Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac |
|
||||||||||
|
Ulusal bayramların en önemli işlevlerinden biri toplum hafızasını canlı tutmaktır. Böylece tarihte olup bitenler yeniden gözden geçirilir, eski hatalardan ders alınır ve geleceğe daha bir güvenle bakmak sağlanmaya çalışılır. Hem uzak hem de yakın geçmişten kalıcı dersler çıkarmak, elbette toplumun bilinç düzeyiyle doğru orantılıdır. Atatürk ile gençliğin birlikte anılmasını (kendimizi hiç zorlamadan) çok anlamlı bulduğumu belirtmek isterim. Diğer yandan, bir ülkenin gençliği ile yetişkinleri ayrı düşünülebilir mi? Ülkenin gençliğine yapılan yatırımın niteliğini hiç şüphe yok ki, yetişkinlerinden anlayabilirsiniz. Bu, bir süre sonra karşılıklı etkileşimle bir tür kısır döngü içine girer: Yetişkinlerin niteliği gençliğe, gençliğinki ise yetişkinlere yansır. Gencin bilgilisini, donanımlısını, sporcunun ahlaklısını seven Atatürk’ün bu konuya niçin çok önem verdiğini kavramak için herhalde uzun uzun düşünmeye de gerek yok. Ancak bu kavrayışı yaşama geçirmek için, ülkenin sorumlu yerlerini dolduran kişilerin taşıdıkları görevin bilincinde olup, uzun vadeli düşünmeleri ve kendilerini günlük politikanın albenisine kaptırmamaları gerekiyor. Uzak ya da yakın, hemen her gün çevremizde, gençlerimizin ve siyasilerimizin eski hataları tekrara düşmelerine tanık olunca, bütün bunları ister istemez düşünmek zorunda kalıyoruz. Atatürk’ü anmak için, bu yazımızda; devlet-hizmet adamı, şeffaflık, hukuk ve ulusal çıkarlar gibi konularda büyüklerin küçüklere örnek olması gereken hususlar üzerine birkaç nükteye yer vermek istiyorum. Ben Ankara’da öğrenciyken; Haşmet Gürpınar (Haşmet Amca) adında muhterem bir ev sahibimiz vardı (Yıl: 1983-84). Kendisi, zamanında Atatürk döneminin içişleri bakanı Ali Çetinkaya’nın makam şoförlüğünü yapmış. Bizlere fırsat buldukça anılarından söz eder, eski ile yeniyi karşılaştırırdı. Güncelliğini derhal çıkarabileceğimiz ve benim de hiç unutmadığım, zaman zaman severek anlattığım bir anısı var. Haşmet Amca, Atatürk’ün de bulunduğu bir pikniğe katılır. Arabanın arkasına kavun, karpuz, üzüm vs. almış, kendince yiyip içmektedir. Derken Zevat onun yanına gelir ve Atatürk, arabanın bagajındaki meyveleri görür: “Ooo! Biz leblebiyle idare ediyoruz, Haşmet’in keyfine bak” der. Sonra, bunları birlikte yerler ve Atatürk Haşmet Amca’ya (miktarı tam anımsayamıyorum) 2,5 lira, yani maaşının iki katı bahşiş verir. Haşmet Amca bu bahşişle bugünün Bakanlıklar semtinden (Milli Eğitim Bakanlığı’nın bulunduğu yeri tarif ediyordu) kendine bağ satın alır. Bir gün yine Ali Çetinkaya’yı götürüken, bakan arkadan; “Haşmet, duyduğuma göre bağ satın almışsın?” diye sorar. Haşmet Amca olayı doğrulayınca, birden kafasına Çetinkaya’nın bastonu iner. “Biz”, der Çetinkaya, “bu devletin dahiliye nazırıyız, bir dikili çubuğumuz yok. Sen bir şoför olarak nasıl bağ alırsın? Yarın derhal satacaksın orayı!” Haşmet Amca, başı yarılmış, yüzüne kan akarken, çaresiz: “Emredersiniz!” der. Salih Bozok buna benzer başka bir anlamlı olay aktarır (1): “Zaferden önce nasılsa mebus olmuşlardan biri Ankara’da millet meclisinde şöyle konuşuyordu: -- >Memlekette bir dikili ağacı bile olmayanlar mebus olmasın. Okuldan subay çıktıktan sonra; yurdumun sınırlarına koşmaktan, kendi hesabıma bir tek ağaç dikemedim. Mebus Bey, bu kabahatimi affetsinler. Bu tatbik ettiğiniz esaslar hiçbir hukuk kitabında yoktur. Tatbik edilip tecrübe edilen işler, kaide ve prensip haline gelirler. Ben yapayım, siz kitaba yazarsınız. Memleket ve millet meseleleri karşısında şahsi dostlukların ve şahsi duyguların yeri olamaz bey!< [vurgulama AOÖ] dedi.” Sözü yine gençliğe ve yetişkinliğe getirirsek: Birincil görevi öğrenimlerini mümkün olan en başarılı sonuçla bitirmesi gereken gençlerimizin belli-belirsiz yönlendirme ve kışkırtmalara kapılması ile seçmene hizmet etmek sözü vererek meclise giden yetişkinlerin günübirlik politikanın albenisine kapılması arasında hiç bağlantı yok mudur? DİPNOTLAR 1) Hilmi Yücebaş: Atatürk’ün Nükteleri – Fıkraları – Hatıraları. İstanbul 1983, s. 113. 2) A.g.e., s. 74. 3) A.g.e., s. 102. 4) A.g.e., s. 163. 5) A.g.e., s. 126.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali Osman Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |