..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Polisiye > Aydýn akdeniz




24 Ocak 2009
Küçük Dedektifler Tavþan Adasý'nda  
Çardakta Toplantý

Aydýn akdeniz


Þule duvardaki saate baktý. 13.30’u gösteriyordu. Usulca annesinin yanýna gelerek; —Anneciðim benden istediðin bir þey var mý? Biliyorsun bugün günlerden cuma ve az sonra arkadaþlarla evin bahçesindeki çardakta buluþacaðýz.” Dedi. O sýrada mutfakta olan Nermin Haným, öðle yemeði için gerekli hazýrlýklarý yapmakla meþguldü. Kýzýnýn nerede ise fýsýltý ile söylenen sözlerini duymadý bile. Salata için yýkadýðý marullarý doðramakta olan annesinin dalgýnlýðýný fark eden Þule, bu kez daha yüksek bir sesle; - “ Anne birazdan arkadaþlarým çardakta olacak ben çýkýyorum” dedi. Bunun üzerine kadýn; - “ Peki, ama sakýn geç kalma! Baban az sonra burada olur. Bir saate kadar evde olmalýsýn.” Diye karþýlýk verdi. Þule; - “ Kalmam, görüþürüz anneciðim” dedi ve oradan ayrýldý. Arkadaþlarýyla çardakta buluþacak olmasý minicik yüreðini sevinçle doldurmuþtu. Kapý giriþindeki taþ basamaklarý ikiþer üçer atlayarak soluðu bahçede aldý. Hýzlý adýmlarla yirmi metre kadar ötedeki bahçe kapýsýna ulaþtý. Bir çýrpýda burayý aþarak çardaða uzanan patika yola koyuldu. Yol, güzergâh boyunca bir incelip bir geniþliyor, kývrýmlar oluþturarak çardaðýn bulunduðu tepede gözden kayboluyordu. Dað yamaçlarýndan deniz tarafýna doðru esen meltem rüzgârlarý, henüz yeterince ýsýnmamýþ olan havanýn daha da serin hissedilmesine neden oluyordu. Þule paltosuna sýký, sýký sarýldý. Üþümemek için adýmlarýný hýzlandýrdý. Yol boyunca, baharý müjdelercesine öbek öbek açmýþ kýr çiçekleri arasýndan geçerek çardaðýn bulunduðu tepeye doðru týrmanmaya baþladý. Bir gün önce okul çýkýþýnda Þule ve Kübra, kendilerini kasabadan köye taþýyan okul servisine binecekleri sýrada sýnýf arkadaþlarý Ahmet yanlarýna gelmiþ ve - “ Arkadaþlar, yarýn çardakta buluþuyoruz öyle deðil mi? size anlatacaðým þeyler var! Demiþti. Þule ve Kübra, ikisi de bir aðýzdan yanýtlayarak; - “ Elbette Ahmet, her zaman ki gibi” dediler. Sonra ayný anda birlikte verdikleri bu cevap için birbirlerine bakarak gülüþtüler. Ahmet konuþmasýný sürdürerek; - “ Fakat bir þey daha var. Bu kez küçük kardeþim Neslihan’da gelmek istiyor benimle…” Þule; - “ Bizce sakýncasý yok. Neden olmasýn” dedi. Ahmet kýsa bir duraksamadan sonra; - “ Þeyy, çocuklar, sanýrým tavþan adasýndaki madene gitmemiz gerekecek! ” Kýzlar, duyduklarýna inanamamýþçasýna; - “ Nee! Tavþan adasýna mý gideceðiz yani? ” diyerek þaþkýnlýklarýný belirttiler. Ahmet; - “ Ne o, korktunuz mu yoksa? Sizin gibi kýzlar…” Ahmet daha sözlerini tamamlayamadan servis þoförü Harun’un tiz ve ince sesi duyuldu arabada; - “ Haydi, çocuklar, kesin artýk þu þamatayý! Yola çýkýyoruz.” Ortalýðý saran gürültülü motor sesi ve egzoz dumaný çocuklarýn konuþmasýný yarýda býrakmýþtý. Kapý kapanýrken Þule aracýn arka kýsmýna geçerek Kübra’nýn yanýndaki yerini almýþtý bile. Ýþte çardak þimdi tam karþýsýndaydý. Þule etrafýna bakýndý, her zamanki gibi buluþma noktasýna en erken gelen kendisi olmuþtu. Kendi kendine söylenerek; — “Ahmet’in derdi neydi acaba? ” Birden az öteden gelen Kübra’nýn tanýdýk sesiyle irkildi. Baþýný kaldýrýp arkadaþýna baktý ve - “ sen miydin kýz beni çok korkuttun” dedi. Kübra, - “ Neyin var senin böyle! Çok dalgýnsýn. Hanidir el sallýyorum sana, beni fark etmedin bile.” Þule; - “ Bir þeyim yok. Fakat Ahmet’in söyledikleri takýldý kafama. Tavþan adasý biliyorsun ki tehlikeli bir yer. Geçen sene orada olanlarý unutmuþ olamazsýn! Buna raðmen Ahmet, acaba niçin gitmek istedi oraya? ” Kübra merakla; - “ Eeee, sahi ben Ahmet’i bugün okulda hiç görmedim. Sakýn baþýna bir þey gelmiþ olmasýn!” Þule; - “ Sanmýyorum. Çünkü oraya birlikte gitmekten bahsetmiþti bize. Yalnýz baþýna hareket etmiþ olamaz.” Kübra, baþýný öne doðru sallayarak onayladý arkadaþýný ve ardýndan ekledi; - “ Galiba haklýsýn, dediðin gibi olmalý. Fakat biraz bekleyelim, eðer gecikecek olursa telefon eder ararýz kendisini.” Aralarýnda bir süre daha konuþan çocuklar soðuðun da etkisiyle bir an önce çardaða çýkýp ýsýnmaya karar verdiler. Kübra merdivenlere týrmanýrken Þule maþingayý yakmak için daha önce aðaç kovuðuna istiflediði kýþlýk odunlardan bir kucak dolusu aldý yanýna. Aðýrlýðýn etkisiyle rutubetli, ýslak basamaklardan kayýp düþmemek için boþta kalan eliyle sýký sýkýya tutuyordu basamaklarý. Yaklaþýk on beþ metre karelik bir kullaným alaný bulunan çardak, çocuklarýn burada hoþça vakit geçirmeleri için yetip artýyordu bile. Maþinga, denize bakan pencere kenarýndaki köþeye yakýn bir yere kurulmuþtu. Ýki metre yükseklikteki tavana kadar uzanan borular, aðaçtan yapýlmýþ çardaðýn duvarýndaki delikten olabildiðince öteye, dýþarý doðru iyice uzatýlmýþtý. Maþinga borularý, dýþtan bakýldýðýnda hoþ bir görüntü vermese de çýkan dumandan aðacýn zarar görmemesi için bu þekilde yapýlmýþtý. Çocuklar, maþingayý yaktýklarý zaman söndüðünden emin olmadýkça oradan ayrýlmayacaklarýna dair söz vermiþlerdi ailelerine. Okulda gördükleri derslerden aðaç ve ormanlarýn çevre için ne kadar önemli olduðunu öðrenmiþlerdi. Orman yangýnlarýnýn ülke ekonomilerine, çevreye ne büyük zararlar verdiðini, ekolojik dengenin bu durumdan nasýl etkilendiðini çok iyi biliyorlardý. Hatta bir ara okulda yapýlan “ Ormanlar ve çevremiz ” konulu etkinlikte, hazýrladýklarý duvar gazetesinden dolayý ödül dahi kazanmýþlardý. Ýþte bu nedenle ateþi yakarken etrafa kývýlcým sýçratmamaya son derece dikkat ediyorlardý.


:CABA:
Þule duvardaki saate baktý. 13.30’u gösteriyordu. Usulca annesinin yanýna gelerek;
—Anneciðim benden istediðin bir þey var mý? Biliyorsun bugün günlerden cuma ve az sonra arkadaþlarla evin bahçesindeki çardakta buluþacaðýz.” Dedi.
O sýrada mutfakta olan Nermin Haným, öðle yemeði için gerekli hazýrlýklarý yapmakla meþguldü. Kýzýnýn nerede ise fýsýltý ile söylenen sözlerini duymadý bile. Salata için yýkadýðý marullarý doðramakta olan annesinin dalgýnlýðýný fark eden Þule, bu kez daha yüksek bir sesle;
- “ Anne birazdan arkadaþlarým çardakta olacak ben çýkýyorum” dedi. Bunun üzerine kadýn;
- “ Peki, ama sakýn geç kalma! Baban az sonra burada olur. Bir saate kadar evde olmalýsýn.” Diye karþýlýk verdi. Þule;
- “ Kalmam, görüþürüz anneciðim” dedi ve oradan ayrýldý. Arkadaþlarýyla çardakta buluþacak olmasý minicik yüreðini sevinçle doldurmuþtu.
Kapý giriþindeki taþ basamaklarý ikiþer üçer atlayarak soluðu bahçede aldý. Hýzlý adýmlarla yirmi metre kadar ötedeki bahçe kapýsýna ulaþtý.
Bir çýrpýda burayý aþarak çardaða uzanan patika yola koyuldu. Yol, güzergâh boyunca bir incelip bir geniþliyor, kývrýmlar oluþturarak çardaðýn bulunduðu tepede gözden kayboluyordu. Dað yamaçlarýndan deniz tarafýna doðru esen meltem rüzgârlarý, henüz yeterince ýsýnmamýþ olan havanýn daha da serin hissedilmesine neden oluyordu.
Þule paltosuna sýký, sýký sarýldý. Üþümemek için adýmlarýný hýzlandýrdý. Yol boyunca, baharý müjdelercesine öbek öbek açmýþ kýr çiçekleri arasýndan geçerek çardaðýn bulunduðu tepeye doðru týrmanmaya baþladý.
Bir gün önce okul çýkýþýnda Þule ve Kübra, kendilerini kasabadan köye taþýyan okul servisine binecekleri sýrada sýnýf arkadaþlarý Ahmet yanlarýna gelmiþ ve
- “ Arkadaþlar, yarýn çardakta buluþuyoruz öyle deðil mi? size anlatacaðým þeyler var! Demiþti. Þule ve Kübra, ikisi de bir aðýzdan yanýtlayarak;
- “ Elbette Ahmet, her zaman ki gibi” dediler. Sonra ayný anda birlikte verdikleri bu cevap için birbirlerine bakarak gülüþtüler. Ahmet konuþmasýný sürdürerek;
- “ Fakat bir þey daha var. Bu kez küçük kardeþim Neslihan’da gelmek istiyor benimle…” Þule;
- “ Bizce sakýncasý yok. Neden olmasýn” dedi. Ahmet kýsa bir duraksamadan sonra;
- “ Þeyy, çocuklar, sanýrým tavþan adasýndaki madene gitmemiz gerekecek! ”
Kýzlar, duyduklarýna inanamamýþçasýna;
- “ Nee! Tavþan adasýna mý gideceðiz yani? ” diyerek þaþkýnlýklarýný belirttiler. Ahmet;
- “ Ne o, korktunuz mu yoksa? Sizin gibi kýzlar…”
Ahmet daha sözlerini tamamlayamadan servis þoförü Harun’un tiz ve ince sesi duyuldu arabada;
- “ Haydi, çocuklar, kesin artýk þu þamatayý! Yola çýkýyoruz.” Ortalýðý saran gürültülü motor sesi ve egzoz dumaný çocuklarýn konuþmasýný yarýda býrakmýþtý. Kapý kapanýrken Þule aracýn arka kýsmýna geçerek Kübra’nýn yanýndaki yerini almýþtý bile.
Ýþte çardak þimdi tam karþýsýndaydý. Þule etrafýna bakýndý, her zamanki gibi buluþma noktasýna en erken gelen kendisi olmuþtu. Kendi kendine söylenerek;
— “Ahmet’in derdi neydi acaba? ”
Birden az öteden gelen Kübra’nýn tanýdýk sesiyle irkildi. Baþýný kaldýrýp arkadaþýna baktý ve
- “ sen miydin kýz beni çok korkuttun” dedi.
Kübra,
- “ Neyin var senin böyle! Çok dalgýnsýn. Hanidir el sallýyorum sana, beni fark etmedin bile.” Þule;
- “ Bir þeyim yok. Fakat Ahmet’in söyledikleri takýldý kafama. Tavþan adasý biliyorsun ki tehlikeli bir yer. Geçen sene orada olanlarý unutmuþ olamazsýn! Buna raðmen Ahmet, acaba niçin gitmek istedi oraya? ”
Kübra merakla;
- “ Eeee, sahi ben Ahmet’i bugün okulda hiç görmedim. Sakýn baþýna bir þey gelmiþ olmasýn!”
Þule;
- “ Sanmýyorum. Çünkü oraya birlikte gitmekten bahsetmiþti bize. Yalnýz baþýna hareket etmiþ olamaz.”
Kübra, baþýný öne doðru sallayarak onayladý arkadaþýný ve ardýndan ekledi;
- “ Galiba haklýsýn, dediðin gibi olmalý. Fakat biraz bekleyelim, eðer gecikecek olursa telefon eder ararýz kendisini.”
Aralarýnda bir süre daha konuþan çocuklar soðuðun da etkisiyle bir an önce çardaða çýkýp ýsýnmaya karar verdiler. Kübra merdivenlere týrmanýrken Þule maþingayý yakmak için daha önce aðaç kovuðuna istiflediði kýþlýk odunlardan bir kucak dolusu aldý yanýna. Aðýrlýðýn etkisiyle rutubetli, ýslak basamaklardan kayýp düþmemek için boþta kalan eliyle sýký sýkýya tutuyordu basamaklarý. Yaklaþýk on beþ metre karelik bir kullaným alaný bulunan çardak, çocuklarýn burada hoþça vakit geçirmeleri için yetip artýyordu bile. Maþinga, denize bakan pencere kenarýndaki köþeye yakýn bir yere kurulmuþtu. Ýki metre yükseklikteki tavana kadar uzanan borular, aðaçtan yapýlmýþ çardaðýn duvarýndaki delikten olabildiðince öteye, dýþarý doðru iyice uzatýlmýþtý. Maþinga borularý, dýþtan bakýldýðýnda hoþ bir görüntü vermese de çýkan dumandan aðacýn zarar görmemesi için bu þekilde yapýlmýþtý. Çocuklar, maþingayý yaktýklarý zaman söndüðünden emin olmadýkça oradan ayrýlmayacaklarýna dair söz vermiþlerdi ailelerine. Okulda gördükleri derslerden aðaç ve ormanlarýn çevre için ne kadar önemli olduðunu öðrenmiþlerdi. Orman yangýnlarýnýn ülke ekonomilerine, çevreye ne büyük zararlar verdiðini, ekolojik dengenin bu durumdan nasýl etkilendiðini çok iyi biliyorlardý. Hatta bir ara okulda yapýlan “ Ormanlar ve çevremiz ” konulu etkinlikte, hazýrladýklarý duvar gazetesinden dolayý ödül dahi kazanmýþlardý. Ýþte bu nedenle ateþi yakarken etrafa kývýlcým sýçratmamaya son derece dikkat ediyorlardý.
Þule, maþingada içinde ateþ yakmaya yarayan boþluðun kapaðýný açtý. Kesilip, maþinganýn alabileceði þekilde doðranmýþ meþe odunlarýndan birkaç tanesini buraya yerleþtirdi. Aralarýna býraktýðý çýralarý tutuþturdu ve sonra kapaðýný kapattý. Rafa uzanarak oradan aldýðý çaydanlýðý güzelce temizledikten sonra maþinganýn üzerine býraktý. Bu arada, oturduðu iskemleden þaþkýn bakýþlarla kendisini izlemeye koyulmuþ olan Kübra’ya seslenerek yanýndaki su testisini uzatmasýný istedi ondan.
Az sonra odunlar gürül gürül yanmaya baþlamýþtý. Çýtýrdayarak gürültüler halinde yanan ateþ, küçücük odanýn hemen ýsýnmasýný saðladý. Bu arada Þule Kübra’ya dönerek;
—Göreceksin bu, hayatýnda içtiðin en lezzetli çay olacak dedi ona. Ve ardýndan ekledi;
—Odun ateþinde demlenen çayýn bir baþka lezzette olduðunu duymuþtum babamdan ama burada bunu denemeden önce ne demek istediðini doðrusu tam olarak anlayamamýþtým. Ýþte bak! Çaydanlýktaki su da kaynadý. Hemen demleyelim þunu.
Çocuklar, çaylarýný yudumlarken Kübra içtiði bu çayýn lezzetini o kadar abartýyordu ki, bunun o ana kadar içtiklerinin en lezzetlisi olduðu konusunda yeminler ederek aklýna gelen her tür övgü dolu sözcüðü ardý ardýna sýralamaktan hiç kaçýnmýyordu. Hatta bir ara sözü dönüp dolaþtýrarak okul kantinine bile getirmiþ, orada satýlan çayýn kötülüðünden þikâyet etmiþti. Sonra konuþmasýna devam ederek;
— Biliyor musun aslýnda bu durumu anlatmalýyýz okul müdürüne dedi usulca. Þule;
— Anlamadým. Ciddi olamazsýn. Kübra;
— Neden olmasýn! Hem böylece aklý baþýna gelmiþ olur kantincinin dedi. Þule;
— Deðer mi buna? Ýçmezsin çayý olur biter. Yâda çay yerine meþrubat içersin. Kübra itiraz ederek;
— Hayýr, konu kantincinin öðrencilere yalnýzca bayat çaydan vermesi deðil. Görmüyor musun adam düpe düz aldatýyor bizi. Hem kabahati sadece bununla da sýnýrlý deðil. Paranýn üstünü noksan veriyor çocuklara. Özellikle de alt sýnýflarda okuyanlara. Bir keresinde bana da ayný þeyi yapmaya kalkmýþtý da tartýþmýþtýk. Hesaba itiraz edip karþý çýkýnca beni azarlayýp kovmuþtu oradan. Þule;
—Görünüþe göre haklýsýn dedi ona.
Kübra konuþmasýna kaldýðý yerden devam ederek;
—Yaptýklarýný o’nun yanýna býrakmamalýyýz. Heyecanla konuþurken kendisini kaybediyor, elini kolunu boþlukta sallayarak anlatýmýný desteklemeye çalýþýyordu. Bir taraftan da söylediklerinin onaylanmasýný beklercesine yalvaran gözlerle karþýsýndakinin yüzüne bakýyordu.
— Evet, evet her sýnýftan bir kiþi alarak çýksak müdürün odasýna ve anlatsak bütün olanlarý, ne kaybederiz sanki! Hele bir de kullaným tarihi geçmiþ ayran kutularýndan da alýrsak yanýmýza söylediklerimize inanmaktan baþka çaresi kalýr mý okul müdürünün! Þule;
— Ev ödevine iyi hazýrlandýðýn anlaþýlýyor Kübra! Ýyi bir tüketici olmak elbette çok önemli fakat olayý bu kadar büyütmesek sence de doðru olmaz mý? Dedi. Ve ekledi;
— Düþünsene bir, senin benim gözümüzden kaçmayan þey, hiç okul müdürünün gözünden kaçmýþ olabilir mi?
—Olamaz mý yani? Diye sitem edercesine karþý çýktý Kübra. Þule kendinden emin bir þekilde;
—Hayýr, olamaz diyerek sürdürdü konuþmasýný;
—Okulda en azýndan altý yüz öðrenci var. O veya bu þekilde muhakkak senin söylediðine benzer bir þikâyet konusu iletilmiþ olmalý müdüre. Ve müdür, konumu gereði bu tür þikâyetlere kayýtsýz kalmasý düþünülebilecek birisi deðil dedi. Kübra yine karþý çýkarak;
— Ya ilk þikâyeti biz yapmýþ olursak! Bu olasýlýðý niçin atlýyorsun diye sordu. Þule arkadaþýnýn bu soruyu sormasýný bekliyormuþçasýna atýlarak;
— Hatýrlýyorsan eðer, geçen gün kat nöbetçisi bendim okulda. Siz üçüncü ders saatine girdiðiniz zaman, Müdür Bey’in yanýnda bir adamla birlikte odasýndan çýktýðýný gördüm. O’nu “ siz merak etmeyin, gereken þeyler yapýlacak efendim” diyerek yatýþtýrýyordu. Daha sonra okul idaresindeki diðer öðretmenlere açtý konuyu. Kantin iþletmesinin ne zamandan beri bu adam tarafýndan yapýldýðýný ve anlaþmanýn ne zaman sona ereceðini falan soruyordu onlara. Kübra;
- “ Doðru mu söylüyorsun kýz? Yoksa adamý atacaklar mý kantinden? Vallahi ne iyi olurdu doðrusu. Onca çocuðun ahýný almýþtý zaten üzerine, yaptýklarý yanýna kâr kalmamalý bu adamýn dedi. Þule;
— Umarým öyle olur. Fakat öte yandan düþünüyorum da aslýnda bir yönüyle iyilikte yapýyor bu adam çocuklara. Kübra duyduklarýna hayret ederek;
— Ne diyorsun sen! Söylediklerini kulaðýn iþitiyor mu senin? Yoksa benimle eðleniyor musun? Þule;
— hayýr, son derece ciddiyim söylediklerimde.
Kübra, arkadaþýnýn gözlerinin içine bakarak onun ruh halini okumaya çalýþtý bir süre fakat aradýðýný orada bulamadý. Evet, hiçte öyle karþýsýndakiyle eðlenir bir hali yoktu. Ama yine de emin olmak istiyordu bu durumdan. Ölçülü olmayý elden býrakmadan sordu;
— açýklar mýsýn biraz ne demek istediðini? Þule;
—istersen basit bir örnekle baþlayalým. Küçük bir çocuk sobanýn sýcak ve yakýcý olduðunu nasýl öðrenir? Kübra;
— açýklamalarýmý yeterli bulmadýðýna göre buna da sen cevap vermelisin dedi. Þule;
—tabii ki deneme yanýlma yoluyla. Birkaç kez yanan çocuk artýk uyarýlmaya gerek kalmadan kaçýnacaktýr sobadan. Kübra;
— iyi ama þimdi bunun kantinciyle ne alakasý var?
Þule;
—olmaz mý hiç? Düþünsene bir, çocuklar kantinden aldýklarý üründen hoþnut kalmayýnca aldatýldýklarýna inanýyorlar ve ayný yerden tekrar alýþveriþ yapmýyorlar. Burada kantinci kiþilik olarak her ne kadar kötü bir örnek olsa da diðer yandan çocuklarýn öðrenim sürecini hýzlandýran etkili bir öðretici görevi üstleniyor. Kýsacasý, doðru davranýþýn kazanýlmasý için küçük bir bedel ödenerek daha büyük zararlardan korunma yetenekleri kazanýlýyor, her ne kadar adamýn amacý bu olmasa da!
Kübra anlatýlanlarý dikkatle dinledi. Sonra bunlarý yeterli bulmayarak;
- — Yaptýðýn açýklamada sanýrým bir þeyi atladýn. Þule;
— neyi? Diye sordu. Kübra konuþmanýn baþýndan beri geri planda kalmanýn verdiði ezikliði bastýrmak istercesine;
—Öncelikle soba ile kantinciyi bir arada aldýn ele. Bu bir hata çünkü biri nesne, diðeri ise düþünebilen bir varlýk. Örnekler eþ deðer verilmeli. Ýkinci olarak, herhangi bir nesnenin, neden olduðu olaylarda insan davranýþlarýndaki gibi ahlaki bir nitelik aramak doðru olmaz. Çünkü kendinden kaynaklanan bilinçli eylemleri yok, ortaya koyduðu sonuçlar iyi yönde de kötü yönde de olabilir. Amaç gözetebilmekten uzak bir soba, kantincide olduðu gibi amacý bencil isteklerini gerçekleþtirmeye yönelmiþ biriyle karþýlaþtýrýlarak doðru olanlarýn öðrenilmesine aracý olduðu için nasýl örnek gösterilemeyecekse kantinci de farkýnda olmadan, iyi bir sonuca neden olduðu için baþ tacý edilecek deðil herhalde!
Þule;
— Elbette dediðin gibi. Þu heyecanýný kontrol edip sakinleþebildiðinde iþte bak ne güzel sonuçlara ulaþýyorsun! Bu özelliðine her zaman hayran olmuþumdur senin fakat sanýrým sen de bir þeyi göz ardý ediyorsun. Bana göre tutkularýna esir düþen biri özgür düþünüp, doðrularý yanlýþlardan ayýrt edemediði sürece herhangi bir nesneden farklý deðil. Kendini ve eylemlerini yönetme gücünden büsbütün yoksun olan böyle bir kiþi için sence ne düþünülmelidir? Problemi, içinden çýkýlamaz hale dönüþtüren þey, önce bu kiþinin yetiþkin biri olmasý gerçeði. Yaþý bizim gibi küçük olsa, henüz çocuktur yaþamdan öðreneceði daha çok þeyin bulunduðunu söyler geçersin. Zihinsel engelli olsa tedavi edersin. Ýnsan olmadýðýný da düþünemeyeceðine göre kendisi hakkýnda hangi hükme varacaksýn? Böylesi durumlarda nedense hemen iþin kolayýna kaçarak bu kiþilerin kötü olduðunu söyleyip iþin içinden sýyrýlmayý düþünüyoruz. Bence bu yetiþtirilme tarzýyla ilgili bir problem. Çözüme de ancak konuya bu açýdan bakýlarak ulaþýlabilir. Kýsaca iyi, kötü, güzel, çirkin kavramlarýný ulu orta amaçsýzca kullanmanýn pekte öyle bir anlamý yok sanýrým.
Kübra;
— Tamamen haklýsýn sevgili dostum. Her zaman her soruya bir cevabýn oluyor senin. Seni bu özelliðin nedeniyle seviyoruz zaten. Ama bak fincandaki çay bitti bile. Kendime yeniden dolduruyorum, sen de alýr mýsýn?
— Çok demli ve þekerli olmasýn ama! Diye karþýlýk verdi Þule ve çadýrýn yola bakan kýsmýndaki pencereden baþýný uzatarak gelmekte olan birileri var mý diye çevreyi kolaçan etmeye baþladý. Bir süre sonra arkadaþýna dönerek sevinçle;
— Ýþte bak geliyorlar! Görebildiðim kadarýyla Ahmet, kardeþi Neslihan ve 7/F sýnýfýndan bir çocuk olmak üzere üç kiþiler. Kübra;
— Ýzin ver, bir de ben bakayým þunlara.
Elindeki dürbünle Þule’nin iþaret ettiði yöne bakarak, çardaða doðru ilerlemekte olan Ahmet ve yanýndakileri gördü.
— Evet, bunlar onlar. Adý neydi þu çocuðun? Þule;
—Bilmiyorum fakat teneffüs aralarýnda bazen Ahmet’le birlikte dolaþtýklarýný görmüþtüm. Okula geleli çok olmadý diyorlar.

Aydýn AKDENÝZ
aakdeniz1965@hotmail.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Küçük Dedektifler Tavþan Adasý`nda (Iý)
Politik Ýllüzyon ve Babil"in Ýskambil Kuleleri
Politik Ýllizyon ve Babil'in Ýskambil Kuleleri
Ýþgüzar Tefecinin Marifetleri (1)
Ýþgüzar Tefecinin Marifetleri (2)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Hisseden Payýma Metafizik Aþklar Düþtü [Þiir]
Mana Ýkliminde Seyrü Sülukun, Adam da Gaflet mi Býrakýr A Gönül! [Þiir]
Mihenk Taþý [Þiir]
Aynanýn Ötesinde Görünen... [Þiir]
Dilemma [Þiir]
Köþe Kapmaca Oynarken Ayrýlýk... [Þiir]
Faust ve Pan Arasýnda, Bir Garip Diyalog..! [Þiir]
Sezonluk Fýndýk Ýþçilerinin Hayat Öyküsünden Bir Kesit [Öykü]
Ýsterik Kadýn, Haydi Oradan Sen De! [Öykü]
Kapela [Öykü]


Aydýn akdeniz kimdir?

Yazý vazgeçemediðim bir tutkudur benim için. Vaz geçemediðim, kendimi sorguladýðým anlardýr, o anlar. Kendimi bulduðum, yaþama anlamýný kazandýran o ya da bu þekilde duygu yüklü anlar.

Etkilendiði Yazarlar:
Dostoyevski, Puþkin, Tolstoy, Goethe, Stendhal, Shakespeare, Cemil Meriç


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Aydýn akdeniz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.