Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
Hollywood'un yaptığının gerçekten 'kasti bir tutum' olup olmadığını bilmek için, ilk önce Selahattin Eyyubi'nin etnik kökeni nedir onu bilmemiz lazım. Selahattin Eyyubi hakkında yazılan yazılarda bu konuda mutabakat yoktur. Bazı yazarlar Selahettin Kürttür, bazıları Türktür der, ve daha az bir sayıyla Araptır diyenler de var. Bunları yazarken ne yazık ki çoğu sayfalar bilimsel, akademik bir çalışmayı kaynak olarak göstermez. Dolayısıyla ben konuyu gerçek tarihi yayınlardan araştırmaya karar karar verdim. Bu araştırmam esnasında öğrendiklerimi paylaşarak konuya biraz aydınlık getirebileceğimi umuyorum. Al-Nasır Salah al-Din (Selahattin) Yusuf bin Ayyub aslen olarak Tikrit (Irak) doğumludur. Arapça'da, isimlerde geçen 'bin' yada 'ibn' yapısı, kişinin babasının ismini belirtir. Örneğin, Selahettin'in adından, babasının ismi 'Ayyub' olduğunu çıkartabiliriz. Babasının tüm ismi kitaplarda Najm ad-Din Ayyub (Necmettin Eyyubi) bin Şadi bin Marwan olarak verilir. Böylece, Selahattin Eyyubi'nin babaların ve dedelerin kimliklerini kolaylıkla öğrenmiş olduk. Bu silsile yapısından annenin ismini öğrenmek ise pek mümkün olmuyor; fakat annesinin erkek kardeşinden (Şihabeddin Mahmud bin Tokuş) bahseden kaynaklardan Selahattinin dedesinin ismi ve soyu hakkında bilgi edinebildik. Selahattin'in kardeşlerinin ve akrabalarının isimlerinden Eyyubi ailesinin kimliği ve düşünce yapısı hakkında bazı ipuçları da çıkarılabiliyor. İlk olarak babasının soyunu inceleyelim. Babası'nın Etnik Kökeni Selahattin Eyyubi'nin atalarının isimlerini tespit etmek ne kadar kolay ise, soylarını tespit etmek de o kadar zordur. Öncelikle, kaynaklarda karşılaştığım çeşitli tezleri özetleyip, değerlendirmek istiyorum. Selahettin Eyyubi'nin Türk olduğunu ileri süren www.ozturkler.com sitesinde, "Eyyub'un babası Şadi'den önceki aileinin soyunun, tespit edilememiş" oldumasından söz ediliyor (5). Necdet Sevinç ise, koşe yazısında (4) "Selçuklular'ın ve Zengi'lerin hizmetinde büyük emirler olarak çalışan Selahaddin Eyyubi'nin babası Necmettin Eyyup Azerbaycan'daki kesif Türkmen boyları arasında yerleşmiştir ve Türk'tür." yaziyor. Ben şahsen araştırmalarımda bu noktayı doğrulayacak bir bulguya rastlayamadım. Selahattin Eyyubi'nin Kürt olduğunu iddaa eden çoğu kitap da konuyu ve sülalesini tamamen incelemeden Selahattin'in direk Kürt olduğu teziyle kitaplarına başlıyorlar. Ancak birkaç kitap baba tarafı hakkında daha ayrıntılı bilgi vermektedir fakat bu kaynaklarda dahi anne tarafı hiç ele alınmamıştır. Örneğin, Geoffrey Hindley'nin "Saladin" adlı kitabında (8), yazar Selahettin'in Kürt olduğunu belirtip, atalarının Kürt 'Rawadiya' aşiretine bağlı olduklarını ifade etmiştir. Aynı kaynağa göre, Şadi bin Marwan'ın iyi bir arkadaşı ve Bağdat'ta yönetici olan Bihruz sayesinde, Necmettin Eyyubi Tikrit şehrine komutan olarak tayin edilmiştir. Fakat 1138 yılında Bihruz, Necmettin Eyyubi'nin kardeşi Şirkuh'un bir kavga esnasında adam öldürdüğünü duyunca, Eyyubi'yi görevinden almıştır. Necmettin Eyyubi ile kardeşi Şirkuh şehri terkederek, Selcuklu devletine bağlı Mosul Atabeyi Nurettin Zengi'ye sığınmışlardır. İşte bu tarihten itibaren, çeşitli komutanlık ve yönetim görevlerinde, Eyyubi ailesi Selcuklu devletine hizmet etmiştir. R. Stephen Humphreys tarafından yazılmış bir başka kitapta (9) Selahettin Eyyubi'nin soyu hakkında daha detaylı bilgiler aktarılmaktadır. Humphreys'e göre, Selahettin'in dedesi Şadi, merkezleri Ani ve Dvin'de olan Şahaddad Kürtlerinin hizmetindeymiş. Ani şehri tarihi Urartu antik kenti olup, Türkiyemizin Iğdır ilçesindedir. Dvin ise, bugünkü Ermenistan sınırları içindedir. Necdet Sevinç, İdris Bitlisi'nin Şerefname'de Eyyubi ailesinin Ravende Kürtlerinden geldiklerinin belirtildiğini ancak bu bilgilerin yanlış olup, Şerefname'de dahi bu tezin "tarih bilginlerinin ve araştırmacıların rivayetlerine" bağlı olduğunu açıklıyor. Sevinç: "Bazı İslam kaynakları, Selahettin Eyyubi'nin 758 yılında Basra'dan Azerbaycan'a sürgün edilen, nakledilen veya göçen Yemen araplarından Ravvad b. El-Müsenna El-Ezdi'nin soy kütüğüne kaydederler. Rivayete göre bu aile Azerbaycan'daki Hezbaniyye Kürtleriyle karışmış, daha sonra da Kuzey Irak'a dönerek Selçuklular'ın ve Zengi'lerin hizmetine girmiştir...[Ancak] bilim adamları bu Yemen'den Basra'ya, Basra'dan Azerbaycan'a göç hikayesine itimat etmezler " Sevinç'e göre, İdris Bitlisi muhtemelen 'Ravvad Araplarını' 'Ravende Kürtleri' olarak değiştirmiştir. Muhtemelen Şerefname'de yazılanlar bir şekilde yabancı kaynakara girmiş ki yazarlar ona benzer şeyler anlatmaktadır. Bu rivayet doğru mu değil mi bilmiyorum. Selahattin Eyyubi'nin atalarının Kürt, Kürtleştirilmiş Arap, veya Türkmen olması hakkında kaynaklarda kesin bir mutabakat yok. Fakat tezlerin doğru olma olasılıklarını isimleri değerlendirerek tespit etmeye çalışabiliriz. Selahattin'in amcası olan Şirkuh'un ismini ele alalım. Farsça'da Şirkuh aslan demektir. Şirkuh ne bir Türk ismidir, ne de bir İslam büyüğünün ismidir. Hele öz Türkçe olan Arslan, Alparslan, Kılıçarslan gibi isimler varken, ki dönemin büyükleri bu isimleri taşımaktadır, bir Türkün oğluna Şirkuh adını koyması bana çok mantıksız geliyor. Dolayısıyla, Selahattin'in dedesi Şadi'nin Türk olma olasılığı bence baya düşük - Kürt veya Kürtleştirilmiş olması daha muhtemel gözüküyor. Annesi'nin Kökeni Anne tarafını tespit etmek çok daha zordur. Çoğu kitaplarda annesinden hiç söz edilmiyor. Annesinin ailesiyle ilgili bulduğum tek bilgiler Selahettin'in dayısı hakkındadır. Sir Hamilton Gibb'in kaleme aldığı eser de (3), Selahettin'in dayısının adı 'Mahmud ibn Takush' olarak veriliyor ki onun kitabı tamamen Selahettin'i şahsen tanıyan İmad ad-Din ve Baha ad-Din Karakuş'un yazılarına dayanarak yazılmıştır. Bir başka makalede, dayısının ismi 'Hama Prensi Şihabeddin Mahmud ibn Takaş' olarak verilmiştir (4). Başka yerlerde de dayısının adını 'Şihabeddin Tokuş' (4) veya 'Şihabeddin Mahmut b. Tüküş' olarak yazıldığını (5) gördüm. İsmin farklı şekilde yazılması, annesinin babası olan Tokuş'ın gerçekten kimin olduğunu tespit etmesini zorlaştırıyor. O dönemde yaşamış, ve benzer ismi taşıyan bir kaç kişi buldum, fakat bir akrabalık ispat edemedim: - Harzemşah Tekeş (veya Tekish, Tukush) bugünkü Türkmenistan'da defnedilmiş olup, 1200 yılında vefat etmiştir. Selahettin Eyyubi 1137-8 yılında doğuduğuna göre, Sultan Tekeş aradığımız ata olamaz. Fakat, Tekeş adını taşıyan başka akrabası varmıydı onu da bilemiyorum, kütüphanede baktığım hiç bir kaynakta bir ipucu bulamadım. - Selcuklu Tekeş ve Tutuş kardeşleri Sultan Malikşah'ın oğullarındandır. Tutuş Damascus dolaylarını yönetmiştir, Rıdvan ve Dukak adında iki tane oğlu vardır. Onun dışında sülalesi hakkında bilgi bulamadım. Fakat, Tekeş hakkında ilgiç bir tesadüf var. Dönemin tarihçilerden biri olan İbn al-Athir, 1094 yılında Sultan Berkyürük'ün amcası olan Tekeş'in öldürüldüğünden bahsediyor (6). Berkyürük Tekeşin oğlu Ahmet'i de bir müddet Tikrit kalesinde hapsetmişti, ve daha sonra öldürmüştü. Hatırlarsanız, Selahettin Eyyubi de Tikrit doğumludur. Ahmet bin Tekeş'in sulalesi hakkında bundan başka bilgi bulamadım. Oğlu varmıydı yokmuydu, başka kardeşleri de varmıydı yokmuydu bilmiyorum. Selahettin'in dayısı Şihabeddin Mahmud bin Tokuş'un sülalesini tam olarak çıkartamasam da, Türk olduğu nerdeyse yüzde yüz bir ihtimaldir. Tekeş, Tokuş, Tekiş - bunların hepsi eski Türk adlarıdır. Türk Dil Kurumu, bu isimlerin anlamlarını şöyle veriyor (7): Tekiş: 1. Her şeyin sonu, bitimi 2. Boynuzsuz keçi Tekeş: 1. Cenkçi, savaşkan 2. Birbirine uygun. Tokuş: Savaş Referans ettiğim sözlükte, öztürkçe ad olmayan isimlerin yanında 'Far.' veya 'Ar.' yazılmaktadır. Has Türk isimlerin yanında hiç bir şey yazılmaz, dolayısıyla görebiliriz ki Tekiş/Tekeş/Tokuş özbeöz Türk isimlerdir. Burdan Selahattinin dayısının ve dolayısıyla da annesinin büyük ihtimalle Türk olduklarını çıkarabiliriz. Selahattin Eyyubi'nin Kardeşleri Selahattin hakkındaki önemli bir bilgi de kardeşlerinin isimlerinden elde edilebilir. Baktığım bütün kaynaklarda, Şerefname dahil, Selahettin Eyyubi'nin kardeslerin isimleri şu şekilde verilmiştir: Şahinşah, Tuğtekin, Tacilmülk Büri, Seyfettin Ebu Bekir, Turanşah, Sitt al-Sham Hatun, ve Rabia Hatun. Bu isimlerden Tuğtekin, Büri, ve Turanşah gibi isimleri Türklerden başka kimsenin taşıması mümkün olamaz. Necmettin Eyyubi Türk olmasa dahi çocıklarına öztürkçe isimler koyması ilk olarak eşinin Türk olduğunu ve ailenin Türklere ve Türklüğe ne derece yakın olduğunu göstermektedir. Selahettin Eyyubi'nin Türklükle hiç bir bağlantısı yok ise, kardeşine niye 'Türk dünyası hükümdarı' anlamına gelen Turanşah gibi bir isim verilsin? Türklerle Akrabalık Eyyubi ailesinin Türklerle akrabalığı Selahettin Eyyubi'nin annesiyle sınırlı değildir. Selahettin Eyyubi kendisine eş olarak da bir Türk hanımı almıştir: İsmet Amine bin Mu'in al-Din Unur. İsmet Hatun köklü bir Türk ailesinin kızıdır. Babası Mu'in al-Din Unur 12. yüzyılında bölgede Zengilerden önce hakimiyet kuran Büridlerden biridir. İlk Bürid hükümdarı, Tuğtekin, Selçuklu devletinin Şam hükümdarı Dukak'ın hizmetçisi olarak başlayıp, Dukak'ın ölümünden sonra şehri ele gecirmiştir. Hakimiyetleri 1154 yılında Zengilerin şehri zaptetmesine kadar devam etmiştir. İsmet Hatun'un ilk kocası Nurettin Zengi'dir. Nurettin'in ölümüyle Zengilerin kuvveti sona erince, İsmet Hatun Selahettin Eyyubi ile evlenmiştir. Bu evlilikle, Selahettin Eyyubi Zengilerin mirasçisi olarak yerini pekiştirmiştir. Selahettin Eyyubi'nin kız kardeşi Rabia Hatun da İsmet Hatun'un erkek kardeşi Sadettin Mesut ile evlenmiştir. Sadettin Mesut'un vefatından sonra da gene bir Türk beyiyle evlenmiştir: Harran Hükümdarı Gökböri. Selahattin Eyyubi'nin diğer kız kardeşi, Sitt al-Şam Zumrut Hatun, da Türkle evlenmiştir. Hem Humphreys'in kitabında, hemde Terry Allen'in Eyyubi mimarlığı makalesinde de (10), Sitt al-Şam'ın ilk kocasından olan oğlunun ismi Hüsamettin Muhammed bin Umar bin Laçin olarak veriliyor. Laçin, 'kartal' veya 'şahin' anlamını taşıyan bir öztürkçe isimdir. Dolayısıyla, Sitt al-Şam'ın ilk kocası Umar Türktür. Umar'ın vefatı ardından, Sit al-Şam Selahettin Eyyubi'nin amca oğlusu, Nasrettin Muhammed bin Şirkuh, ile evlenmiştir. Kesinlikle tespit edebildiğimiz bir başka Türk gelini de Memlük kökenli Şajar al-Durr'dur (Al-Salih Necmettin Eyyup bin Al-Kamil Muhammed bin Seyfettin Ebu Bekir I bin Necmettin Eyyubi ile evlenmiştir). Oğlu Turanşah'ın öldürülmesinin ardından, Şajar al-Durr Memlük Türk komutanı Aybek ile evlenip, Mısır'da kendi Hükümdarlığını devam ettirmiştir. Başka Eyyubi sultanları ve şehzadeleri de Türk kızlarıyla evlenmiş olabilirler, fakat bunu şüphelerimi kesin bir şekilde doğrulayacak bir bilgi edinemediğimden dolayı, tahminlerimi sadece bir olasılık olarak sunacağım: - Al-Nasır Kılıç Arslan bin Al-Mansur Muhammed bin Taqi al-Din Umar bin Şahinşah adındaki şehzade Kılıçarslan gibi özbeöz Türk ismi taşıdığına göre, annesinin de Türk olmasının ihtimali yüksektir. - Taqi al-Din Umar ve İzzettin Farukşah'ın annesi - yani Şahinşah'ın karısı - Türk olabilir. Necdet Sevinç'in yazısında adı 'Kutlukız' olarak veriliyor; Terry Allen'in yazısında ise, ism 'Khulukhayr Khatun bin İbrahim bin Abd Allah' olarak veriliyor. 'Kutlu' kelimesi ise, öztürkçe bir kelimedir, dolayısıyla hanımın Türk olabilme ihtimalli yüksektir. Selahettin Eyyubi'nin Kimliği Araştırma sonuçlarına bakarsak, Selahettin Eyyubi Türktür diyenlerde büyük bir haklılık payı var. Sonuç olarak, Selahettin Eyyubi kan olarak yarı-Türktür, ve karısı da Türktür. Kan hücreleri sayacak olursak, Selahettin Eyyubi'nin çocukları da 3/4 Türktür. Eyyubi ailesi uzun yıllardır Selçuklulara bağlı Zengil ailesini komutanlık ve idareci görevlerinde hizmet etmiştir ve köklü Türk ailelerine kız alıp vemişlerdir. Eyyubi devlet simgesi dahi Selçuklular gibi kartaldır. Bugünkü Mısır bayrağında bulunan kartalda Selahettin Eyyubi'den kalan bir mirastır. Bu açıdan bakılırsa, Türklerin Selahettin Eyyubi'ye Türk olarak sahip çıkması ve bazı yabancıların Selahattin Eyyubi'ye 'Selçuklu' veya 'Türk komutanı' demeleri de son derece de normaldir. Çünkü her bakımdan Eyyubi ailesi Türklerle kaynaşıp aynı hedeflerin peşinden savaşmışlar. Selahattin Eyyubi'nin yaygın bir şekilde Kürt olarak gösterilmesinin sebebi de babasının yüksek ihtimalle Kürt olduğundan. Baba tarafına ağırlık verip, anne tarafını unutmak ise, 'kan babadan gelir' gibi bir haksız zihniyeti uygulamaktan başka bir şey değildir. Buna rağmen, kanaatımca asıl önemli olan kan değil, kişinin kendisini nasıl hissettiğidir, yani belirttiği kimliktir. Örneğin, teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın annesi Türk ve babası Kürttür, ama zannederim hiç bir kimse ona Türk demez, diyemezde. Öteki yanda, bazı Valide Sultanların yabancı soydan gelmelerine rağmen, kimse Osmanlı Padişahlarının Türklüğünden şüphe etmez çünkü onlar Müslüman Türk olarak yetiştirilip eğitilmiştir. Kısaca, birine Türk diyebilmek için, o kişinin Türklük bilincinde olması gerekir. Benzer şekilde, birine Kürt diyebilmek için de, o kişinin Kürtlük bilincinde olması gerekir. Ancak, duruma o şekilde bakarsak, Selahattin Eyyubi'nin Türklüğünü yada Kürtlüğünü ön planda tutmak yanlıştır, çünkü o dönemde ırk önemli değildi, Müslüman olmak önemliydi. Selahatttin Eyyubi İslamiyet için savaştı ve hükümdarlığı sırasında onlarca medrese ve cami inşaat ettirmişti. İslami bilimlerde kendini yüksek seviyede geliştirmiştir. Eğer Selahettin Eyyubi'nin Kürt olarak fazla bir hissiyatı olsaydı, yoğun sayıda Kürtlerin yaşadığı Şahrizor bölgesine yöneltmeyip, devletini çoğunlukla Arapların yaşadığı Mısır ve Suriye bölgelerinde kurmazdı. Zaten Selahettin Eyyubi'nin Kürtlük uğruna değil, İslamiyet uğruna savaşması zaten bazı aşırı Kürt milliyetçileri kızdırmaktadır. Mesela, geçen gün tartışma forumların birinde, bir Kürt ''Selahettin Kürtlük için savaşmış olsaydı şimdi Ortadoğu bizim olurdu'' gibi bir düşünce ifade etmişti. Araştırmacı-yazar Michael Rubin'in de bu olumsuz duyguları kaydetmiştir (11): "Salah al-Din tarihin en ünlü Kürt olabilir, ancak onu bir milliyetçi tarihçesine dahil etmek sünnidir, çünkü Salah al-Din etnisite için değil, din uğruna savaştı (Spuler, 960: 93). Bunu görerek, mulakat ettiğim bazı milliyetçi Iraklı Kürtler Salah al-Din'in Şam'daki türbesi üzerinde işedikleri için övünmüştür, çünkü Salah al-Dn 'İslam uğruna milletine ihanet etmiştir.' (14 Ekim 2001, Halepçe mulakati)" Çoğu Kürtlerin Selahettin Eyyubi'ye bu şekilde hakaret edecek kadar adi davranabileceklerini inanmiyorum. Fakat Rubin'in rapörtajı kinle beslenmiş bir etnik temelli milliyetçinin ne derecede zararlı olabileceğinin bir göstergesidir. Selahettin Eyyubi'nin zamanında, onun ki gibi karışık soydan gelen bir insanın Türklük veya Kürtlük arasında seçmek zorunda değildi. Bugünün ideolojilerle ve siyasi çıkarlarla Selahattin Eyyubi'ye 'Türktür' yada 'Kürttür' diye israr ederek, onu herhangi bir etnik milliyetçiliğe alet etmek çok yanlış bir davranıştır. Türk ve Kürt kaynakları araştırırken, bir mevzu dikkatimi çekti: Selahattin Eyyubi'ye 'Türk' gösteren yazılarda, babasından pek bahsedilmez; Kürt sayfalarında ise, Selahattin'in annesinden hiç söz etmeyip hatta yabancıların dahi Türk olarak tanıdığı atabeylere 'Türk' demekten sakınıyorlar. Mesela, bir sayfada Nureddin Zengi 'Süriyeli' olarak tanıtıldı. İki tarafın gerçeklerle yüzleşememesi acı vericidir. Selahattin Eyyubi tarihin en büyük Müslüman kahramanlarından biridir. Onun başarısında Türkün, Kürdün, Arabında emeği geçmiştir, ama nedense onun bütün Müslümanların ortak atası olduğunu görüpte kabul edemiyoruz. Sonuç olarak, Hollywood filmi yapanların Kürtçe türkü okuduklarına kızmamalıyız; filmde sadece Kürtçe türkü değil, Arapça ilahiler de seslendirliyor. Ayrıca, bütün batı kaynaklarda Selahattin Kürt olarak tanıtıldığı için yaptıkları anlaşılabilir. Amerikalılar uzun yıllardır Ortadoğu insanları dinlerinden uzaklaştırıp, ırkçı politikalarını ihracat etmektedirler. Bunu başlangıç noktası dönemin Amerikan Başbakan Wilson'un ''Wilson'un 14 Noktası'' olarak bilinen politikasıdır. Wilson Ortadoğu'da bulunan bütün etnik gruplarına ayrı ayrı devletler kurulmasını öngörüyordu. Kardeşi, kardeşe düşman ettiler. Hollywood'a kızmayalım, sadece kendimize dönüp bakalım ve soralım: biz neden birbirimizle kavga ederek sömürgeci ülkelerinin oyununa geliyoruz?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © YETER ÖZHAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |