İslam'ın temel öğretilerine göre, Allah’a iman etmek ve yalnızca O'na kulluk etmek, bir müminin yaşamının merkezinde yer almalıdır. Ancak, tarih boyunca insanlar, çeşitli sebeplerle Allah'tan başka varlıkları ilahlaştırmış, onları kutsamış ve onlara secde etmiştir. İslam'da buna "şirk" denir ve bu, en büyük günahlardan biridir. Nuh Suresi'nin 23. ayetinde, Nebimiz Nuh'un kavminin putlaştırdığı bazı isimler örnek verilerek, şirk inancının kökenleri ve tehlikeleri üzerine önemli bir uyarı yapılmaktadır: “Ve dediler ki: Kendi ilahlarınızı bırakmayın; bırakmayın ne Vedd’i, ne Suva’ı, ne Yeğus’u, ne Ye’uk’u ve ne de Nesr’i.” Bu beş isim, o dönemde halk arasında kutsal sayılan, ilahlaştırılan figürlerin adlarıdır. Bu figürler, İslam öncesi cahiliye toplumunun Allah’tan bağımsız şekilde yarattığı putlardır. Vahyin, insan hayatına dair her şeyi kapsayan bir öğreti olduğunu savunan İslam, insanları sadece Allah’a yönelmeye ve O’na kulluk etmeye çağırır. Nebimiz Nuh'ta, kavmini sadece Allah’a inanmakla yükümlü tutmuş, hiçbir şahsı ne kendi ne de başkaları adına ilahlaştırmamıştır. Ancak müşrikler, vahyin bu öğretilerine karşı durarak, kendi putlarını ve ilahlarını savunmuşlardır. Müşriklerin en belirgin özelliklerinden biri, hayatı ve tüm olayları kavramsal bir çerçevede anlamaktansa insanları ve onların özelliklerini putlaştırarak anlamaya çalışmalarıdır. Bugün de benzer bir durum söz konusudur. Modern toplumlarda, özellikle gelenekçi kesimlerde, bir kişi veya grubun düşünceleri, icraatları ve öğretileri sorgulanamaz hale gelmiş putlaştırılmıştır. Bu putlaştırılmış figürler arasında hadis imamları, mezhep imamları, tasavvuf şeyhleri, devlet adamları ve cemaat liderleri yer alır. Bu figürlerin görüşleri ve öğretileri, bazen vahye aykırı bile olsa, sorgulanmadan kabul edilir. Bu, bir "modern putperestlik"tir. Gelenekçiler, bu putları ne pahasına olursa olsun savunur ve eleştirilmesini engellemeye çalışır. Oysa gerçek Müslüman, Allah’ın Kitabı olan Kur’an’ı ölçü alarak her türlü şahsiyeti ve düşünceyi eleştirir, yanlışları dile getirir. Cahiliye toplumlarında, bir fikir veya inanç, öncelikle putların onayına sunulurdu. Eğer put onay verirse, o inanç toplumda meşru kabul edilirdi. Firavun, bu durumu A’râf Suresi'nde şöyle ifade etmiştir: “Ben size izin vermeden önce O'na iman ettiniz, öyle mi?” Burada Firavun, halkının inançlarını onaylamadığında, inançlarının geçersiz olacağını iddia etmektedir. Cahiliye toplumunun üyeleri, vahyi terk ettikleri için, putlaştırılmış figürlerin düşüncelerini ve yaşamlarını vahye göre tahlil etmeyi bilmezler. Bunun yerine, sadece bildikleri ve duyduklarıyla hareket ederler. Bugün de, kendini Müslüman zanneden ancak aslında cahiliye inançlarına sahip olan birçok kişi, putlaştırılmış figürlere secde etmekte, onları kutsamaktadır. Vahiy ise, şahısları kutsama kaygısından uzaktır. Gerçek müminler, tarihi şahsiyetleri, atalarını ve onların icraatlarını Kur’an’a göre değerlendirir, eleştirir ve yanlışları dile getirir. Nebimiz İbrahim , kendi kavminin putlarını diline dolayarak eleştirmiştir ve bu, ona karşı halkın tepkisini çekmiştir. Aynı şekilde, İslam’ın temellerine dayanan bir din anlayışına sahip olanlar, bugünkü "put"ları ve onları savunanları da eleştirirler. İşte bu noktada, dinin gerçek özünü kavramış olanlar, ne Vedd ne Suva ne de diğer putları savunurlar; onları sevmezler ve onları savunmak, doğru bir imanla bağdaşmaz. Günümüzde de, İslam’ı doğru bir şekilde anladığını zanneden ve kimi dini figürleri (hadis imamları, mezhep imamları, tasavvuf liderleri, siyasetçiler vb.) putlaştıran birçok insan vardır. Bu figürler, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de insanların gözünde ilahlar haline gelmiş, onları sorgulamak imkansız hale gelmiştir. Bu durum, modern dünyada bir "putperestlik"tir. Müslümanlar, tarih boyunca İbrahim’in kavminin putlarını eleştirdiği gibi, bu tür figürleri de Kur’an’a ve İslam’ın temel öğretilerine göre eleştirebilirler. Ancak, ne yazık ki günümüzde, bu tür eleştiriler genellikle hoş karşılanmaz ve insanlar, inandıkları figürleri savunarak, onların hatalarını görmezden gelirler. Vahiy, insanlara her şeyin doğru yolunu göstermek için gönderilmiştir. Allah’a iman etmek ve yalnızca O’na kulluk etmek, bir Müslüman’ın en temel sorumluluğudur. İnsanlar, tarihsel şahsiyetleri ve onların öğretilerini sorgulamakta özgürdürler, ancak bu sorgulama, yalnızca vahiy ölçüsünde yapılmalıdır. Putlaştırmak, ne geçmişte ne de günümüzde doğru bir yaklaşım olmuştur. Gerçek mümin, her şeyin Allah’a ait olduğuna inanır ve putlardan uzak durur. Yalnızca Allah’a iman ederek, doğru yolu bulur ve bu inançla hayatını sürdürür.