Bir deliyle aramda tek bir ayrım var. Ben deli değilim. -Salvador Dali |
|
||||||||||
|
“Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider.” 35 Yaş şiirini ne zaman okusam içime fenalıklar basar, sinirlenir, tamamını okumadan bırakırımdım. Diyeceksiniz ki, gündem bu kadar yoğunken 35 yaş şiiri de nerden çıktı? Nerden çıktığını bilmiyorum ama, şiirden bahsederken bir arkadaş dedi ki; “Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.” demiş ama kendisi de 46 yaşında ölmüştür.. Bu şiiri her okuduğumda bir terslik varmış gibi geliyordu bana. Şirin beni sarmadığını, her okuyuşta kendi kendisiyle çeliştiğini seziyor gibiydim ama bir gün merak edip de şairin hayat hikâyesi hakkında bir bilgi edinmedim. Ama bu gün hepten sardı beni bir merak. 35 Yaş Şairi kimdir necidir, ne yapmıştır, nereden doğmuş, nereden ve kaç yaşında ölmüştür, diye… “4 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır’da Camiikebir mahallesinde doğdu, 12 Ekim 1956 tarihinde Viyana (Avusturya)'da öldü. Asil adi "Hüseyin Cahit" tir.İlkokulu Diyarbakır’da okudu. İstanbul’a Saint Joseph Lisesi'nde başladığı ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi'nde tamamladı (1931). Sonra İstanbul’da Mülkiye Mektebi'nde (1931-1935) ve Yüksek Ticaret Okulu'nda okudu. Yüksek öğrenimini tamamlamak için Paris'te Sciences Politiques'te sürdürdü (1938-1940). Öğrenimi sırasında Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı. Savaş sırasında kentin işgal edilmesi üzerine yurda döndü. 1944 yılından başlayarak Ankara'da Anadolu Ajansı, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Çalışma Bakanlığı’nda çevirmen olarak çalıştı. 1954 yılında felç geçirdi, sağlığı için götürüldüğü Viyana'da yasamı son buldu. Mezarı Ankara’dadır. Hece ölçüsünün olanaklarını genişletti; içtenlik, yalınlık ve akıcı bir söyleyişin egemen olduğu; ask, doğa sevgisi, geçmiş, ölüm, özlem, yalnızlık, yasama sevinci gibi izleklerin islendiği şiirlerinde şairanelikten ve şiirsellikten vazgeçmedi. Fransız sairlerinden, özellikle Baudelaire ve Verlaine'den etkilenmiştir.” Hepsi bu mu/koca şairin 46 yıllık ömrünün özeti hepsi bu mu? Evet, hepsi bu.. Ömür bu kadar tatsız ve tuzsuz.. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resmime baksam ben değilim. Nerde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Ban göre öyle değildi. Ben katılmıyordum ölümden korkan bu şairin hezeyanlarına… Ama… Bir haftadan beridir ağrıyan dişime baktırmak için, dün Sevgi Tıp’a gittim. Bayan bir doktor baktı dişime. Muayene etmeden önce; “Bir saniye dedim, mahalli bir gazetede yazılar yazıyorum. Savruk bir yazarım. Yazılarımı günlük hayattan alırım. Memnun kalırsam, memnuniyetimi, memnun kalmasam da şikâyetlerimi yazarım” dedim. Kadıncağız, pardon doktor hanım, şaşırdı kaldı. (Aslında bu densizliğime ben de biraz şaşırmadım desem yalan olur. Nasıl böyle savruk konuşuyorum, hayret dorusu!..) Sonra, doktor hanım; “Hocam, bu bir gözdağı mıdır?” dedi. Ben, “hayır, değildir,” demeden, “Bizim için tüm hastalarımız aynıdır, hepsi baş tacıdır….” gibisinde; o da reklamını uzun uzadıya yaptı..Sonra bir güzel muayene etti, başka hastalığımın olup olmadığını sordu. Bir iki ay önce bir anjiyo yaptırdığımı söyledikten sonra; bu saatten sonra bana artık faydası olamayacağı dişim hakkında bilgi verdi. Bir de bir ilaç yazdırarak, birkaç gün sonra gelip çektirmemi söyledi. Söyleyeceğim o ki, bu güne kadar hiç kaale almadığım, okurken dalga geçtiğim 35 yaş şiiri neden ilgimi çekti? Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Oysa ben 35 yaşındayken fark etmemiştim bütün bunları.. Şimdi 39’a merdiven dayadım, ama daha yeni yeni anlıyorum şairi. Sanırım ben de geç fark ettim taşın sert olduğunu, her doğan günün bir dert olduğunu.. daha yeni anlamaya başladım. Neden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Sahi aynalar benim de kafamı bozmaya başladı. Artık bakmak istemiyorum biliyor musunuz?. Her gün, göz balonlarımın biraz daha şiştiğini görmek istemiyorum… Görmek istemiyorum ama; Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şevket Başıbüyük, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |