..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyada birbirinin eşi ne iki görüş vardır, ne iki saç kılı, ne de iki tohum. -Montaigne
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Emine Pişiren




18 Mayıs 2017
O Annene Söyle, Çocuğun Aklına Bunları Sokmasın (Son Bölüm)  
Emine Pişiren
Bakışlarımız ana yolun sağ tarafında otostop çeken liseli gençleri gördüler. Toruna ne söylese mantıklı gelecekti? Geçen haftaki nine torun arasında geçen söyleşi bir çırpıda aklından ince ince süzülmüştü: “Hani sana organ mafyasından bahsetmiştim ya…Hani kaçırılma, falan…” Çocuk heyecanla anımsadı o konuşmayı: “Evet, anne anneciğim. “ “İşte şu gençler bile kaçırılabilir oğlum. Kötü niyetli insanlar, araçlarıyla buradan geçerken, onları arabalarına alıp kaçırırlar…”


:AFFF:
On dakika sonra nine ve torunu yine salondaydılar. Yaşlı kadın konuyu bıraktığı yerden devam etti. Öyle ya devir çok kötüydü. Uyuşturucu ticareti ilkokulların kapılarına kadar gelmişti. Daha dikkatli olmalıydılar, temkini elden bırakmamalıydı. Torununu gelecek kötülüklere karşı uyarmalıydı.

“Bak kuzum, kötü insanlar her yerdedir. Onlar özellikle küçük çocukları takip ederler. Sana şu kadarını söyleyeyim: Hani teneffüse çıkıyorsunuz ya…”

Hem mısırını yemekle meşgul hem de kulağı pür dikkat ninesinde olan çocuk bakışlarını ninesine odaklamıştı:

“Evet, çıkıyoruz.”

“ Bahçeye mi doğru koşuyorsun?”

“ Bazen kantine de gidiyoruz anne anneciğim.”

“Bahçeye çıktığın zaman, kapıda güvenlik görevlisi var mı canım? Bekçiniz…”

“Var, ama ben pek yerinde görmüyorum o amcayı.”

“İşte onun olmadığı zaman bahçenize herhangi biri rahatça girip çıkabilir mi?”

“Ooo, sen ne diyorsun anneanne. Her zaman girebilir. O kapı hiç kapalı değil ki…”

“Hah, işte! Bende ona gelmek istiyordum. Şimdiii…O kötü adamlar çocukları kandırmada çok ustadırlar. İyi giyimli olurlar, bir kadın da olabilir. Hatta küçük bir çocuk, yani senin yaşlarında bir kız çocuğu da olabilir. Uzun süre okul bahçesinde oynayan, gözlerine kestirdikleri çocukları kandırabilirler o kötü insanlar.”

Küçük çocuk mısır yemeyi bırakıp ninesine diklendi:

“Anneanne beni kimse kandıramaz. Onlardan biri yanıma yaklaşınca doğruca müdürün odasına kaçarım. Yakalatmam kendimi.”

Yaşlı kadın hoş bir kahkaha ile karşıladı onun konuşmasını. Nasıl da masumdu. Ne kolay kandırılabilirdi yavrusunun yavrusu.

“Ah be kuzum. O iş öyle kolay olsa keşke. Onlar seni yakalamak için ayağına gelmezler ki. Sen koşa koşa gidersin onlara…”

Çocuk düşünür gibi kaşlarını alnına doğru kaldırdı. Bakışlarında belirsizlik gölgeleri dolaşmaya başlamıştı. “Nasıl yani?” diye fısıldadı. Anlayamadığı bir lisanla mı konuşuyordu acaba ninesi?

“Sana şöyle seslenir: ’Sarp bakar mısın buraya?’ Sende hiç tanımadığın sese gidersin. Ne oldu, gibilerinden o insan sana şunu söyleyebilir:

‘Annen seni okuldan erken almamı söyledi. Annen sinemaya gitti. Seni oraya götürmemi istedi. Hadi çantanı al, bizimle gel. Araba bak orada. Seni götürelim.”

“Veya şöyle de söyleyebilir: ‘ Annen ve baban trafik kazası geçirdiler, şimdi Gölcük Hastanesindeler, seni bekliyorlar. Hadi gel seni onların yanına götürüyoruz. Merak etme biz polis memuruyuz.’ Da diyebilirler. Sende hemen inanırsın ve onlarla gidersin, değil mi?”

Çocuk hiç beklemediği bir anda duygusal yakalanmıştı. Korkuyla gözleri büyüdü. Nemlenmeye başlamıştı bile… Sesi titreyerek konuştu:

“ Anneanne ya gerçekten öyleyse. Ya hastanede beni bekliyorlarsa. Ben gitmeyeyim mi o zaman?”

Anneanne yüzüne hoşgörülü ifadeyi yerleştirip sözlerini sürdürdü:

“Bak, hemen inandın. Kuşku da duydun. Sahi sandın değil mi?”

Çocuk hafiften titremişti:

“Evet, anneanne öyle sandım. Bana yalan mı söyleyecekler onlar?”

“Tabi ki, yalanlarla insanları kandıran organ veya uyuşturucu mafyası onlar çocuğum. Bu konuda çok dikkatli ve akıllı olmalısın. Hemen uzaklaşıp, doğruca öğretmenine durumu anlatmalısın. Söz ver bakayım bana…”

“Ürken çocuk başını onaylar gibi çenesinden aşağıya salladı:

“Söz veriyorum. Artık beni kimse kandıramaz anne anneciğim.”

“Onlar çok kötü insanlardır yavrum. Her yolu denerler, her yolu…”

Çocuk artık iyice ürkmüştür:

“Kötü insanlara ben gitmem anneanne…Onlardan hep kaçarım. Beni yakalayamazlar artık. Annem babam hastanede deseler bile kanmayacağım artık.”

“Aferin benim güzel, akıllı torunum. Onlar kaçırdıkları çocuklara çok kötü davranırlar çünkü…Sakın kanma olur mu?”

“Tamam anne anneciğim, kanmam…” Sözlerine kısa ara verir vermez aklını körükleyen diğer bir soruyu sordu çocuk:

“Kaçırdıkları çocuklar neden aldanıyor anneanne? “

“Dedim ya, onlar çok kötüler. Her yolu denerler. Örneğin, sana çikolata, şeker uzatırlar. O şeker ve çikolatalarda ilaç vardır. Seni hemen bayıltırlar. Gözlerini açtıklarında evinden, ailenden çok uzaklara götürmüşlerdir seni. O durumda ağlasan da, bağırsan da kimse seni duyamaz, görmez. Allah korusun, Allah korusun! Sonra biz sensiz ne yaparız oğlum…Allah esirgesin!...Düşüncesi bile kötü…”

Yaşlı kadın işaret parmağını avucuna doğru ikiye büküp, koltuğun tahtasına iki kez vurup, kulağının memesini çekiştirmişti.

“Kötü adamlar o çocuklara ne yapıyorlar ki?”

“Ne yapmıyorlar ki oğlum? Önce iki organından birini kesip alıyorlar. Akciğer, böbrek, göz ve diğer organlarını çıkartıp alıyorlar. Çocuk ya ölüyor ya da ömür boyu kör, sakat bir şekilde yaşıyor.”

-
Bu konuşma üzerinden birkaç hafta geçmişti, torunu okuldan almak için yaşlı kadının kızı arabasıyla okula gitmek üzere evden çıktı. Belki annesi de gelir, dışarıda bir şeyler içer sohbet ederim, diye düşünen genç kadın annesine uğradı. Birlikte evden çıktılar. Çocuğunu okuldan alınca çocuğun aç olduğunu düşünen yaşlı kadın kızına köfte pişirilen bir lokantayı önerdi. Öneri sıcak karşılanınca birlikte kır bahçesinde çardaklarla olan bir cafede karar kıldılar.
Araçları anayola çıkınca arka koltukta oturan torun öne doğru seslendi:

“Anneanne o abiler ne yapıyorlar öyle?”

Bakışlarımız ana yolun sağ tarafında otostop çeken liseli gençleri gördüler. Toruna ne söylese mantıklı gelecekti? Geçen haftaki nine torun arasında geçen söyleşi bir çırpıda aklından ince ince süzülmüştü:
“Hani sana organ mafyasından bahsetmiştim ya…Hani kaçırılma, falan…”
Çocuk heyecanla anımsadı o konuşmayı:

“Evet, anne anneciğim. “

“İşte şu gençler bile kaçırılabilir oğlum. Kötü niyetli insanlar, araçlarıyla buradan geçerken, onları arabalarına alıp kaçırırlar…”

Bu konuşma esnasında oğlu ve annesinin sözlerini aracı süren kızı ağızlarına tıkamıştı:

“Anne bir daha sakın şu organ mafyasından oğluma bahsetme, tamam mı?”

Anne şaşırmıştı!

“Neden kızım? Kötü bir şey değil ki…Çocukları görmedin mi? Otobanda küçük çocuklara kötü örnek oluyorlar.”

Kızı ısrarla sürdürdü sözlerini:

“Anne ben senin ne demek istediğini anlıyorum. Tabi ki, onlar yanlış yapıyor. Tabi ki organ mafyası etrafta kol geziyor. Ama kocam diyor ki…”
Anne öfkelenmişti. Sakin olmaya zorladı kendisini. Zaten bir yıl önce de benzer nedenlerle kırılmışlardı. Her kırılma sonrası bir iki yıl küslük sürüyordu. Yeni birdargınlığa hazır değildi. Konuşmak istemeyen kızına yeniden sordu:

“Kocan ne dedi kızım?”

“Annene söyle böyle saçma konuları çocuğun aklına sokup durmasın!”

Anne kızının bu son sözleriyle sarsılmıştı! Hiç beklemediği bir durumla karşı karşıyaydı. O an yüzüne mat bir ifade yerleşmişti: Dudaklarından iki sözcük fısıldamıştı:

"Saçma sapan mı?"
Ardından sözcükleri vurgulayarak, üstüne basa basa konuştu:

"6 yaşındaki bir çocuğu dış etkenlerden korumanın, onu yabancılara karşı dikkatli olmayı öğretmenin, nesi saçma sapanmış kızım?"

Kızı kem küm edip, ağzından baklayı çıkartmıştı:

"Bak, anneciğim: Bende senin asıl amacını biliyorum, çevre çok kötü. İnsanlar farklı farklı, ama eşim bu tarz bir eğitime karşı. Onunla kötü olmak istemiyorum. Kendini koruması için çocuğu karateye verecek..."

" Anladım kızım. Geçen sene de eline tabanca tutuşturmuştu. Onun eğitimini gördük. Çocuğun kendine güveni silahla değil, kişiliğinin sağlam tuğlalarla örülmesiyle olur. Neyse ben artık sustum kızım..."
"Anne ne olur bana kızma! Kocamla tartışmak istemiyorum. Ne yaparsa yapsın, artık ipin ucu onda. Oğlunu nasıl yetiştirirse yetiştirsin. Ben yoruldum artık."

Anne iki elinin ayalarını gösterip; "Tamam, pes kızım!" işareti yaptıktan sonra dudaklarına fermuarı çektiğine dair işaretle suskuya çekilmişti. Zira bu konuyu daha fazla kızıyla tartışmak istemiyordu.




Emine Pişiren- Gölcük



Hayat bu işte...
Doğarsın
Büyürsün
Okursun
Hayata atılırsın
Evlenirsin
Çocukların olur
Sonra da torunların.
Onları koruma duygun hiç yitmez...
Ama yetersiz kalırsın.
El girmiştir aranıza...
Rüzgâr hep tatlı esmez ki...
Eh hayat bu!
Sınav kağıdını uzatır önüne: "Hadi çöz bakalım," diye...
Dersini verir.
Notunu da…
Hayat size kah öğretmenlik yaptırır, kah da öğrencilik...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gel Mezarıma İşe Oğlum
Biz Önce Beş Kişiydik
O Annene Söyle, Çocuğun Aklına Bunları Sokmasın (3)
O Annene Söyle, Çocuğun Aklına Bunları Sokmasın (2)
O Annene Söyle, Çocuğun Aklına Bunları Sokmasın (1)
Davetsiz Konuk - 3 -
Anılarımın Dallarında Bir Hüzün Tomurcuğu
Bana İnsanca Yaşamayı Öğrettiğin İçin Teşekkür Ederim Anne
Davetsiz Konuk - - - Son Bölüm - - -
Çıkar Ağzından Baklayı

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Anne Cennette Yemek Var mı?
Yumurtanı Nasıl İstersin Canım, Rafadan mı Kafadan mı?
Sarı Kediyi, Niçin Kireç Kuyusuna Atmıştım? - 1 -
Sarı Kediyi, Niçin Kireç Kuyusuna Atmıştım? - 2
Sarı Kediyi, Niçin Kireç Kuyusuna Atmıştım? - 2 -
Aşık Olmak İstiyor Musunuz?
Bu Çocuk Benim Değil
Seni Seviyorum Işıl
Sarı Kediyi, Niçin Kireç Kuyusuna Atmıştım? (Son Bölüm)
Vurgun Yedi Yüreğim!..

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Adamdan Saymışız [Şiir]
Ah Ulan Istanbul! [Şiir]
7. Didim Şiir ve Şairler Buluşması [Şiir]
Çekinme Söyle [Şiir]
Yağmur Kuşu Suskunluğu [Şiir]
Hangi Dua İle Sana Gelelim? [Şiir]
İsterdim [Şiir]
Davetsiz Konuk - 1 - [Şiir]
Madem ki... [Şiir]
Git Demene Gerek Yok [Şiir]


Emine Pişiren kimdir?

Yazmayı, okumayı ve birikimlerimi paylaşmayı seven biriyim. Edremit'in yerel bir gazetesinin köşe yazarıyım. Bazı web sayfalarında da edebiyat adına paylaşımlarım yayınlanmaktadır. Sevgi ve ışık sizle olsun.

Etkilendiği Yazarlar:
Mehmet Emin Yurdakul, Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Victor Hugo, Balzac, Leo Buscaglia, Eric Frrom, Irvın Yalom, Dale Carneige, Doğan Cüceloğlu, Haluk Yavuzer...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.