..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir takım şeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsınız. Ben ise bir takım şeyler düşlerim ve "Niye olmasın?" diye sorarım. -George Bernard Shaw
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > Aşk Romanı > Kemal Yavuz Paracıkoğlu




18 Ocak 2013
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/33. )  
Kemal Yavuz Paracıkoğlu
Merdivenlerden inerek dış kapıya ulaşan orta yaşlı bir karı koca, dış kapının önünde kapıdan girmekle, kapı önünde yığılıp kalmak arasında bir görünümdeki Halil’i görünce, ona acıyarak baktılar.


:AEII:
Merdivenlerden inerek dış kapıya ulaşan orta yaşlı bir karı koca, dış kapının önünde kapıdan girmekle, kapı önünde yığılıp kalmak arasında bir görünümdeki Halil’i görünce, ona acıyarak baktılar.
Kadın, “zemin katta oturan öğrenci değil mi bu?” dedi.

“O! Yoktu epeydir, memleketindeydi. Dönmüş demek ki…”

Kapıyla temas halindeyken içerden çıkan adam kapıyı açınca dengesi bozulan Halil, boşluğa düşmüş gibi içeri doğru altı-yedi adım sendeleyerek, son anda düşmeden toparlanıp çıkan çifte baktı.
“Affedersiniz, özür dilerim, iyi günler, hık!…”

Halil Kaya, merdivenlere baktı, beş altı basamaklı merdiveni adeta cambazlık yapıyormuşçasına, arada sırada dengesi bozulup gerisin geriye yuvarlanıverecekmiş gibi tırmanmaya başladı.
Dış kapının yanındaki çift arkasından ha düştü, ha düşecek diye bir süre baktıktan sonra, adam karısının yanından ayrılarak Halil’in peşinden seğirtti. “Komşu, yardım edeyim!” diyerek bir emrivakiyle Halil’in koluna giren adam ona destek vererek merdivenlerden çıkarttı. Zemin kat kapısına giderken, bir taraftan da bir şeyler konuşuyorlardı.
“Epeyi içmişsiniz…”
“İçmiş miyim?”
“Hem de epeyi…”
“İçmişim… Niye içmişim?… Sor… bakalım… bi…”
“Niye içtiniz?”
“Ya… Bilemedin değil mi?…”
“Bu saatte, bu kadar içtiğine göre…”
“Ya!…
“Şu ev arkadaşınıza mı üzüldünüz? Kurşunlandı ya…”
“Cemal …”
“İsmini bilmiyorum…”
“Cemal. Onun adı Cemal… Ya!”
“Evet, Cemal’di…”
Halil Kaya, “ kurşunlanmış değil mi? Ama ölmemiş, değil mi? Bora, onu öldürmek isteyen adamı öldürmüş ama, değil mi?” diyerek, önünde dikildikleri kapıyı incelemeye başladı. “Ben babamın karşısına nasıl çıkacağım şimdi, ha?… Ya!… Burası benim evim… değil mi?” diyerek pantolonunun cebinden anahtarlığını çıkarttı. Anahtarlıktaki anahtarlar arasından kapının anahtarını bulamadı, adam aldı elinden, bir iki denemeden sonra açtı kapıyı, Halil’i içeri sokarken anahtarlığı teslim etti. “Siz, en iyisi mi, yatıp uyuyun biraz.”
“Teşekkür ederim, Alaettin abi…”
“Alaettin değil, benim adım Mehmet… Bir üstünüzde ki dairede oturuyorum ben de…”
“Tamam… Alaat… neydi?”
“Mehmet..”
Halil Kaya, “Mehmet abi… Sağol…” diye tekrarladı. Adamın elini öpmeye kalkıştı, sendeledi. “Ver elini öpeyim…”
“Yok… Gerek yok… Hadi iyi istirahatlar!”
Adam kapıyı çekerek, merdivenlerden aşağı inmeye başladı.
Giden adam kapıyı çekip gitmişti, ama Halil hala kapıyı kapatmaya çalışmaktaydı. Kapıyı açık bir kapıyı kapatacakmış gibi epeyi bir ittikten sonra kapattığına inanmış olacak ki, salona doğru, bir sağa bir sola yalpalayarak gitti, salondaki çek yat üzerine yüzüstü attı kendini. Attığıyla, midesinin bulanması bir oldu. “Öğğğ…”
Elleri üzerinde kalktı, yeni bir öğürme ve ağız dolusu istifra kaçtı ağzından, ani bir refleksle ağzını eliyle kapatmaya çalışıp yerinden kalkarak banyoya koştururdu, ama tutamadığı istifrası ellerini de bulayarak gittiği yol üzerine saçıldı. “Öööğğğ!…”
Banyodan içeri girer girmez klozetin deliğinden soktu kafasını, öğürdeyerek kusmayı sürdürdü. Hem öğürdemekteydi, hem de söylenmekte. “Nasrettin Hocaya demişler… Hocam, Öööğğğ… suratını sokarsan…. öğğğ… buraya sokarsan kıçın gibi… Öööğğğ… cayizmidir demişler… öğğğ… demiş suratına sıçayım… Öööğğğ… adi herif… pis herif… öğğğ… demiş… senin suratına demiş…” İşini bitirerek doğruldu. Üstü başı batmıştı. Lavabonun önüne geçti, musluğu iyice açarak suratını yıkadı, olmadı, kafasını musluğun altına soktu, üstü başı iyice ıslandı. Ceketini çıkarttı, banyodaki kirli sepetine doğru fırlattı. Gömleğinin eteklerini çıkarttı, düğmelerini çözmeyi denedi, beceremedi. Midesi bir kez daha bulandı, bir daha öğürerek açık musluğun önüne eğilip istifra etmeyi denedi, bir şey çıkmadı. Bir kere daha denedi gömleğinin düğmelerini çözmeyi, bir türlü çözemedi, tuttu iki yakasından, asıldı, düğmeleri patır patır kopartarak açtı gömleğinin önünü, çıkarttı gömleği, onu da kirli sepetine fırlattı. Yerlerdeki kusmukları gördü, banyo havlusunu aldı kapısının arkasında asılı olduğu yerden, onunla yerleri sildi. (güya!) Kapı dışına baktı, aynı havlu ile yerdeki pislikleri salonda ki kanepeye kadar düşe kalka sildi, havluyu banyoya götürüp, onu da kirli sepetine attı. Banyodaki musluğu sonuna kadar açıkken unutarak salona döndü, bu defa öteki kanepe üzerine sırt üstü attı kendini



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk romanı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/39)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/35. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/38)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/34. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/32. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/7. )

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bizim Köyün Ayıları
Paşazade... 2
Paşazade…1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/8.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/6.

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Part - Time Sevişmeler [Şiir]
Bir "Hiçbir Şey" Olmak [Şiir]
Deliler Bayramı [Şiir]
Nazlı Nazlı Karılar... [Şiir]
Gülbahar'ım; Can Çiçeğim! [Şiir]
İkimiz İçin [Şiir]
Hayatım [Şiir]
Halepçe [Şiir]
Senden Önce, Sensiz [Şiir]
Çapkın Kız... [Şiir]


Kemal Yavuz Paracıkoğlu kimdir?

Okur yazar, okuduğunu anlar, yazdığı okunur, emekli büro memurluğundan devşirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiği Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiştir, kendine özgü bir yazı dili kullanır...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Kemal Yavuz Paracıkoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.