Hayatı boyunca aşkı yaşamamış olanları görünce üzülürüm onlar adına. Böyle heyecan verici, insanın ayaklarını yerden kesen, baş döndürücü bir duyguyu yaşamamış olmak sizce de hayıflandırıcı değil midir?
Oysa ki aşıkken bambaşka biri olur çıkarsınız.Sadece siz de değilsinizdir bambaşka olan. Herşey değişmiştir aşkınızla birlikte; güneş daha parlaktır örneğin, çiçekler daha güzel kokar, hayvanlar daha cana yakındır.Gudubet komşunuz bile birdenbire en yakın arkadaşınız gibi görünmeye başlar gözünüze.Çalışırken altından kalkamayacağınız ne kadar iş varsa hepsi çocuk oyuncağına döner. Hani deyim yerindeyse dünyayı yıkar yeniden kurarsınız.Ferhat ve Şirin, Leyla ile Mecnun,vb... sizin aşkınız yanında sönük kalır. İçinizdeki sevgi nehir olup taşmaktadır, kabınıza sığamazsınız. Yeryüzünde kimin adı geçmişse aşka dair; efsanelerde,masallarda,türkülerde sizin duyduğunuz aşkın yarısını bile hissetmemişlerdir.Çünkü sonsuza kadar sürecektir sizin aşkınız. Sevdiğiniz insan çok farklıdır herkesten.Gülüşü, bakışı, yürüyüşü, sesi, saçları, hele gözleri... Sizi içine çeken derin iki kuyudur o gözler,bakarken kaybolduğunuz. Zaman öyle kötü bir yarıştadırki sevdiğinizle birlikteyken, nefes almaya bile fırsat bırakmadan geçiverir.Siz daha neler anlatacaktınız oysa sevdiğinize, elini bile tutmadan, doya doya konuşmadan yine ayrılık vakti gelmiştir bile.Kim bekleyecek yarını, nasıl uyuyacaksınız sabaha kadar? Yemek de yiyemiyorsunuz zaten. Kısacası aşıksınız, hem de sırılsıklam.Anne babanız sizdeki değişikliklere inanamamaktadır. Nasıl da değiştiniz böyle.Başka bir alemde yaşar gibisiniz, yerçekimsiz bir alem.Başınız bulutlardadır ve gördüğünüz her şey toz pembe.Şikayet ettiğiniz baş ağrılarınızın esamesi okunmaz.
Birisi büyü yaptırmıştır sanki size. Evet, evet bu bir büyü olmalı mutlaka.Değilse nasıl değişir insan bu kadar? Büyücü nerdedir peki? Bilmem... Eros oklarından birini atmıştır belki... Belki de Afrodit özellikle uğraşıyordur. Olsun müsebbibi kim olursa olsun aşkla büyülenmek gibisi var mıdır? Peki ya sonra?
Sonra bir gün bir arkadaşınızla tanıştırırsınız sevdiğinizi ve fikrini sorarsınız." İyi gibi ama burnu çok kocaman değil mi?" der mesela. Allah Allah, ilk defa burnu dikkatinizi çeker. Biraz büyükmüş gerçekten ama olsun, gözleri çok güzeldir.Başka bir gün birisi " Yahu nerden buldun bunu? Hilkat garibesi nerdeyse.Gözler pörtlek, burun kocaman, ağız desen bir muzu enine yiyecek kapasiteye sahip.Sana hiç yakıştıramadım doğrusu." Haydaaaaaaa!!!
Artık incelemeye başlarsınız burnunu, gözlerini, ağzını, haklılar galiba. Gözler pörtlek, ağzı da biraz büyükçe. Konuşurken de biraz tıslıyor mu ne?
N'oldu? Büyü yıldırım hızıyla bozuldu.Sihirli ayna artık pembe göstermiyor mu? Göstermiyor. Leyla ile Mecnun'a taş toplatacak aşkınız şimdi yerlerde sürünüyor. Neden? Çünkü, artık romantik değil, realistsinizdir. Gerçekleri görmeye başlamışsınızdır.Bu gerçekler önceden yoktu da şimdi mi var oldu? Tabii ki değil. Yalnızca aşkın büyüsü kayboldu.

Naçizane gözlemim aşkların büyüsünü çevreden gelen etkilerin bozduğu.Öyleyse hem çevreye biraz kulakların tıkamak lazım, hem de büyüyü sürdürmek için emek vermek. Çünkü aşk büyüdür ama aşka emek verirseniz, sevgiye dönüşür ,mayalanır ve daha da lezzetlenir. Sevgi emektir. Emek vermeden aşk çiğ kalır ve kısa süre sonra da biter.Aşk bir büyücünün sihridir; gelir ayaklarınızı yerden keser ve birisi sizi uyandırınca da biter.
Bu güzel büyüyü hepinizin yaşaması dileğimle...
Büyüyü yaşatıp sürdürenleri ise yürekten kutlayarak.. Sağlıcakla... 15.09.2007