Bilim şaşkınlıkla başlar. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Eski tahta bir bankta oturuyordu kadın. Arkalığı kırık dökük, yorgun ve cilası çoktan dökülmüştü bankın. Üzerinde aşıkların çizdiği iç içe geçmiş kalplere, yorgun harfler kim bilir kaç yıldır öylece tutunup kalmıştı. Aşınmış yıpranmış ayaklarının yıllara inatla direndiği belliydi. “Bir gün dönecekler giden sevdalılar mutlaka” der gibiydi. Hep böyle bitmez miydi ölümsüz sevdalar aşk masallarında. Yorgun arkalığı kırık döküktü ama ne gam…o da bekliyordu inançla, direniyordu yıllara inatla. Dönecekler ve her şeyden önce onu arayacaktı gözleri eski zaman sevdalılarının. Eski bir defter misali gösterecekti o da her şeyi. Yıpranmış bedenine çizdikleri harfleri, birbirine ucundan tutunmuş yorgun kalpleri gösterecekti onlara. Ayrı düşmüş sevdalılar iki damla yaş akıtacaklardı gövdesinin derinliklerine kimseye göstermeden. Dosta hasret bir el okşayacaktı üstündeki harfleri usulca, minik kalplerin ucundan tutacaktı mutlulukla. İşte bu, işte bu diye mırıldanacaktı sevgiliye hasret dudaklar, çığlığını içine gömerek. İşte bu bizim kalplerimiz, bizim harflerimiz çizdiğimiz, diyeceklerdi mutlaka. Gün kavuşuyordu bütün ağırlığıyla, kadın eski tahta bankta oturuyordu halâ. Kolları bankın üzerinde, gözleri ihtiyar ağaçların arasında salınırken, umutsuzca bekliyordu. Yorgun düşmüştü kalbi, yitip gitmişti hayalleri çoktan, terkedilmişti, bir başınaydı besbelli hayatta. Şimdi göz pınarları ucundan süzülen hatıralardı avuntusu. Çok yanmıştı canı, kanamıştı yüreği. Usulca okşuyordu minik kalpleri, dudakları kıpırdarken. Gözleri parkın girişinde, düşünceleri çıkmaz sokaklarda dolaşırken, serseri kurşun gibiydi yolunu bulamayan. Boşuna bekleyişler, nafile geçen yıllar, pişmanlıklar, dönmeyişler, dönemeyişler. Bilmem ne pahasına harcanan hayatlar. Zamansız ayrılıklar, vakitsiz gidişler, yitik hayaller, sonu yok umutlar, her şey ne kadar da anlamsızdı, aşktan başka. Adam gelmeyecekti oysa. Biliyor muydu kadın? Bilmem ki… Kim bilir nerede, nasıl, kiminleydi. Bekli de çoktan yenik düşmüştü pişmanlıklarına yüreği. Kim bilir… nerede… nasıl…kimin yanında. Yorgun arkalığı kırık dökük, tahta bankın tam göğsüne kazınmış, uç uca tutunan kalpleri usulca okşuyordu kadın. Gözleri parkın girişinde asılı kalmıştı. Samile İLTER.İzmiR.13.02.2007 (yazılarım,şiir ve hikayelerim adıma onaylattırılmış olup ismim belirtilmeden alıntı yapılamaz)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Samile İlter, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |