..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bilim Kurgu > E. Asım Öztürk




13 Mart 2010
Yaratıcıların İzinde (2)  
Yaşamlarla karşılaştırıldığında evren neredeyse sonsuz, arayışlar sürekli…

E. Asım Öztürk


Onca yıl uğraştıktan sonra yaratıcılarına ulaşmış, yeniden bir araya gelmişlerdi. Şimdi aynı yerlerde bir araya gelebilme zamanıydı. Yeni amaçları buydu. Tüm güçleriyle bu amacı gerçekleştirmek, yeni görevleriydi.


:AFHI:
Transparan enerji perdesinin iki yanında, heyecanlar farklı yaşanıyordu. İzleyenler sakin görünürken; insanlar ve robotipler şaşkınlıkla karışık mutlu bakınıyor, sevinçler bedenlerden taşıp çığlıklarla yankılanıyordu, Bilinen Yaşam Biçimleri Parkı’nda.

Neodim ve Iroha’nın şaşkın bakışlarına, Mendelion’un iç geçirirken gülümseyen bakışları eklenip, robotiplere kilitlendi. Çığlıklar azalırken yerini sessiz, şaşkın ama mutlu bir bekleyişe bıraktı.

Enerji perdesinin yüzeyi hareketlenip, iki yönlü ses geçirme özelliğini sundu, mutlu şaşkınlara. Yeni bir sevinç dalgası arasında Mendelion mırıldandı: “Teşekkürler Econlar.”

Robotiplerin göğsünde ışıldamalar başladı, azalırken yerini yazılar aldı. Robotiplerin adını belirten yazılar gülüşmeleri, şakalaşmaları başlattı, Gülüşmeler kontrol edilmeyen, edilmek istenmeyen kahkahalara uzanırken, Mendelion sağ elini yukarı kaldırdı. Azalan seslerin yerini, meraklı sessizlik aldı. Mendelion başını sağa-sola sallarken bakışlarında, beklenmedik anda gelen umudun mutlu izleri vardı.

- Hayallerin gerçekleştiği an. Diamore, Nivyera ve Ohen, Koloni’ye hoş geldiniz.
“Hoş bulduk Bay Mendelion, Iroha, Neodim ve tüm insanlar” dedi Diamore, coşkulu. “Aranızda olmaktan çok memnunuz.”

Düşünceler duygulara, duygular düşüncelere karışmıştı bir kez. Herkes konuşmak istiyor, nereden başlayacağını bilemiyordu.

Bir anda ayrı kaldıkları 61 yılda neler olduğunu anlatıp, anlamak istediler. Bir uyarı beyinlerden çıkıp, olanaksız olduğunu fısıldadı mantık merkezinden. Uyarı heyecanları yatıştırıp kontrolü ele geçirirken, seslerin karmaşası, sessizliğe dönüştü, ağır ağır.

Mendelion insanlara dönüp, “bu inanılmaz, ama çok da güzel bir ziyaret” dedi, keyifle.
Iroha’nın iki eli yumruk oldu, iki kolunu omuzları hizasında dirseklerinden büküp ileri-geri sallarken, yüksek sesle bağırmaya başladı: “Hayaller gerçek oluyor işte!”
Uğultu dalgası Neodim’in heyecanını bastıramadı. Olduğu yerde dans figürleriyle sağa-sola dönmeye başladı. “Söylemiştim size, bizi unutmayacaklar diye.”

Vathien ellerini arkasında bağladı. Sol yanında sıralanmış Denetim ve Karar Kurulu’nu yalnız bırakmayan başkanla göz göze geldi. Başkan bir şey söylemeden gülümsedi.
Sağ yanındaki sorgu grubu arkadaşları merakla izliyordu yaşananları. Hemen yanındaki Elithien’e baktı, soran gözlerle. “Ne var Vathien?” derken, kızmış görünüyordu.
- Ne düşündüğünü merak ettim.
- İnsanlar, ilginç varlıklar.
Vathien şen bir kahkaha attı.
- Çok da abartıyorlar.
Elithien, başını yana eğerek baktı.
- Varlıklar farklıdır. Öyle değil mi?
“Haklısın” dedi, düşünceli. “Yarattıkları bile farklı…”

Hermer düşüncelere katılmadı.
- Fark nerede? Benciller bence, bencillik insanların vazgeçemediği bir özellik.
- Neden bencillik olsun ki Hermer?
- Neden olmasın Elithien? Onları bile kendilerine benzetmişler. Yaratıcılarını arayan robotlar. Bu ancak insanların düşünebileceği bir özellik olabilir…
Elithien dudaklarını büzdü.
- Öyle bakma Elithien! Robotlar, programlandıkları görevler için üretilir. Yaratıcılarının yerini almaları için değil!
- Her varlık merak eder. Abarttın ama Hermer. Üstelik onlar standart değil.
- Yaaa! Bu her şeyi açıklıyor.

Vathien, gülerek söze karıştı.
- Burada bile tartışacak bir konu mu buldunuz yoksa?
Elithien’le Hermer ciddileşti, sessiz kaldılar.

Ne zamandır sesi çıkmayan Scanik ince uzun parmağını salladı.
- Park tarihinin en ilginç günleri. Daha önce hiç böyle günler yaşamamıştık. Yaşasın Econia.
Duyanlar Scanik’e baktı. Kimse ne sözle, ne bakışlarıyla uyarmadı. Scanik parmağını indirirken mırıldandı: “Bugünlerde ilkler çoğalıyor. Yaşasın, güzel Econia.”

Vathien, başkanla bir kez daha göz göze geldi. Enerji perdesinde değişim başladı, robotiplere yakın bölüm, renk değiştirerek soldu.

Yukarılardan bir uyarı önce standart galaksi dilinde, sonra galakside yaygın olarak bilinen altı dilde duyuldu: “Robotipler insanların yaşam birimine girebilir. İzin verilmiştir.”

Bu kez, öncekileri bastıran bir uğultu dalgası yankılandı parkta.

İnsanlarla robotiplerin arasında birkaç adım kalmıştı artık. Diamore nedensiz bekledi. Nivyera’yı küçük adımlarıyla Ohen izledi.
Diamore döndü, bakışlarıyla Vathien’e, yanındakilere teşekkür etti. Vathien, elleri hâlâ arkasında bağlıyken ayakları üzerinde yükselip, alçaldı birkaç kez.

- Haydi Diamore, ne bekliyorsun?

Sese dönüp, eliyle içeri davet eden Neodim’e gülümsedi. Dört adım atıp durdu. İnsanlar, yaratıcıları karşısındaydı.
Yarattıklarını uzun zaman sonra karşılarında görmekten mutlu görünüyorlardı. Belki de kendisini ve elbette ki arkadaşlarını kurtarıcıları olarak görüyorlardı. Düşünceleriyle neşelendi: “İşte, sonunda bulduk sizleri” diyerek, başını öne eğip selamladı kalabalığı.

Mendelion’un arkasından iki çocuk, Rimone ve Dimone öne çıktı. Ellerini uzatıp, Ohen’i aralarına aldılar. Ohen aşağılardan Diamore ve Nivyera’ya baktı.
İki gülümsemeyi, Mendelion’un yana çekilişi izledi. Adelinne’nin iki eli Nivyera’ya uzandı, “hoş geldiniz” dedi. Diamore’un başını eğerek selamladığı Mendelion’un sağ eli eline, sol eli omuzuna dokundu dostça. Sonra sarıldılar, O’nu Iroha ve Neodim, derken diğer insanlar izledi. Birbirine kenetlenmiş karışık bir halka olup, dönmeye başladılar geniş alanda.

Karşılaşma töreni sona ererken, insanlarla robotipler ellerini sallayarak izleyenleri selamladı. Başkan, dirseği beli hizasındaki elini ağır hareketlerle sallayarak karşılık verdi. Sorgu grubu, dirseğini daha yukarıda tuttu. Omuzları hizasındaki kollarını salladılar. Scanik en neşeli olanlarıydı yine. İki elini dümdüz yukarı kaldırıp, sağa-sola sürekli salladı uzun zaman.

Kalabalık dağılırken, Vathien: “Sıra bizde” dedi.
- Hemen mi Vathien?
- Hemen ve şimdi Elithien,
Elithien güldü.
- Erken değil mi?
- Her şey zamanında yapılmalı.
- Bu duygulu anlar bile, bir an olsun görevimizi unutturmamalı. Değil mi?
Hermer susamadı.
- Tam da Vathien’e uygun bir davranış.

Vathien Hermer’a şöyle bir baktı, konuşmadı. Başkan ve yanındakileri selamlayarak izin istedi. “İnsanların yaşam birimi, ziyaretçileriniz var” uyarısı duyulurken, hareketlendiler.

Yeni bir heyecan dalgası gezindi Koloni’de. Meraklı bakışlar girişe yöneldi, durdular. Mendelion koluna dokunarak Diamore’u da aralarına aldı, gelenleri karşılamak için geri döndüler.

- Neden girmiyorsunuz?
- İzin var mı?
Mendelion iki elini yana açtı.
- Her yer sizin.
- Evet. Sistem, Econia ve park bizim. Ama yaşam birimi sizin, burada ziyaretçi olan bizleriz.
Mendelion’un mutlu bakışları gökyüzünde gezindikten sonra, Vathien’e döndü.
- Teşekkürler Bay Vathien. Her şey için. Ev sahibi olduğumuza göre, sizi ağırlamak isteriz.
- Teşekkürler Bay Mendelion. Daha çok görüşeceğiz, şimdi sizi baş başa bırakalım.
Ben görevimi yaptım yalnızca. Doğru olduğunu düşündüğümüz biçimde davranmaya çalışıyoruz. Görev nedeniyle buradayım,
- Evet.
- Diamore, Nivyera ve Ohen’in sorgulamalarının ilk bölümü tamamlandı. Sorun olmayacağını düşündüğümüz için, görüşmenize izin verildi.
- Teşekkürler. Bize her zaman iyi davrandınız.
- Burada olmanız bizim seçimimiz değil, koşullar. Bunu sonra konuşalım isterseniz.
İki tam gününüz var. Bugün ve yarın sizin. Üçüncü gün sorgu sürdürülmeli.
- Anlıyorum.
Vathien, iki uzun elini yana açıp gülümsedi.
- Görevim sona erdi. Böyle anlarda, artık yalnız Vathien diyebilirsiniz. Demelisiniz de! Buna memnun olurum.

Mendelion’un rahatlığı yüzüne yansırken, Scanik buradayım diye düşündürmek istedi. Kendine özgü gülümsemesiyle, “iki nature gününüz var” dedi, ansızın.

Bakışlar Scanik’e yöneldi.
- Econia günü. Değil mi Scanik?
Scanik alttan baktı.
- Ee, evet Bay Vathien. Alışkanlıktan öyle söyledim. Econ, Econia günü elbette. Özür dilerim.
- Bu kulağa daha doğru geliyor Scanik.
Gülüşmeler arasında Scanik geriledi, izleyenlerin arasına karıştı.

Vathien zoraki gülümsedi. Yeniden Mendelion’a dönerken, gülümsemesi normal görünüyordu.
- Hepsi bu. Bir isteğiniz, ya da böyle günler için eksik olduğunu düşündüğünüz bir şey var mı?
Mendelion yanındakilere baktı. Iroha, hayır anlamında başını iki yana salladı. Neodim, “bence yok” dedi, keyifle. Diamore: “Burada olmak yeterli” dedi, mırıldanarak.
- Teşekkürler Vathien.

Vathien sağ elini dirseğinden geriye doğru bükerek, parmaklarını birleştirdi. “Öyleyse, size ait zamanı, bütünüyle sizlere bırakalım. İyi eğlenceler ve sizin söylediğiniz gibi, hoşça kalın.” Yanıt birlikte verildi. “Teşekkürler, hoşça kalın.”

Enerji perdesindeki soluk bölümün yeniden koyulaşmasını uyarı izledi: “Birim ziyareti sona erdi.”

İnsanlarla robotipler izlenen iken izleyen olup, sessizce dağılan kalabalığa bakındılar. Şaşkınlıklarla karışmış sevinç dalgalarının sesini, bu kez dışarı yansıtmadılar.
Park normal görünümüne kavuşurken hareketlendiler. Aralarında konuşup, şakalaşarak birimin içlerine doğru yollandılar.

***

Geniş, açık alan geride kalırken Diamore durdu. Düşünceli, uzun bakışlarıyla çevreyi gözden geçirdi birkaç kez. Kimse konuşmazken, neden sonra insanlara döndü, gülerek: “İnsanlar, her yerde kendi dünyasını kuruyor sanırım” dedi. Kalabalıktan yaptıklarıyla gurur duyduğunu belirten, mutlu sesler yükseldi.
Mendelion, “robotipler de öyle” dedi. “Robotipler” dedi, Diamore. “Onlar da insan yaşamının bir parçası değil mi?” Konuşmayı Neodim sonlandırdı. “Üstelik ayrılmaz bir parçası.” Neşeli konuşmalar arasında, Diamore da kalabalığa karıştı. Yüksek ağaçların altında kıvrılarak uzayıp giden yolda, neşeleri adımlarına yansırken, gözlerden kayboldular.

Yaşam birimi, 61 yıl sonra sayıları yüz yirmi dörde ulaşan insanlar için yeterli görünüyordu. Yüz yirmi dört insandan oluşan birim yaşayanlarının -ki kendilerine Koloni adını vermişlerdi- en küçüğü, insanların zaman hesabına göre beş buçuk yaşındaki Eron adlı erkek çocuğuydu. Koloni’nin en büyüğü yüz yetmiş iki yaşındaki, davranış bilimleri uzmanı Hydenen’di. İşte bu Koloni, 10 kilometre uzunluk, 2.8 kilometre genişliğindeki alanda yaşıyordu.
10 kilometrelik uzun kenar, geniş yola paraleldi. Sağında, Econia’nın batı yönünde sona erdiği yerde, farklı bir yaşam biçimine ayrılmış alan başlıyor, bu sıralama uzayıp gidiyordu.
Sol yönü, geniş yolun ortasına rastlıyor ve köşe başıydı. Geniş yolun ortasında, dört yöne uzanan yolların birleştiği geniş bir alan vardı. Köşe başından kuzey yönüne dönen 2.8 kilometrenin sonunda, yeni bir yaşam biriminin alanı başlıyordu. O alan da yeni bir köşe oluşturup, geniş yola paralel ikinci bir yola bakıyordu. Bu genel düzenleme parkın temel yapısını oluşturuyor, benzer büyüklükteki alanlar aynı bölümlere yerleştirilerek, karmaşa önleniyordu. Park alanı iyi düzenlenmişti.

Her yolun ortasındaki alanın da ortasında, ecoron adlı kontrol odaları vardı. Ecoronlar paralel yollarda da yer alıyor, her şey kontrol altında tutulurken, hiçbir şey rastlantıya bırakılmıyordu.
Aynı uzunluk ve özelliklere sahip sekiz geniş yollu park; ekoya ve ekoyagillerin farklı ağaçlarının üzerinde ağ gibi yayılan kontrol-denetim ve uygulama sistemleriyle, sürekli kontrol ediliyordu. Bütün önlemler farklı yaşam biçimlerinin özel yaşam sınırında bekletiliyor, gerektiğinde etkinleştiriliyordu.

Econia’nın bu yaklaşımı, yaşam biçimlerine tutuklu ya da zoraki alıkonulduklarını bir ölçüde unuttururken; daha rahat olabilmelerini sağlıyordu.
Bu nedenlerle Econialılardan çok, Crezonlara kızgındılar. Kızgınlıkları kendilerine özgü öfke ve düşmanlıkla Crezonlara yöneliyordu. Parkın farklı yaşamlarının ortak duygusu da buydu. Crezonlara kızmak, öfkelenmek ve olabilirse, bir gün intikam almak.

Yüksek ağaçların altında uzayıp giden yolda keyifle yürürken, Diamore bir an önce birimi tanımak istiyor, sabırsızlanıyordu. Hemen arkalarında Ohen, Rimone ve Dimone vardı. Hoplaya-zıplaya yürürken Ohen’e Koloni’yi anlatıyorlardı. Adelinne ve Nivyera mırıldanarak sohbet ediyor, arada sohbete Froline ve Betille’de katılırken, arkadan diğer insanlar geliyordu, neşeli konuşmalar ve davranışlarıyla.

Neodim, “işte ortak ve genel yaşam alanımız” diyerek sağ yanlarında, yaklaşık 500 metre ilerideki küçük tepelerin arasına serpiştirilmiş bina grubunu gösterdi. Diamore durup binaları incelemeye başladı, meraklı bakışlarla. “İnsan izleri taşıyor” dedi, gülerek. Iroha, “haklısın” dedi. “Alanı verip, sonra ‘siz düzenlemek ister misiniz?’ diye soruyorlar.”

- Yaşamlar, istediğini mi yapıyor?
- Kurallarıyla çelişmeyen yapımlara izin veriyorlar.
- Bu yine de iyi. Değil mi?
- Evet öyle. Ortak bir proje üzerinde anlaşan yaşamlar, birimini isteğine göre düzenleyebiliyor.
- Bu da bir şeydir bence.
- Belli oranda özgürüz. Bu iyi elbette…
Neodim iç geçirdi.
- Yine de, özgür değiliz.

Diamore düşünceli, tedirgin, biraz da kararsız görünüyordu. “Belki de, yakında özgür olabiliriz.”

Şaşkınlıkla karışık, güzel bir sürprizin izleri dolaşmaya başladı yüzlerde. Mendelion iki adım atıp sağ elini havaya kaldırdı, Koloni hareketsiz kalırken yüksek sesle, “Diamore yakında özgür kalabileceğimiz söylüyor Koloni” dedi.

Bir anlık şaşkın sessizliği, kulakları tırmalayan sevinç çığlıkları bozdu. Diamore, “Bay Mendelion” dedi, ama sesini duyuramadı ilk anda. Çığlıklar azalırken bu kez sesini yükselterek, yeniden “Bay Mendelion” dedi, tedirgin bir tonda. Mendelion, “Diamore, Koloni’nin beklediği haber buydu işte” dedi, coşkulu. “Sen de gördün.” Diamore, bir kez daha “Bay Mendelion” dedi, sakince.
- Evet Diamore.
- Heyecanınızı anlıyorum. Paylaşıyorum da. Ancak, belki demiştim.
- Belki mi?
- Belki!

Mendelion’un neşeli kahkahaları uzun sürdü. Diamore sustu, bekledi.
- Belki. Yani olabilir, ama olmayabilir de! Ama bu Diamore’un belkisi. 61 yıl sonra Koloni’yi bulan ve şimdi aramızda olan Diamore’un. Hayırdan çok, evet demektir bence. Bak, böyle düşünen yalnız ben de değilim. Görmüyor musun?
- Görüyorum Bay Mendelion. Gördüklerimden de çok memnunum.
- Öyleyse?
- Biliyorsunuz, soruşturmamız sürecek.
- Özgürlükten söz ettin.
- Bir anlaşmadan söz etmiştim sorgu grubuna. Ama anlaşma konusu, onları da aşıyormuş.
- Görüşmemize izin verdiler. Neden?

Dimore’un yüzünde karışık ifadeler dolaştı. Kararsız görünüyordu.
- Sanırım bize inandılar.
- Sizi tutuklu gibi getirmediler Diamore.
Diamore, bir şey anımsamaya çalışıyordu sanki…
- Haklısınız. Bunu düşünmemiştim.
Gözlerindeki üzgün ifadeyle sürdürdü sözlerini.
- İnsan olmak kolay değil! Henüz kapsamlı düşünemiyorum, ne yazık ki!
Mendelion başını iki yana sallayarak yanına geldi, elini omuzuna atarak, “üzülme Diamore, bu sana
yakışmıyor” dedi. Diamore’un üzüntüsü hafiflerken, belkiyi anımsadı yeniden.
- Anlaşma önerimizi, ciddiye alırlar mı acaba?
- Bugün buradaydılar Diamore.
Diamore’un bakışları ışıldadı.
- Sizce bu yeterli mi?
- İlk yeterli adımı attığın anlamına geliyor. Onlara ne önerdin?
- Yalnızca anlaşabileceğimizi düşündüğümüzü söyledim.
- Tepkileri ne oldu? Hayır mı?
- Tepki göstermediler Bay Mendelion.

Mendelion neşelenip, kalabalığa döndü, “Evet Koloni, bir anlaşma için hazırlanmamız gerekiyor. Özgürlüğümüz için bir anlaşma, Sizi duyamıyorum.”
Bir anda sevinç çığlıkları sık dalların arasından süzülerek; çift güneşin aydınlattığı Econia atmosferine yükseldi.

***

Ecoron, ikinci kez standart üstü uyardı. Trophanik düşüncelere dalıp gitmişken, yayılarak uzandığı yerden sıçradı. Bir an düşündü. Hiçbir şey rastlantıya bırakılmaz, bırakılamazdı. En küçük işaret, ciddiye alınmalıydı. Yaşananların etkisiyle, birinci uyarıyı yeterince ciddiye almaması, başına iş açabilirdi.
Hızlı hareketlerle ve hemen Senoira’yı aradı. Durumu anlatıp, özür diledi. Senoira, “bir daha olmamalı Trophanik, daha dikkatli olmalısın.” diyerek uyardı, bin pişman Trophanik’i. “Ya da sistemden çık, ama bunun bir de karşılığı olacak” diyerek, Econia’da en küçük hatanın bile affedilmeyeceğini de anımsattı. Trophanik sıkıldı, keyfi kaçarken mırıldandı: “Yeterince dikkatli değilim. Scanik’ten beter, bile bile hatalar yapıyorum sürekli” diyerek, kendisine kızdı.

Senoira, kontrol ve denetim grubunu bilgilendirdi. Grup, “bu özel bir durum, bakalım neler oluyor?” diyerek, geri-ileri kayıtları izledi birkaç kez.

Senoira rahatlayıp, arkasına yaslandı. “Bakalım anlaşma derken ne, ya da neler önerecekler? Bana bölüm başkanını bulun.” Başkana durumu anlattı. Bölüm başkanı, grup sorumlularıyla toplantı gerektiğini düşündü. Denetim ve Karar Kurulu düşünceyi onayladı. Ardından yönetim merkezi, başkent Econhill’de acele toplanıldı.

Başkan, toplantının da başkanıydı. Bu durum, uzun süre sonra ilk kez yaşanıyordu Econia’da. Önceki eş toplantı, Crezonlarla savaş kararıyla sonuçlanmıştı.

Robotiplerin yakalanmasından başlanarak yaşananlar, bütün yönleriyle anlatılıp, sunuldu. Oylama yapıldı, ön iki karar alındı.

Birincisi, çok sayıda Econialının karşı olduğu, Bilinen Yaşam Biçimleri Parkı’nın geleceğiyle ilgiliydi. Parkın geleceğinin ne olacağı, iki gün sonra ikinci bölümü başlayacak olan soruşturmanın sonucuna göre belirlenecekti. Bu düşünceye bazı katılımcılar “soruşturmayı öne alıp, hemen yapalım” diyerek, karşı çıktı.

Econia’da kurallar kolay bozulmuyordu. Çoğunluk, insanlar ve robotiplere verilen sözün tutulması gerektiğini savundu. O ana değin parktaki yaşam biçimlerine iyi davranılıp, verilen sözler tutulmuştu. Bu nedenlerle yaşam biçimleri Econlardan çok Crezonları suçluyor, kızıyor ve intikam yeminleri ediyordu. Şimdi aksine davranmak, anlamsız ve yanlış olurdu. Econia’ya bu yakışır düşüncesi, karşı çıkanları da etkiledi. Sonunda iki gün beklemeye karar verildi.

İkinci karar, zamanla ilgiliydi. Anlaşmayla ne isteneceği artık biliniyordu. Bilinmeyen, insanların özgürlüklerine karşılık ne önerecekleriydi. Olası önerilere karşı hazır olmalıydılar. Bu konuda tahminlerini konuşmak isteyenler için, saatleri ağır ilerleyen iki günleri vardı.

Uzun saatler tahminler ve neler yapılabileceği konuşulup, anlatıldı. Sorgu grubunun on dört üyesinin sessizce izlemesi, başkanın dikkatini çekti. Yeni bir konuşma isteğinden önce, soran gözlerle Vathien’e baktı, yetinmedi. “Sorgu grubu ne düşünüyor?”

Vathien ayağa kalkıp, herkesi selamladıktan sonra, yerine otururken ses kanalını açtı.
- Bizler, iki ortak ön karar sonrası tahminleri konuşmak yerine, ne önereceklerini beklemeyi düşünüyoruz.

Büyük salondaki mırıldanmalara, açık sistemlerden yükselen birkaç karşı çıkış eklendi. Başkanın
uyarısıyla sessizlik geri geldi.

Karşı çıkanların çoğu, Naturian kökenliydi. Gezegenin adı Nature olduğu zamanlarda gezegene egemenken, daha mutlu olduklarını düşünen Naturianlar… Şimdi Econlarla bir arada, ama Econların yönetiminde yaşayan, kimileri mutsuz eski egemenler… Naturianlar…

Karşı çıkışların en güçlüsü Kronen’den gelmişti ve aralıksız sürdürüyordu karşı çıkışlarını.
- Söyler misin Vathien? Econia adını verdiğiniz gezegenimizin temel kuralı, en küçük olasılıkları dikkate almak ve inceleyip-araştırmak değil midir?
- Ben aksini savunmadım Kronen.
- Evet, doğrudan savunmadın. Ama olasılıkları konuşmayalım diyorsun. Dahası, sorgu grubu da öyle düşünüyor. Bu çelişki değil mi? Olası önerilere karşı, hazırlıklı olmamız gerekmiyor mu?

Vathien’in kızması beklendi. Kızmadı, ama konuşmasını sesini yükselterek sürdürdü.
- İki gün, hatta iki günden daha az bir zaman sonra tahminlerimizi değil, somut istekleri konuşacağız. Şu an tahmin edilmeye çalışılacak bir risk, ya da riskler yok.
Robotipler, yaratıcılarıyla yaşam biriminde. Yaşam birimi de denetim ve kontrolümüz altında. Ayrıca, olasılıklara karşı her zaman hazırlıklıyız.
- Evet, ama ne istediklerini hâlâ bilmiyoruz.
Beklentiler bu kez karşılıksız kalmadı. Vathien’in sesi iyice yükselirken, bekleyenler neşelendi.
- Sen, sen bilmiyorsun Kronen. Belki anlayamıyor, ya da anlamak istemiyorsun. Saatlerdir tüm bilgileri paylaştık. İnsanlar özgürlüklerini isteyecek. Bilmediğimiz, bunun için bize ne önerecekleri. Econ…

Vathien bir an sustu, Kronen ve diğerlerini tek tek süzdü, şimdi daha sakin görünüyordu.
- Econ, hatta Naturian olarak gezegenimizi insanlardan daha iyi koruduğumuzla övünebiliriz.
Ancak, insanlar farklı Kronen. Daha karmaşık ve iç içe geçmiş düşünceleri var. Yalnız tahmin etmeye çalışarak onları anlamamız zor. Bir Econ için bile zorken, Naturian için, hiç de kolay değil…

Salonda bir uğultu koptu. Başkan sessizliği sağlaması bu kez biraz daha uzun sürdü. Kronen, “sataşma var” derken, başkan eliyle konuşabileceğini işaret etti.

Kronen başkanı başıyla selamlayarak, Vathien’e döndü.
- Demek Naturianları küçümsüyorsun. Önce olasılıklara karşı hazırız, sonra da “sürpriz olabilir” diyorsun. Bu da başka bir çelişki değil mi?
- Çelişki değil, gerçekler Kronen. Sistemimiz için yapmamız gerekenler varken, burada tahminlerimizle zaman kaybetmemeliyiz. Olasılıkların bütünü düşünüldü bence.

Kronen yarı kızgın, gülümsedi.
- Vathien her olasılığı düşünmüş… Başka bir olasılık yok ve düşünen de çıkmaz. Vathien demek, Econia demek…
Kronen sustu, bakışları Vathien’e kilitlendi. Vathien güldü.
- Bu kadar mı Kronen?
- Bir de zaman kaybetmekten söz ediyorsun. Belki kaybedilecek başka şeylerimiz vardır. Bunları konuşmak mı zaman kaybetmek?
- Düşünmedim, düşündük Kronen. Gezegenimiz hâlâ Naturianların yönetiminde olsaydı, bugün olmazdı. Bunu sonra tartışalım istersen.
Zaman kaybetmeye gelince, üç robotip ve kendilerini Koloni olarak adlandıran yüz yirmi dört insanın yapacakları varsa, bugüne kadar beklemezdiler. Karşılarında koca bir gezegen, dahası sistem var Kronen. Sen neden söz ediyorsun?
Kronen yerinden kalkıp, salonu gözden geçirdikten sonra, yeniden Vathien’e döndü.
- Uzak olasılıklar Vathien. Onlardan söz ediyorum.

Hermer’in sesi çınladı bir anda salonda.
- Bizim bilmediğimiz bir şey mi biliyorsun, Kronen?

Hermer’in sorusu gülüşmelere, kahkahalara neden oldu. Başkan bu kez karışmadı, sessizce bekledi. Buruk gülümsemesi sona erecekken, kendini tutamayan Kronen’in uzun kahkahalarına da kimse karışmadı.
- Bilmek mi? Üstelik sizlerin bilmediklerini bilmek. İlginçsin Hermer. Bilgileri Econlar bizlere veriyor. Egemen olan sizlersiniz, Naturianlar değil.

Kronen söylenerek yerine otururken başkanın, “başka söz almak isteyen var mı?” sorusunu, Vathien, “tamamlamak istiyorum” diyerek yanıtladı.

- Bu toplantının amacı, Econ ya da Naturian olarak birbirimize üstünlük sağlamaya çalışmak değil. Bu toplantının nedeni olan parkı, çok isteyerek oluşturmadık. Bunu da biliyorsunuz.
Robotiplerin gelişiyle park konusu, yaşananlar ve yaşanacaklara bağlı olarak, belki çözümünü de sunacak
bizlere. İnsanların kendileri bile değil, buraya getirilmeden çok önceleri ve zor koşullarda ürettikleri robotipler neden olabilir bu çözüme. Bu nedenle insanları, onların bir sözüyle artık daha fazla hafife almamalıyız. Onlara bir özür borcumuz olduğunu bile düşünüyorum. Sanırım, insanlar da bize teşekkür borçlu olduklarını düşünüyor.

- Bunlar kişisel düşüncelerin Vathien.
- Düşüncelerimin bazı bölümlerine katılmayanlar var. Ancak, genel olarak hayır Kronen. Sorgu grubu başkanı olarak, grup adına konuşuyorum.

Sorgu grubunun on dört üyesinin görsel onayı, başkanın arkasındaki büyük ekranda sunuldu. Kronen sustu, Vathien tamamladı: “Yalnızca üç robotip böyle bir sonuca neden olabilecekse, Ekselior’da bekleyen on beş robotipi de unutmamalıyız. Bu iki günde, öncelikle onlarla ilgilenmeliyiz.”

Econia’da ilkler yaşanıyordu o günlerde. İlk kez, bir toplantı da bu ilklerden payını alıyordu. Katılanlar önlerindeki ekranlarda ve başkanın arkasındaki büyük ekranda her şeyi izleyip, konuşulanları dinleyebilirdi. Ama ilkler zamanıydı ve özellikle son bölümlerde Vathien’i gözleriyle izleyip, dinliyorlardı.

Vathien’in son sözleri, genel olarak onaylayan bir uğultuya neden oldu uzun zaman. Başka söz isteyen çıkmadı.

Toplantı sonuç raporu, onaylayanlar ve onaylamayanlar belirtilerek büyük ekranda sunuldu. Bu ilginç toplantı, robotiplerin sorguları sonrası yeniden toplanma kararıyla sona erdi.

***

Hafif rüzgâr, yüksek ekoya ağaçlarının sık yapraklarıyla doğal bir senfoniyi seslendirirken; Koloni ve robotiplere “hoş geldiniz” diyordu…

Diamore çevredeki her detayı dikkatle izleyip, arada konuşmalara katılıyordu. Birkaç adım arkalarında, Nivyera, Adelline, Froline ve Betille vardı. Ohen, Rimone ve Dimone çimenlerden-ağaçlara koşturup, küçük tepeleri çıkıp iniyordu. Üçlüye her an yeni bir çocuk katılırken, neşeli çığlıklar birbirine karışıp, uzayıp giden yeşillikler arasında yankılanıyordu. Koloni batı sınırına yaklaşırken her şey normal, herkes memnun görünüyordu.

Yol biraz sonra şırıl şırıl akan bir dereyle sınırlı, toprak zeminli geniş bir alanla karıştı. Tahta köprüyü adımlamaya başladılar.

Diamore, bir zaman dereyi izledi.
- Nevron’da suyu zor elde ediyorduk Bay Mendelion.
- Evet Diamore. Nevron’da yaşamak için çok çaba harcamamız gerekiyordu. Econia’nın doğal yapısı, bizim için çok uygun.
- Burada mutlu musunuz?
- Bir yandan evet, diğer yandan hayır. Sizi orada bırakmak çok da hoşumuza gitmedi.
Diamore ağır ağır konuştu.
- İnsanların bir sözü geldi aklıma.
- Hangisi?
- “Hiç bir mutluluk tam değildir.” Söylediğinize uygun sanırım.

Mendelion buruk gülümsedi, Iroha konuşmaya niyetli görünüyordu. Beklediler.
- Crezonlar için ölünceye dek çalışmaktansa, burada olmak daha iyi elbette. Eğer mutluluk buysa, mutluyuz denilebilir. Diğer yandan bir zamanlar özgürken, şimdi ziyaretçilere sunulan ilginç canlılar olarak mutlu olduğumuzu kim söyleyebilir?

Kalabalık köprüyü geçip giderken, arkada kaldılar. Neodim, “haydi Koloni’den ayrılma zamanı değil” dedi, gülerek. Adımları hızlandı, kalabalığa karıştılar.

İnsanların özlemlerinden örnekler sunan manzara, ilerledikçe değişiyordu. Değişmeyen, şimdi çok uzak anılarda kalan ilk yurtlarındakine benzer görüntülerdi.

Açık bir alanı geçerken Diamore, ana yola paralel raylı sistemi işaret etti.
- Sık kullanıyor musunuz?
Mendelion güldü.
- Yürümekten sıkıldın mı?

Iroha kahkahalarını özgür bıraktı.
- Belki de yorulmuştur.
“Diamore mu?” dedi, şaşkınlıkla Neodim. Diamore da güldü, ama insanların coşkusundan uzak olduğunu düşündü. İçinde adlandıramadığı bir sıkıntı dalgası dolaştı, belli etmemeye çalıştı.

“Eskiden ‘tren’ denirdi, onunla dolaşalım mı?” Diamore önce üzerine alınmadı,
- İster misin Diamore?
Diamore şaşırdı.
- Ben mi?

Iroha ilgisiz kalamadı.
- Burada, hatta evrende başka Diamore var mı? Bence yoktur. Econia sana pek yaramadı galiba!

Neodim daha ciddiydi.
- Beslenme, yani bakım periyodun aksadı mı?
- Ha, hayır Bay Neodim.
Biraz düşündü.
- Daha iki günümüz var. Econia günüyle yani.
- İyi o zaman. Şimdi ne yapıyoruz?

Iroha neşeliydi yine.
- Yürüyoruz.
- Sürdürelim mi?

Araya Mendelion girdi.
- Ne dersin Diamore?
- Siz nasıl isterseniz. Şeyyy… Yoruldunuz mu?
- Hayır Diamore. Konuk olan sensin.
- Yürüyelim öyleyse. Sınırı merak ediyorum.
- Anlaştık. Bakalım Koloni ne düşünüyor?

Mendelion’un sağ eli bir kez daha kalktı, kalabalık durdu. “Biz yürümeyi sürdüreceğiz. Koloni ne düşünüyor?”

Yorulduğunu düşünenler az değildi. Büyük grup yorulanlara katıldı, sola dönüp tren yoluna yürüdüler. Slabien kontrol panelinin kapağını açıp, birkaç noktaya dokundu. Az sonra tren gelip, sessizce önlerinde durdu. Yorgunlarla, çocuklar trene binerken, akşam görüşmek üzere vedalaştılar.

Küçük grup yürümeyi sürdürdü. Econia gününün on yedinci saatinde, biraz ileride yeni bir alanı sınırlayan dere kenarında mola verdiler. Herkes beğendiği bir yere oturup, uzandı.
Bir zaman konuşmadılar. Ağaçların, rüzgârın, yaprakların ve suyun sesini, daha çok da kendilerini dinlediler, dile getirmeden.

Diamore, en huzursuz olanın kendisi olduğunu düşünüyordu. Az önce insanları yeterine anlayamamıştı. O günden önce bu düşünce, her geçen gün gelişen aklının ucundan bile geçmemişti. “Acaba, Econia’dan mı etkilendim, bir biçimde?” düşüncesi, kafasını kurcalıyordu.
Yoksa başka bir neden, o ana değin bilmediği bir nedenle mi karşı karşıyaydı? Belki yıllar insanları değiştirmişti ve bunu yeni fark ediyordu.
Oturduğu yerde ekoya ağaçlarının yüksek dallarındaki yapraklarına bakarken güldü düşüncelerine. Henüz birkaç saattir birlikteydiler. Yıllar sonra bazı değişikleri hemen üstlenip, olumsuz düşünmemeliydi. Bu düşünce hoşuna gitti. Ellerini ensesinde bağlayarak sırtüstü çimenlere uzanıp ta tepelerde, ince dallarda sallanan yaprakları izlemeye başladı, keyifle.

Günün yirminci saatinde bir araya geldiler, Güzel akşamda kimse kapalı kalmak istemiyordu. Sosyal yaşam bölümlerinin yer alıp, sarmaşıkların sarmaladığı, büyük binanın önündeki geniş alanda toplandılar.

Yüzlerce, belki de binlerce yıllık eğlence biçimlerini bir araya getirdiler. Ağaçların alt dallarına ışık kaynakları asıldı, sıra sıra. Farklı malzemelerden yapılmış, rengarenk fenerler aydınlattı geniş alanı. Masalar alanın dört bir yanına yerleştirildi. Ortadaki büyük masa grubunda İçecek ve yiyecekler sıralandı.
Hafiften bir müzik kulakları okşadı, masaların arasında dans edenler dönerken, eğlence başladı.

Saatler geceye yaklaşırken çocuklar ve isteyenler yataklarına yollandı. Kalanlar, hafif rüzgâr eşliğinde gecenin keyfini çıkarmayı sürdürdü. Müzik yavaşlarken, dans edenler azaldı. İçecek ve yiyecekler daha ağır hareketlerle içilip, yenildi. Sesler azalarak mırıltılara, fısıltılara dönüşmeye, konuşmaların arası uzamaya başladı.

İyice yayılmış Iroha, toparlanıp dirseklerini masaya dayadı. “Sonunda anladım sanırım” dedi, fısıldayarak.
Neodim, “neyi anladın?” diye sordu, ilgisiz bir tonda.
-Diamore’un neden aksıyor göründüğünü.
Neodim ve Mendelion’un bakışları, aynı anda Iroha’ya döndü merakla. “Aradan uzun zaman geçti” dedi, Mendelion. “Sizce aksamıyor mu?” diye sordu, Iroha.

Bakışları Diamore’u, sol karşılarındaki masada buldu. Masayı paylaştıklarına bir şeyler anlatıyordu. Herkesin gevşemiş göründüğü o anda, Diamore’u dinleyenler daha diri görünüyordu.

“Hiç de aksamış görünmüyor!” dedi, Neodim.
-İlk bakışta görünmüyor. Ama yürürken, üstelik birden çok konuşmayı anlamakta zorlandı.

Neodim arkasına yaslanırken, Mendelion’a baktı.
“61 yıl kendi başlarının çaresine baktılar Iroha” dedi Mendelion, Diamore’a bakınırken. “Sanki çocuklarımızı kendi başına büyümeye bıraktık. Bırakmak zorunda kaldık!”
- Temel neden de bu bence Mendelion. Aşamalı gelişim programını çok az uygulayabildik.
- Onlar Nevron’da, bizler burada yaşamlarımızı sürdürmeye çalışırken, her şey planladığımız gibi gelişmedi.
- Bir arada olamadık. Düşündüklerimizi de yapamadık.
Neodim sinirlendi.
- Kahrolası Crezonlar!

“Üretim sonrası kontrol ve geliştirme çalışmalarımız aksadı” dedi Mendelion, sıkıntılı bir sesle. “Gelişim bütünüyle kontrol dışı kaldı. Yaşadıkları her şeyden, olumlu ya da olumsuz etkilendiler.”
- Öyle oldu. Kendini çoğu kez bizlere yakın buluyor. Daha az olmakla birlikte, zaman zaman da uzak buluyor. Hatta yabancı bulduğunu, bulduklarını bile düşünüyorum. Robotlar çelişkili davranmaz. Davranmamalı.

Mendelion kokteyl kadehine uzanırken, Iroha ve Neodim yalnız bırakmadı. Kadehler tokuşmak üzereyken, Diamore’la göz göze geldiler. Gülümseyerek kadehlerini kaldırdılar. Kadehler dudaklarla buluşurken, düşünceleri sessizliğe gömüldü.

“İnsani yönü öne çıkmaya çalışıyor” dedi, Mendelion. “Sadık dostumuzun içinde çatışmalar ve çakışmalar yaşanıyor, şiddetli Nevron fırtınaları gücünde” diyerek, arkasına yaslandı; gözleri ağaçların tepesinden görünen lacivert gökyüzünde gezinmeye başladı.

Neodim avuçları arasında çevirdiği kadehiyle oynarken, “ne yapmalıyız?” diye sordu. Sesi endişeliydi. Mendelion endişeyi yersiz buldu. “Diamore kontrolden çıkmayacaktır. Genetik bilimci olarak bunu söyleyebilirim. Ancak insani yönünün ağır basmaya, öne çıkmaya çalıştığı da bir gerçek.”
Iroha, Nivyera’ya bakarken düşüncelerini özetledi: “Hücre kökenli yapıyla, elektronik temelli yapı çakışıyor. Çatışma sınırındalar ve birbirlerine üstünlük kurmaya çalışıyorlar.”
Neodim, “öyleyse biz ne yaptık, canavarlar mı yarattık?” diye söylendi. Mendelion, “hayır Neodim, görevimizin başında olamadık” dedi, sıkıntılı. Neodim öfkesini saklamadı: “Lanet olası, baş belası Crezonlar. Her şeyin alt üst olmasına neden oldular. Galaktik baş belaları! Sonlarının geldiğini görmeyi nasıl da istiyorum, bir bilseniz.”

Iroha şakalarına ara vermişti. O anlarda sakindi.
- Biraz rahatla Neodim. Yapacaklarımızı biliyoruz. Ama şu an, bu koşullarda yapamayız.
- Sorunu biliyoruz, ama bir şey yapamıyoruz!
Iroha yeniden gülümsedi.
- Şimdilik. 61 yıl bekledik, birkaç gün daha bekleyebiliriz.
- Birkaç günde ne değişecek ki?

Mendelion’un da söyleyecekleri vardı.
- Değişim çoktan başladı.
- Nasıl emin olabiliyorsun?
- Bugün yaşananlardan sonra, sen neden kötümsersin?

Neodim biraz şaşkın, Mendelion ve Iroha’ya baktı.
- Kötümser değilim beyler. 61 yıl yapmadıklarını, birkaç günde yapacaklarını, neden düşünelim ki?
Mendelion, bilgiç bir gülümsemeyle baktı Neodim’e
- Onlarla bir anlaşma yapacağız.
Neodim kızdı, sesini yükseltti.
- Onlara ne önereceğiz?
- Hayır diyemeyecekleri bir şey.
Iroha tamamladı.
- Hatta, bir şeyler Neodim.
Tereddütle karışık, kızgın baktı Mendelion ve Iroha’ya.
- Nasıl şeyler? Aklınızdan benim bilmediğim neler geçiyor?

Iroha eski neşesine kavuştu bir anda. Gülmeleri, iyice sessizleşmiş gecede kahkahalara dönüşerek yankılandı geniş alanda. Diğerlerinin dikkatini çekince, fısıldadı: “Gizlimiz, saklımız yok Neodim.” Bu kez kendine kızdı. “Biliyorum da! Daha ne önereceğimizi bile konuşmadık.” Mendelion da Iroha gibi neşeliydi. “Bunu yarın konuşacağız. Birlikte.”

Mendelion kadehini Neodim’in kadehine vurdu yavaşça. Sonra ayağa kalktı, sesini biraz yükseltti. “Beni dinler misiniz? Günün son altı saati artık. Ben izin istiyorum, yarın anlaşmayı konuşacağız. Hepinize iyi geceler.”
“İyi geceler” dileklerinin ardından kadehler buluşabildikleriyle tokuştu, uzaktakilerle bakışırken, dudaklarla buluştu.

Mendelion, Iroha ve Neodim’le birlikte ayrılanlardan sonra, geniş alan daha da sessizleşti. Geride birkaç insanla, düşünceli görünen Diamore ve Nivyera kaldı.

***

Çok geçmeden, Diamore’la Nivyera yalnız kaldı.
Nivyera insanlarla karşılaştıktan sonra Diamore’un farklı davrandığını, bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünüyordu. Sessiz, ama meraklı bakışları Diamore’a kilitlendi.

Diamore dalgın bakışlarla çevreyi süzerken, bir ağacın gövdesine yaslanıp ayaklarını vücuduna doğru çekti. Elleriyle ayaklarını bağladı, öne-arkaya sallanmaya başladı. Nivyera daha fazla dayanamadı.
- Diamore,
- Evet Nivyera.
- Sorun ne?

Ayaklarını serbest bıraktı. Ellerini çimenlere dayayıp, ağaca iyice yaslanırken Nivyera’ya baktı. Bakışlarında, endişeden aldırmazlığa uzayan her anlam vardı. Daha çok da kararsızdı.
- Emin değilim Nivyera. Belki, sorun bile yoktur. Kısa zamandaki değişiklikler, beni etkilemiş olabilir. Tam olarak bilemiyorum.
- Yine de biraz farklısın. İnsanlarla karşılaştığımızdan beri…

Diamore konuşmadı. Ağaçtan sıyrılıp, sırtüstü yere uzandı. Dalgın bakışları, en tepedeki dalları delip geçip küçüklü-büyüklü yıldızlarda gezinmeye başladı. Sonra yan döndü, sağ eliyle çenesini desteklerken Nivyera’ya baktı. Neşesi yavaş yavaş yerine geliyordu…
- Amacımıza ulaşınca, boşlukta kaldım belki de… Üstelik bir anda… Kendimi buna hazırlamamışım anlaşılan.

Nivyera güldü.
- Hepsi buysa, bu sevindirici.
- Başka ne olabilir ki?
- Bilmiyorum. Kendinden eskiden olduğu gibi emin görünmüyorsun.

Diamore bu kez yüzüstü uzandı. Bakışları genel yaşam alanlarıyla karşılaştı, güldü.
- Onları bulduk. Uzun süren görevimiz sona erdi. Yeniden gerçek görevlerimize, yardımcılıklarımıza dönebiliriz. Bu durumda birden kendimi ağır sorumluluklardan kurtulmuş bulunca, rahatladım sanırım.

Nivyera rahat değildi.
- Soruşturmamız henüz sonuçlanmadı.
- Anlatacaklarımız belli. Anlaşmayı artık insanlar, yaratıcılarımız önerecek.
- Bu iyi olacak. Yorulmuştuk, biraz dinlenmek bize de iyi gelecek.

Diamore’un şen kahkahaları çınladı sessizlikte. Önce şaşıran Nivyera da katıldı kahkahalarına.
- Yorulmak, yorulmak mı Nivyera? Robotlar yorulmaz ki!
Nivyera birkaç tutam çimen koparıp Diamore’a attı, art arda.
“Bizler robotuz. Robotlar yorulmaz ki Nivyera” dedi, gülerken. “Ama bizler farklıyız Diamore. Bizler robotipiz.” dedi, sıkıntıyla karışık, memnun bir tonda.
Diamore aniden doğruldu. Neşesi, düşüncelere bıraktı yerini. Yine de güldü. “Öyle olmasaydık, bunları konuşuyor olmazdık ki!”
- İnsani yanımız, daha yorucu bence…
- Beni etkileyen de bu sanırım.
- Sanırım öyle.

Sırtüstü uzandılar. Diamore’un meraklı bakışları yıldızlarda gezinirken; Nivyera, yan gözle Diamore’u süzdü.
- Ne çok yıldız var.
- Her yer onlarla dolu.
- Ne düşünüyorsun Diamore?
- Yaşam Nivyera, yaşamı düşünüyorum. Aklım erdiğince anlayabilmeye çalışıyorum.
- Ne anlıyorsun?
- Evrenin çok, çok küçük bir bölümünü biliyoruz. Şu an gördüklerimiz, bildiklerimizden de az.
- Acaba o yıldızlarda, çevrelerinde neler oluyor?
- Bilmeyi çok isterdim.
- Evren geniş, çok da büyük.
- Çoktan da çok…

Sessizlik geri geldi, bu kez daha uzun sürdü.

- Nivyera,
- Hııı!
- Ohen nerede?
- Çocukların burada nelerle zaman geçirdiğini, nasıl yaşadıklarını merak ediyordu.
- O da farklı davrandı mı sence?
- Ohen değişemez Diamore. Her çocuk gibi, oyunlar daha çok ilgisini çekiyor.
- O hep çocuk kalacak.
- Bunu biz istedik.
- Bir gün nedenini merak edebilir!
- Bunu isterken düşünmeliydik!
- Crezonlardan habersizdik Nivyera. İnsanlarla 61 yıl ayrı kalacağımızı bilemezdik.
Nivyera sıkıntıyla iç geçirdi, sesi titredi.
- Bilemezdik Diamore. Bundan sonra ne olacak acaba?

Diamore Nivyera’ya döndü, bu kez bağdaş kurup oturdu.
- Eğer özgür kalabilirsek, yapılacak çok işimiz olacak. Nevron, Crezonlar ve diğerleri. İnsanların bizleri yeniden değerlendirmesi de gerekecek.
- Bunu konuştunuz mu?
- Yolunda gitmeyenlerin herkes farkında. Ama gerçekler farklı sıralanıyor. Önce soruşturma ve olabilirse anlaşmaya çalışacağız. Sonra da diğerleri…
- Belki soruşturma tamamlanmadan anlaşma yapılabilir. Özellikle Bay Mendelion, çok umutluydu bugün.
- Yine de bizim durumumuz sonraya kalacak. Buradan Econların yardımı olmadan da gidemeyiz.
- Şu anlaşma, bir an önce olsa!
- Olacak Nivyera. Olmalı. Bu aşamadan sonra olmaması garip olur. Econlar da anlaşmadan yana.
- Onlara, üstelik bu durumda, karşılık olarak ne verebiliriz ki?
- Bunu yarın konuşacağız.
- Umarım anlaşma olur.
- Olacak Nivyera.
- Kararlı Diamore geri döndü.

Diamore güldü.
- Hep buradaydım. Ama haklısın, biraz kararsız kaldığım anlar oldu.
- Döneceğimiz yerde bizi iyi bir yaşam beklemiyor.
- Kötümser olma. Dönüşümüz farklı olacak bence.
- Bana söylemediğin bir şey var mı Diamore?
- Sakladığım bir şey yok. Bir düşüncem var.
- Düşüncen mi?
- Bizim de, özellikle insanların Econlar için yapabilecekleri var.
- Bu güzel haber.
- Dönüşümüz faklı olacak Nivyera. Turist gibi dönmeyeceğiz. Şimdi bu anların keyfini çıkaralım.

Diamore ve Nivyera birbirlerine sokulup, aynı ağacın gövdesine yaslandı. Sessizce çevreyi, yıldızları izlerken, evrenin derinliklerine karıştılar.

Sonra melodik, tatlı bir uyarı gezindi gecenin dinginliğinde: “Yeni bir Econia günü başlıyor. Yeni gün, her şey daha güzel olacak.”

***

Yeni gün, bir başka yenilikle geldi. İlk kez, Denetim ve Karar Kurulu, sorgu grubuyla birlikte toplandı o sabah. Başkan Probethien, toplantı nedenini açıkladı.

Katılımcılar, o aşamada uzun konuşmaların gerekli olmadığını düşünüyordu.

Vathien grup adına konuştu. “Bizler, öneri ya da önerileri beklemeyi uygun buluyoruz” dedi, yine. Probethien, “uzak olasılık olarak düşüncesi olan var mı?” diye sordu. Tek istekli Vathien’di.
- İnsanlar özgür olmak istiyor. Bizim evet diyebileceğimiz önerileri düşünüyorlardır.
- Düşünmediğimiz bir öneri olabilir mi? Hazırlıksız yakalanmayalım.
- Sanmıyorum. Eksikliklerini kabul edilebilir bir öneriyle dengelemeye çalışacaklardır. Asıl sorun olarak, bu denge konusunu gördüklerini düşünüyorum. Sanırım, bizim için de sorun olarak görünen bu.
- Bu sonuca hazır mıyız? Özgür olunca, Crezonlar yeniden insanlara saldırmayacak mı Vathien? Onları kim koruyacak?
- Asla vazgeçmediler. Yine deneyeceklerdir, ama bu kez insanlar yalnız olmayacak.
- Bu kez neden kolay olmayacağını düşünüyorsun? Değişen ne? İnsanlar için Crezonlarla savaşmayı mı öneriyorsun? Savaşı kolay kazanmamıştık.
- Savaş istemiyorum. Ama gerekirse, önce kendimiz için savaşmak zorundayız. Savaş kapıda ve bunu biz istemedik, başlatmadık da!
Bazı yaşam biçimlerini Crezonlardan kurtarabiliyoruz. Bu onları durdurmuyor bile. Yine her yere saldırıyorlar. Bize de saldırmışlardı. Şu an da aralıksız Nevron’a saldırıyorlar. Başka bölgelerde rahat durduklarını da düşünemeyiz. Düşünen var mı?

Yanıt yoktu. Vathien ilgiyle dinlenip, izleniyordu.
- Gerçek şu ki, Crezonlarla anlaşma yapılamaz. Yapılamıyor da! Bu böyle sürüp gidemez bence. Artık kalıcı bir çözüm zamanı diye düşünüyorum.

Salon hareketlendi, konuşmalar, tartışmalar başladı. Karar kurulu başkanı Syrobe’nin söyleyecekleri vardı:
- Yüz yirmi dört insan ve biri çocuk üç robotip, Ekselior’daki on beş robotipi de eklersek; bütün bunların gücümüze güç kattığını mı düşünüyorsun Vathien?

Vathien ayağa kalktı.
- Hayır. Düşüncem sayısal ve silahlı güç değil. Birliğin gücü.

Salonda heyecanlı bir dalgalanma oldu. Probethien önce sessizliği sağladı. “Nasıl bir birlik düşünüyorsun, aklından neler geçiyor Vathien?” diye sordu.

- Farklı yaşamların, farklı özelliklerinin birliğinden söz ediyorum.
Üç uzun parmağını yumruk yaptı, vücuduna çevirip sallarken sesi yükseldi.
- Farklı düşüncelerin, güçlerin birliğinden söz ediyorum.
- Parktan vaz mı geçelim?
- Parktan vazgeçmemiz de gerekmiyor. Park kalacak. İçindekiler, daha doğrusu içindeki zeki yaşam biçimleri özgür olacak.

Syrobe güldü.
- Karar vermiş görünüyorsun Vathien.
Vathien başını iki yana salladı.
- Hayır, bu beni aşar. Karar veremem, ama düşüncelerimde kararlıyım. Söylediklerimin öneriler olarak düşünülmesini bekliyorum. Bu toplantının amacı da bu değil miydi?

Vathien bu denli kararlıysa, bir bildiği olmalıydı… Bu da izleyenlerin merakını her an arttırıyordu.

- Bu kadar mı Vathien?
- Hayır Başkan Probethien, izninizle tamamlamak istiyorum.

Probethien, eliyle yol gösterir gibi, “söz sende” dedi.

- Öncelikle park kalacak. Böylece Econia bu konuyu tartışmakla zaman yitirmeyecek.
- Bizimle savaşın, sonra parka dönün demeyeceğiz her halde?
- Buna da hayır. Aradan uzun zaman geçtiği için, unutulmuş görünen bir projeden söz ediyorum.

Soruyu genç Classies sormuştu. Gerçekten de projeyi unutmuş görünüyordu. Vathien neşeyle sürdürdü sözlerini.
- Bu biçimiyle sonlandırılması kararını alırsak, yaşamların model örnekleri, yine yer alacak parkta.

Başını sallayarak, “şu eski proje” dedi, Bierry.
- Evet Bierry, o proje.
- Ek kaynak, çok kredi gerekmeyecek mi? Bütün o canlıların modellerini yapmak, beceri ve zaman da ister ayrıca.

Vathien iyice neşelendi.
- Parkın geliri, giderlerini karşılıyor. Birimlerin bazıları da kendi alanlarında yaptıklarıyla yaşamlarını sürdürürken; yeni giderlerin oluşmasına izin vermiyor. Örnek olarak Breksialarla Nemidyenler, Surbienler ve Koloni gösterilebilir.

Classies inanamıyor görünüyordu, güldü.
- İnsanlara özel bir ilgi duyuyorsun galiba, Vathien?

Vathien, Classies’in neşesini paylaştı, arttırarak sürdürdü.
- Onlar, gerçekten de özeller… Özellikle de model yapımlarında. Yaptıkları da gözlerimizin önünde, yaratıcılarını arayan robotlar, robotipler.
- Bizim de robotlarımız var.
- Programlandıkları işleri yapan robotlar.
- Onların robotlarını özel yapan ne? Yaratıcılarını arama özelliğini, biz de ekleyebiliriz robotlarımızın programlarına.
- Evet ekleyebiliriz. Ama onların robotları… yani robotipleri, standart robotları da üretiyor. Üstelik aralıksız. Aralıksız saldıran Crezonları, aralıksız püskürterek, çılgına da çeviriyorlar. 61 yıldır yapıyorlar bunu. Crezonlar bir türlü yenemedikleri robotları, mutlaka yenmek istiyor. O kadar kızgınlar ki, güçlerinin önemli bölümü Nevron çevresinde. Bu iyi bir olanak değil mi, bu olanağı değerlendirmeyecek miyiz?

General Trothienn güldü, ama konuşmadı. Bierry’in yüzündeki ifade, hayal kırıklığıydı.

- Ne değişir ki Vathien? Sayılarını tahmin bile edemiyoruz. Durduk yerde çoğalıyorlar sanki!
- Doğru, öyle oluyor Bierry. Ancak bu denli önemsedikleri bir savaşı kaybetmeleri, kontrollerini bütünüyle kaybetmelerine de neden olabilir!
- Haklısın. Bence de öyle olur ve bu kez de her yere saldırırlar. Her yere çılgınca saldıran sayısız Crezon. Düşünmek bile istemiyorum.
- Düşünmeyecekler, yalnızca saldıracaklar.
- Her yeri yakıp yıkacaklar. Onlara katılacakları da unutma.
- Bizi yakıp, yıkamadılar.
Gülerek Bierry’e baktı.
- Üstelik, biz de yalnız değiliz.

Salonda bir uğultu başladı. Başkan uyarmak yerine, General Trothienn’le konuştu. Sonra sessizliği sağlayıp, Vathien’e döndü.

- Birkaç yüz farklı canlı mı, seni bu denli heyecanlandırıyor Vathien?
- Askeri güçten söz etmiyorum. Breksialar güvenilir, Nemidyenler inatçı ve dayanıklı, Surbienler savaşçıdır.
- Ya insanlar!

Vathien iyice coştu.
- İnsanlar… Biraz delidolular. Onları çılgın da buluyorum. Hem savaşır, hem de savaştırırlar. Gerçek savaşçılarımızı onlar üretecek. Biz de bu olanağı sağlamalıyız onlara. Crezonları ve yandaşlarını her yandan kuşatırsak, öfkeleri artacak.
Bir de bizlerle savaşmak zorunda kalacaklar. Geçmişte başa çıkamadıkları Econia ile savaşamayacaklar. Bunu isteseler bile, yine başaramayacaklar. Karar sizlerin.

Vathien yerine otururken, oturanlar ayağa kalktı. Cılız birkaç karşı çıkış, yoğun ve coşkulu seslerin arasında duyulmadı bile. Sesler yerini alkışlara bırakırken, yerlerine oturdular ve sessizlik geri geldi.

Oylama Vathien’in düşüncelerini onayladı, ezici çoğunlukla ve toplantı yeni günün on birinci saatinde. sona erdi.

***

Aynı saatte Koloni, on ikinci saatteki toplantı için hazırlanıyordu. Gece eğlendikleri alan elden geçirilip, toplantı için yeniden düzenlendi. Bu kez ciddi bir konuyu tartışacak konuklarını beklemeye başladı. Sonunda zaman gelip çattı. On ikinci saatten önce, herkes oradaydı.

Parkın ana yoluna paralel tepenin kenarındaki masada Mendelion, Iroha, Neodim ve Diamore oturuyordu. Diğer masalar birkaç adım öteden başlayarak sıralanmıştı. Masalar yerine, çimenlerin üzerinde oturanların da dikkatli bakışları tek masaya kilitlenmiş, kulakları duymak istedikleri için hazırdı. Yanlarında getirdikleri oyuncaklarıyla sessizce oynayan çocuklar bile gelmişti.

Mendelion’un sağ kolu bu kez oturduğu yerde, bir kez daha havaya kalktı. Gözler dört oldu, kulaklar sonuna değin açıldı.

Alanda insani çıt çıkmazken, hafif rüzgâr ilk sözleri taşıdı kulaklar arasında. “Merhaba Koloni. Bugün bizim için önemli, çok önemli bir gün... Özgürlüğümüzün bedelini birlikte belirlemek için buradayız. Söz almak isteyen var mı?”

Bir alkış tufanı koptu, uzun sürdü. Herkes memnun, kimse konuşmaya hevesli görünmüyordu. Konuşmak değil dinlemek, duymak istiyorlardı.

Uzun yıllar önce Serium’a ulaşmaya çalışan insanlarla gitmek yerine, Mendelion ve arkadaşlarıyla kalmayı seçmişlerdi.
Mendelion tartışmasız liderleriydi ve önce O’nu dinlemek istiyorlardı. Bir çıkış yolu bulduğunu düşünüp, O’na güveniyorlardı. Üstelik Iroha ve Neodim de oradaydı. Bu üçlüye katılma nedenlerinden biri Diamore da hemen yanlarında, Koloni’yle birlikteydi.
Uzayın yabancısı oldukları bir köşesinde birlikteydiler. Ayrı kaldıklarıyla yeniden bir araya gelebilme zamanıydı. Bunun için Econlarla anlaşabilmek istiyorlardı. Şimdi Econların “hayır” diyemeyeceği bir anlaşmayı önce belirlemek, sonra da sunmanın tam ve zorunlu zamanıydı.

“Önce özgürlüğümüze karşılık, Econia’ya ne önereceğimizi belirlemeliyiz. Onlarda olmayan, bizim verebileceğimiz neyimiz var? Bu sorunun karşılığını bulmalıyız.” dedi, heyecanla Mendelion.

Sesler birbirine karışıp yükselirken, Mendelion girdi araya.

“Econia’da bu parkı istemeyenler çok. Park, Econia için tuhaf bir açmaz. Yaşamları Crezonların elinden kurtarmak için yola çıktılar. Crezonlar durmayı zaten hiç düşünmediğinden, ellerinden kurtarılacak yaşamlar sürekli arttı. Bu durum, Econia’yı hiç de istemediği halde Crezonlarla sürekli görüşmek zorunda bıraktı. Bundan da hiç hoşlanmadılar aslında. Bu zoraki ilişkiler bile, Crezonların geçmişte Econia’ya saldırmasına engel olamadı. Kendilerine güvendikleri anda bunu yine deneyeceklerdir kuşkusuz. Kör intikam duyguları, onlar için her şeyin önünde.”

Sesler öfkeli haykırışlara dönüşürken Hydenen ayağa kalkıp: “Bu an çok önemli, sözlerini bitirmesini bekleyelim” diyerek, sessizliği sağladı.
Mendelion, başını hafifçe eğerek gülümsedi. Hydenen de teşekküre karşılık vererek yerine oturdu.

“Econia bu açmazdan kurtulmak istiyor. Yaşamları kurtarmanın, Crezonlardan kurtulmak, dahası onları durdurmak anlamına gelmediğini de biliyorlar. Önerimiz de bununla ilgili olmalı diye düşünüyorum.”
Herkes tüm dikkatiyle dinlerken, çıt çıkmadı.
“Önerimizin adı: Koloni’yi özgür bırakmak, Crezonlardan kurtulmaktır olmalı. Olabilir diye düşünüyorum.”

Aralarında çekimserler, hatta kötümserler de vardı. Koloni’de çekimser denince ilk akla gelen Gladien’di.
- Özgürlüğümüze kavuşursak ne yapacağız, nerede yaşayacağız? Econlar burada kalmamıza izin verir mi, dahası biz bunu ister miyiz? Tüm olumsuzluklarına rağmen Nevron’a dönmek zorunda kalabiliriz. Şu anda
bile Crezonların aralıksız saldırdığı Nevron’a.

Yeni bir mırıldanma, uğultuya dönüşmeden, rüzgârla savrulup gitti çok geçmeden. Mendelion, konunun
dağılmasına izin vermedi.
- Ne yapmamızı istersin Gladien? Hiçbir şey yapmadan, ne olacak diye bekleyelim mi yalnızca? Bu doğru olsaydı, insanlık olarak hâlâ ilk dünyamızda olmamız gerekmez miydi? Uzun zaman önce yaşanmaz duruma getirip, terk ettiğimiz, çoğumuzun yolunu çoktan unuttuğu dünyamızda…

Koloni sessiz kalamadı, coşkulu sesler yankılandı dört bir yanda.

Konuşmayı Iroha sürdürdü. Çok insanın aklından geçip, seslendirmediği soruyla başladı konuşmasına: “Yalnızca yüz yirmi dört insan ve üç, yani on sekiz robotiple gerçekleştiremeyiz düşüncelerimizi.”

Matematik uzmanı Gladien’in aksine, kardeşi Slabien hesabı merak etti.
- Peki, ne yapacağız Iroha?
- Nevron’da yaptığımızı Slabien. Crezonları çıldırtan standart D1’lerden bir ordu kuracağız.
Slabien şaşırdı. Ellerini iki yana açıp sağa-sola dönerken, destek arar gibi bakındı çevresine.
- Ordu mu? Bunu nasıl yapacağız? Burada standart D1’leri üretemeyiz.
Iroha işaret parmağını başına vurdu, üst üste.
- Olanaklar yok, ama bilgiler burada. Biz yokken bunu başaranlardan birisi de aramızda.

Parmağı bu kez Diamore’a yöneldi.
Diamore, “olanaklar sağlanırsa yapabiliriz Bay Slabien” dedi, kararlı.
- Bütün o sistemleri yeniden kurmak, çok zamanımızı alır. Ya olanaklar sağlanmazsa?
- Olanakları sağlamak Econia’nın görevi olacak.
- Ya kabul etmezlerse?
- Daha iyi bir önerisi olan var mı?

Koloni kendi arasında konuşmalara döndü. Önerisi olan çıkmadı önce. Neden sonra Neodim sesini yükselterek, “benim bir önerim var” dedi. Bakışlar Neodim’e kilitlendi.

“Söyleyecek farklı bir şeyi olan yoksa, neden yarını bekliyoruz? Günün henüz on üçüncü saati. Önümüzde uzun saatler varken, neden soruşturmanın bir an önce tamamlanmasını önermiyoruz ki? Belki de kabul ederler.”

Onaylayan sesleri, zamanın dolması beklenmeden Vathien’e ulaşma kararı izledi. Toplantı sona erdi, Koloni’de heyecanlı bir bekleyiş başladı.

***

Ecoron arandı hemen. Sistem onları otomatik olarak Senoira’ya yöneltti. Senoira doğrudan sorgu grubuna ulaşıp, öneriyi bildirdi.

Econia’da ilkler yaşanmaya başlanmıştı bir kez. Koloni’nin önerisi de ilklere eklendi. Çok geçmeden Diamore, Nivyera ve Ohen sorgu grubuyla bir araya geldi. Sorgu odasının sıkıcı görünümünden uzak, rahat ve geniş bir salonda toplandılar.

Vathien “hoş geldiniz Diamore, Nivyera ve Ohen” derken, neşeli görünüyordu.

Robotipler başlarını hafifçe eğerek selamladı grubu. Bir yönü onlara ayrılan uzun masada yerlerini aldılar. On dört Econdan oluşan sorgu grubuyla aynı koşullarda, aynı masanın iki ayrı yönünü paylaşmak, hoşlarına gitmişti.

Vathien, “konuşmak isteyen var mı?” dedi.

Elithien, “robotipleri tanıma çabalarımız şimdilik sonuçlandı bence” dedi. “Onları daha iyi tanıyacak, çok zamanımız var.”

Kimse karşı çıkmadı, birbirlerine bakıp beklediler.

Diamore iyice rahatladı. Arkasına yaslanırken “biz hazırız” dedi, keyifli ve kararlı.

Vathien, “zaten sorgu odasında değiliz” diyerek, mutlu gülümsemelerin sona ermesini bekledi.
- Sorusu olan, konuşmak isteyen var mı?

Sessizlik sürdü.

- Nivyera ve Ohen. Söylemek istediğiniz bir şey var mı?
- Benim yok Bay Vathien. Teşekkür ederim.
- Ohen?

Ohen, ben burada ne arıyorum bakışlarıyla gülümsedi herkese. Sonra Nivyera’ya baktı.
- Buradan ne zaman çıkabilirim? Rimone, Dimone ve diğer çocuklarla Koloni’yi gezecektik bugün. Diamore’un “çocuk işte” sözleri, gülüşmeler arasında kaybolup gitti. Vathien “Koloni ve çocuklar” dedi, gülmesini sürdürürken.

- Pekala. Geriye tek bir şey kaldı. Öneriniz hazır mı Diamore?
- Bu bizi aşıyor Bay Vathien. Biliyorsunuz, biz sorgumuzun tamamlanması için geldik.
- Sorgu bitti Diamore. Şimdi sonuç zamanı…
- Teşekkürler Bay Vathien.
- Bizim için sorun olmak bir yana, bugünlere neden olduğunuz için, biz de teşekkür ederiz Diamore, Nivyera ve Ohen. Ohen’i Koloni’ye gönderelim. Düşüncelerimizi Denetim ve Karar Kurulu’na iletip, sonuç toplantısı için herkesi bilgilendirelim.

“Econia’da sonu gelmez toplantılar zamanı” dedi Hermer. Gülüşerek salondan ayrıldılar.

Econhill ile park arasında transferler, gidiş-gelişler başladı.

Ohen Koloni’ye döndü. Koloni adına Mendelion, Iroha ve Neodim seçildi. Onlara, kendi istekleriyle Adelline, Froline, Betille, Hydenen, Slabien ve Gladien de katıldı.
Güvenilir Breksialar dört, inatçı ve dayanıklı Nemidyenler yedi, savaşçı Surbienler beş temsilci gönderdi Econhill’e.

2401 yılının natural döneminin on sekizinci gün ve on altıncı saatinde karar kurulu başkanlığında toplandılar. Başkan Syrobe, “önce genel bilgilendirme” diyerek, tanıtım grubu başkanı Tyrobein’e bıraktı sözü.

Tyrobein, robotiplerin gelişinden başlayarak yeniden bilgilendirdi herkesi. Sunuş sonrası Syrobe, “şimdi karar zamanı” dedi. Salonda neredeyse gözle görülür bir heyecan dalgası gezinmeye başladı. Biraz gergin, daha çok meraklı bir dalga, herkesi etkilemişti.

Syrobe, “evet ins… Koloni” dedi. “Sıra sizde. Bize ne önereceksiniz?” Bakışlar büyük ekrana aldırmayıp, Mendelion’a kilitlendi. Mendelion birkaç uzun adımda ulaştığı Syrobe’yi selamlayarak salona baktı.

Heyecanlı, ama kendinden emin görünüyordu.
- Herkesi selamlıyorum. Son günlerde yinelenenlerden söz etmeyeceğim. Bütün bunları hepiniz biliyorsunuz artık.
Mendelion sustu, bakışları Adelline’i aradı. Adelline sevinçle el sallarken, bakışlar Mendelion ve Adelline arasında gidip geldi bir zaman.
Mendelion uykudan uyanırcasına silkindi. Salonu bir kez daha gözden geçirdi. Bakışlar tüm dikkatiyle Mendelion’a odaklanmış, kulaklar merak ve sabırsızlıkla sözlerini duymayı bekliyordu.

- Önerimiz. Önerimizin adı: “Koloni’yi özgür bırakmak, Crezonlardan kurtulmaktır” diye düşünüyoruz.
Bazı alkışlar sözünü kesti.
- Yalnız Koloni’yi değil, isteyen ve düşünen zeki yaşamları özgür bırakmak, Crezonlardan kurtulmaktır. Alkışlar çoğaldı, seslerle karışıp tüm salonda yankılandı, uzun zaman.
- Bu önerimiz; yapabileceğimiz her şeyi yapmaya hazır olduğumuz, yapacağımız anlamına da geliyor.
Alkışlara Econlar da katıldı. Herkes ayağa kalktığında, salondaki hava mutlulukla karışıp, doruklarda gezinen heyecan fırtınasıydı.

Syrobe: “Sizler yapabileceklerinizi yapmaya hazırsanız, Econia’da sizleri özgür bırakmaya hazır.” dedi. Alkışların sonu gelecek gibi değildi, araya girdi.
- Söz almak isteyen var mı?

Oturduğu yerde bir Breksia: “Çok genel değil mi? Bizden ne isteyeceksiniz?” dedi.
- Detayları ve karşılıklı istekleri, ilgili anlaşma grupları görüşecek.
- Anlaşacağımızdan hiç kuşkum yok.

İri yarı bir Surbien ayağa kalkıp, “kahrolsun Crezonlar, galaksinin pislikleri” diyerek, yerine oturdu.

Tek söz isteyen Oksien adlı Nemidyen oldu. Kürsüye gelip Syrobe’yi ve salonu selamladıktan sonra
heyecanla konuştu: “Uzun zaman sonra da olsa, özgür olmak çok güzel. Econia ve kendilerine Koloni diyen insanlara teşekkür ediyoruz. Bu anlaşma hepimiz için iyi olacak.” Durdu, ifadesi sertleşirken sesini yükseltip, üzerine basa basa, “Crezonlar hariç” dedi. Alkışlar, bağrışmalar, o anda slogana dönüşen “kahrolsun Crezonlar” haykırışları arasında yerine döndü.

Syrobe, anlaşma gruplarının zaman kaybetmeden toplanacağını bildirdi ve toplantı sona erdi.

Sorgu grubu Mendelion’un yanına geldi, Vathien “başardık” diyerek, elini uzattı. Kenetlenen ellere Iroha, Neodim ve Diamore da katılırken, onları Hydenen, Slabien ve Gladien izledi. Adelline, Froline, Betille ve Nivyera Koloni’ye döndü.
Dört Breksia, yedi Nemidyen ve beş Surbien de çok geçmeden geldi. Onları da General Trothienn, Kronen, Classies ve Bierry izledi.

Kırk bir kişilik grup birlikte ayrıldı salondan. On yedinci saatte beslenme ve yemek için Econhill’de ayrılan manzaralı, özel salona çıktılar.
Sonradan katılanlarla elli altı kişi, bir yandan sohbet ederken beslenip, yemeklerini yedi. Ardından aynı katta kendilerine ayrılan salona geçip, Probethien başkanlığında toplandılar.

Toplantı kısa sürdü. Görev dağılımları ve nasıl uygulanacakları belirlendi, bazı kararlar alınıp, oylandı yine.

Birinci karar: Econia İnsanlarla, Breksia, Nemidyen ve Surbienleri özgür bırakacak ve özgür bırakılanlar Econia ile üzerinde anlaştıkları konularda, birlikte çalışacaktı.
Bu karar, Bilinen Yaşam Biçimleri Parkı’ndaki bazı yaşam birimlerin varlığının da sonu anlamına geliyordu. Parkta, özgür kalanların birer modeli sergilenecekti, o andan sonra.

İkinci karar: Yaşananların temel nedeni Crezonlar ve olası müttefikleriyle birlikte savaşacaklardı. Şimdi bu savaş için hazırlanmaları gerekiyordu. Hem de hiç zaman kaybetmeden.

Toplantı sonrası farklı istekler de vardı.

Breksia, Nemidyen ve Surbienler, parka insanlardan çok önce getirilmişlerdi. Ortak istekleri, dünyalarının o günlerde ne durumda olduğunu görebilmekti.
Bu istek doğal ve haklı bulundu. Ancak dünyaları Econia’dan uzak, galaksinin ayrı köşelerindeydi. O günlerde de Ekolane Sistemi ne denli güvenliyse, sistemin sınırlarının hemen dışı da o denli tehlikeliydi. Crezonlar sürekli dolaşıyordu her yanda. Üstelik Econia’da biri sona erip diğeri başlayan sıralı toplantılar sürerken, gelen bazı haberler de hiç hoş değildi.

Horrionlar da Crezonlara katılmak için geliyordu. Bu nedenle savaş kazanılmadan, çok gerekmedikçe Econia’dan ayrılmamaları gerektiği konusunda anlaştılar.

Haberlerin hepsi kötü değildi. Ekselior’’la görüntülü bağlantı kuruldu. Diamore, önceden anlaştıkları zaman dolmadan görevi başardıklarını müjdeledi arkadaşlarına. Yaşananları ve anlaşmayı anlattı. Ekselior’da sevinç gösterileri yaşandı, art arda.

Nevron farklı, gelen haberler de sevindirici olmaktan uzaktı. Ayrıldıklarından sonra gelen haberler aynıydı. Crezonlar hâlâ ve sürekli saldırıyor, Nevron sürekli püskürtüyordu.

Yine de on beş robotip memnun, dahası mutluydu. Onca yıl uğraştıktan sonra yaratıcılarına ulaşmış, yeniden bir araya gelmişlerdi. Şimdi aynı yerlerde bir araya gelebilme zamanıydı. Yeni amaçları buydu. Tüm güçleriyle bu amacı gerçekleştirmek, yeni görevleriydi.

Artık konuşma değil, çalışma zamanıydı. Horrionların da katılmasıyla daha da güçlenecek Crezonlara karşı kazanmak zorundaydılar. Yapılacak çok iş vardı ve işleri düşündüklerinden daha zor olacağa benziyordu.

Zamana karşı yarışıyorlardı. Durduramayacakları zamanın, her anı önemliydi.

Standart D1’lerin üretimi için, Ekolane Sistemi’nin maden kaynaklarına daha yakın olan Ekselior seçildi. Ekselior Crezonlara ve Nevron’a da daha yakındı. Ayrıca Nevron’la, Econia’dan olduğundan daha kolay ve sorunsuz haberleşmek olanaklıydı.

Evren yaşamlarla karşılaştırıldığında neredeyse sonsuz, arayışlar sürekliydi.

İnsanları ürettikleri robotipler aramıştı uzun zaman. Arayışlarına neden olanları etkisiz hale getirmenin yollarını aramışlar ve bu arayış, bir yıl önce hayal bile edilemeyen işbirliğine dönüşmüştü. İşbirliği, katılanların kendince arayışlarının galaktik anahtarıydı.

Evrende kim bilir daha ne arayışlar yaşanıyordu! O anda Econia’daki işbirliğini ilgilendirmeyen arayışlar sürüyordu her köşesinde; onlar kendi arayışlarıyla, amansız bir yarışa girişmişken.

Mendelion, Iroha, Neodim ve Diamore’la onlara katılanlar Ekselior’a gitmek üzereyken, Econia’da olağanüstü hazırlık ve çalışmalar tüm hızıyla aralıksız sürüyordu. Yola çıkmadan Ekselior aranıp genel durum raporu istenecekken, acil uyarısıyla Ekselior aradı Econia’yı.

Ekranda önce Econ Broisen göründü. “Merhaba Econia, duyacaklarınız hoşunuza gidecek” dedi ve yerini robotip Siamoire’a bıraktı. Artık hiçbir şeye şaşırmayacağını zanneden izleyenler şaşırdı, bakışlar Siamoire’a kilitlendi merakla.
Siamoire gülüyordu. O güne dek görülmemiş biçimde gülmesi herkesi şaşırtırken, iyice meraklandırdı. Şaşkın bakışlar karşılaştı, konuşmalar birbirine karıştı. Siamoire’un gülmesi, sonsuz görünen kahkahalara dönüştü.

“Ne oluyor, neyin var Siamoire?” dedi, Diamore. Siamoire’un gözlerinden yaşlar boşanıyordu, az da olsa. Gülmesini kontrol etmeye, konuşmaya çalışıyordu. Başaramadı, kekeledi. Heceler birbirine karıştı.
- Ne, neler mi? Hah, hah, hah! Ne, neler olmu-yor… ki!

Iroha dayanamadı.
- Orada daha sakin birisi yok mu?
- Sa, saki… sakin mi? Hah, hah, hah. En saki, sakinleri, be, ben, benim bu, burada…

“Siamoire çıldırdı galiba” dedi, Neodim. Siamoire bir anda durdu. Karmakarışık bir ifadeyle bakıyordu. Zorlukla konuşabildi.
- Çıl… çıldırdım elbette, Bay Neodim. Horri… Horrionlar geri dönüyor.

Bir anlık sessizliği, Mendelion bozdu.
- İşimiz kolaylaşacak.
- Kolay… kolaylaşmak mı? İşsiz kaldık Bay Mendelion.

Şaşkınlığın doruklarında gezinen bakışlar, Iroha’yı kızdırdı.
- Neden söz ediyorsun sen?
Siamoire, gülmeye başladı yeniden.
- Crez… Crezonlar çekiliyor.
- Neee! Yaşasın Nevron.

Siamoire hâlâ gülüyordu, ama biraz olsun kontrolünü de sağlamıştı sonunda.
- Nev, Nevron değil, Serium Bay Iroha. İnsan… insanlar geri döndü. Büyük bir yıldız filosuyla geliyorlar.

Sessizlik, orada olanların çıkarabileceği tüm seslerle bozuldu. Sistem birince derece normalüstü uyarısıyla ortalığı ayağa kaldırırken; sarmaş-dolaş olup, çıldırmışçasına dönmeye başladılar.

Vathien sevinçle bağırdı: “İnsanların olduğu hiçbir yer, normal değil…”


Bölüm Sonu


Haziran 2007, İstanbul
Ertuğrul Asım Öztürk



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gezgin Nean

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Güneşin Çocukları [Deneme]
Aynı Kalmak… [Deneme]
Toplum Ya da Toplam… [Deneme]
Farkında Olmak… [Deneme]
Tüketirken Tükenmek… [Eleştiri]
İnsan Seçmek… [Eleştiri]
Bir İnsanlık Masalı… [Eleştiri]
Tek Damla Okyanus… [Eleştiri]
Sözün Bitmediği Yer… [Eleştiri]
Küçülen Yalnız Dünya Değil… [Eleştiri]


E. Asım Öztürk kimdir?

Dünya benim için dönmüyor. Güneş benim için doğmuyor. Dünya, dönmesi gerektiği için dönüyor. Güneş, doğması gerektiği için doğuyor.

Etkilendiği Yazarlar:
Edebiyattan müziğe, resimden karikatüre, sayıları çok fazla.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © E. Asım Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.