Uykunun eşiğini geçince insan kalıyor sabahın beşinde kör kütük… en çaresiz olduğu zamandır insanın belki de… bütün bir şehir uykudayken sen uyanıksın… kitap okusan okuyamazsın, film seyretsen seyredemezsin, gezsen gezemez çıksan çıkamazsın o saatte… gömüldükçe gömülürsün anıların dipsiz kuyularına… sessizlik ve karanlık… çığırtkan bir kuş gibi haykırır soluğun, sesin sana yabancı, ürkek ürkek dolaşırsın evin içinde… ölüm soğuk kanatları gerer üzerine, her an her köşeden biri çıkacak gibi gelir insana. Pencereden sadece soğuk ve yalnız ışıkların göründüğü boş sokaklara bakarsın usulca… bazen yolunu şaşırmış bir alkolik eşlik eder sokaktaki yalnızlığa… dünü, bugünü ve yarını düşünürsün, sıkar, boğar seni… yapılabilecek hiçbir şey yoktur o anda uykuyu beklemekten başka… kıvranır durursun gecenin karanlığında… bir an ne kadar çaresiz ve küçük olduğunu düşünürsün, bitmek bilmez o dakikalar, saatler gibi gelir insana… hiçbir şeyi olmayan, sahipsiz, kimsesiz, çaresiz ve dünyanın en yalnız insanı gibi hissedersin kendini… tıpkı benim gibi…