• İzEdebiyat > Öykü > Modern |
41
|
|
|
|
Saf güzellikleri zorluyor hayat. Ne yapacaklarını bilemiyorlar ve kimsenin umurunda değiller. Tüm bu acı ve karmaşanın ortasında, serseme dönmüş, yolunu kaybetmiş ve vazgeçmekten başka bir şey düşünemez halde, bir hiç uğruna ölüyorlar, sokaklarda. |
|
42
|
|
|
|
Aynı tarz ilişikiler içinde kayboluyoruz da farklı sanıyoruz kendimizi. Aslında benziyoruz öyle değil mi? Herkes bazen bizim kadar geçimsiz bizim kadar kıskanç bizim kadar farklı değil mi? |
|
43
|
|
|
|
Rembrandt’ın derin altuni karanlıklara gömdüğü yüzlerden biriyle karşı karşıyaydın. Öyle sandın; adamın kalıplı, koyu giysiler içinde bakımlı, parlak, cilalı parlak yüzü müydü yoksa seni böyle yanıltan?
|
|
44
|
|
|
|
**Öykünün özü: Her 'şey'in bir 'hata' olma olasılığı var. Değerler ve yaratıcılar değiştikçe 'hata'nın nitelikleri de değişir. Önemli olan 'hata'nın nedenini tespit edebilmektir. Eli kanlı ve aç insanlarla dolu 'bu dünya' bir 'hata'dır. Bu bağlamda bize düşen, en azından öyküdeki 'Hata' olabilmektir… |
|
45
|
|
|
|
Sessizlikse sizi korkutan.
Artık ben de susuyorum. |
|
46
|
|
|
|
Hiç bu açıdan bakmamıştım olaya. Düşmanımın bu saldırısı her ne kadar mantıklı olsaydı da neticede o benim düşmanımdı ve delirtici zehirin özgürleştirici olabileceği düşüncesini kabul etmemeliydim. Ama bu sefer de bir gerçeği yadsıdığım için yara alacak, belki de bir daha hiç toparlanamayacaktım. Şu an için düşmanım benden daha özgürdü; ona şöyle dedim:
--İnsan aşıksa özgürdür.
--Tam tersi, dedi. Aşk bir hapishanedir.
|
|
47
|
|
|
|
Tabutun üstünden ufka, gökyüzünün ve denizin maviyle buluştuğu yere doğru bir şey kanatlanıyordu.. BİR MAVİ KELEBEK… |
|
48
|
|
|
|
Küçük bir oda; Sarı boyalı...
İki kişi,
Bir kadın bir adam... |
|
49
|
|
|
|
Bir ayçiçeğinin gerçek öyküsüdür bu. Sarılı, siyahlı ve işveli bir ayçiçeğinin yalnızlık dolu, yüklemsiz öyküsü.
|
|
50
|
|
|
|
İlyas, kendini büyük bir sahada düşledi. Tribünler ağzına kadar doluydu |
|
51
|
|
|
|
Yaprakların düşüş sesini hayal etti. Martıların sevişir gibi ağlamasını hayal etti. Bir çocuk uyandırdı onu. Islaktı, çöp kokuyordu. Para istedi. Ama tüm parasını serbest bıraktığı o kuşa vermişti. Nazikçe reddetti çocuğu. Arkasını döndü. Çocuğun ettiği küfürü duymamazlığa geldi. Yürüdü, yürüdü, hiç bir şey duymadan yürüdü.
|
|
52
|
|
|
|
Gazete yazarlarının yalan söylediği besbelli. Bırakın bir kez de senaristler anlatsın size Robert Metz’in gerçek hikayesini. |
|
53
|
|
|
|
Aşk ve hayat içinde bulunduğu ülkenin şeklini alır... İnsan ancak başka bir insan varsa vardır... Bir aşktan iki insanın aynı şeyi anlaması mümkün değildir... Zaman, garip huylu bir hayattır... |
|
54
|
|
|
|
Kanlı başlayan , ilaç kokusu sinmiş ama sımsıcak bir aşk öyküsü. |
|
55
|
|
|
|
Şuurunun yerinde olduğu son saniyede Vincent'ın annesi azarladıktan sonra mutfak kapısındaki kendi gözlerine bakan çaresiz gözlerini hatırladı. Son olarak ve sonsuza dek o çaresiz gözleri... |
|
56
|
|
|
|
Her insanın hatasında aslında kendi hatalarımızın olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Bunlar bizim de bir parçası olduğumuz insanlığın hataları ve hepimizin içinde aynı kusurlar var. Sırf biz de görünmüyorlar diye başkalarına kızamayız. A. Schopenhauer |
|
57
|
|
|
|
Sıkıcı bir devlet memurunun sıkı bir jigoloya dönüşüm hikayesi. |
|
58
|
|
|
|
Yazarın Zühreye Kanat Çırpmak adlı öyküsü üzerine bir deneme. |
|
59
|
|
|
|
Yaşamayı seviyoruz, peki ya sevdiklerimiz olmasa? |
|
60
|
|