Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Yaşlı ve fotür şapkalı bir adam kasap dükkânına girdi. O sırada kendisinden önce gelmiş elli yaşlarında bir kadın köftelik kıyma çektiriyordu. Kadına hiç aldırmadan kasaba baktı. Elinde bedeni iyice incelmiş sivri bir bıçakla kırmızı etleri bölen usta “Buyur bey amca ,” dedi. “Kemik Var mı? İçinde ilik olan kalın kemiklerden istiyorum. Usta “Var Bey amca. Şu kıymayı çekeyim de bakarım.” Sonra usta kıymayı terazinin üzerinde bırakıp içerideki soğuk hava deposuna gitti. İki tane kalın kaval kemiği ile döndü. Bu kemikler büyük bir ihtimalle iri bir tosuna aitti. Elindeki satırı kemiklere yan çizgiler bırakacak şekilde vurdu. Kemik ikiye ayrılıp iliği sarkınca kıyma bekleyen kadın koşarak dükkândan çıktı. Arkasına bile bakmadan kaçıp gitti. (Yaşlı Kadın) Belanın nerden geleceğini kim bilebilir? Birkaç gündür buzdolabının kapağını açtığında burnuna gelen kokudan rahatsız oluyordu. Burnunun direğini sızlatan cinsten olmasa bile kötü bir koku vardı. Boşaltıp içini temizlemeliydi. Birkaç gündür erteliyordu. Bazen kendini iyi hissetmiyordu. Bazen de en olmadık zamanda komşular ziyarete geliyorlardı. Onlardan şikâyet etmeyi aklının ucundan bile geçirmiyordu. İyi ki onlar vardı, iyi ki gelip yokluyorlardı. Yetmiş yaşında biri yalnız başına bu kocaman şehirde iki gün bile dayanamazdı. Sağ olsunlar bütün faturalarını onlar yatırırdı. Hastalandığında yanına yoldaş olurlar ya da kendi arabalarına bindirip hastane götürürlerdi. Sabahları hep kuşlardan bile önce uyanırdı. Bu sabah her zaman yaptığı gibi ocağı açıp çayı üzerine koymadı. Aklındaki her şeyi erteleyip dolabın kapısını açtı. Önce kapağın gözlerindeki eski ilaç tabletlerini, yarım kalmış limon dilimini, küçük baharat poşetlerini, misafir şekerlerini, şirke ve kolonya şişesini çıkardı. Sonra üst raflardan başlayarak bütün kavanozları ve tencereleri boşaltmaya başladı. Mutfaktaki masa bir yana evyenin de üzeri dolmuştu. Farkında değildi ama burada yıllardır el sürülmemiş bazı yiyecekler vardı. Örneğin şu küçük ezilip zeytinyağı içene konmuş kudret narı vardı. Bunu komşulardan birisi mide ve bağırsaklara iyi geliyor diye önermişti. Hazırlayıp birkaç kez aç karınla içtiği olmuştu. Tadı hoşuna gitmediği için bırakmıştı. Bir kiloluk öteki kavanozda da közlenmiş yağ biberi vardı. Özellikle kuru fasulye ile közlenmiş biber salatasını birlikte yemeyi severdi. Önüne başka kavanozlar koyunca o arkalarda gözden kaybolmuş. Unutulup gitmişti. Dolabın sürekli gözden uzak kalan arka kısımlarında küçük kararmalar olmuştu. Kokuyu yapan da salamura üzüm yapraklarının suyuydu. Nasılsa salamura yaprakların bidonu kapağından su sızdırmış. Dolabın dibini yeşile boyadığı gibi üstüne üstlük koku yapmıştı. Kadın eline bulaşık deterjanı döktüğü süngeri alıp siyahlıkları ve yeşil zemini temizledi. Arkasından ıslak bir bezle duruladı. Asıl iş dolabın temizlenmesi değil çıkardıklarının ayıklanmasıydı. Örneğin bu sarma yaprakları atılmalıydı. Eski ilaçlar ve salça kavanozu da… O sırada dışarısı buğulanmış turşu kavanozunu gördü. Bu turşular geçen sonbahardan kalmıştı. Kapağını açtı ve bir tane salatalık çıkardı. Salatalıklar çıtır çıtır ve dipdiriydi. Renkleri de harika görünüyordu. Yıllardır kendine yetecek kadar birkaç küçük kavanoz turşu yapardı. Bu güne kadar üzeri köpürmeden ve gevşemeden bu kadar zaman dayanabilen hiç olmamıştı. Küçük bir tabağın içine birkaç tane salatalık çıkarıp kavanozu dolaba kaldırdı. Atılacaklar ayrılıp dolabı yeniden düzenlediğinde çıktı kapının önüne oturdu. Salatalıkları çıtır çıtır yemeye başladı. Turşu ona yıllardır yasaktı. Tansiyonuna dokunuyordu. Aldırmadan tabaktaki bütün salatalıkları yedi. Çeşmeye ağzını dayayıp kana kana su içti. Şu dolap işini hallettiğine göre artık kahvaltı edebilirdi. Kalkıp artık çayı koymalı diyerek oturduğu< yerden doğruldu. Ayağa kalkar kalkmaz dünya birden fır fır dönmeye başladı. Olduğu yere yığılıp kaldı. Yere düşerken sağ kalçasında bir şimşek çaktı. Sonra inanılmaz bir acı bütün vücuduna dağıldı. Olduğu yerde sol kalçası üzerine döndü. Ayağa kalkmak istedi. Kolları hareket ediyor ama bacakları onun sözünü dinlemiyordu. Birkaç dakika sonra sağ kalçasından gelen acı dayanılmaz hale geldi. “Oy anam, yardım eden yok mu? Yandım anam, öldüm bittim, hu komşular…” diyerek ağlamaya başladı. On dakikaya yakın beton zemin üzerinde çırpınıp durdu. Sesini duyup gelen komşular sokak kapısını açamadıkları için içeri giremiyorlardı. Bahçe duvarının üzerine küçük bir çocuğu çıkarmayı akıl ettiler. Çocuk nar ağacının dikenlerinin verdiği acıya aldırmayarak bahçeye indi. Arkası sürgülü demir kapıyı açtı. Kiracı Hacer Bahçeye girdiğimizde yaşlı kadın yerde boylu boyunca yatıyordu. İnsanlar “Ne oldu sana teyze, neyin var teyze?” diye sordular. Kadıncağız sadece sol kalçasını gösteriyordu. Bağırmaktan sesi soluğu tükenmişti. Birkaç kişi onu ayağa kaldırmak için eline ayağına sarıldık. Sarılmaz olaydık. Kadın öyle bir çığlık attı ki mahallenin ta öteki başından duyuldu. Kadının sağ bacağına dokunmamıza dayanamıyordu. Mutlaka kırık vardı. Ne olduğunu nasıl olduğunu anlayamadık. Gençlerden biri hemen eve koştu. Telefonla ambulans çağırdı. Biz onu sakinleştirmeye çalışırken ambulans şansımıza çabucak geliverdi. Herkes birbirine baktı. Herkesin işi gücü vardı. Kimse ambulansa binmeyi istemiyordu. Kimse kimseye bir şey diyemedi. İş başa düştü. Evin anahtarını komşumuza emanet edip arabaya bindim. Yaşlı kadınla birlikte hastaneye gittim. Böyle zamanlarda insanın aklı başından uçuyor. Kadının nüfus kâğıdını almayı bile akıl edememişiz. Yaşlı kadının adını, soyadını biliyordum ama öteki soruları cevaplamam mümkün değildi. Seyfullah Bursa Mayıs 2012
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © seyfullah ÇALIŞKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |