..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Sinan Yıldırım




23 Aralık 2010
Seyfi'nin Maceraları 1 (Yetiş Dayı)  
Sinan Yıldırım
Seyfi bir gün istanbuldaki bir arkadaşının düğününe gitmek için yola çıkar ve 4-5 saat sonra hapse girmenin eşiğinden kurtulduğu ve bir daha asla geri dönmek istemedi o büyük şehre varmıştı. Aklına yaptığı hataların yanında nasıl eğlendiğide geldi çünkü Seyfi eğlenceyi çok severdi ve eğlenirken para harcamasınıda. Her türlü pis işi yapmıştı hemen hemen ve sonra aklı başına gelip köyüne dönmüştü ve köyündede pek doğru durmuyordu ama yinede bu şehirde yaptıklarının onda birini bile yapmıyordu.


:BFJG:
Seyfi bir gün istanbuldaki bir arkadaşının düğününe gitmek için yola çıkar ve 4-5 saat sonra hapse girmenin eşiğinden kurtulduğu ve bir daha asla geri dönmek istemedi o büyük şehre varmıştı. Aklına yaptığı hataların yanında nasıl eğlendiğide geldi çünkü Seyfi eğlenceyi çok severdi ve eğlenirken para harcamasınıda. Her türlü pis işi yapmıştı hemen hemen ve sonra aklı başına gelip köyüne dönmüştü ve köyündede pek doğru durmuyordu ama yinede bu şehirde yaptıklarının onda birini bile yapmıyordu.

Fazla oyalanmadan adresteki düğün salonunu bulup düğüne iştirak etmişti ki eski arkadaşlarından birkaç tanesiyle karşılaştı. Bu duruma hazırlıklı değildi Seyfi, nasıl davranmalıydı o eski arkadaşlarına, sonuçta onları geride bırakıp temiz bir sayfa açmıştı kendisine, başladığı yere dönmüştü, şimdi tanımamazlıktan da gelinmezdiki ne derlerdi sonra, adamısın sen derlerdi, daha başka neler derlerdi ve sarılıp kucaklaştılar sanki iki kardeş yıllardır birbirlerini görmemiş gibi. Muhabbet muhabbet üstüne derken dört kişi olmuşlardı, dört eski arkadaş. Düğünden sonra Seyfi’nin arkadaşlarından birisi gecenlerde bir yere gittim harika bir mekan, hazır Seyfi’de varken hadi eğlenelim biraz, değince Seyfi olmaz diyememişti, çünkü işin içinde eğlence vardı, içki vardı, muhabbet vardı, eski arkadaşlar vardı. Bir taksiye binip pavyon tarzı içkili bir mekana varmışlardı, içeri girmişler masalara oturmuşlar birkaç birayla başlayıp devamını getirmişlerdi. Masaya gelen kadınlar, içkiler derken, mezeler derken saat ilerlemeye başlamıştı iyice. Kafayı iyiden bulan Seyfi tuvalete gitmek için masadan kalkan arkadaşının hala geri dönmediğinin farkında bile değildi ve bu arkadaşı masadaki diğer bir arkadaşını aramış o arkadaşıda benim acil gitmem lazım annem hastalanmış değip acele ile fırlamıştı. Böylece masada Seyfi ve bir arkadaşı kalmıştı fakat saat iyiden ilerlemiş gece yarısını geçmişti ki masada kalan son arkadaşıda Seyfi ben artık gideyim evde hanım beni bekler deyip cebinden bir 50 lira çıkartıp Seyfi’ye uzatır Seyfi tamam dostum ben hallederim değince parayı tekrar çıkardığı cebine koyup kendine iyi bak değip mekandan ayrılmıştı. Bunun üzerine Seyfi kendi başına kalınca hesabı istemiş, garson hesabı getirip masanın üzerine koyup başka bir masayla ilgilenmek üzere dönünce hesaba bakmış ve hesabın üstüne parayı koyup üstüde bahşiş olsun deyip kalmış ve yavaş yavaş çıkışa yönelmiş kapıdan çıkmasına birkaç adım kala arkadan bir garson;
- Bakarmısınız beyefendi sanırım bir yanlışlık oldu’ değince arkasına dönüp garsona ne var der gibi kafasını sallayınca garson;
- Hesapta bir yanlışlık var kasaya kadar gelirmisiniz’ değince Seyfi garsonun peşinden kasaya yönelmiş kasaya vardıklarında hesabın onun bıraktığı paranın yaklaşık on katı olduğunu duyunca gözleri açılmış kelimenin tam anlamı ile, önce bir zihnini yoklamış acaba cebimde okadar para varmı diye sonra ceplerini ve cüzdanını ama hesabı ödeyecek paranın yarısı bile yokmuş bunun üzerine beraber geldiği arkadaşlarını aramış fakat hepsi bir bahane buluvermiş Seyfi’ye. Seyfi soğuk terler dökmeye başlamış bunun üzerine inceden inceye çünkü o bu alemlerin nasıl işlediğini çok iyi biliyordu. Garsonlar hesabı ödeyemeyeceğini anlayınca Seyfi’ alt kata indirmişler kimliğini alıp bir senet imzalatmışlar ve eşek sudan gelene kadar bir güzel sopa atıp parayı bul gel değip salıvermişler sokağa üstündeki bütün parayı ve cüzdanınada el koyup.
Seyfi yabancı bir memlekette ne yapacağını bilmeden ve yediği dayağın etkisen hala çıkamamış bir faziyette caddelerde dolaşırken aklına İstanbul’da komiser olan dayısı aklına gelmiş. Dayısı ama ondan sadece üç-dört yaş büyük ve öyle birinci dereceden dayısıda değildi ama yapacak ve aklına gelen tek şey buydu fakat cebinde telefon edecek bir tek kuruş bile yoktu ve dayısının telefon numarasını bilmiyordu, telefonunda kayıtlıydı ama telefonunuda almışlardı. Çaresiz ilk önce kardeşini arayıp numarayı alacak ve dayısını arayacaktı gecenin ikisinde. Birkaç esnafa derdini anlatmaya çalıştı ama sarhoş halini görenler kapı dışarı atıvermişlerdi hemen ama başka çaresi yoktu bütün yüzsüzlüğü ile o telefonu edene kadar devam edecekti. Birkaç denemeden sonra insaflı birine denk gelmiş olacak ya Seyfi’nin haline acımış olacak ki telefonunu kullanmasına izin vermiş ve kardeşini aramış telefon numarasını alıp dayısını uykusundan kaldırıp başlamış derdini anlatmaya yalvara yakara. Dayısı orası bana çok uzak değip orada görev yapan bir arkadaşına haber vermiş, vermiş vermesine ama ne Seyfi o polisi tanıyor nede o polis Seyfi’yi. Orada bekleme başlamış dayısın sözüne güvenip ama beklediği her dakika sanki bir asır gibi geliyormuş, zaman bir türlü akıp geçmiyor ve sanki o kişi hiç gelmeyecek gibi geliyorken bir devriye arabası onun yanında durup Seyfi senmisin değince kalbi sevinçten yerinden çıkacakmış gibi heyecanlanmış bir şekilde evet deyivermiş. Seyfi devriye arabasına binip onu dövdükleri, kimliğine el koydukları ve senet imzalattırdıkları yere doğru yola çıkmışlar ve her şey birazdan sona erecek diye sevinçli bir şekilde mekana varmışlar ve senedi, cüzdanını alıp doğru otogara hareket etmişler. Dayısının arkadaşı bir bilet alıp cebinede biraz para koyup otobüse bindirmişler fakat bizim Seyfi ön kapıdan binip biraz otobüste oturduktan sonra arka kapıdan çıkmak istemiş ve tam yere inince dayısının arkadaşı yanında bitivermiş ne kadar dil döktüysede otobüs kalkana kadar polisler orada beklemiş, çünkü dayısı biliyormuş yiğeninin ne yapacağını ve Seyfi’nin otobüsü kalkana kadar orada bekleyin demiş.

Seyfi o günü anlatırken bütün ısrarlarıma rağmen bir yudum içki koymamıştı ağzına ve üstüne sigarayıda bıraktım dediğinde beni garip bir gülme krizi tutmuştu, niye gülüyorsun abi dediğinde.
- Ulan Seyfi biz seni döverdik böyle bir hayra yol açacağını bilseydik hemde şöyle evire çevire’ değince masadaki herkes gülmeye başladı benimle ve Seyfi’yle birlikte ve başladı Seyfi başka bir macerasını anlatmaya. Amcasının arabasını alıp nasıl polisleri peşine takıp köşe bucak kaçtığını. Bizim Seyfi akıllanmaz belki ama son macerası bam başka onuda başka bir sefere inşallah.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fizik Ötesi Servisler
Ahmet Hocanın Cin Çıkartma Seansı
Kaçan Tren

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Benim Öyküm
İki Rengin Hikayesi
Haticenin Kuzuları
Değmezdi Akacak Bir Damla Yaştaki Yas"a
Hoş Bulduk Hayat
Öpeyimde Geçsin yada Gülümse
Üç Kadın ve Ahmet
Ben Buldum Hoca
Kardan Adam Yaptırmayan Anneleri Protesto Ediyorum
Ben Geldim Anne

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Deli Elbisesi [Şiir]
Seninle Bir Ömür [Şiir]
Alışırsın Unutursun Hatırlarsın [Şiir]
İstanbul Olalım Sevgilim [Şiir]
Yaralarım Var Benim [Şiir]
Senli Benli Biz Olsak [Şiir]
Ateş Olur Yakarım [Şiir]
Nisanda Yağan Aşk [Şiir]
Aşk Sensin Derken Söylenen S E N [Şiir]
Sende Gel Benimle [Şiir]


Sinan Yıldırım kimdir?

Duymak istediklerinizi okuyunca mutlu olmazsınız. Peki hiç duymadıklarınıza ne dersiniz.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Sinan Yıldırım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.