..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gerçek sanat, gizlenmesini bilen sanattýr. -Anatole France
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Bilim Kurgu > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




6 Ekim 2012
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/2. )  
Kemal Yavuz Paracýkoðlu
Saha içindeki “solcu” gençler kendi aralarýnda maç yapmaya hazýrlanýyordu.


:ADCC:
Saha içindeki “solcu” gençler kendi aralarýnda maç yapmaya hazýrlanýyordu.
Onbeþ-yirmi kiþilik bir “saðcý” grup gelerek saha kenarýndaki banklara oturdu. Gruptakilerin görüntülerinde öfke hakimdi. En öfkelileri ise, grubun önderi Sinan’dý. Saha içindeki gençleri kastederek, “Süremedik þu komünistleri buradan!” diye söyleniyordu.
Etrafýndakilere emrivakiyle, “Hiç kimse ayrýlmasýn! Olay çýkabilir,” dedikten sonra saha içindekilere çatmak için ayaklandý. “Hey, zibidiler! Birbirinize mi yetiyor gücünüz?” diye baðýrdý.
Saha içindekilerden birisi, “Yüreðiniz yetiyorsa, siz çýkýn karþýmýza,” diye karþýlýk verdi.
Diðer birisi, “Bu topa vurmaktan aciz adamlar mý çýkacak karþýmýza? Nerde o yürek onlarda; çýkamazlar!” diyerek arkadaþýný destekledi.
Sinan, onu, “Hey hey, hey hey! Aðzýndan çýkanlarý kulaklarýn duyuyor mu? Topa vuracak bacaklarýn kalmaz sonra kýrýlmadýk!” diyerek tehdit etti.
Paþa, yavaþça, “Tamam, sakin ol Sinan!” diyerek ona müdahale etti.
Sinan, karþýsýndakilere, küçümsemeyle, “Þimdi, bir teklifim var. Mademki, bizi yenebileceðinizi iddia ediyorsunuz, sizinle bir maç yapacaðýz. Buralarda o pis suratlarýnýzý görmekten midelerimiz bulanmaya baþladý. Anlýyor musunuz?” dedi.
Rakip takýmýn önderlerinden Ali Ýhsan, “Burasý bizim semtimiz,” diyerek dikleþti.
Sinan, “Hayýr, bizim semtimiz pislik. Sakarya caddesindeki þu evi görüyor musun? Orada oturuyorum ben,” diyerek onu tersledi.
Ali Ýhsan, “Benim evim de bu cadde üzerinde. Ne olmuþ?” diyerek itiraz etti.
Sinan, “Tamam,” diye devam etti. “Þimdi altý kiþilik bir takým çýkartacaðým sizin karþýnýza. Yarýmþar saatten iki devrelik bir maç. Yüreðiniz yetiyor mu?.”
Ali Ýhsan, sýrýtarak, “Yani, bizi yenebileceðinizi mi iddia ediyorsun?” diye sordu.
“Ýddiam þu, þayet siz yenerseniz bu sahaya bizim grup bir daha hiç gelmeyecek. Yani burasý da sizin þu meþhur kurtarýlmýþ bölgelerinizden birisi olacak. Nasýl, beðendin mi iddiamý?”
Ali Ýhsan, “Siz yenerseniz?” diye sordu.
Sinan, “Anlayamadýn mý? Siz defolup gideceksiniz buralardan!” diyerek kestirip attý.
Ali Ýhsan’ýn çevresindekiler heyecanla söylenmeye baþladýlar.
“Bunlarý, buralardan defetmek için kabul edelim. Tozunu atarýz bunlarýn biz...”
“Çocuk oyuncaðý. Bizi yenemez bunlar.”
Ali Ýhsan, arkadaþlarýnýn bu ýsrarlarý üzerine, “Tamam. Kabul ediyoruz.” diye cevap verdi.
Sinan, “O halde yarým saat sonra burada hazýr olun, “ dedi.
Ali Ýhsan, “Niye hemen baþlamýyoruz,” diyerek itiraz etti.
Sinan, “Acelen ne? Yarým saat sonra...” diyerek terslendi. Rakip gençler kendi gruplarýna yönelmiþken arkalarýndan seslendi. “Ha bu arada, size tavsiyem oynatabileceðiniz en iyi futbolcularý çýkartýn karþýmýza. Sonra kývýrmamak için...”
Ali Ýhsan, uzaklaþýrken cevap verdi, “Ýþine bak sen...”
Rakiplerin uzaklaþmasýndan sonra kendi grubuna dönen Sinan, onlarý organize etmeye baþladý. “Hadi, kimse oturmasýn! Hepiniz daðýlýp, bulabileceðiniz en iyi futbolcularý toparlayýp yarým saat içinde buraya getireceksiniz. Ramazan, sen þu Eses’li Ali’yi de kap gel…”
Grubun içindeki gençlerden biri öne çýktý, “O profesyonel futbolcu diyerek, kabul eder mi bu lavuklar?”
“Konuþtuðumuz þartlarda, en iyi takýmýmýzý çýkartacaðýz dedik. Haydi vakit kaybetmeyelim.”
Ramazan, tereddütlüydü. “Ya evinde, ya antrenmandadýr. Bulurum da... Gelir mi acaba?”
“Bu mahallenin çocuðu deðil mi? Anlat durumu iþte. Gelsin.”
Ramazan, “Tamam,” diyerek uzaklaþýrken,
Sinan, “Haydi... Herkes iþ baþýna...” diye seslenerek etrafýndakileri hareketlendirdikten sonra kendisi de harekete geçerek gitti, otomobiline binerek hareket ettirdi.
Sinan otomobiline biner binmez teybe bir kaset koyup sesini sonuna kadar açtý. Teypte çalan ‘Kükredi Karadeniz’ þarkýsýna kendinden geçmiþ bir halde eþlik etmeye baþladý.
Bora’nýn evi önüne vardýðýnda, otomobilden inerek evin kapýsýna vardý. Kapýyý açan Oya Hanýmdan Bora’yý çaðýrmasýný istedi. Kadýn, oðlunun Cemal ile birlikte kahvehanede takýlacaklarýný söyledi.
Sinan, oradan ayrýlarak kahvehaneye uðradý ve orada da bulamadýðý Bora’nýn Cemal’in evinde olabileceðine karar vererek, arabasýna dönüp hareket ettirdi, teypteki þarkýyý yeniden çaldýrmaya baþladý.
Cemal’in þehir merkezindeki evinin önüne geldiðinde arabasýný saða çekip durdurdu, arabadan indi. Az önce arabada çaldýðý þarkýyý ýslýðý ile çalarak evin kapýsýna doðru yürüdü. Kapýnýn önüne vardýðýnda, kapýyý yumruklayarak çalmaya baþladý.
Hülya, oturduðu yerden kalkarak kapýyý açmaya giderken, tuvalete doðru seslendi. “Ben bakarým!...”
Sinan kapýyý ýsrarla yumruklarken kapý birden açýldý, Hülya görüldü.
Hülya, kapýyý açýp da karþýsýnda Sinan’ý görünce gerisin geriye kapatmak için davrandý, ama Sinan atik davranýp kapýyý kapatmasýný engelleyerek, ittirdi. “Burasý Cemal’in evi deðil mi kýzým? Senin evine mi geldik? Oya teyze, Bora’nýn burada olduðunu söyledi de geldik herhalde,” diyerek içeri girdi.
Hülya, onun önünü keserek, “Yok burada. Ben evde yalnýzým...” diye direndi.
Sinan, “Canýn cehenneme sahte Kemalist! Yalnýzlýðýný git, kendi evinde yaþa! Ben Bora ile görüþeceðim,” diyerek Hülya’nýn engel olmak istemesine karþýn, yüzsüz tavýrlarla içeri geldi.
Hülya, son bir direniþle, “Sen nereye girdiðini sanýyorsun yahu? Sana, Bora evde yok dedim. Çýkýp gitsene sen!” diye karþý koydu.
Cemal gürültüye gelince Sinan ona þaþkýnlýkla baktý. “Bu evde ne iþi var bu kýzýn oðlum? Bu kýz Bora’nýn sevgilisi deðil mi?” Hülya’ya dönerek alaycý, “Cemal’le ne iþin var burada? Bora’yý, yoksa…” Ýki parmaðýyla baþý üzerinde boynuz iþareti yaptýktan sonra, “Seni Bora’ya söylemezsem, görürsün sen. Benim arkadaþýmý boynuzlamak neymiþ öðreneceksin,” diye söylenmeye devam etti.
Cemal, Sinan’ýn kýzla þakalaþtýðýný düþündüðü için gülümseyerek seyretmekle yetinmekteydi.
Hülya, karþýsýndakinin sýrf, kendisini kýzdýrmak için böyle davrandýðýný hissederek soðukkanlý davranmaya çalýþýyordu. “Senin, Cemo, bugünlerde daha samimi olduðun arkadaþýn deðil mi? Arkadaþýný Bora’ya ihbar edip de ikisini kapýþtýracak mýsýn yani?”
Sinan, kýzý aþaðýlayarak söylenmeye baþladý. “Demek doðruymuþ... Cemal ile, öyle mi? Amma piþkinmiþsin be kýzým. Hem Bora ile, hem Cemal ile...”
Hülya, itham karþýsýnda bozularak, “Sen ne diyorsun yahu? Bora tuvalette...” diye çýkýþtý.
Sinan, salondan tuvaletin olduðu antreye yönelirken, “Nerede o serseri... Hey, Bora! Nerdesin oðlum?” diye baðýrmaya baþladý.
Hülya, Cemal’e doðru sitemkar bakarak, “Bu oðlanla nasýl arkadaþ kalabiliyorsunuz, hayret vallahi...” diye çýkýþtý.
Cemal umursamaz tavýrla gülümseyerek geçti, koltuklara oturdu.
Bora, tuvaletteki iþini tamamlamýþ, pantolonunun kemerini baðlamaktaydý. Sonra, hela kapýsýný açýp lavabonun baþýna geldi, musluðu açarak sabunla ellerini yýkamaya baþladý. Sinan’ýn “Boraaa! Manitaný Cemal ile seni boynuzlarken yakaladým. Çýk ulan...” diyerek baðýrdýðýný duydu.
Bora, kendi kendine mýrýldandý. “Bu manyak da nereden çýktý þimdi...” Kapýya doðru baðýrdý, “Bekle bir dakika, geliyorum!” Ellerini yýkadýktan sonra havluyla kurulayýp tuvaletin kapýsýný açtý, çýktý.
Sinan, Bora’nýn sesini alýnca rahatlayarak salona geldi, koltuklarda oturan Cemal’e, “Bu kýz ne arýyor burada gakkoþ?” diye sordu.
Cemal, “Ben Bora’nýn sýnýf arkadaþý deðil miyim? O da Bora’nýn kýz arkadaþý deðil mi? Bu durumda, ikisi geldiler iþte… Daha doðrusu, Hülya, Halil Ayvalýk’a gideceði için, onun odasýna yerleþip, kendine yeni bir ev ayarlayana kadar burada kalacak.”
Sinan, “Yok ya!... Bora da kalacaktýr o zaman, ha?”
Cemal, “Ha, o mu? Ýsterse kalýr tabii… Kýzla beraber... Ýster burda, ister annesinde… Nerede isterse kalýr, bana ne?” dedi.
Sinan, geliþmeye aklý yatmadýðýndan, “Yapma ya...” diyerek baþýný sallamakla yetindi.
Salonun kapýsýný açan Bora içeri girdi. “Senin burada ne iþin var?”
Sinan, “Vay! Kardeþim Bora! Gel bi sarýlayým sana,” diyerek gitti, kendisi Bora’yý kucakladý. “Ben de sana geldiydim.”
Bora, kýzgýnlýkla, “Hülya’ya yaptýðýn hakaretleri duydum,” dedi.
Sinan, “Kim? Ben mi hakaret etmiþim? Hülya’ya mý? Yok be... Ben biliyordum zaten... Onun sana adeta taptýðýný bilmesem ona öyle þaka yapar mýyým hiç? Seni alýp götürmeye geldim þuraya,” diyerek aþaðýdan aldý.
Hülya, oturduðu yerde kýkýrdayarak gülmeye baþladý. “Amma da kývýrtýyorsun! Anýnda nasýl yapabiliyorsun bunu, bilmem ki.”
Bora, Sinan’ýn önüne dikilerek, “Bak, biliyorsun, seninle gezip tozmaktan keyif alýrým Sinan. Ama, bugün Cemal ve ben, buraya Hülya’nýn eþyalarýný taþýyacaðýz.”
Sinan, “Ne demek Cemal ile sen? Mahallenin gençleri ile bi dakkada hallederiz onu. Ama önce halý sahada top oynayacaðýz. Solcularla sýký bir maçýmýz var. Ýyi topçu lazým bize... Yenersek, bi’da halý sahaya gelmeyecekler. Sana ihtiyacýmýz var anlayacaðýn…”
Bora, itiraz ederek, “Benden iyi bir çok futbolcu var. Onlarý koyun takýma.” dedi.
“Len oðlum, senden iyisi Fethi Heper.”
Bora, “Fethi Heper’i oynatýn madem. Ben yokum abici’im...” diyerek itirazýný sürdürdü. “Biz eþya taþýyacaðýz.”
“Eþyalarý hep birlikte taþýrýz. Þu maçý bi atlatalým! Yürü haydi..”
Bora, “Keten ayakkabým bile yok. Evde kaldý...”
Cemal, “Al, benimkileri giy,” deyince Bora ona kinlenerek baktý.
Cemal, “bakma ters ters be gardaþ! Mahallemizin þerefi…” deyince, Bora hiddetlenerek söylenmeye baþladý.
“Þu herif, mahallemiz, deyip durmuyor mu bizim mahalleye, illet ediyor beni. Oðlum senin mahallen burasý, Kýzýlcýklý. Bahçelievler deðil yani… Anladýn mý?”
Cemal antreye çýkýp, az sonra elinde getirdiði poþeti Bora’ya verdi. Sýrýtarak, “Sen de kýrk üç numara giyiyorsun, deðil mi?” dedi.
Bora, “Evet,” diyerek poþeti aldý.
Hülya, Bora, Cemal ve Sinan, evden çýkarak Sinan’ýn otomobiline yöneldiler.
Otomobil yol boyunca uzaklaþtý.
Sinan’ýn kullandýðý arabada Cemal hemen onun yanýnda oturmaktaydý ve araba teybinde “kükredi Karadeniz” türküsünün sesini bu defa Cemal açmýþtý en yüksek limitte.

Sinan, arabadaki Bora Kavak ve Cemal Kabaloðlu ile geri döndüðünde, Sakarya Caddesinde, Sýhhiye karþýsýnda yer alan toprak sahanýn önünde sohbet ederek bir arada toplanmýþ arkadaþlarýný gördü. Arabayý park ederek indiler. Sinan, grubun yanýna giderek, “Þöyle etrafýma toparlanýn!” diye seslendi.
Daðýnýk gibi duran gençler yakýnlaþýrlarken, tekrar seslendi. “Çabuk, çabuk...”
Kalabalýktan sesler birbirlerini yönlendiriyordu.
“Reis toplanýn diyor…”
“Hadin, sokulun...”
“Yürü...”
“Býrakýn muhabbeti be...”
“Bunu mu dinleyecez þimdi bi saat...”
Sinan, herkesin iyice yakýnlaþmasý üzerine, konuþmaya baþladý. “Þimdi dinleyin! Burada neden toparlandýðýmýzý biliyorsunuz... Kimlere karþý savaþ verdiðimizi bilmeyeniniz yok, deðil mi?”
Kalabalýktan sesler:
“Hayýr.”
“Kahrolasýca solculara...”
“Komünistlere...”
Sinan, “Evet,” dedi, “Onlarý bu mahalleden tekme tokatla atmak için verdiðimiz mücadelelerde hepiniz vardýnýz þimdiye kadar. Çoðunu da uzaklaþtýrdýk zaten. Ama, bu saha, onlarýn bölgesi ile bizim bölgemizin tam da ortasýnda yer aldýðýndan, zaman, zaman burada maç yapmalarýna katlanmak zorunda kalmýþtýk. Hoþ, güvenlik güçleri müdahale etmeyecek olsa buradan da kovabilirdik ama... Ama, bugün kendiliklerinden bir fýrsat verdiler aptallar. Bir maç yapacaðýz onlarla. Yenilen taraf, bu sahada bir daha hak iddia etmeyecek ve geri çekilecek. Bu durumu yadýrgayanýnýz var mý?”
Kalabalýktan sesler
“Hayýr.”
“Piþman edelim buralardan gitmediklerine...”
“Sahayý dar edelim...”
“Atalým onlarý buralardan.”
Sinan, devam ederek, “Bakýn iþte bunda haklýsýnýz! Atalým onlarý bu mahalleden. Yürüyün, sahaya! Haydi!...” diye haykýrdý.
Grup galeyana gelmiþti; öfkeden gerilmiþ bir halde, þamata yaparak ve hareketli saha kenarýndaki tribüne doluþtular.
Ramazan sahanýn giriþindeki kapýnýn ardýndan yola bakarak, birini bekliyormuþ gibi, tedirgin vaziyette bakýnmaktaydý.
Sinan, tribünlere yönelirken vaz geçip, Ramazan’a yaklaþtý, “Ramazan, ne oldu Ali?”
Ramazan, birden siyah lüks bir arabanýn gelerek Sinan’ýn arabasý yanýndaki boþluða park ettiðini görerek heyecanlandý. “Hah, geldi.”
Siyah arabadan ünlü profesyonel futbolcu Ali, yanýnda iki arkadaþýyla inerek gelmeye baþladý.
Ramazan ona seslendi. “Ali! Bu tarafa...”
Sinan, Ali yaklaþýnca sevincini belli ederek, “Hey Ali! Aslan kardeþim benim...” diye seslendi.
Ali, gelip Sinan’la tokalaþarak kafasýný onunkiyle tokuþturdu. “N’aber Sinan abi?” Yanýndaki arkadaþlarýný takdim etti. “Sana arkadaþlarýmý tanýþtýrayým. Serkan... Hüseyin... Ýkisi de, Allah’ýna kadar milliyetçidir!”
Sinan Ali’nin getirdikleriyle ülkücülere özgü bir þekilde tokalaþtý. “Hoþ geldiniz... Merhaba...” Ali’nin koluna girerek grubun yanýna yönlendirdi, “Tam zamanýnda geldin birader. Ramazan anlattý mý?”
Tribünlerdekilerden laflar:
“Oo, Alii... Hoþ geldin!”
“Es Es Es Ki Ki Ki… Eski eski es…”
“Yýlýn transferi bu...”
Ali tribündekilere el hareketleri ve mimiklerle karþýlýk verirken, bir taraftan da Sinan’a, “Kader maçýnýz varmýþ. Yenilirseniz, bir daha bu sahaya gelemeyecekmiþsiniz,” dedi.
Sinan, “Aynen öyle,” diye cevapladý onu.
Ali, “Ýyi ama, ben oynarsam, kulüple baþým belaya girer. Yasak bize… Onun için, iki arkadaþýmý getirdim... Minyatür kale maçlarýnda çok iyi topçudur ikisi de. Eðer, tamam dersen onlar oynasýnlar.” dedi.
Sinan, “Bize bu maçý kazandýrabilirler mi?” diye sordu.
Ali, “Ben, sakatlanma korkusuyla verimli olamayabilirim. Onlar, benden daha yararlý olurlar.” dedi.
“Tamam. Biz de seninle tribünden onlarý seyrederiz madem.”
Tribündeki diðer oyunculara seslendi. “Hey! Kim çýkýyor maça þimdi? Serkan ile Hüseyin kardeþlerimize birer forma verin. Onlar oynayacaklar.” Formasýný giyinmiþ, otuz yaþlarýnda ki futbolcuya, “Memed abi, sen biraz yedekte bekle istersen, Sen Memed abinin yerine gir Bora!” Etrafa bakýnarak, “Hadi mademki Ramazan, Ahmet ile müdafaa oynayýn. Top geçsin, adam geçmesin haa… Kaleci nerede? Neredesin Paþa?”
Paþa, eþofman giyinmiþ olarak ortaya çýktý. “Çýkýyor muyuz?”
Sahanýn bir tarafýnda rakip takýmýn futbolcularý, topla ýsýnma hareketleri yapmaktaydýlar. “Adamlar bizi bekliyorlar. Haydi! Haydi!” Es Esli Ali’ye, “Ali’ciðim, bir taktik filan versen çocuklara?”
Ali, “Hüseyin halleder o iþi,” diyerek Hüseyin’e, “Olur mu Hüseyin?” diye sordu.
Hüseyin, “Tamam. Toplaþsýnlar da, nasýl oynayacaðýmýzý bir gözden geçirelim...” dedi.
Oynayacaklar Hüseyin’in çevresine toplaþtýlar.
“Beyler, öyle uzun boylu taktiðe filan gerek yok. Top rakipteyken daima bizim kaleyle topun arasýna girin. Karþýdakilere, ayaklarýnda top tutmamalarý için ani presler koyun. Aldýðýnýz toplarý yerden pas yapýn. Her topu ya bana, ya da Serkan’a aktarabilirseniz, iþ biter. Tamam mý?”
Bora, “Tamam...” diyerek saha kenarýna vardý.
Serkan da hareketlenerek Bora’nýn yanýna gitti. “Haydi. Gösterelim þunlara günlerini...”
Hüseyin, “Haydi...” diyerek oyuncularý yönlendirirken, herkes koþarak hareketlendi ve sahaya yayýlarak vücutlarýný ýsýtmaya ve topla oynamaya baþladýlar.
Hakem ortada düdüðünü baðýrttýrdý, iki takýma da gelmelerini iþaret etti..
Sahanýn içinde müthiþ bir maç baþladý. Sinan’ýn sahaya sürdüðü profesyonel futbolcular, rakip takýmý tiye alarak bir gösteri futbolu oynamaktaydýlar.
Saha içi sesleri
“Haydi haydi haydi...”
“Pas ver!”
“Savunma! Pres…”
“Bana at, bana at!”
“Vur! Goool!...”
“Gooolll!...”
Goller arka arkaya atýlmaktaydý.
Atýlan yeni bir gol sonrasý sevinç nidalarý arasýnda skor levhasýnda “3-0” lik bir skor görülüyordu.
Maç yeniden baþladý. Hareketlilik, göze hoþ gelen paslaþmalar, v.s...
Sonra, sahanýn içindeki maç birden karýþtý, gençler itiþerek kakýþarak birbirlerine sataþmaya baþladýlar.
Ali Ýhsan, “Hey, pis herif! Faul yaptýn, lanet olasýca!” diyerek baðýrmaya baþladý.
Sinan, sahanýn kenarýndan haykýrarak, “Defol git buradan be! Hakemden daha iyi mi bileceksin?” dedi.
Ali Ýhsan, iyice öfkelenmiþti. “Hakemin de, hepinizin de, canýnýz cehenneme!”
Hakem, “Hop hop hop hop... Hakeme hakeret edemezsin!” diyerek cebinden çýkarttýðý kýrmýzý kartý gösterdi. “Atýyorum seni oyundan. Çýk dýþarý!”
Ali Ýhsan ona köpürdü. “Adam gibi maç yönetmeyi beceremiyorsun, Allah’ýn belasý herif!...”
Sinan, “Sen önce ayakta kalmayý öðren. Haným evladý!...” diye laf attý.
Ali Ýhsan, Sinan’ýn önünden söylenerek geçti, “Puþt herifler!” Az ilerde kenarda oturan Metin’in yanýna geldi. “Beceriksiz serseriler! Üç pasý yapmaktan acizler,” diye söylenip duruyordu.
Metin, ona arka çýkarak, “Sen boþuna yoruyorsun çeneni. Takýmýn elemanlarýndan arka çýkan bir kiþi bile olmadý sana.” dedi.
Ali Ýhsan, “Onlarýn da caný cehenneme!” diye söylenmeyi sürdürdü.
Cemal, Metin’i fark ederek, onlara dikti gözlerini.
Ali Ýhsan, Metin’e, Cemal’i iþaret ederek, “Þu, sizin sýnýftaki aþiret reisi faþo deðil mi?” diye sordu.
Metin, baþýný çevirip Cemal’i gördü. “Ta kendisi.”
Metin ve Cemal göz göze gelerek tehditkar bakýþtýlar.
“Nedense yiyecekmiþ gibi bakýyor bize, zibidi!”
Ali Ýhsan, üstünü soyunmaya koyuldu.
“Etraftaki adamlarýna güvenerek nasýl da kabarýyor bok herif. Yalnýz olsaydý, dersini verirdik ama... Bunlarýn, tek baþýnayken kedi kadar yolu yoktur. Yanlarýnda birkaç kiþi olunca horozlanýrlar adama.”
Metin, “Adamlarý olmasaydý, burnumuzun dibine kadar sokulamazdý böyle,” dedi.
Ali Ýhsan, “Ne bu halin? Ondan korkuyor musun yoksa?” diyerek Metin’e çýkýþtý.
Metin, Cemal’e doðru bir tükürük savurdu. “Boþ ver. Korkmuyorum elbette...” Maçý seyrederek, “Çok yakýnda göreceðim onun hesabýný.”
Cemal oturduðu yerde, yanýndaki Hülya’ya söylenmeye baþladý.
“Pis solcular! Nefret ediyorum onlardan! Milliyetçi olmayan herkesten nefret ediyorum...”
Hülya, onun söylenmesiyle dönüp bakarak gülümsedi.
“Abartmýyor musun? Hepsi kötü olmayabilir. Hepsinden nefret etmeye gerek var mý?”
Cemal, “Hiçbiri iyi olamaz onlarýn. Tamam mý?” diyerek öfkelendi. “Bunu herkes biliyor... Bugünlerde solculuk hep gündemde. Onlarýn gündemi iþgal etmelerinden nefret ediyorum. Solcu partilerin sloganlarýndan nefret ediyorum. Neymiþ... Sosyal demokrasiymiþ... Onlarýn vaat ettiði sosyal demokrasi zýrvalýklarýndan, köykent masallarýndan nefret ediyorum...”
Hülya, onun saçmalýklarýný gülümseyerek keyifle dinlemeyi sürdürdü.
Cemal, “Lanet olasýca solcu basýndan nefret ediyorum,” diye sürdürdü.
“Üfff...”
“Ve bize onlarla bir arada yaþamamýzý empoze eden masonlardan nefret ediyorum.”
Hülya, “Ha bak, bu iyi iþte... “ diyerek güldü. “Ha ha ha…Ha ha ha ha... En güzel lafý en son söyledin.”
Cemal, onun kendisiyle dalga geçtiðini düþünerek,
“Kapa çeneni Hülya! Yoksa senden de nefret ederim,” diye çýkýþtý.
Hülya, ona kýzarak, “Asýl sen kapat çeneni! Þimdi...” dedi.
Cemal, “Solcular gibi konuþmaya baþladýn. Solcu mu oldun kýzým, sen yoksa?” dedi.
“Saçmalama! Ne solcu, ne saðcý; hiç biri bana göre deðil. Bu ülkenin bir tek ideolojisi var, o da Kemalizm… Þimdi bu laflarý býrak da maç seyredelim…”
Tam o arada onikinci gol de atýldý, herkes ayaða fýrladý.
Kalabalýk:
“Gooolll!... Gooolll!... Gooolll!....”
Cemal ayakta, zýplamaya baþladý. Hülya, bu abartýlý sevinç gösterisini anlayamadan, kayýtsýz kaldý.
“Ýþte bu!”
“Ha ha ha!...”
Herkes sahaya doluþtu, futbolcular omuzlara alýndý. Golü atan Bora omuzlarda dolaþtýrýlmaya baþlandý. Gürültülü, þamatalý görüntüler.. Galibiyete þýmaranlardan, yenilenlere sataþanlar da olmaktaydý.
“Güle güle size, yolunuz açýk olsun!....”
“Aldýnýz mý boyunuzun ölçüsünü, pis komünistler!”
“Bir daha gelmeyin buraya!”
“Ha ha ha ha!...”
Yenilmiþ olanlar, daðýnýk vaziyette halý sahayý çevreleyen tel örgülerden dýþarý çýkmaktaydýlar.
Cemal, tel örgülerin dýþýna çýkmýþ olan Metin’e seslendi. “Kendinize yeni bir kurtarýlmýþ bölge bulun! Ha ha ha ha!...”
Metin, Cemal’e yaklaþarak, “Ulan ibne! Kýzýn eteklerine sineceðine gelsene buraya!...” diye seslendi.
Cemal, oturduklarý yerden kalkmaya, onun peþinden gidip kavga etmeye niyetlendiyse de, Hülya onun kolundan çekiþtirerek gitmesine engel oldu. Cemal, kýzýn elinden kurtulmaya çalýþarak,
“Býrak bacým, beni!... Gideyim!... Görmüyor musun? Buraya gel ulan ibne dedi. Ýbne dedi bana...” diyerek ýsrar etti.
Hülya, “Otur oturduðun yerde! Seni çaðýrmýyor o... Duymuyor musun? Gelsene ibne diyor, ibne çaðýrýyor o... Sen ibne misin?” diyerek güldü.
Metin, onun gelmeye niyetli olmadýðýný anlayarak, “Öldüreceðim ulan seni!... Ölüsün sen...” diye baðýrarak oradan uzaklaþtý.
*



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bilim kurgu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/39)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/35. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/38)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/34. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/32. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/7. )

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bizim Köyün Ayýlarý
Paþazade... 2
Paþazade…1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/8.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/6.

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.