İnsanlığı tanımak insanları teker teker tanımaktan kolaydır. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
Aynı gün yine öğle tatilimde elimdeki süt şişesi ile merdiven altına doğru heyecanla koşturdum. Tabi neyle karşılaşacağımdan habersizdim. Ane kedi ve yavrularının bulunduğu alan geldiğimde; şok olmuştum! Ah bir de ne göreyim?! Sarı bir erkek kedi, ağzına en sevdiğim beyaz kedi yavrusunu almıştı. Bir güzel kıtır kıtır yavruyu yemekteydi. Ah ki ne ah! O günkü ruh halimi size, - yazı diliyle nasıl çizmiş olsam?- anlatabilsem sizlere? İnsanın beyninden aşağıya kaynar suların dökülmesi, belki de böyle bir duygu haliydi. O şaşkınlık hali bende kısa sürdü tabi...Yerini ani gelişen bir öfke tepkisi almıştı. O an nasıl bir kuvvet hakim olduysa bana; elimde tutmakta olduğum süt şişesini sarı kediye fırlatmıştım. Sersemleyen kedi, merdiven altındaki yan duvara çarptı. sonra da lastik top gibi geri yuvarlanıp, dört ayak üstüne düştüğü an bende ileri doğru bir hamle yapmıştım. Kaçmamalıydı. Elime gelen kuyruğuna sıkıca asılı vermiştim. Pençelerindeki tırnaklardan kendimi korumak için olsa gerek, kuyruğunu bırakmayıp, başımın üzerinde daireler çevire çevire koşturmaya başlamıştım. Hem sesli sesli ağlıyor hem de koşturuyordum. Kuyruk acısından belki de ne olduğunu anlamayan başı dönen sarı kedi can-hıraş miyavlayarak bağırıyordu. Görüntümüz öyle berbattı ki. Beyaz yakalı, siyah okul önlüklü, ağlayan küçük bir kız ve kuyruk acısından, ağlayan bir sarı bir kedi! İçimdeki görüntü daha berbattı! Sarı bir erkek kedi, ağzı kanlar içinde, altı minik kedi kafası yerde dağılmış bir halde durmaktaydı. O kare aklıma gelince daha da öfkeleniyor, hırslanıyor, öç duyguları küçük yüreğimi teslim alıyordu. Mantıklı düşünmem o an imkânsızdı. İnşaat ustaları, evimizin hemen yan tarafındaki boş arsa içine kireç havuzu açmışlardı. Arkadaşlarımla zaman zaman o havuzun başına gelir içine taşlar atardık. Taşlar hızla batarken kireçle dolu havuz hop lup köpürürdü… O havuzu, geniş beyaz kazan içinde kaynamakta olan süt dolu havuza benzetirdim. Aklıma o havuz gelince, hiç düşünmeden ayaklarım o yana doğru koşturmaya başladım. Bir yandan da kolum koparcasına başımın üzerinde sarı kediyi hızla çevirmekteydim. Biliyordum ki, durduğum an kedi elimi yüzümü can acısıyla tırmalayacak, canımı yakacaktı. Bu nedenle hiç durmadan onu çevirip koşturmaktaydım. İnşaatçıların açtığı kireç havuzuna 2 metre kala durmamla, kediyi havuza fırlatmam aynı anda olmuştu. Sonra da arkama bakmadan oradan uzaklaşmıştım. Henüz öfkem kızgınlığım geçmemişti. Eve doğru dönerken yüreğimde korkunç bir boşluk oluşmuştu. Hayal kırıklığı. Yalnızlık. Derin bir acıydı hissettiğim. Olumsuz düşüncelerle, berbat bir duyguyla merdiven altına doğru koşturdum. “Belki, belki bir yavruyu kurtarabilir miydim ki?” düşüncesi yüreğimdeki o koca boşluğu azıcık da olsa loş bir ışıkla doldurmaktaydı… Emine Pişiren- Kocaeli 09.06.2017
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |