Beydağı"na Kar Düştü
(Şevket Başıbüyük) 12 Aralık 2016 |
Anılar |
| |
‘Şehr-i Malatya’yı çevreleyen, sıra dağlardan oluşan ve zirvesi beyaza bürünen Beydağı’nın beyaza bürünmesi seninle ne alakası var’, diyebilirsiniz ki; ben de öyle düşünüyorum ama Beydağı ile aynı kaderi yaşıyorum sanki.
“Var ya” diyorum, “gelirse böyle geliyormuş” diyorum, ‘ansızın düşüyormuş beyazlar anlatabiliyor muyum’; saçlarımdaki gibi, Beydağı’nın yüksek tepeleri gibi...
Beyaz da bir renk, belki de renklerin en güzeli. Lakin beyaz…
Hem sahi beyaz neden bana yaşlılığı çağrıştırıyor ki?
Beydağı’na kar düşmüş/kar düşmüş yüreğime…
Beydağı’nda karalar beyaza bürünmüş; kara saçlarıma beyazlar düşmüş…
Her şeyin bir vakti, zamanı var/ zamanı geldi mi ki?
Çocukluk, gençlik ve yaşlılık…
Ülkem insanının yaş sınırı ne ki?
Kaç yaş, yaşlılık yaşıdır bu coğrafyada?
Hem ülkemin yaşlılık kategorisi kaç?!
Ama Beydağı’na kar düşmüş, Beydağı beyazlara bürünmüş ve saçlarıma beyazlar…
İçimdeki buzları eritebilecek hatta eritecek bir sevgi, bir şefkat, bir dostluk, bir kardeşlik, bir samimiyet, bir adanmışlık ruhunu bir kez daha eskisi kadar, kendimde görebilecek miyim, bilmiyorum ama bu yıl sanırım içimdeki zemheri erken başladı… |
|
Yalnız Değilsin Reis!
(Şevket Başıbüyük) 12 Aralık 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
“Dövizlerinizi bozdurun” çağrınız üzerine yastık altındaki dolar ve eurolarını çıkaran bu asil millet, döviz bürolarına koşarak yalnız olmadığını tüm dünyaya gösterdiler…
Sen yürü Reis…
Sen dost doğru yol üzeri yürüdükçe göreceksin bütün bir millet arkanda yürüyecek… |
|
Fetö Evleniyormuş!..
(Şevket Başıbüyük) 12 Ekim 2016 |
Gülmece (Mizah) |
| |
FETÖ bu kez evleniyormuş…
Düğünü de “40 gün, 40 gece” sürecekmiş.
Neden 40 gün, çünkü masallardaki standart düğün-dernek süresi 40 gündür de ondan…
Hal böyle olunca bize de “41 kere maşallah” demek düşer, değil mi?
Şaka gibi gelebilir size ama iddianın sahibi, Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur.
15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye tarafından iadesi istenen Fethullah Gülen’in ABD’de evlilik kararı aldığından bahsediyor.
Şaşırdınız değil mi? |
|
"Auto Show"
(Şevket Başıbüyük) 12 Ekim 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Önce “Auto”nun ne olduğuna bakalım.
Türkçede fiil olarak kullanıldığında; “otomobille gezmek, araba ile gezmek” manalarına gelir. İsim olarak kullanıldığında; “otomobil, oto, araba” gibi manaları çağrıştırır.
“Auto”, ön kelime olarak kullanıldığında ise; “kendi kendine, kendi, oto” anlamına gelmektedir.
Yani anlayacağınız “ecnebi” bir kelimedir “Auto” ama neylersin ki dilimize de sokmuşlar… |
|
Goji Berry
(Şevket Başıbüyük) 3 Ekim 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Garipseyeceksiniz ama be bu meyvenin (meyve mi) adını Malatya Büyükşehir Belediyesi ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı arasında gerçekleştirilen ortak proje ile öğrendim.
Meğer kilo vermek, zayıflamak isteyenlerin bolca konuşup dillendirdikleri son zamanların en popüler meyvesi imiş Goji Berry.
Peki Goji Berry nedir?
Goji Berry’nin faydaları nelerdir?
Yenilir mi, içilir mi, nasıl bir meyve Goji Berry. |
|
Ey Dünyanın Buzdağları!..
(Şevket Başıbüyük) 8 Ağustos 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Tüm bu olup biten yorumlardan sonra içimde dünyaya şöyle haykırasım geliyor:
Ey Dünya ve ey dünyevileşmiş dünyanın buzdağları!...
Sizler her ne kadar güneşi balçıkla sıvamaya kalkışsanız da gerçeklerin üstünü örtemezsiniz ve hakikat karşısında eriyip yok olmaya mahkûmsunuz. Kâinatta baki olan ancak Allah’tır… |
|
Milli Mücadele Nöbetleri Devam Ediyor…
(Şevket Başıbüyük) 29 Temmuz 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Bu aziz millet dersine çok iyi çalışmış.
Bu millet Tunus’u görmüş…
Mısır’ı görmüş.
Libya’yı görmüş.
Bu millet Suriye’yi, Bahreyn’i görmüş…
Bu millet Ürdün’ü, Yemen’i ve diğer Arap ülkelerin akıbetini görmüş ve alınması gereken dersi almış. |
|
Tasalanma Ey Reis!..
(Şevket Başıbüyük) 18 Temmuz 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Erdoğan’ın izini süren hain pilotlar da iz süremediler!..
Tasalanma Sayın Cumhurbaşkanım/tasalanma ey reis, Allah bizimledir, Allah seninledir!…
İzini sürmek için peşine düşenler Süraka gibi bile olamayacaklardır. Süraka ki, eman diledi, sonra uyandı, yaptıklarından dolayı tövbe etti, bu hain pilotlar tarih boyunca hep lanetle anılacaklardır. |
|
Oruç ve İbadetlerimiz
(Şevket Başıbüyük) 7 Haziran 2016 |
Dinler, İnançlar ve Ateizm |
| |
İmsak vakti ile ilgili Allah Teâlâ Bakara suresi 187. ayette şöyle buyurur: “Fecrin ak çizgisi kara çizgisinden sizce, tam seçilinceye kadar yiyin için.”
Konuyla ilgili Allah’ın kesin ve apaçık emri olduğu halde Diyanet İşleri Başkanlığı hala neden Kur’anla ters fetva ve takvimler sunar anlamış değilim... |
|
Adıyaman Gelişiyor
(Şevket Başıbüyük) 2 Mayıs 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Tıpkı Ferhat’ın Şirin aşkına dağları deldiği gibi, dağlar-tepeler aşılıp, yer yer tüneller kazılıp yepyeni bir yol yapılacakmış Çelikkan’dan Adıyaman’a… |
|
Etrafımızdakiler
(Şevket Başıbüyük) 14 Nisan 2016 |
Dostluk ve Düşmanlık |
| |
Ne yazık ki bize hep hayıflanmalar, üzüntü, keder denk geldi.
Hayatımın olmayan geri dönüşümüne baktığımda başarısızlıklarım yok, şükür, kendimi başarılı görüyorum; içinden geldiğim tüm olumsuz koşullara rağmen dişimle, tırnağımla aşmaya çalıştım sarp yokuşları. Düşe kalka geldim, gelebildiğim yere… |
|
Duy Beni!…
(Şevket Başıbüyük) 13 Nisan 2016 |
Dinler, İnançlar ve Ateizm |
| |
Bir Müslüman olarak Diyanet’i hâlâ anlamış değilim.
Hadi diyelim geçmiş dönemin yöneticileri İslam Dini’ne karşı oldukları için Diyanet baskı altındaydı ya şimdi?!
Şimdi, Dünya İslam Ülkelerine halife olacak kapasitede bir Cumhurbaşkanına sahip olduğumuz bir dönemde hâlâ bu kurum (Diyanet İşleri Başkanlığı) İslam’dan bihaber “imam”lık makamını işgal eden memurlara yapması/öğrenmesi gerekenlerini ne zaman öğretecek?
Şehrimizin Merkez Camilerine “imam” olarak görevlendirilmiş imamcıklar İslam’ın rükünlerinden (esaslarından) habersiz anlatabiliyor muyum!
“Farz” nedir, “vacip” ne, “sünnet” ne birbirine karıştırıyorlar…
E haliyle imamcıklar bilmezse cemaat da bilmiyor. |
|
8 Mart "Sokak Kadınları"
(Şevket Başıbüyük) 8 Mart 2016 |
Sevgi ve Aşk |
| |
Biz, kadını “dağ gibi evlerinde” bilirdik.
“Limanlar gemileri nasıl beklerse, öyle beklediklerini” bilirdik.
Ve bizim bildiğimiz kadınlar öyle kadınlardı.
Bize göre kadın, şairin de ifade buyurduğu gibi;
“bir kadını ortadan ikiye böl…
yarısı annedir,
yarısı çocuk,
yarısı sevgili
yarısı aşk...” |
|
Kalem…
(Şevket Başıbüyük) 9 Şubat 2016 |
İtiraflar |
| |
Ey nazlı kalemim, kim ne derse desin; seni seviyorum…
Evet, doğru, bana iş, aş getirmedin.
Ama aç da bırakmadın…
Dilin keskin, sözlerin ağır olduğu için çok sayıda hasım sahibi ettin beni ama yine de beni terk etmedin… |
|
Bitkisel İlaç Satan Şarlatanlar…
(Şevket Başıbüyük) 8 Şubat 2016 |
Güven ve Güvensizlik |
| |
Siz, siz olun şu bitkisel ilaç satan şarlatanlara inanmayınız.
İster doktor, ister satıcı kisveli olsun…
Her ne sıfatla olursa; bitkisel ilaç tavsiye eden ve satanların ekseriyeti sağlığımızı istismar edendir, şarlatanlardır…
Bitki ilaçları üzerinden, insanların sağlığını istismar ederek rant devşiren bu şarlatanlar var bu şarlatanlar…
İsmi, ister “canan”, ister “maranki”, ister bilmem ne bela olsun; al birini vur ötekine…
Bunlar; halka verir talkını kendi yutar salkımı… |
|
"Bombalı Odun"
(Şevket Başıbüyük) 3 Şubat 2016 |
Günlük Olaylar |
| |
Hossuko’nun bahsettiği haber mi acaba?
“İçerisi yarılarak bomba yerleştirilen odunlar evdeki sobada patladı. 2’si ağır 7 kişi yaralanırken evde büyük hasar meydana geldi. Jandarma, odunlukta da bomba ile tuzaklanmış başka odunlar ile bir matkap buldu. Soruşturma derinleştirilerek sürdürülüyor.”
Vay be Hossuko dalga geçmemiş demek… |
|
Bizim Arkadaşlarımız!..
(Şevket Başıbüyük) 2 Şubat 2016 |
Dostluk ve Düşmanlık |
| |
“Sevdiğini ölçülü sev, günün birinde nefret ettiğin birine dönüşebilir. Nefret ettiğinden de ölçülü nefret et. Günün birinde sevdiğin birine dönüşebilir” şeklinde rivayet edilen bir Hadis var.
Ölçüyü neden kaçırdık?!
Acaba çok arkadaş canlısı olmakla hata mı ettik? |
|
"Ben Yoruldum Hayat"
(Şevket Başıbüyük) 2 Şubat 2016 |
Çağdaş Sanat |
| |
Aslında yalnız ses sanatçıları değil bütün sanatçılar didinip dururlar ama toplum tarafından beğeni kazanmak, halk tarafından kabullenmek çok az sanatçıya nasip olur.
Lafı fazla uzatarak yormayayım sizleri…
Açın dinleyin ve dinlerken dinlenin biraz…
“Ben pişmanım hayat, sorguya çekme
Dilersen infaz et, kar etmez dilime
Sözlerim ağırdır, dokunur kalbe
Şu susan ağzımı, açtırma benim”
|
|
İnsanlar Keveşe Gibi…
(Şevket Başıbüyük) 29 Ocak 2016 |
Toplum ve Birey |
| |
Kırkından sonra evlenirlermiş eskiler.
Ve tabiri caizse; taş gibi insanlar...
Söyleyeceğim o ki; kim bizleri bu hale getirdi?!
Yiyip içtiklerimize kim ne kattı da bizler bu duruma düştük.
Besinlerimizi kimler zehirledi?
Eskilerde insanlar yoksuldu…
Yoksuldular ama hayvansal ve doğal besinlerle beslenirlerdi.
Şimdilerde içtiğimiz suya bile bilmem neler katarak içiriyorlar bize.
Hem eskilerde su para ile mi alınır-satılırdı?
Allah’ın gökten yere indirdiği ve yerden çıkarttırdığı pınar, çeşme vs. sularımızı kimler kirletti?
Hangi kırılasıca eller değdi içtiğimiz sulara, yediğimiz bin bir taam yiyeceklere…
Ve sağlık adı altında kimler bu zehir saçan ilaçları bizlere yedirmeyi başardı?
Eskilerde hastane mi vardı?
“Hastane/hasta hane” ismi bile hastalık çağrıştırıyor…
“Şifahane” diyememişler, çünkü hiçbir hastane şifa dağıtmıyor şimdi…
Ve insanlar serada yetişen bitki gibi…
Sağlık, sıhhat ve huzur kalmamış insanlarda.
Ve şimdiki insanlar, keveşe gibi dibine dibine dökülüyorlar…
|
|
Canı Çıkasıcalar…
(Şevket Başıbüyük) 28 Ocak 2016 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
“Çünkü o düşündü, ölçtü, biçti. Kahrolası ne biçim ölçtü, biçti? Tekrar tekrar kahrolası ne biçim ölçtü, biçti?”
Bütün bunlar onun takındığı tutumun çok büyük hayret verici olduğu¬nu ve onun kat kat azabı hak ettiğini anlatmak içindir. Daha sonra Yüce Allah onu insanlarca görülen birtakım hallerle nitelendirerek şöyle buyurur:
“Sonra baktı, sonra kaşlarını çattı, yüzünü ekşitti. Sonra yüz çevirip büyüklük tasladı ve hemen dedi ki: Bu nakledile gelen bir sihirden ibarettir. Bu insan sözünden başka bir şey değildir.”
Yani sonra tekrar baktı, düşün¬dü, Kuran hakkındaki tenkitlerini gözden geçirdi. Daha sonra Kur’an’ı tenkit edecek bir taraf bulamadığından ötürü kaşlarını çattı, yüzünü ekşit¬ti, hoşlanmadığını ifade etti. Sonra imandan yüz çevirdi, haktan başka ta¬rafa yöneldi, Kur’an’a itaat edip boyun eğmeyi kibrine yedirmedi ve bu, ancak nakledilen ve anlatıla gelen bir sihirdir. Muhammed bunu kendisin¬den öncekilerden nakletmektedir. Bu Allah sözü değildir, aksine bu insan sözüdür, dedi.
Aman Allah’ım bu ne kadar teferruatlı bir tasvir…
Tasviri yapan Allah olunca ürpermemek elden değil. |
|
|
Değerli dostlar,
Sizleri bilmiyorum ama ben her zaman sormuşumdur kendime:
Ne yapıyorum?
Ne için yazıyorum?
Niye yazmaya devam ediyorum?
Amacım ne?
Cevabım, zaman zaman farklı olmuşsa da genelde “bilmiyorum” olmuştur…
“Bilmiyorum” olmuştur anlatabiliyor muyum?
Peki aynı soruyu sizlere soracak olsam…
Siz, siz ey edip, şair ve eli kalem tutan/yazı yazanlar…
Sahi sizler niçin yazıyorsunuz?
Okuyup, seyrettiğiniz ya da düşünüp bulduğunuz, üzerinde fikir yürüttüğünüz konuları niye yazıya aktarıp duruyorsunuz?
Yazarken, insanlara “onu öyle yapma, böyle yap. Doğrusu böyle olmalı.” demek mi istiyorsunuz? Kendinizce, kendinizi bir şey sanıp insanlara fikir vermeye mi çalışıyorsunuz?
Hangi uzmanlık alanında hangi bilgiye sahipsiniz? İnsanlara hangi önerilerde bulunuyorsunuz?
Yazarken, ‘kimseye hiçbir faydası olmasa da yazarak biraz içimi döktüm...’ niyetiyle yazıyorsanız diyeceğim hiçbir şey yok. Çünkü, "yazmasaydım deli olurdum" demiş Sait Faik Abasıyanık….
Değerli dostlar,
Sahi siz neden yazıyorsunuz?!
Yazmak…
Ah yazmak!...
Tamamıyla içgüdüsel bir refleks…
Yani YAZMAK!
Evet, “Yazmasaydım delirirdim.’’ diyor Abasıyanık…
Ya siz?!
Siz yazan dostlar, siz de yazmasaydınız delirir miydiniz?
Sizi bilmiyorum ama ben delirmeseydim yazmazdım…
Olması gerekeni üretmeye/yaratmaya çalışanlara ‘deli’ denilen bu dünyada deli olduğumu bildiğim için yazmalıyım ve üretmeliyim, diye düşünüyorum.
Bir hareket, bir gülüş, bir yaşama sebebi, bir his, bir çığlık ve bir yokluk var ederek var olmalıyım, diye düşünüyorum.
Virgüllü konuşmaları sonsuza değin uzatabilirim ve eğer ki ‘sonsuz’a bir son koyabildiğimi biliyorsam ve ‘bir’ sıfatını ‘bin’ yapabiliyorsam yazı aracılığıyla , ‘yazmak’ denilen bu muazzam orgazma bütün hayatımı veririm!..
|
|