Bu hafifçe kenara itilecek bir roman değil. Daha büyük bir şiddetle uzağa fırlatılmalıdır. -Dorothy Parker |
|
||||||||||
|
Şiir, öyle bir edebi sanattır ki, yazan kalemin bir sözcüğü bile sayfalar dolusu anlatıyı içine alır. Bazen bir şair, tek bir şiirler, bir başka şairin yüzlerce şiirini silip yok eder. Duygu limanımıza demir atan R.Tagore: “Kadın! Senin gülüşünde hayat çeşmesinin musikisi var.” Dizesi bir kadının ruhunu, ne yüce bir duyguyla sarıyordu. Şair yüreği işte böyle bir şey olsa gerek. Şairler genelde şiirlerinin ana temalarında –mükemmel-resmettiği, imgelediği kadınları, Antalya’lı şair Ökkeş Öztürk, bakın nasıl bir şiirinde kaleme almış: “Oldum olası sevmem şu şair milletini Nedense hepsinin sevgililerinin gözleri Mavi olur, yeşil olur, iri zeytin tanesi Ben kör kızı sevdim kör kızı Olmaz mı dersiniz körün sevgisi Beni öyle bir sevdi ki, Avuçlarıyla çizdi resmini..! Oldum olası sevmem şu şair milletini Nedense hepsinin sevgililerinin boyları Uzun boylu, selvidal… Ben topal kızı sevdim, topal..! Olmaz mı dersiniz, topalın sevgisi Ondandır sevmem sizi, şair milleti..!” Haklı mıydı şair? Belki de şairler, gönül gözüyle baktıkları için görmek istediklerini görüyorlardı. Ökkeş Baba’da nerede bir gariban, nerede bir çoban kızı varsa, ona değiyordu gönül gözü… Belki de içinde bastırdığı özlemiydi, belki de öfkesiydi. Lakin kesin bildiğim bir şey var ki, şairlerin öfkesini bir şimşek gibi üzerine çekeceğidir… Öfke, duygumuz buhar kazanı içindeki sıkışmış basınçlı buhar gibidir. Bir kazan açılmaya görsün hele… Tıpkı Nazım Hikmet’in “Akrep Gibisin Kardeşim” adlı şiirinde olduğu gibi: “Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,” * Şair dizeleriyle öfkesini, hakarete vardıracak derecede bizlere yansıtırken, yaşadığı toplumun siyasi duruşunu -ipucu- olarak sunarken, o günkü halkın -pasif – sosyal rengini de hissettirmektedir. Günümüzün bir başka şairi Ezgi Atik’in, “Kâğıttan Yol Yaptım Kendimi” adlı şiirinde: “Kalbimizi arar hep yolculuklar, bencildir Nereye gitsek yol bir adım eksiktir.” Dizelerinde betimlediği gibi yaşam yolunda ilerlerken hep bir arayış ve beklenti içinde olacağız. Fransız Şair ve yazar Louis Aragon’un “ELSA” adlı şiirinde “Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde” * Şairin sevdiğinin gözlerine baktığında gördüğü önemliydi. Yüreğin gözleri asla kör olmaz. Yüreğin gözlerinde sabahlar, geceler, günlerin sayısı da olmaz. Yüreğin iklimi zaman zaman kış olur, zemheri ayazlarla donar, kimi zaman da aşk konuk olur baharı yaşatır insana. Kimi zaman da yaşarken ölümü. Ayrılıklar ölümden beter değil mi? Bir zamanlar adını bilmediğim bir şair yaşamış ve aşık olmuş. Aşk nelere kadir! İşte bir şair kaleminden dökülenleri, buyurun sizinle birlikte okuyalım: “…Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu. Sonra o kadın ansızın onu terk etti.Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti.Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu. … Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu. Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama “merhaba” dedi. Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı. Kadın: – “Beni tanımadın mı,” dedi. Adam: – “Hayır tanımadım, ” dedi. Kadın: -”Nasıl tanımazsın!” Ve kadın hayretler içinde kaldı; şaşırarak devam etti sözlerine: -”Hani, bir zamanlar uğruna şiirler yazdığın kadınım ben;Seni şair yapan kadın!..” Adam kadının gözlerine baktı ve derin bir iç çekip şöyle dedi. -“Keramet sende olsaydı o koluna taktığın adam da şair olurdu…” *** İşte şair yüreği!.. Hem onurlu hem de sevdalı yüreği ile asi duruşunu sürdürmüş, hala o kadını sevse bile… Aragon’un yüreğinden de acı ve hüzün sağmıyor muyuz? “…İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an Mutlu aşk yoktur!“ * Şiir sanatını günümüze kadar sürdüren şairlerimiz nice önemli eserlere imza atmışlardır. Şiir şairin yürek özüdür. O özde aşk vardır, hüzün vardır, acı, elem keder olduğu gibi, neşe ve sevinç de vardır. Ve şairler de sözcüklerin en iyi terzileridirler. Söz bitmez, yürümekle de yol bitmez. Der ki, Faslı ozan Tahar Ben Jelloun, “Yazmak bir kaynağa göz kulak olmaktır; ölümün eşiğinde, cennetin kapısında üstü kapalı gönül borcunu bekliyorum. Yazı masamda sıkışıyorum: Kuruntularımın ve sapıncımın sayfasını acıyorum. Utancı bulguluyorum.” Ne güzel bir duygu selidir şiir deryasında kulaç atmak. Bende bu vesile ile hepimizin 21 Mart Dünya Şiir Gününü içtenlikle kutlarım. Kalın şiirle… Ve de sevgiyle. Emine PİŞİREN 21.03.2013
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |