..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaşlık > Sinan Yıldırım




14 Aralık 2010
Son Mesaj  
Sinan Yıldırım
12-13 yaşlarında ailesin zoruyla zengin bir ailenin yanında yaz tatili boyunca evin hanımına yardım edecekti Serap. Serap o yaz tatili boyunca o ailenin yanında yaşamanı sürdürürken hep ilkleri yaşadı, bir çok görmediğini, tatmadığını, giymediğini ve yapmadığını yaptı.


:AECG:
12-13 yaşlarında ailesin zoruyla zengin bir ailenin yanında yaz tatili boyunca evin hanımına yardım edecekti Serap. Serap o yaz tatili boyunca o ailenin yanında yaşamanı sürdürürken hep ilkleri yaşadı, bir çok görmediğini, tatmadığını, giymediğini ve yapmadığını yaptı. Bu yenilikleri tanıdıkça kendi ailesini, kendini, yaşadığı hayatı, komşularını, arkadaşlarını bütün eski hayatındaki her şeyi birazda olsa küçümsedi ve hayaller kurmaya başladı işlerini bitirip gece olup bir yabancı ailenin evinde kendi odasına çekilip yatağına uzanarak, bir gün oda zengin olup böyle bir hayat yaşamanın güzelliklerini, tatlarını, heyecanlarını, farklılıklarını. O zamanlar bunlar birer hayaldi ve hayalleri kurup hayallerde yaşamak çok kolaydı fakat yaz tatili bitip okuluna başladığında bütün hayaller gerçeğin acımasızlığına dönüşmüş, daha ilk günlerde arkadaşlarının onu küçümsemesine neden olmuş ve her fırsatta arkadaşlarının onunla eğlenmesine yol açmıştı. Bu onur ve gurur kırıcı durama fazla dayanamayıp kısa süre içinde okulu bırakıp para kazanmak ve o hayalini kurduğu hayatı yaşamak için bir an önce bir şeyler yapma isteğini bastıramamıştı. İlk zamanlar masumca bir istekti bu beklide. Hayalini kurduğu hayata sahip olmak, o hayatı yaşamak ve emindi bir gün o hayata kavuşacaktı ve kendiyle alay edenlere küçümseyerek bakacaktı.

Küçük bir markette ailesinden habersiz olarak işe başlamıştı serap. Okula gidiyorum diyerek sabah evden çıkar ve markette çalışırdı. Aradan birkaç gün geçtikten sonra okuldan arayan müdür yardımcısının telefonuna ablası baksada ailenin haberi olmadan okula dönmeye ikna edememişti hiç kimse. Okula asla geri dönemezdi serap çünkü gururu kırılmıştı, onuru zedelenmişti. Babası da ne halin varsa gör demesiyle artık okul hayatı bitmiş ve iş hayatı başlamıştı Serap’ın. Artık hayallerine ulaşmak ve bir an önce o hayatı yaşamak için var gücüyle çalışmaya başlamıştı. Ne yazık ki daha ilk haftalarda anlamıştı haftalıklarını aldıkça o parayla hedefine bir ömür çalışsada ulaşamayacağını. Her seferinde daha yüksek üçretli işler arayıp bulduğunda da hemen eski işini bırakıp diğerine başlıyordu. Değiştirdiği işler çoğaldıkça hayal kırıklıkları artıyordu ve hedeflerini küçültmeye başlıyordu. Artık o kadar küçülmüştü ki hayalleri tek isteği babasından, evinden ayrılıp kendi evinin kadını olmak ve asla çalışmamaktı.

İlk zamanlar zengin bir koca bulup evlenmekti, sonra kendi ailesinden daha iyi durumda olan biriside olur demeye başlamıştı. Fakat kiminle birlikte olsa asla bir sonuç alamıyordu, iş ilerledikçe, ciddileştikçe korkular sarıyordu düşüncelerini, düşlerini, hayallerini çünkü geçmişinden utanmaya başlamıştı. Eşi olacak adama bunları nasıl anlatacaktı yada ailesine, belki yanlış düşünüyordu ama içine düşen bu korku onu okul yıllarının son günlerine götürüyor ve aşalanmayı, alaya alınmayı hatırlatıyor ve korkup bütün ilişkilerini teker teker bitiriyordu.

Artık ne hayali kalmıştı nede istekleri, tek istediği kendisi için yaşamaktı . Babası ile yaptığı bir tartışmadan sonra evi terketip ablasının evinde yaşamaya başlamıştı. Bu iki yıl sürecek bir ayrılıktı babasının evinden ayrı kalacağı zaman. İlk zamanlar güzeldi ve daha sonraları dahada güzel olcaktı. Kendi parasını kazanıp kendisi harcıyordu artık karışanı yoktu, özgürlük ne kadarda güzel bir şeydi. İstediği saatte dışarı çıkar istediği saatte eve dönerdi. Ablası ile arkadaş gibiydi zaten ve ablasıda anlayış gösterirdi çünkü oda arkasını dönecek olursa kardeşinin gidecek yeri yoktu ve başına gelebilecekler iyi şeyler olmazdı.

Yine bir yaz tatilinde eniştesinin kardeşi gelmişti uzak bir şehirden ve yaz tatilini abisinin yanında geçirecekti. Kısa zaman içinde Serapla birlikte iyi anlaşmaya ve aynı evi kullanmanın verdiği rahatlıkla birbirlerine yaklaşmaya başlamışlardı. Belki duyguların önüne geçemediklerinden belki de Serap’ın bir koca bulma isteğinden kaynaklanıyordu fakat bu birliktelik artık aynı yatağa girmeye kadar uzanınca yaz tatili çabucak bitmişti. Ayrılık vakti geldikten sonra her şey yine aynı olmuştu, yaşam koşusu olanca hızıyla devam ediyordu. Yeni keşfetti şehvet duygularının önüne geçemiyordu istek ve arzuları büyüyüp içinde kayboluyordu. Hayatını değiştiren ilk işinde tanık olduğu evin kadınının eşini aldatması geliyordu aklına ve bir evim olsun isteği artıyordu içinde hem eniştesinin kardeşi garantiydi zaten. O günlerde yeniden o hayal ettiği hayata erişmek, yaşamak aklına gelmişti. Bu sefer elinde bir silah vardı o hayata ulaşmak için kullanabileceği, çünkü kendini tanımaya, kadın olduğunun farkına varmıştı. Kadınlığını kullanarak ulaşacaktı o hayata. Fakat yanıldığının farkına beklide ilk gerçekten tertemiz duygularla evlenme teklif eden eniştesinin kardeşine evet diyemeyecekti bu yüzden. Çünkü kaçamakları tecrübesizlikten olsa gerek bir çok kişi tarafından bilinir olmuştu başta eniştesi. Şimdi nasıl evet diyebilirdi ki ve diyemedi de zaten.

Artık hayalleri birer birer ve yavaş yavaş duygularıyla birlikte kararıyor ve körleşiyordu. Hayattan nefret eder bir durumdaydı. Ne yapsa ne etse her şeyi yüzüne gözüne bulaşıyordu, hayat zordu ve bu zorluklar içinde kendisi çok güçsüzdü. Yapabilecek hiçbir şeyi yoktu. Hatıralarını yaktı, kendini yaktı, hayallerini buruşturup o alevlerin içine attı. Artık inandığı hiçbir şey yoktu, kocaman bir boşlukta kendi başınaydı sanki. Üstüne eniştesinin kulağına gidince kardeşi ile olan ilişkisi kimsenin haberi olmadan babasının evine gitmek zorunda kalmıştı. Babasının yüzünü her gördüğünde hayatını nasıl bu hale geldiği ilk işi, ilk gururunun kırıldığı aklına geliyordu. Buna dayanmak artık çok zordu, ya hayatına veda edecekti yada kalbini taşlaştırıp hiçbir duyguyu yaşamayıp bir kaya gibi soğuk olacaktı.

Bu bunalımlı dönemlerde karşısına birisi çıkmıştı aslında çıkmamış onun çalıştığı yerin patronunun oğluydu. Bu sefer belki olur demişti yada bu sefer olacak demişti fakat her şey, bütün mutluluk kendini o adama verdiği anda bitmeye başlamıştı. O sanıyordu ki hayatında daha fazla küçülemez, düştüğü yerden daha aşağısı yok, en dipteyim… fakat artık erkek arkadaşı sevgilisi, geleceği, umudu, nikahsızda olsa eşim diye düşündüğü günden güne onu eziyor, sıkıyor, boğuyordu. Her seferinde gururu inciniyor, zaten kırıklarla dolu kalbi param parça oluyordu. Buna daha fazla dayanamayıp ayrılmak zorunda kalmıştı hayallerinden, umutlarından beklide ilk defa istediği sıcak bir yuva isteğinden. Artık her şey bitmişti ve yeni bir iş bulmak zorundaydı orada daha fazla çalışamazdı, bu ezikliğe daha fazla dayanamazdı. Fakat aksilikler peşini bırakmamıştı 6 ay işsiz kalmıştı, kendini bir sığıntı gibi hissetmeye başlamıştı, her günün aynı geçmesinden sıkılmaya başlamıştı.

Bir çok iş tecrübesi olmasına rağmen en çok yaptığı iş markette çalışmaktı ve tek anladığıda buydu. Bu sefer büyük bir marketti yeni işinin adresi fakat fazla uzun sürmemişti eski ilişkilerinin patronunun kulağına gitmesi, patronu evli olmasına rağmen Serap hakkında duydukları yaşak bir ilişki isteğini, umudunu arttırıyordu ve bir gün bu isteğini Serap öğrendiğinde yapacak fazla bir şeyi yoktu, ya bu iğrenç teklifi kabul edecekti yada işi bırakmak zorunda kalacaktı. Fazla düşünmedi Serap alçaldığı yerden daha aşağıların olduğunu fark etti ve asla olduğu yerden daha aşağıya inmeyeceğine karar verip belki de hayatında yapacağı tek doğru şeyi yapıp hayır demişti, demişti demesine fakat insanlara olan güvenide bitmişti, kendine olan inancı artmasına rağmen asla hayallerine ulaşamayacağının bir kes daha farkına varmıştı. Umudunu ve hayallerini iş yerinde bırakıp orayı terk etmişti. Yine bir süre işsiz kaldıktan sonra market açmayı düşünen birisiyle sıfırdan bir market kurmuştu, reyonlarından, içinde satılacak her şeye kadar kendi elleriyle yerleştirmişti ve her şeyi geride bırakıp çocuğu gibi sevdiği bu markette çalışmaya devam ederken bir yıl geçmişti ve patronu marketi satmak zorunda kalmıştı ve yeni sahibi marketle birlikte Serap’ı da devralmıştı. Aynı iş yeri farklı patronla çalışmaya devam etmeye başlamıştı, günler sıradan, her gün birbirinin aynısıydı. Hayattan hiçbir beklentisi olamadan yaşamını sürdürmeye çalışıyordu. En dipleri görmüş birisi olarak olduğu noktadan çıkmaktansa bulunduğu yeri korumaya çalışmakla geçiyordu günleri. Kadın olmak zordu ve kadın olarak çalışmak her şeyden zordu.

Bir gece en küçük ablasının lisedeki sınıf arkadaşının adı geçer ablası ile konuşurken. Onunla bir zamanlar birlikte bir şeyler paylaşmış ve yaşamıştı, belki kullanmış beklide sadece yaşamıştı onunla. Sabah olup iş yerine gittiğinde ilk iş olarak ablasıyla konuştuğu paylaşım sitesinden ismini bulup arkadaşlık isteği göndermişti. Neden yapmıştı bu işi kendine bile açıklayamıyordu ama tek düşüncesi bu şehirden uzaklara hemde çok uzaklara gitmekti. Fazla uzun bir zaman geçmeden arkadaşlık isteği kabul edilir ve mesajlaşmaya başlarlar iki eski sevgili. Neden, niye ekledin,, soğuk muhabbetlerinden sonra sıcaklık sarmıştı ikisinide eski yaşanmışlıkların tadından. Nedense bu adam ona hiç duymadığı iltifatlar etmeye başlamıştı, onunla ilgilenmeye, hiç tatmadığı duyguları yaşatmaya. Birkaç ay geçmişti ki kendisini iyiden kaptırmıştı yaşananların, söylenenlerin sıcaklığıyla. Bir gün buluşmaya karar vermişlerdi ve buluşmaya karar vermeden önce evlenme teklifi almıştı bu eski ve yeni sevgiliden, fakat anlatacakları vardı bu adama ve anlatacaklarını anlatmadan evet diyemezdi. O gün gelip buluştuklarında yüzler mutlu, eller sıcak, gözler gülüyordu. Yemek, çay derken akşam olmuş sessiz bir yerde kaldırama oturmuşlar havadan sudan derken daha fazla dayanamayıp Serap ne olacaksa olsun der gibi konuyu başlar anlatmaya. Hayatını tek tek anlatır neler yaşadığını, hangi hataları yaptığını, isteklerini, arzularını ve sonra yaşlı gözlerle sevgilisine dönüp cevabın nedir der gibi bakınca, Tamam ama hala bir cevap vermedin. Diye bir sitemle karşılaşınca tekrar yüzünde bir gülümseme ile gözleri parlamaya başlamış ve Tamam o zaman diyebilmişti sevinçli bir şekilde ve sevgilisinin yanağına küçük ama ıslak bir öpücük kondurarak sarılmıştı. Oturdukları yerden kalkarak havanın hüznünü dağıtmak için yürümeye başlarlar ve Serap’ın evine kadar gecenin karanlığında ara sokaklardan eskisi gibi dolaşarak giderler. Bu buluşmadan bir ay kadar geçmişti ki Serap yeniden o zengin ve lüks hayata kavuşmayı hayal etmişti ve bu adamla öyle bir hayatı hiçbir zaman olamayacaktı ve bitirmek istedi birden, o bu şehirden gidecek ve zenginlikler içinde hep kurduğu hayatı yaşatacak insanı bulacaktı ve bunun için mücadele edecekti. Çünkü bu adamın iltifatları başını döndürmüştü kendini dünyanın en güzel , en güçlü, en azimli, istediğini elde edebilecek bir kadın olarak görmeye başlamıştı. Ayrıldığını tekrar bir araya geldikleri paylaşım sitesinden mesajla göndermişti ve karşılığında o adamdan sadece bir gülümseme işareti almıştı. O an şaşırmıştı, her zaman duyduğu hakaretler yoktu, küfür yoktu, hiçbir şey yoktu sadece bir gülümseme işaretiydi. İçi acımıştı beklide hayatında tanıyacağı tek farklı kişiyi terk ettiğini söylemekten. Aradan birkaç gün geçmişti ve günlerden pazardı yine iş yerine gitmiş sabah temizliğini yaptıktan sonra bilgisayarı açmış ve mesajlarını okumak için o siteye girmişti ki o adamdan bir mesaj geldiğini gördü. Okumak için açtığında inandığı her şey yıkılmıştı, mesajda söyle yazıyordu;
-     Hani bir gün ablan benim için arkadaş listesinde kaşarlar var o yüzden arkadaş listemden sildim demişti ya, sende bana bunu demiştin ya şimdi mail adresine bak ve oradaki ses kaydını dinle, bakalım ablan hakkında neler düşüneceksin.
Serap hemen mail adresini kontrol eder ve o adamdan gelen maildeki ses kaydını dinledikçe yıkılır. Anlatan Ablasının lisedeki başka bir erkek arkadaşıdır, evli bir çocuğu olan ve karısı ikinci çocuğuna hamile olan bir adamdır. Arabasız kaldığından bahsetmektedir araba olsa Serap’ın ablasını alıp götüreceğini ara sıra yaptıkları yasak ilişkiden bahsetmektedir ve bahsettiği adam birkaç gün önce ayrıldığı adamdır. Dinledikçe ablasından utanmıştı ve duydukları onu yıkmıştı. Hayatta bir defa daha darbe almıştı ama bu daha öncekilerin hiç birine benzemiyordu. Akşama kadar gözleri ağlamaklı ağlamaklı çalıştı ve akşam biraz geç gitti eve, oturup bir bankta ağladı. Eve vardığında ablası onu bekliyordu ve odasına girdiğinde üstünü değiştirmek için ablasıda içeri girdi ve kardeşine hakaretler etmeye başladı sen nasıl bunları yaparsın, hem bunları yapıp nasıl birine anlatırsın, sen salakmısın birde sesini kaydettirirsin gibi bir çok hakaretler ediyordu ama Serap ne olduğunu anlayamamıştı. Ne oluyor ne var derken ablası zaten açık olan bilgisayardaki ses kaydını dinletmeye başlar ve duyduklarına yıkılır çünkü o adam ona anlattığı, başından geçen her şeyi kaydetmişti ve ablası sert bir tokat atmıştı Serap’a ve bunun üzerine Serap ablasına hakkında duyduklarını söylemeye başlayınca ablasıda kızgınlıktan utanmaya geçmişti. İkiside susmuş yaptıkları hataları gözden geçirirken ikisinin de telefonlarına birer mesaj gelmişti mesajı gönderen sesleri gönderen, birinin eski arkadaşı birinin eski sevgilisiydi. İkisinede aynı mesaj gelmişti ” Bana bu kayıtlar için ne verebilirsiniz?”. İkisini de bir telaş sarmıştı ve ne yapacaklarını şaşırmışlardı, bir birlerinin yüzüne baka kalmışlardı fakat Serap’ın ablası bir öfkeyle numarayı arayıp ağzına geleni söylemek istemişti ve arama tuşuna basmıştı fakat telefon açılmıyordu, bir daha aradı ve bir daha ama telefon hiç açılmıyordu. En son aramasından sonra ablasının telefonuna bir mesaj gelir. Ablası mesajı okuduktan sonra kafasına önüne eğer düştüğü ve dışarıdan görünen durumunu düşünmeye başlar, Serap’da aynı mesajı okur ve başını önüne eğip oda düşünmeye başlar ve o günden sonra yaptıkları hiçbir hatayı tekrarlamadan yaşamlarına devam etmek için yemin ederler.
Son mesaj; Bundan 10 yıl önce doktora gittiğimde doktor kanser olduğumu ve hala yaşamamın bir mucize olduğunu söylemişti tabi inanmadım başka bir doktora gittim oda aynı şeyleri söylemişti hemen hemen ve ben yine inanmamıştım ve cebimdeki son parayla başka bir doktora gittim ondanda aynı şeyleri duyduğumda yine inanmamıştım param olsaydı dünyadaki bütün doktorları tek tek gezerdim ve hiç birine inanmazdım, çünkü içimde öyle bir yaşama isteği vardı ki bir hastalık değil kurşunlasalar ölmezdim ve öyle oldu, bak hala yaşıyorum ve hiçbir zaman tek bir ilaç bile kullanmadım ve kardeşine evlenme teklif etmeden önce yine bir doktora gittim bana yine aynı şeyleri söyledi bende doktora “ o zaman bir on yıl daha yaşarım” deyip gülümsedim ve çıktım ama hiçbir zaman öleceğimi düşünmedim, ecel gelmeden ölüm olmaz dedim, doktorlara inanmadım ama inandım önce tanrıya sonra kendime. Sizde inanın önce tanrıya, sonra kendinize. Göreceksiniz mutluluk sizide bulacak bir gün ama ben kaşarlarla asla konuşmam o yüzden beni bir daha arama ve unutma benim bildiklerimi insanlardan saklayabilirsin ama tanrıdan asla…

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ..
Gönderen: Bayram Gökmen / , Türkiye
17 Aralık 2010
tebrikler..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Benim Öyküm
İki Rengin Hikayesi
Seyfi'nin Maceraları 1 (Yetiş Dayı)
Haticenin Kuzuları
Değmezdi Akacak Bir Damla Yaştaki Yas"a
Hoş Bulduk Hayat
Öpeyimde Geçsin yada Gülümse
Üç Kadın ve Ahmet
Ben Buldum Hoca
Fizik Ötesi Servisler

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Deli Elbisesi [Şiir]
Seninle Bir Ömür [Şiir]
Alışırsın Unutursun Hatırlarsın [Şiir]
İstanbul Olalım Sevgilim [Şiir]
Senli Benli Biz Olsak [Şiir]
Yaralarım Var Benim [Şiir]
Ateş Olur Yakarım [Şiir]
Nisanda Yağan Aşk [Şiir]
Aşk Sensin Derken Söylenen S E N [Şiir]
Sende Gel Benimle [Şiir]


Sinan Yıldırım kimdir?

Duymak istediklerinizi okuyunca mutlu olmazsınız. Peki hiç duymadıklarınıza ne dersiniz.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sinan Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.