"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yı ayılttılar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Doktor, Neslihan'a "Biraz daha iyisiniz değil mi?" diye sorarken gözlerindeki güven veren bakışı görmemek mümkün değildi. Neslihan, çantasının fermuarını açmış, elini içine sokmak üzereyken doktor tarafından kendisine uzatılan mendili fark etti. Titreyen ellerini selpak mendile doğru uzattı ve teşekkür ederek avuçlarının içine aldı. Mendili, gözlerine noktalar halinde dokundurdu. Sonra burnunun üzerinde bir süre tuttu ve bıraktı. "Doktor Bey verdiğiniz ilaçlar, kulağımdaki sesi yok edecek, artık kurtulacağım değil mi?" diye sordu kısık bir ses tonuyla. "Verdiğim ilaç sizi gevşetecek, daha sağlıklı kararlar almanızı sağlayacak. Karanlığın içinde her zaman içinizi aydınlatacak bir ay ışığı ve yanıp sönen yıldızlar olduğunu yeniden keşfetmenize yardımcı olacak. Ama bu küçücük haplardan tek başına mucizevi etkiler beklersek yanlış olur. Birlikte dağları aşmaya çalışacağız. Size tavsiyelerim olacak. Bunları bir plan dahilinde gerçekleştireceğiz. Ama sizin de bana yardımcı olmanız gerekiyor." "Siz koskoca doktorsunuz! Benim size nasıl faydam olur ki?" "Birbirimizle koordine halinde olarak... Yani ortak kararlar alacağız ve bunları uygulamak için büyük bir gayret göstereceğiz. Her hafta buraya geleceksiniz ve durum değerlendirmesi yapacağız. Daha sonra ayda bir, duruma göre daha uzun aralıklarla görüşeceğiz. Herşey çok güzel olacak." Neslihan'ın gözlerinin içi ışıldamıştı. "Ben hazırım. Siz yeter ki yapacaklarımı söyleyin ne olur?" Doktor, döner koltuğunu geriye doğru itekledi ve ayağa kalktı. Masanın etrafını dolaştıktan sonra Neslihan'ın karşısındaki koltuğa oturdu. Neslihan, gözleri ile doktorun hareketlerini izliyordu. "Yaşamış olduğunuz olay karşısında gösterdiğiniz tepki gayet normal. Hasta olduğunuzu kesinlikle düşünmeyin. Şu anda yaralı bir güvercini tedavi ederek yeniden uçurtmayı deneyeceğiz. Ben bu güvercinin kanatlanacağına inanıyorum. Sen de inanıyorsan sorunlardan biri daha şimdiden yok oldu demektir." Neslihan'ın dudakları yana doğru kavis çizdi. "Bu güvercin yoksa ben miyim?" "Evet. Keşke bu olayı hiç yaşamamış olsaydınız ama bazı şeyler bizim kontrolümüzde gelişmiyor. Yoksa bir kağıda isteklerimizi yazardık ve sırtımızı geriye doğru yaslayarak dakika dakika gerçekleşmesini beklerdik. Oysa biliyoruz ki planladıklarımızdan bir kısmı gerçekleşir bir kısmı ise maalesef suya düşer. Ya da tamamen sıradışı bir olayla karşılaşırız. Allak bullak oluruz. İşte bu noktada yapacaklarımız bizi ya gün ışığına çıkarır ya da karanlığa gömülmemizi sağlar." "Ben, gün ışığına çıkmak istiyorum Doktor Bey." Doktor, sağ bacağını sol bacağının üzerine attı ve iki elini diz kapağında birleştirdi. "Ruhumuzda iki farklı saksıda, aynı topraklar kullanılarak ekilmiş iki bitki yetiştirdiğimizi varsayalım. Bitkiler ışık, su ve sevgi ile beslenir ve büyürler değil mi? Biz dert çiçeğimizi karanlıkta bırakacağız ve gözyaşlarımızla sulamayacağız. İlgilenmedikçe, üzerinde durmadıkça üzüntümüzün kaynağında ne varsa gün be gün solacak. Belli bir zaman sonra dertlerimizin kuruduğunu ve yok olduğunu göreceğiz. Sevinç ve huzur çiçeğimizi de ruhumuzun en hava alan kısmına koyacağız. Güzel düşüncelerle besleyeceğiz. Her gün el birliği ile mutluluğu filizlendireceğiz. Bir gün gelecek, sevinç çiçeğimizin saksıdan taştığına tanık olacağız. Hatta daha büyük bir saksıya yerleştireceğiz. Ne diyorsun bu işe?" Neslihan ellerini doktora doğru uzattı. "Anlaştık Doktor Bey. Size inanıyorum ve ne söylerseniz yapmaya hazırım." Neslihan ve doktorun konuşması neredeyse bir saat sürmüştü. Neslihan, konuştukça, içini boşalttıkça kendini daha bir iyi hissediyordu. "Bugünlük bu kadar Neslihan Hanım. Haftaya görüşmek üzere" diye cümlesini noktalayan Doktora Neslihan nasıl teşekkür edeceğini bilmiyordu. "Görüşmek üzere" diyerek ayrılırken sanki bir saat önceki hüzünlü kadın gitmiş yerine bir başkası gelmiş gibiydi. Neslihan, dışarıya çıktığında tertemiz havayı tüm benliğinde hissedecek şekilde içine çekti. Yolun sonundaki çiçekçiden ilk kez kendisi için rengârenk çiçeklerden oluşan bir demet yaptırdı. Eline aldığında salonuna ne kadar yakışacağını düşledi. Otobüs durağına iyice yaklaşmıştı ki cep telefonunun zili çaldı. Arayan Aylin'di. Havadan sudan konuşmalar yerini başka konulara bırakmıştı. "Seninkileri gördüm. Elele göz göze dolaşıyorlardı. Yarın İstanbul'a gidiyorlarmış. Haber vereyim dedim." Neslihan, buz gibi olmuştu. Ellerini yumruk yaptı ve gözlerini bir müddet yumdu. Aklına doktoruna verdiği söz geldi. Ne olursa olsun artık "Dert Çiçeği"nin açmasına izin vermeyecekti. "Onlar benimkiler değil artık! Hatta hiç bir şeyim değiller. Bana onlarla ilgili bir haber vermek için lütfen arama!" Telefonu kapattığında ruhundaki "Huzur Çiçeği" filizlenmeye başlamıştı bile. SON Aysel AKSÜMER
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aysel AKSÜMER , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |