da uyuyorlardı, huzurla. Uyurken adeta gülümsüyorlardı. Açık olan pencereden kuş cıvıltıları geliyordu ,mis gibi esintilerle birlikte. Dayanamadım, her ikisini de hafifçe öptüm. Kızım 7.sınıfta okul birincisiydi. Oğlum da 2.sınıfta sınıfın en iyilerindendi. Eziyetsiz, kaprissiz , sülalenin en fakiri olmamıza aldırmadan okulların da başarıdan başarıya koşuyorlardı. Kızım dersanede burslu okuyor ve orada da sürekli 1. oluyordu. Oğlum da bu sene başından beri demokratik olarak seçildiği sınıf başkanlığıyla beni onurlandırıyorlardı. Mükemmel karnelerine karşılık hediye almak için gittiğimiz markette ikisine de istedikleri hediyeleri almam için ısrar etmem gerekti. Çünkü, pahalı olurda beni üzerler diye korkuyorlardı. Pahalı olmadığına ikna etmem için epey zorlandım. Allah'ım ben ne kadar şanslıydım. Dünyanın en tatlı, güzel ve çalışkan çocukları benim çocuklarımdı. Ve de hassas, hiç bir zaman bizim bilgisayarımız neden eski diye sorgulamayan, onlarda varda neden bizde yok demeyen çocuklar. Dün , iş yerimdeyken annem aramıştı. Benim işlerimin iyi olması için dualar eden anam. Oğlum,i yimisin canım oğlum.'' İnan ki tüm dualarım seninle'', dedi. Ben ona anneler gününde küçük bir hediye aldım diye bana kızıp, bunu götürde yerine çocuklarına bir şey al diye ısrar eden. Her hafta en az bir kere ziyaret edip te ellerini öpmekten başka kendisine bir yardımı olmayan oğluna, bu kadar dua eden bir ana varmıydı, başka. Bu benim anamdı. Beni her pazar bekleyipte ben gelemeyince öğlen yemeği yemeyen hasta babam ona ne demeli, beni ve torunlarını görünce gözlerinin içi gülüyordu. Dayanamam , her defasında sarılırım anama da babama da. Allah'ım ben ne kadar şanslıyım. Çocukların odasından salona geçtim. Ve ellerimi açtım, ağlayarak bir şükür duası ettim. Ona binlerce şükür ettim. Evet, ben zengin değildim. Tek evimi bile iki sene önce satmıştım. İşlerimde eskisi gibi değildi. Çok kötü günler geçirmiştim. Ama, ailem yanımdaydı. O da dünyanın en iyi ailesi. Allah'ım şükürler sana. Hepimiz sağlıklıyız ve birarada. Ben, çok, ne kadar çok şanslıyım!..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Salih Özsaraç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |