Başka dillerle ilgili hiçbir şey bilmeyenler, kendi dilleriyle ilgili de hiçbir şey bilmiyorlar. -Goethe |
|
||||||||||
|
Sevmek dedi kendi kendine. "Sevmek". Sonra yüreğindeki acıyı aldı ellerinin arasına ona sordu " nedir sevmek?" . ve beynini kemiren soru yumağına seslendi yavaşça" Sevmek nedir?". Sonra bedenine döndü, tüm hücrelerine sordu aynı soruyu "Sevmek diyorum sevmek sevda diyorum anasını satayım nedir bu bir bilen var mı?" yanaklarından boşluğa süzülen göz yaşlarının sesi yankılandı karanlıkta " sevda mı?" yok oluşlar içinde benliğini kaybetmişti. Düşlerinin içinde kaybolmuştu. Sadece sevdayı düşlerde yaşar olmuştu. İnandığı değerler sistemin zehri ile teker teker zehirlenirken ve umutları o sistemin karanlık kuyularına atılırken sadece düşlerde yaşamaya karar verdi sevdayı. Yapamıyordu. O sevda denilen şeyi bilmiyordu beklide. Sevdaya dair oyunlar yoktu onun beyninde. Yüreğini olanca çıplaklığıyla açıyor ve giyinik seviyordu o yüreğine aldığı güzeli. Yanlış yapıyordu demek ki, böyle yaşanmıyordu sevdalar. Sevda dedikleri aşka dönmüştü, aşkta sadece çıplaklık kokan yatakta yaşana bir olgu olarak kazınmıştı beyinlere. Bir çul çadırda, bir çulun üzerinde yürek yüreğe göz göze umutları yaşayacak, inançla ona sarılacak bir güzel yoktu bu dünyada. Onu onun gibi seven yoktu. Hınçla, öfkeyle, umutla ve inançla harmanlıyordu yüreğindeki sevdayı. Sevdiğine kırılmak nedir bilmeyen ve hiç sevdiğine kötü demeyen bir yüreğe sahipti. Belki yanlış buradaydı. Yanlışı yüreğindeydi yada yaşamayı düşlediği o sevda yanlıştı. Anlamsızca bir tebessüm savurdu gözyaşlarının arasından karanlığa. Bir Türkü doldurdu karanlığı ve yüreğine bir yük daha bindi sessizce. Nefes alamadı, tıkandı sarıldı sigarasına ve hıçkırıklarına engel olmadı usulca kapadı gözlerini ve mırıldanmaya başladı odayı dolduran türküyü ve düştü türkünün peşine. Turnam gidersen Mardin'e Turnam YARE selam söyle Karlı dağların ardına Turnam YARE selam söyle Turnam gidersen aktaşa Karlı dağlar aşa aşa Hem kavime hem kardaşa Turnam YARE selam söyle Ne selam eylenecek bir yar kalmıştı, Nede karlı dağlar neden bir sevda. " sevda" dedi kendi kendine sevda? Sadece sevildiğini sandı ve yine askıda kalan sözlere inanarak bağlandı. Oysa o sözler hep sözde kalıyordu. Yaşamıştı daha önce yıkılmıtı. Şimdi ise sürgün ediyordu yüreğini. Yaşadığı sevdayı çok büyütmüştü yüreğinde farkına bile varmadan. Tüm olumsuzlukları silmişti kafasından. Son nefese değin paylaşılacak bir hayat bir sevdaydı tek düşlediği. Tüm olumsuzluklara, tüm acılara ve tüm kavgalara rağmen yürek yüreğe sarılacağı bir sevda. Bir turna kuşunun masumluğunda yaşanan temiz bir hayatın kirlenmeyeceğini düşünmüştü hep. Oysa yine bir hüsran perdesini aralamıştı ta başından sevda değildi sadece bir hüsran perdesinin o kırmızı kadife dokusuydu gördüğü. Acıyordu yüreği. Sevdaya sevdalıydı. Tüm derilerinden kurtulmuş tüm benliğinden arınmış dolu dolu bir sevdaya. Yoktu öyle bir sevda turna kuşunun kanadına mı takılıydı yoksa yoksa ebabil kuşlarımı alıp götürmüşlerdi uzaklara. Gözleri doldu bir sigara yaktı ve bir yudum cennet ırmağının suyundan çekti ciğerleri ısınarak. Odayı dolduran melodi gözyaşlarının gölgesinde inceden sızlattı yüreğini. Bir şafaktan bir şafağa Bir akşamdan bir akşama Merhaba demeden daha Bu gitmeler gitmek değil Eğil salkım söğüt eğil Bu benimki sevda değil Eğil yağmur rüzgar eğil Bu benimki sevda değil Eğil dalga bükül demir Güzelliğin gerçek değil Pencerem kör kapım kitli Bu bendeki seyir değil "Bu bendeki seyir değil" dedi çaresizce. "Bu bendeki sevda değil." Sıktı dişlerini tüm öfkesini haykırarak. Yüreği acıyordu. Nedensiz bir yok oluşun hikâyesiydi bu anlamsız bir yok oluş. Sadece cevap arıyordu bir cevap ama yoktu orda da cevap. Ve çevresine baktı şöyle bir göz gezdirdi o gülen yüzlü şeytanlara. O mutluluk dilencilerine. Kendi mutluluklarını yakalayamamış ama onun mutluluğuna mezar kazan insancıklara baktı şöyle bir. Onların haline acıdı kendi halinden çok. Ve o çıkar ilişkileriyle o gecelik ilişkilerle sevdayı yaşadıklarını zanneden sadece şehvetin oyuncağı olmuş bedenlerinin kirlenmişliklerine acıdı. Saf ve tertemiz sevdasının Azraillerine baktı uzaklardan sıska bir küfür savurdu kişiliklerine. Midesi bulanarak. Yazık dedi tek kelimeyle yazık. Kendi çevresindeki insancıklardan korumuştu sevdasını, dostlarla paylaşıp yüceltmişti. Yalnız sanıyorlardı oysa onu o ise yalnız değildi. Aldığı her nefeste, attığı her adımda yaşıyordu sevdasını. Yarınlara dair ne varsa hep biz diye inşa ediyordu." Biz" sahte sevdalar arasından kirlenmemiş bir gülücük daha savurdu karanlığa. Bir insan delice severken nasıl bırakır tuttuğu bir eli o elin sahibi olan yüreğe sarılmak varken? Sevda her ne olursa olsun, kabul etmek değimlidir karşındakini tüm varlığıyla. Senin olana sahip çıkmak değimlidir? senin olan gözler bir başkasına sana baktığı gibi bakmadıysa ve bir başkasının ellerine değmediyse o el ve "seni seviyorum" diyorsa bir yürek sana. Tüm korkulara, tüm sıkıntılara, acılara, kedere, zamana ve hasrete göğüs germek değimlidir sevda? "seni seviyorum" demek basit midir? Cevabını yanlış bildiği sorulara yanlış cevaplar veriyordu karanlığın içinde. Sevda onun yaşadığı yada yaşamak istediği gibi dolmuyordu yüreklere. O tüm benliğini tüm varlığını teslim ederken sevdiğine, ve bu sistemin tüm kirinden inadına korurken ve sevdasını haykırırken dünyasına, yüreklerde sıska bir hayalet oluyordu. Ve hayalet bir taka olarak demirlediği limandan, şimdide hayalet olarak demir alma vakti gelmişti. Belki sadece iki üç satıra sığmıştı ciddi olmayan kelimelerin gülücüklerine yansıyarak anılmıştı adı. Sıska bir serçenin titrekliğinde bir sigara daha yaktı. Yüreğinde ne varsa sevdaya dair öldürmek istiyordu. Hıncı kendineydi aslında, tüm hesaplaşması kendiyleydi. Yanlıştı ve bilmiyordu sevda denen yürek burkan bu yaşanmışlığı. Dizlerindeki yaraların hep taze kaldığı ve yüreğinin hiç yaralanmadığı günleri özledi. o günlerdeki gibi çocuk saflığında bakıyordu dünyaya ama o çocuksu yürek fazla geliyordu bu dünyaya. Sessizliği bozan türkülerle cennet ırmağının suyunu içiyordu. Tüm günahlarından arınmak için. Gözlerini karanlık tavana dikerek içindeki tüm hıncını kustu tanrıya " sen ki Tengri sen ki Allah, sen ki Tanrı ve sen ki ben ve bende sen. Bende ne varsa insana dair senin güzelin ve bende ne varsa çirkinlik oda senin. Ve ben seni temiz kılmak adına mücadele ederken nedir bu yazdığın kader denilen yazının ızdırabı? Neden bu kaderi yazdırırken o cennet suyundan içmedi melekler. Neden ha neden. Sana dair, güzele dair ve sevdaya dair ne varsa bu kurduğun çirkef dünyada ve insanların bacak aralarına yapışmış günahlarından uzak yaşamaya çalışırken en güzel şekilde. Neden ha neden bu kahrolası yazı?" Bir sigara daha yaktı ve son kadehi de kaldırdı yalnızlığın şerefine ve odayı dolduran duvarları dolduran melodiler tüm güzelliğiyle anlatıyordu yüreğini. Ve yüreğinde kalan ne varsa göz yaşlarıyla karıştı karanlığa umuda dair ne varsa inanca dair ne varsa akıttı yüreğinden. Bir daha inanmamak bir daha umut beslememek üzere. Ve dokunmasalardı bu yüreğe dedi kendince bu lanet olası yüreğe dokunmasalardı!.... kapadı gözlerini ve teslim etti yüreğini türkülere… Böyle ikrar ilen böyle yolunan Mihnetli yar bana lazım değilsen Deli gönül sevmiş vazgeçmek olmaz Cefalı yar bana lazım değilsen Gönül kalk gidelim sılaya doğru Bülbülün sevdası hep güllerinen Senin şirin dilin yad ellerinen Çık salın sevdiğim engellerinen Görünme gözüme lazım değilsen Gönül kalk gidelim sılaya doğru Bülbül ah eyleyip kanlar ağladı Gözüm yaşı sel sel oldu çağladı Ölüm geldi çevre yanım bağladı Kılma cenazemi lazım değilsen Gönül kalk gidelim sılaya doğru www.hamzaekiz.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |