..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Özyaşamöyküsü başka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eşsiz bir araç. -Philip Guedella
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Adsız




6 Kasım 2009
Bekle Gülüm Belki Bir Gün...  
Adsız
Aşk, âşıkları hatırlatır, dile düşmüş âşıkları, masallara konu olmuş âşıkları. Aşk mecnunu hatırlatır. Aşkından “şaşkın” halde gezen Mecnunu… Sevgi, sevgiliyi hatırlatır. Sevdalıyı, sevmesini bilen sevdalıları. Sevgi, Leyla’yı hatırlatır. Sevmesini bilen, ama hep sessiz kalan Leyla’yı…


:BDJC:
Gül olmayı becerebilenlere ithaf olunur.


Bir ilkbahar sabahı, bahçede bulunan küçük canlıların hepsi güneşle birlikte uyanmış ve hiç vakit kaybetmeden kendi işlerini yapmaya başlamışlar. Çiçekler açmış, böcekler bir resmi tamamlamaya çalışan usta ressam titizliğiyle çalışmaya koyulmuşlar. Kuşlar da, bahar şarkısını andıran ötüşleriyle bu hareketliliğe ortak olmuşlar.

Bahçede bulunan çiçeklerden biri olan gül, diğer çiçekler arasından hemen fark edilebiliyormuş. Gül, o sabah da üzerinde biriken çiğ tanelerinin kendisine verdiği güzellikten habersizce açmış, etrafını seyretmeye başlamış. Diğer çiçekler gülün bu güzelliğini hayranlıkla izlerken, kokusunu iyice hissetmek için, hep derin bir nefes alırlarmış. Gül kendine yönelen, bu hayran dolu bakışları hissedince, utanarak hemen başını öne eğermiş.

Bir sabah bülbül, gülden habersiz onun bahçesine girmiş, bir dala çıkarak etrafta olanı biteni izlemeye başlamış. Önce gülün kokusunu hissetmiş, sonra gülü görmüş. Rengine, yapraklarına, bakmış. Sonra gülü daha yakından izlemeye başlamış, izledikçe de onun bu güzelliğine hayran kalmış. Gül yakamoz pırıltılarını andıran gülüşü ile etrafına mis gibi kokular saçmaya devam ediyormuş. O an da kendisine bakan bülbülü fark edince, hemen utanmış ve yaprakları ile yüzünü örtmeye çalışmış.

Güle bakmaya doyamayan bülbül, ertesi sabah daha erken gelmiş. Gülü sessizce izlemeye başlayan bülbül onun açılışını görmüş. Gül yaprağının her bir kıvrımı, nazlı bir gelin gibi önce kararsız bir şekilde bekliyor, sonra kendisine yönelen bakışın farkındaymış gibi, işve ile açılmaya, birbirinden ayrılmaya başlıyormuş. Sanki yapraklar açıldıkça gül de gülümser gibi renk değiştiriyormuş. Gülün güzelliğine bakmaya doyamayan bülbülün, bir an kanatları titremiş, kalbi çarpmış, başı dönmüş, tutunduğu dalda sendelemeye başlamış. Bülbül yaşadığı bu duygu yoğunluğu ile şaşkın bir şekilde şakımaya başlamış. Bülbülü fark eden gül, susmaması için yalvaran gözlerle bülbüle bakmış. Bülbül, gülün güzelliği karşısında şakımış, gül de, bülbülü dinlemeye başlamış.

Her gün güneş doğmadan uyanan gül bahçede bülbülü bekler, bülbül gelince açar onun şakımasını sessizce dinlermiş. Dinledikçe bu güzel sese hayran kalır, onu dinlemeye doyamazmış. Bülbül de gülün güzelliğini izlemeye doyamaz ona şarkılar söyler dururmuş. Ne gül, dinlemekten yorulurmuş, ne bülbül söylemekten. İkisi de geçen zamanın farkında olamazmış.

O günden sonra, her sabah erkenden bahçeye gelen bülbül, daha gül açmadan heyecanlanarak ötermiş. Bülbülün sesini duyan gül, hemen açarak onu dinlemeye başlarmış. Bülbül kanadı ile gülü sarar, gül başını bülbülün göğsüne koyarak akşama kadar öylece kalırlarmış. Bülbül güle âşık, gül bülbüle sevdalı. Ve gül bülbüle alışır, bülbül de güle.

Bir gün gül yine erkenden uyanmış, açmak için bülbülü beklemeye başlamış. “Birazdan bülbül gelecek gül açacak, bülbül şakıyarak gülü saracak, gülde bülbülün kanatlarının altında öylece kalacak. Onlar için yine zaman duracaktı.” Gül bu düşünceler içinde gözü bahçe kapısında, heyecanla bülbülü beklemiş, beklemiş, beklemiş… Ama bülbül gelmemiş. Dakikalar geçtikçe gülün rengi solmaya başlamış, al yüzü asılmış. “Belki de bülbül onu unutmuştu,” bu düşünceyle üzülmüş, küsmüş ve sessizce açmak için bekleyen yapraklarını dökmeye başlamış. Yapraklarına düşen çiğ damlaları, gülün gözyaşlarıyla karışmış. Çok geçmeden sararmış, solmuş ve dalı eğilmeye başlamış. Gül son bir umutla tekrar etrafına şöyle bir bakmış. Bir kez daha bülbülü görse, sesini duysa, ona dokunsa… Ama yoktu işte, bülbül gelmemişti. Bu üzüntü ile gül olduğu yerde öylece kalmış.

Uyandığı zaman geç kaldığını anlayan bülbül, hemen gülün yanına uçmuş ve gülü bu halde görünce ağlamış, gülün öldüğünü zanneden bülbül feryat ederek ötmeye başlamış. Ne yapacağını şaşıran bülbül, çaresizce aşığı güle sıkıca sarılmış, sarıldıkça gülün dikeni bülbülün her yerine saplanmış, batan dikenler sanki acısını hafifletiyor gibi gülü bağrına iyice basmış. Bülbülün kanı akarak yere damlamaya başlamış. Kan, gülün gözyaşlarıyla çiğ damlalarına karışmış. Hiç acı hissetmeyen bülbül, güle sarılarak öylece kalmış. Bülbülün önce feryat eden sesi kesilmiş, sonra da nefesi.

Bülbül bilememiş, gül bir başka baharda tekrar açacak. Onu tekrar görecek, sarılacak, dokunacak o güzelliğe yine bakacak, bakacak ama doyamayacak… Bilememiş.

---------------------------------------------

Gül sevdalıydı, bülbül âşık.

Bülbül aşkına hâkim olamadı, aşkını sesi ile itiraf etti ve bunu herkes duydu. Bülbül aşkını dillendirdi. Zamanla kendi diline hayran oldu. Bülbül tutarsız davrandı. Bencilliği gülü soldurdu ve arsız olan bülbül, feryadını bile ötüşü ile dile getirdi. Bülbül aşkı için hayaller kurmadı, sadece o anın güzelliğin yaşadı. Beklemedi, sabretmedi. Âşık bülbül, düşünmeden kendi ölümünü seçti.

Aşk, âşıkları hatırlatır, dile düşmüş âşıkları, masallara konu olmuş âşıkları. Aşk mecnunu hatırlatır. Aşkından “şaşkın” halde gezen mecnunu…

Mevsimler geçti, ilkbahar yeniden geldi. Gül bu bahar yeniden açtı. Yine güzelliği ile herkesi kendine hayran bıraktı. O mis gibi kokusu yine çok uzaklara yayıldı. Ama ne var ki gül bülbülü hiç unutmadı, her duyduğu seste bülbülü aradı, gelecekmiş gibi bülbülü hep bekledi. Her sabah açarken bülbülün sesini duyar gibi oldu.

Bülbüle duyduğu sevgi ile gül hep mutlu oldu, toprağa tutunur gibi tutundu ona. Gül sevdi, sadece sevdi. Onu çok özledi ve yine aynı özlemle bekledi.
Hayalleri oldu ama sabretmeyi bildi. Onu hep hissetti, hep hatırladı. Bülbülün sevgisi yerleşti içine onunla birlikte kök saldı, büyüdü gelişti. Ne sevgisi onu bıraktı, ne de o sevgisini.

Sevgi, sevgiliyi hatırlatır. Sevdalıyı, sevmesini bilen sevdalıları. Sevgi, Leyla’yı hatırlatır. Sevmesini bilen, ama hep sessiz kalan Leyla’yı…

Adsız




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sessizce Veda Son Bölüm
Sessizce Veda 8. Bölüm
Sessizce Veda 7. Bölüm
Sevgilicilik Oyunu
Sessizce Veda 6. Bölüm
Sessizce Veda 3. Bölüm
Sessizce Veda 2. Bölüm
Sessizce Veda 5. Bölüm
Sessizce Veda 4. Bölüm
Sessizce Veda 1. Bölüm

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Lokma Düş

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Seni Düşünürken [Şiir]
Aslında Ağlamayacaktım [Şiir]
Yanılıyor Muyum? [Şiir]
[Şiir]
Kelimeler Biriktirdim Sana İlmek İlmek D/okuman İçin [Deneme]
Gülüşün Aklımda Saklı Kaldı [Deneme]
Seni Hep Çok Çok Seveceğim... [Deneme]
Yalnız Kalmak İstiyorum [Deneme]
Konuşma Vaktim Gelmiş Hemen Yetişmeliyim [Deneme]
Ne Bilmek İstersin Ey Yar? [Deneme]


Adsız kimdir?

Hiç bir özelliği olmayan, sıradan biriyim.

Etkilendiği Yazarlar:
Emile Zola, Beethoven, Mina Urgan, Necip Fazıl


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.