Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Bugün Yeşilçam rüzgarı esti benim odamda.Bulabildiğim tüm eski Türk filmlerini izledim doyasıya. Aşkın en yalın halini yansıtan ve artık günümüzde pek rastlanılamayan o tertemiz ve buram buram sevda kokan filmleri… Sonra düşündüm de günümüz aşklarına neden uyum sağlayamadığımı ve neden kendimi zaman zaman bir köşede sıkışmış hissettiğimi anladım.Ben o devirde yaşamalıymışım. Uzaklara giden sevgilimin ardından elimdeki beyaz mendili ‘Sonu ne olursa olsun, seni bekleyeceğim…’diyerek sallamayı, sevgilime kavuşma anında ağır sahne ona doğru koşmayı, kollarında dakikalarca - başım dönse de- savrula savrula döndürülmeyi, dudağıma kondurduğu buseden sonra yüzümün kızarmasını, yan yana uzanıp gökyüzünü kollarımız ensemizde yalnızca birbirimizi düşünerek izlemeyi, o bir dağ başında ben diğer dağ başında –senkronize- seni seviyorum diye birbirimize seslenmeyi isterdim :))) Tüm bunlar şimdilerde hayal gücümüzü aşsa da geçmişte belli ki yaşanmış. Sanırım çizgi filmlere ve eski Türk filmlerine olan düşkünlüğümün tek açıklaması, hayal dünyasında yaşıyor olmam…Yani ‘şirinler’ çizgi filmini bu yaşımda hala aynı zevkle izliyorsam hatta ‘gargamel’ denilen büyücüye gıcık oluyorsam, ciddi ciddi sinirlerim bozuluyorsa, çocuklara masal anlatmaktan bu kadar keyif alıyorsam, Türk filmlerini izlerken zırıl zırıl ağlıyorsam pek normal olduğum söylenemez… Mesela; sevgilim bir kazada kolunu kaybetse, beni kendinden soğutmak için seni sevmiyorum bırak peşimi! dese, ilk önce buna inansam sonra gerçekleri öğrensem ona koşsam ve onun bahçesinde bulduğum baltayla kolumu keser miyim Türkan Şoray’ın yaptığı gibi; durumu eşitlemek için? Sadece ona dönsün diye kadın adamın gözlerinin önünde baltayı indirdi koluna! Sonra şartlar eşitlendi ve birbirlerine doğru acıyla ağlaya ağlaya koştular.Şimdi, kavuşmaları filan düşününce kol bacak kesmeyi gerektirecek kadar boyutlu sebepler olmasa da hayatlarımızda; aşkları da erittik sonunda, aşk yaşamayı da… Tenlerin uyumuyla aşkın şiddeti arasında güçlü bir korelasyon var artık. Yani önce olaya -olay diyorum, bu bir olay ya!- tenden başlayıp aşkı da uyku arasında çağırmak gibi bir şey sanırım! O rehavet arasında aşkın da işi gücü yok koşa koşa yanı başımızda olacak sanki! Hak edenlerin yüreğinde hala değerli bir broş gibi sakındığı aşklara sözüm yok.Alkışlıyorum ayakta hatta onları… Bugün Yeşilçam rüzgârı esti benim odamda.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © BİNNUR EDİSAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |