Yanlýþ sayýsýz þekillere girebilir, doðru ise yalnýz bir türlü olabilir. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Camekanlý kapýdan baþka bir iþ için çýkan Þef Garson, Ümmühan’ý fark edince, “Buyurun, haným efendi? Ýçerde masanýz var mýydý? Rezervasyonunuz var mýydý? “ diye sordu. O anda birden bire ama, kesinlikle planlayarak deðil, diline geliveren yalaný söyledi Ümmühan. “Ben, orkestra için gelmiþtim. Þey, yani, onlarla görüþecektim… Müþteri deðilim yani…” Niçin böyle bir yalan söylediðini, þu anda düþünerek cevaplayamazdý; kesinlikle yoktu bunun bir cevabý. Ama, bilinçaltýndaki melek (belki de herkesin dediði gibi þeytan) ona bir þeyler yaptýrmak üzereydi. Þef Garson, “O halde, isterseniz, kuliste bekleyin, burada, ayakaltýnda rahatsýz olursunuz,” dedi. Ümmühan, “Kulis nerede?” diye sordu. Adam hemen yan tarafta ki kapýyý açtý, “Bu koridorun sonundaki oda,” dedi. Adamýn açtýðý kapýdan girip girmemekte bir an tereddüt geçirmek için kendisini zorladý ise de, ayaklarý, onu içerilere doðru taþýmaya baþlamýþtý bile… Koridor boyunca yan yana bir sürü oda kapýsý önünden geçti: Müdüriyetinden tutun da, garsonlarýn soyunma odalarýna kadar. Sahnenin yan tarafýnda geldiði yer ise, içeride bir akustik gitar gördüðü için anlamýþtý, kulisti… Orkestra ara verip içeri döndüðünde, Ümmühan akustik gitar elinde, bildiði bir kaç akorla oynuyordu. Orkestra elemanlarý, odalarýnda onu görünce, kim bu yahu, der gibi birbirlerinin suratýna baka kaldýlar. Ümmühan, “Merhaba,” diyerek ayaða kalkýnca, elemanlar hala þaþkýn þaþkýn bakýyorlardý. “Benim adým Ümmühan,” diyerek elini uzattý, sýrayla tokalaþtý her biriyle. Çocuklar kendi isimlerini söylüyorlardý ama, Ümmühan’ýn hiç biri aklýnda kalmýyordu o isimlerin. “Bir soliste ihtiyacýnýz varmýþ, diye duydum. Onu konuþmaya geldim…” diyerek gülümsedi. Gitar çalýp, þarký söyleyen, itiraz etti hemen, “Yok öyle bir þey! Bunun için kim yolladý sizi?” Ümmühan, “kimse?” dedi. “Þaka yaptým… Sadece sizi, bir tebrik etmek için geldim. Çok iyi müzik yapýyorsunuz!” Gitarist þarkýcý, yine tedirgin, itiraz etti, “biz iyi bir orkestra deðiliz. Haddimizi biliyoruz. Ne istiyorsunuz? Kimsiniz? Beþ dakika aramýz var, onu da katletmeyin de birer sigara içelim þurada!” Ümmühan, “Ýçin siz,” dedi. “Ben de o arada, buraya niçin geldiðimi bulmaya çalýþayým…” Elemanlar, sigaralarýný yaktýlar, kulisin, binanýn havalandýrmasýna açýlan küçük penceresini açarak, sandalyelere oturup, içmeye baþladýlar. Ümmühan ayaktaydý. “Ýçerde niþanlým var,” dedi. “Aslýnda ben onun yanýna geldim…” Bateri çalan oðlan, “O halde, onun yanýna gitseydiniz ya!” dedi. Ümmühan, “Niþanlýmýn yaþ günü bugün. Bir sürpriz yapabilir miyim ona? Çýkýp, kendisinin benim için yazdýðý bir þiir var, onu okuyabilir miyim, mesela?… Yok, yok…Þiir olmaz, sizinle bir þarký okuyabilir miyim acaba?…” Org çalan genç, öteki ikisinden daha anlayýþlý çýktý. “Okuyun! Ne olacak ki? Her akþam, birileri çýkýp okuyor zaten…” Bas Gitar çalan da, bir espriyle destekledi arkadaþýný, “Kafayý buldular mý, assolist kesiliyor hepsi…” Gitarist-þarkýcý, “bildiðiniz bir þarký var mý?” diye sordu. Ümmühan, “Ben de yarý müzisyen sayýlýrým,” diye karþýlýk verdi ona, sonra kendini düzelterek, “yani, meraklýyým. Okuldayken, meraklý birkaç arkadaþýmla bir araya gelip, birimizin elinde darbuka, diðerimizin elinde gitar, flüt, eðlenirdik…O eðlencelerle epeyi repertuarým var anlayacaðýn ama, niþanlýmýn çok sevdiði bir þarký var, ben onu okumayý isterim…” Gitarist-þarkýcý, “Hangisi o?” diye sorunca, Ümmühan, “W’ýll Always Love You” dedi. Gitarist,þarkýcý çocuk, yine, “Biz yabancý müzikten anlamayýz,” diye itiraz etti. “Türkçe sözlü…” Ümmühan, onun sözünü keserek þarkýyý mýrýldanmaya baþladý. Org çalan çocuk,” çok iyi yahu,” diye mýrýldandý. Akustik gitarý aldý eline, akorlarla oynamaya baþladý. “Sesiniz çok iyi…Farkýnda mýydýnýz bunun?” Ümmühan þarký söylemeyi keserek, “öyle söylüyorlardý. Epeydir denememiþtim,” dedi. Bas gitarist, yine esprili, gitarist-þarkýcýlarýný göstererek, “Bu karga sesin yerine seni alalým orkestraya,” diye takýldý. Ümmühan, umutlanarak, “Yardýmcý olacak mýsýnýz?” diye sordu. Bas gitarist, “Çýkýp söylersiniz iþte. Herkes söylüyor,” diye tekrarladý. Orgcu, arkadaþýna, “Bayan, bizim eþlik edip edemeyeceðimizi söylüyor,” diye izah etti. Ümmühan’a bakarak, “Elimizden geleni yaparýz,” dedikten sonra, “Re majörden bir prova alalým mý?” diyerek elindeki gitarý, gitarist arkadaþýnýn kucaðýna verdi. “Haydi!” Gitarist, sigarasýný kül tablasýna býrakýp, “siz girin bakalým,” dedikten sonra, þarkýyý söylemeye baþlayan Ümmühan’a gitarla eþlik etmeye baþladý. Þarký bittiðinde, “Haydi, ara bitti, çýkalým, “ diyerek ayaða kalktý. Kulisteki masanýn çekmecesinden bir tükenmez kalem alarak, Ümmühan’a “Adýnýz neydi?” diye sordu. Onun yerine baterist cevap verdi, “Ümmühan” Gitarist, “Soyadýný sordum?” diyerek kývýrttý. Ümmühan “Ümmühan Soylu,” dedi. Gitarist, “Ümmühan Soylu,” diyerek avucuna yazdý, sonra, “Erol Soylu’ nun bir þeyi oluyor musunuz,” diye sordu. Ümmühan, “kýz kardeþiyim,” deyince Gitarist, “O benim ilkokul arkadaþým, yahu!” dedi. “Ayný okulda okuduk ikimiz…” Ümmühan, “Kendisi þu anda salonda… Niþanlýmla beraber ayný masadalar; niþanlým da arkadaþýnýzdýr o halde; çünkü ilkokulu abimle beraber okudulardý,” deyince, Gitarist, “onun adý…” diyerek bir tahmin yapmaya niyetlenirken, Ümmühan, “Halil,” dedi. “Halil Kaya” “Tabii ya, Halil Kaya! Ýkisi hiç ayrýlmazlardý onlarýn, kan kardeþtiler hatta… Allah Allah, hiç dikkatimi çekmedi! Masalara dikkat ederim oysa… Demek ki, tanýyamamýþým onlarý…” dedi. “Neyse, bu sefer daha çok dikkat ederim. Biz çýkýyoruz. Sen de, senin adýný anons ettiðim zaman gel, olur mu? Sahneye çýkýnca yanýma gel ki, sana mikrofonu vereyim…” Ümmühan, “Tamam,” dedi. Orkestra elemanlarý ona gülümseyerek sahne almak üzere gittiler. Erol, orkestra gürültüsünün bitmiþ olduðundan istifade, masanýn karþýsýnda oturmakta olan Halil ile sohbet etmekteydi. Orkestra sahnedeki yerini aldý, gitarist, biraz da ilkokul arkadaþý Erol Soylu’yu araþtýran gözlerle salonu tarayarak, “Sevgili misafirler,” dedi. Mikrofondaki ses, ekolaþýyordu, “Þimdi huzurlarýnýza, bir misafirimizi davet edeceðim. Kendisi, bugün, þu an salonda bulunan niþanlýsýnýn doðum günü olmasý münasebetiyle, bir þarký armaðan edecek kendisine. Biz, az önce, kuliste, kýsa bir prova yaptýk kendisiyle… Ýnanýnýz, sesi çok…çok…çokkk güzel…Ýþte o!…” Bazen, insanýn baþýna gelir; Allah mý söyletti, ne, dedirtecek biçimde, Erol da, Halil’e tam da, “Keþke Ümmühan’ý da mý getirseydik, ne?” diyordu ki… Gitarist, avucuna kaçamak bir bakýþ attýktan sonra, : “Ümmühan Soyluuu!…” diye baðýrarak anonsunu tamamladý. Erol da, Halil de, bir an, acaba yanlýþ mý duyduk, diyerek gitariste doðru donarak bakakaldýlar. Adamýn ismi tekrarlamasýný bekliyor gibiydiler ki, orkestra müziði solo ve akor olarak girmiþti bile. Bir es, sonra içerden Ümmühan geldi, bir taþ bebeði andýran görüntüsüyle sahnede ki yerini aldý, gitaristin eline tutuþturduðu mikrofona þarkýyý söylemeye baþladý. Bütün salon, bu buðulu sesi daha iyi dinleyebilmek için bir anda susmuþtu. Ümmühan heyecanýný bastýrmaya çalýþarak, sahnedeki elemanlarýn arasýna dikilmiþ, slov þarkýyý müthiþ bir efor sarf ederek okuyordu. Þarkýyý bitirdiðinde, kýzý, koca salonda alkýþlamayan bir tek insan kalmadý. Ümmühan, mikrofondan “Teþekkür ederim!” dedikten sonra, mikrofonu orgun üzerine býrakarak, orkestra elemanlarýna teþekkür ede ede sahneden inmeye koyuldu. Gitarist, kýzýn orgun üzerine býraktýðý mikrofonu önündeki sehpaya takarken, salon, “Bir daha, bir daha, bir daha…” diye tempo tutmaya baþlamýþtý. Gitarist, sahneden uzaklaþmak üzereyken, seðirtip, Ümmühan’ ý geri getirdi. Mikrofona, “bu kadar tempodan sonra, bir þarký daha söylemeden gitmek olmaz. Niþanlýnýn hatýrý için…” diye seslendi. Tempo iyice arttý. “Bir daha!… Bir daha!… Bir daha!…” Ümmühan, gitarist gence mikrofonsuz bir þeyler söyledi. Gitarist mikrofonu çýkartýp verdi onun eline, Ümmühan mikrofonu aðzýna yaklaþtýrýp, “Ben þarkýcý deðilim… Affýnýza sýðýnarak, sevgili niþanlým için bir sürpriz yapmak istedim sadece….” dedi. Tempo durmuyordu. “Bir daha, bir daha” sesleri… Ümmühan, neþelenerek, “Niþanlýma sorayým. Ne diyorsun, sevgili niþanlým? Okuyayým mý? ” diyerek Halil’e baktý. Halil, hala þaþkýn halde, sahnede ki kýzýn Ümmühan olup olmadýðýnýn bile bilincinde deðilmiþ gibi bakýp duruyordu ama, Erol toparlamýþtý kendini, “Söyle!… Söyle!…” diye baðýrdý masasýndan. Herkes, lafý edilen niþanlýnýn o olduðunu sandý. Ümmühan, gitaristin kulaðýna uzanarak bir þeyler söyledi. Gitarist de “Sen gir,” diye karþýlýk verdi ona. Ümmühan, Halil’ i iþaret ederek, “Bu þarkýyý ona söylüyorum,” dedi. Türkçe sözlü bir þarký söylemeye baþladý. Bu da, “w’ýll always love you” tadýnda bir þarkýydý ve onu da orkestranýn hafif ritimleri eþliðinde çok güzel okuyordu Ümmühan… “Seni seviyorum…/Sana duyduðum bu aþk ile içim gülüyor…/ beni ne kadar çok seversen sev…/ ben seni daha çok seveceðim…/ben seni hep sevmek için var olacaðým…” Salonda yine müthiþ bir alkýþ kopmuþtu. Halil Kaya, gözleri buðulanarak, “deli kýz,” diye mýrýldandý. “galiba, ben de seni seviyorum
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |