..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Hayranlığı o dereceye vardı ki; yere düştü ve kendinden geçti." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Anılar > ayşe kaya




2 Mart 2010
Habersiz Ziyaret  
ayşe kaya
Hafif hafif yağmur çiseliyor. Ohh tam yürümelik bi an. Kendimi dışarı atıyorum bahçe kapısından ve anında müdahale geliyor annem ve anneannemden “kızım ıslanırsın, nereye.” Şşştttt. Beni bana bırakın bakalım, gezintiye çıkıyorum. Ziyarete gidiyorum. Çocukluğumu ziyaret edeceğim az sonra.


:CCHF:
Bugün günlerden Pazar, kuzenim askere gidecek, onu uğurlamaya Koyulhisar’a geldik. İkindi sonlarına kadar anneannemlerdeyiz. Daha sonra da önce konvoy ardında da eğlence için salona gidilecek. O saate kadar işim güzcüm yok avare avare dolanıp duruyorum.
İkindi ezanından sonra hafif hafif yağmur çiseliyor. Ohh tam yürümelik bi an. Kendimi dışarı atıyorum bahçe kapısından ve anında müdahale geliyor annem ve anneannemden “kızım ıslanırsın, nereye.” Şşştttt. Beni bana bırakın bakalım, gezintiye çıkıyorum. Ziyarete gidiyorum. Çocukluğumu ziyaret edeceğim az sonra.
**************************************************
Yola düşerken niyetim bu değildi aslında. Sadece sessiz sokaklarda yağmur altında öylesine yürüyecektim ama işte yürüdükçe her adımda bir hatıra çıktı yaşandıkları yerden her biri canlandı gözümde tek tek. Çocukluğum adına ne varsa işte hepsi bu sokakta.
Dala ilk adımlarda saklambaç oynarken duvardan kayıp içine düştüğüm güller selamlıyor çitlerin arkasından. Sonra yol boyunca eşlik ediyor bana gerek ağaç yapraklarından gerekse çubuklardan yaptığımız gemilerimizi yarıştırdığımız küçük su kanalı. Ağaçlar henüz yapraklanmadı. Eğer yaprakları olsaydı, kesin ceviz ağacının yaprağından yaptığımız yeşil sular ve küçük böcekler üzerinde denediğimiz ilaç terkipleri, yani bilim çalışmalarımız da mutlaka el sallarlardı oldukları yerden.
Sokağın başına gelince gördüğüm manzara içimi burkuyor. Oynarken biricik enerji kaynağımız olan elma ağaçlarımızdan biri kesilmiş, oysaki sırf o elma uğruna duvardan üzerine arkadaşımın düştüğü o büyük taş hala yerli yerinde duruyor. Nede korkmuştuk sırt üstü o taşa çakıldığında. Birkaç adım daha attığımdaysa; aşağı mahallenin çocuklarının bize saldırmak için geldiklerini görüyorum. Allah’tan “kont” var o yetişir imdadımıza, çocuklar geldikleri gibi giderler nasıl olsa. Aslında yaramaz çocuklar değildik, mahallemizden bir yerede gitmezdik ama nasıl olmuşsa olmuş bir husumet işte.
Mahallemizde zaten altı ev vardı. Arkadaşlarımızın ikisi yerliydi ama bizler ancak yaz tatili yada hafta sonları gelebiliyorduk ama buda yetiyordu bize; oyun üzerine oyun, keşif üzerine keşif, rengarenk bir dünyamız vardı. He-man ve she-ra karakterlerimizdi, en sevdiğimiz oyunsa; güzellik mi çirkinlik mi? Topu topu dört bazen de beş çocuk günü yetiremezdik kendimize. Annelerimiz zorlamasa girmeyecektik evlerimize.
     *************************************
Ahh! İşte sığınağımız. Mekânımız olan tepe halindeki tarla da yerli yerinde duruyor. Evim kadar kıymetli orası benim için. Ee ruhumuzda keşif arzusu var nede olsa, sürekli o tarlaya keşif turlarına çıkardık. Asker nizamı tek sıra halinde dolanırdık o tarlada. Badem ağacını bulduğumuz günkü heyecanımızda orda duruyor işte. O küçük yılanı gördüğümüz yerse mahcup bakıyor hala. Tarlada bolca çedene ağacı vardı ve bizim sığınağımızda çedene ağaçlarının çevirdiği tam bir oda görünümündeki yerdi, üstelik oturmamız için taşlar bile vardı sığınağımızda. Şimdi oda göz kırpıyor karşıdan.”hadi gel biraz otur, söyle abinle Rıfat’ta, Feridun’da gelsin yine tek sıra halinde keşfe çıkın ama bu defa yılan öldürmek yok”diyor.
-“yoook” diyorum kibarca. “ hepsi şimdi bir köşede, sadece ben varım burda, bende tek cesaret edemem oraya çıkmaya.” el sallayıp vedalaşıyoruz birbirimizle. Arkamı dönüp geri dönüyorum, sınırımız bu kadar. Beş on adımdan sonra bir papatya takılıyor gözüme. “meraba” diyor “yine taç yapacak mısın benden? Ona da gülümseyip geçiyorum.
- Aaa acaba menekşelerde atçımı? Yine bahçeye koşup kuytuları aransam mı? Yine toplar öğretmenime götürürdüm.
Neyse, oda bir dahakine.
********************************************
Mahallenin büyük çocukları yani ablamlar akşamları saklambaç oynarlardı. Sayıları bizden çoktu, oyunları çok zevkli olurdu. Onlar eğlenir bizse somurtarak onları izlerdik çünkü almazlardı aralarına bizi. Tabi bizde onları kızdırmak için elimizden geleni yapardık bu defa da.
Oohh! Şimdi onlarda yok ya... =))

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Ellerinize, yüreğinize, kaleminize sağlık
Gönderen: Didem Duruöz / , Türkiye
30 Eylül 2010
Şirin bir yazı olmuş, çocukluğunuzla tanışmak keyifliydi, paylaşımınız için teşekkür ederim. didem hanım yorumunuz için çok tşşkler. kütüphanenize almanız beni çok mutlu etti sevgi ve saygılarımla.ayşe kaya




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anılar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Hayatımın Hatırası
Anı Kolleksiyonum (İstanbul)

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevgiliye Kırgın Satırlar
Aynalarda Kalan 2
Ey Yar...
Sustum... Mu?
Aşkımın Son Sözleri...
Uzaktaki Sevdiğim
Kısacık Aşkımız
Yalnızlar Şehri
Hasret Günleri
Aşk Yorgunu

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aynalarda Kalan [Şiir]
Öğrettiklerin... [Şiir]
Bendeki Sen [Şiir]
İki Ateş Arasında Aşk [Şiir]
Yine Sana Sitemler... [Şiir]
Rahmet Peygamberi [Şiir]
Hacım [Şiir]
Gökkuşağım [Şiir]
Bilseydik [Şiir]
Kararsız Aşk [Şiir]


ayşe kaya kimdir?

Niye bilmem hep sonbaharı sevdim, Dökülen yapraklarda buldum kendimi. Bir tarafım olabildiğine mutlu dedim, Diğer tarafım çözemediğim kadar gizemli.

Etkilendiği Yazarlar:
senai demirci, mustafa islamoğlu, ramazan kayan


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ayşe kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.