Dünya hiçbir padişaha kalmadı, sana da kalmayacaktır. -Nizamî |
|
||||||||||
|
Teraziyim diye mi dengeye takığım bilmem ama oldum olası dengede tutmaya çalışmışımdır hep kendimi. Nasıl takmayayım ki, herşeyin görevine uyarak çalışabilmesi, yaşaması, varolabilmesi için hayatın her anında denge önemli. Gece ve gündüz ile mevsimler bile dengede olmasa en basiti hayatın ritmi nasıl şaşardı düşünebiliyor musunuz? Hatta kıyamet beklentisi bile bu dengelerin şaşmaları üzerine kurulu değil mi? Demek ki denge şaşması kıyameti getiriyor insanın hayatına da. Düşüncelerle eylemler, hayallerle yaşananlar, duygularla söylenenler alanında denge olmadığında ya şarkıdaki gibi felaketimiz oluyor ağlıyoruz ya da kıyameti koparıyoruz. Sonra hep hüsranları ruhumuzda, gözyaşlarımızı göz pınarlarımızda biriktirip, kendimizi aptal avuntuların içinde yitiriyoruz öyle zamanlarda bizi dengemizden eden herşeyin ekmeğine yağ sürercesine.. İçimiz buruk, yüzümüzde sahte gülüşlerle yürüyüp gidiyoruz kendi halimize, kırılan hayallerimiz yüreğimizde, elimiz boş.. Aslında güçlü olmak dedikleri olduktan sonra değil olmadan önlemek olmalı başımıza gelecekleri ve bunu da dengeyi baştan koruyabilmek mümkün kılmalı. Olduktan sonra zaten mecburen kendine sarılıyor insanoğlu, olan oluyor ve geriye bir kendin kalıyor ne kadar yaralı da olsa. İnsan kaybettiğinin kıymetini anlamadan dönmemeli oralara bir daha. Bunun adı ne olursa olsun.. Ya da özlediği her ne olursa.. Kaybedilen bir insansa şayet sadece özleyip, alışkanlığına yenilip, o insanı bir kez daha üzmemeli geriye dönen dengesine kavuşamamış kişi.. Dengeli olmalı hayaller ile gerçekler ve hissedilenler ile söylenenler, vaatler ile eylemler birbirini birebir karşılamalı ki; bu hayatı insan gibi severek sevilerek, sevgimi hissettirerek yaşadım diyebilelim, bencilce ömür tüketenlere inat.. En güzel özgürlük düşü hapishanede görülür demiş Schiller.. Özgürken özgürlük düşü göremezsin.. Kanatların varsa uçmayı hayal etmezsin, yüzgeçlere sahipsen okyanusun dibini düşlemezsin. Çok seviliyorsan çok sevemezsin. Bu nedenledir biri diğerini hep daha çok sever.Ne vakit usanır seni çok seven o zaman sen nöbeti devralırsın.. O yüzden çoğu yerde işlemez denge kanunu.. Kendimiz olalım ama kendimizi de olduralım, olgunlukla doğrulukla iyilikle.. İnsan, insanı insanlıktan uzaklaştıran o fazla dünyevi yüklerinden kurtulursa ruhunu geliştirme yolunda daha kolay ilerler, içindekileri güzel şeylerle besler ve o zaman ne istediğini bilir. İşte hayat eline geminin dümenini o zaman verir.. Yoksa bir o liman bir bu liman savrulur geminiz dengesizce ve bir açık deniz, bir sahil derken birgün bir kayalıkta paramparça oluverir biriktirdiğiniz güzelliklerle yüklü geminiz.. Herşeyi kadere bağlamak kolaycılık, olmayan işlerimizi uğursuzluklara yüklemek tembellik. Hele ki başkalarını suçlamak külliyen bencillik.. Dengesizlerin tavırlarından bahsediyorum. Kader bizden de ipuçları çeker oysa. Niye dilek diliyoruz, niye dua ediyoruz öyle olmasa. Ya da olay bu kadar basitse niye çabalıyoruz birşeyleri başarmak uğruna. Hiçbirşey tesadüf değil belki bu kodlamalarla hayat sürekli birşeyleri eşleştiriyor bizim göremediğimiz bir düzlemde ve kimimizin dilekleri gerçek olurken kimimizinki olmuyor bir dengeyi dengede tutmak uğruna. Bir miktar kaderi yönlendirme yetkimiz de var yani bilgisayardaki bazı yerlere giriş yetkimiz gibi. Dileklerimiz de kaderimizdeki düğümleri çözecek şifrelerdir belki. Goethe ne güzel demiş : "Geçmişi hiç dert etmeyeceksin, kendini hep yeni doğmuş sayacaksın, her yeni gün ne istediğini sana söyleyecektir, kendi işinden zevk alacaksın, başkalarının yaptığına değer vereceksin, en küçük şey senin canını sıkmak ister, sense hep gününü gün edeceksin. En önemlisi, hiç kimseden nefret etmeyip, yarını Tanrı' ya bırakacaksın .." Yaşadığımız iyi kötü dönemler üzerimizden geçip giderken bizden birşeyler götürür "ki en kötüsü yaşama sevincimiz olur" dengemizden çalınanları görünce geriye birşeyler getirmeye çalışmalıyız. Bu da kendimizi arama yolunda yazılar, resim, şiir, gerçek dostlar, aile, yeni tatlar, yeni ülkeler, doğa ile buluşmalar olabilir... Bunları demişken bir kitap okudum o kadının ki gibi oldu kendimi yenileme hayalim.."Ye Sev Dua Et" diye Elizabeth Gillberg in... O da bir anda hayatında sevdiği alıştığı herşeyden ayrılıp İtalya, Hindistan ve Endonezya üçgeninde kendini arıyor. Herkes arayışlar içinde kendini bulma yolunda ama kendini aradığını bile farketmeden.. Neyi kaybetmekten korkuyorsak hayat bizi onunla sınıyor bir nevi dengemizle oynuyor. Edip Cansever'in dizeleri aklıma düşüyor : "Bütün iyi kitapların sonunda / bütün gündüzlerin, / bütün gecelerin sonunda / meltemi senden esen soluğu sende olan / yeni bir başlangıç vardır / parmağını sürsen dünyaya…Her başlangıçta yeni bir anlam vardır / nedensiz bir çocuk ağlaması bile / çok sonraki bir gülüşün başlangıcıdır.." Bende yazımı hüzünlerimi umutlarımla dengeleyerek bitiriyorum bu dizelerin üzerine... Yaşamak adına adresi olmayanlara... Şubat 2010 Rüya
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Rüya Bayram , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |