Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
Sen hiç, yeni konuşmaya başlayan bir bebeğin ilk cümlelerine tanık oldun mu? Harfleri ağzından çıkarmak için nasıl çabaladığını gördün mü hiç? Ya da bir şey anlatmaya çalışan küçük bir çocuğun kelimeleri bir araya getirip meramını anlatmak için nasıl çırpındığını, o heyecanını, o telaşını gördün mü hiç? Bu gün alt katta oturan komşunun 3 yaşındaki oğlu geldi. “Nuran teyze” diye başladı cümlesine, sonra birkaç kelime daha ekledi, eklemesine ekledi de ben anlamadım. “Ne istiyorsun Mesut?” dedim. Mesut iyice telaşlandı. “Nuran teyze…....” yok anlamıyorum… Sinirlendim. Mesut sessizce bana baktı. ‘Böyle olmayacak’ dedim içimden. Eğildim Mesut’la aynı hizaya gelip “hadi şimdi yavaş yavaş söyle, ne istiyorsun?” diye sordum. Mesut rahatlamış bir biçimde biraz da kekeleyerek “annem tuz istedi” dedi. “Oh, çok şükür” dedim, tuzu verdim gönderdim. Kızım geç konuştu. Ne zor dönemlerdi bilemezsin. Anlatamadığı zaman sinirleniyor, hırçınlaşıyor sonra bana vurmaya başlıyordu. Ne dediğini anlayabildiğim zaman sakinleşiyordu. Ama anlayamadığımda bütün gün ağlıyordu. İşte böyle bir şey konuşmak. Konuşmak, ama konuşurken susmamak. Düşünüyorum da bence çoğumuz konuşmamıza rağmen aslında çok susuyoruz. Konuşuyoruz ama konuşmak istediklerimizi, anlatmak istediklerimizi hep erteliyoruz. 22 yıl oldu annemle konuşmuyorum. Hiçbir şeyimi bilmez. Hiçbir acımı hiçbir mutluluğumu, bana dair hiçbir şeyimi bilmez. O da 22 yıl önce beni susturmuştu. Bendeki de ne inat değil mi? Sustum mu böyle susuyorum işte. Bazen beraber TV izliyoruz konuşmak için nasıl çabalıyor bilsen. Birilerini anlatıyor, geçmişi anlatıyor, duymuyorum, duyamıyorum. Duymayınca da konuşulmuyor be gözüm. Kocamın aşkını dinleyecek kadar yürekli olan ben onunla da konuşmuyorum.5 yıl önce O da susturmuştu. O da bilmeyecek ne hissettiğimi, ne düşündüğümü, ne istediğimi. Ömrümün sonuna kadar bu şekilde sürse dahi hiç bir şekilde bana ait hiç bir şeyi bilmeyecek ona karşı da suskunluğum bitmeyecek… Konuşurken aslında konuşmadığını fark etmek, korkunç bir şey biliyor musun? Çok konuşurken aslında hiç de konuşmadığımı anladım bir süre önce… Ziyan olan bir ömürden başka bir şey değil bu. Kahkahalar atarken aslında hiç gülmediğimi fark ettim sonra. Kendime ait birçok şeyi daha fark ettim. Meğer ne çok susmuşum, bak onu da yeni fark ettim. Seninle konuşuyorum biliyorsun. Konuşurken gerçekten konuştuğumu hissediyorum. Her yazdığımda her sarf ettiğim kelimede tek bir cümlede çok şey anlattığımı görüyorum. Susmak çok kötü ama konuşmakta bir o kadar güzel. Güzelden öte müthiş bir şey. Konuştuğumu hissettiğim anlarda kutsal bir şey görmüş gibi hissediyorum. Sonra kendimi ayrıcalıklı biri olarak görüyorum. Kendime verdiğim değer artıyor ve sevgim ve saygım… Eğer bir gün sende beni susturmaya kalkışırsan seninle de konuşmam biliyorsun. Sana karşı da susarım. Tam konuşmaya başlamışken susmak... Beni susturma olur mu? Seninleyken konuştuğumu hissediyorum. Bırak konuşayım. İzin ver konuşayım. İzin ver… Çünkü konuşmak, çok güzel. İnan bana konuşmak en az senin kadar güzel… (Elleri tuz tadan BEBEĞİMe ithafımdır ...)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |