"Denemeler"de gördüğüm şeyi Montaigne'de değil, kendimde buluyorum. -Pascal |
|
||||||||||
|
Bu ona ilişkin yazdığım üçüncü yazı. Ve en zoru. Haberini Haşim Bey’den aldım telefondan. Rahatsızlandığını biliyor, ancak kitabıyla ilgili yazdığım yazının ona moral vereceğini düşündüm ve her zaman olduğu gibi yine kısa sürede iyileşeceğini umuyordum? Yazı çıkınca hemen aradığımda kapalıydı cep telefonu. Dostları aracılığıyla haber gönderdim, ancak sanırım görememiş. Ben onu yazıyla uğurlamış oldum. O hasta yatağında iken, Türkiye’nin dört köşesinde kitabı “Konya imajı” okunuyordu. 21 yıl hizmet ettiğim Konya’da kendimi yakın hissettiğim bir büyüğümdü. Aynı dilden konuşuyorduk. Oğlu Yağmur Odabaşı’nın kilimci dükkanında anlık buluşmalarımız, bodrum kitaplığının kokusu, tarih ve kültür sohbetlerimiz, Konya Fikir Sanat ve Kültür Adamları Derneği’nde güç birliğimiz, Dünden Bugüne Konya Türküleri kitabındaki işbirliğimiz büyük ve samimi bir dostluğa dönüşerek, aramızdaki 30 yaş farkına karşın hemdem olabilecek denli gelişti ve âdeta kader arkadaşlığına dönüştü. Konya’dan ayrılma zorunluğu doğunca gördüğüm en büyük desteklerden biri ondan geldi. Hiç iletişimimiz kesilmedi, bayram, tatil vb. günlerinde telefon görüşmelerimiz devam etti. Son kitabına önsöz yazmayı biraz geciktirmek zorunda kaldım. Çanakkale’ye gidince. Yazı hazır olduğunda kitap çıkmıştı. Ama tanıtım yazısı olarak değerlendirdik, onun görmesi kısmet değilmiş. A. Sefa Odabaşı, gönüllü bir araştırmacı, kent tarihçisi idi. Zamanının büyük bir bölümünü kitap, dergi ve gazete okumaya ayırırdı. Konya’da yitip giden eski değerleri o fırsat yaratır, bulup ortaya çıkarır, yayına dönüştürürdü. Konya tarihi, küllerinde yeniden doğardı onun sayesinde. Bu nedenle sanırım Seyit Küçükbezirci, “Konya Türbedarı” demişti bir yazısında. Kitaplarına bir göz attığımızda bunun ne denli haklı bir yakıştırma olduğunu görürüz: “Fotoğraflarla Geçmişte Konya, Konya’da Geçmiş Zaman, Eski Kartpostallarda Konya, 20. Yüzyıl Başlarında Konya’nın Görünümü, Dünden Bugüne Konya Türküleri, Geçmişten Günümüze Konya Kültürü, Konya Mutfak Kültürü ve Konya İmajı”. Şimdi kim yapacak bu işi, kim üstlenecek türbedarlığı? Onu tanıyanlar belki diğer özelliklerine değineceklerdir. Ben kendimce onu belli başlıklar altında değerlendirmek istiyorum. 1. İyi bir eş, iyi bir baba idi. Ziyaretlerimizden gördüğümüz ve ilişkilerinden anladığımız kadarıyla Sefa Bey, bu özellikleri hakkıyla taşıyordu. Kitaplarını ayrı bir yerde tutuyordu, eşini sevdiği ve saydığı için; iki oğlu ile çok güzel ve sevgiye dayanan bir beraberliği vardı. Gurur duyuyordu onlarla, bunu gözlerinden ve sözlerinden anlayabiliyordunuz. 2. Sorumluluk sahibi idi. Ben onun SSK’da çalıştığı dönemi hiç bilmem. Sohbetimize konu da olmadı hiç. Ancak eminim o görevini de sorumluluk sahibi bir duruşla yerine getirmiştir. Bu onun ikinci ömründe görülebiliyordu. Konya araştırmalarında hiç maddi bir çıkar gözetmedi. Gelirinin önemli bir bölümünü bu uğraşına harcıyordu diye düşünüyorum. Araştırma onun için zevkli bir uğraştı, bir hobi gibi görüyordu. Eski yazı okuyabilmesinin kendisine yüklediği bir görev gibi yaşıyordu ikinci ömrünü: El yazma defterleri, eski yazı dergi, gazete vb. belgeleri çözmeye çalışıyor. Çözemediklerini soruyor, konuyla ilgili kişilere gösteriyordu. Üstlendiği görevi en kısa zamanda yerine getirmeye çalışıyor, yanındakileri de özendiriyordu. 3. Paylaşımcı idi. Elindeki malzemeyi asla saklamaz, isteyene verirdi. Yeter ki nankörlük görmemiş olsun. İstediği ise bitirilen çalışmadan haberdar edilsin. Bu da gayet doğal/haklı bir istekti. Çoğu bilim adamında bile olmayan bu özelliği en yakın mesai arkadaşlarımızda şaşkınlıkla görmemiz olasıdır. Sefa Bey bu anlamda çok kişiye malzeme desteği vermiştir. Örnek bir insandır. 4. Meraklı bir insandı. Her hafta, her ay sağlığı ve zamanı elverdiğince yazar, yazmak için okurdu. Okuduklarını paylaşır, tartışır, el yazısıyla notlarını toparlar ve yayınlardı. Yeni fikirlere açıktı. Özellikle bilim insanlarına çok değer verir, onların görüşlerine saygı duyardı. Konya türküleri bağlamında, onun doğruları ile benim doğrularım çatışınca yaşadım bunu. İtiraz etmeden dinledi Konya otantiği konusundaki görüşlerimi ve kitapta bu şekilde yer almasına karşı çıkmadı. Bu onun öğrenmeye olan hevesini gösteriyordu aynı zamanda. 5. Çok iyi bir dosttu Ben kendisiyle yolculuk yapmadım, ama ömür yolculuğumun en az beş yılını birlikte ve aynı amaçlar için geçirdik. Dinlemeyi sever, konuşması gerektiğinde ise kendisini dinletirdi. Ketum olduğu kadar sohbeti tatlı, eli cömertti. İlkelerini savunur, ama bunlar için çevresini kırmaz, susmayı tercih ederdi. Zaman zaman dernek içinde farklı görüş ve tutumlara üzülmekle birlikte, sadece sessiz direniş gösterir, çatışma yaratacak bir ortamın doğmamasına özen gösterirdi. Barışçı ve uzlaşmacıydı. Yardım severdi. Bunu ben özellikle bilimsel anlamda da vurgulamak isterim. Bana bir söyleşide “A. Sefa Odabaşı’ndan da yardım almışsınız. Bundan biraz bahseder misiniz?” diye sorulduğunda; “A. Sefa Odabaşı benim sevdiğim ve saydığım bir Konyalı büyüğümüzdür. Konya kültürü adına her şeyle ilgilenir ve saklamaya çalışır. En güzel yönlerinden biri elindeki malzemeyi bilim adamlarının hizmetine vermekteki cömertliğidir. Konya Türküleri ile ilgilenmemde en çok destekleyen değerli insanlardandır. Nitekim değişik zaman ve yerlerde yayınladığı metinleri kitaplaştırırken birlikte çalıştık ve bu işbirliğimiz devam ediyor. Kendisine sağlık ve esenlik dolu bir ömür diliyorum. Onu Konya hep minnetle anacaktır” diye yanıtlamıştım. Onunla birlikte çıkardığımız “Dünden Bugüne Konya Türküleri” kitabı benim için bir gurur kaynağı oldu. İkinci baskıyı yaptı ve giriş bölümü internette birkaç yerde yayımlandı. Sanırım Konya Türküleri hakkında varolan bazı normatif/kuralcı önyargıların düzeltilmesinde daha sonra yayınlanan “Konyalı Mazhar Sakman’dın Türküler” (Yay. M. Tahir Sakman) kitabıyla birlikte önemli bir rol oynayacaktır. Sefa Bey’in son kitabı hakkında basında çıkan yazılara bakılırsa, onun Konya imajını düzeltme isteğiyle ortaya çıktığı düşünülebilir. Kanımca bu doğru değil. Çünkü o konuya Konyalının kendisini nasıl gördüğü açısından yaklaşmıştır. Konya eski bir başkent olarak tarihi süreç içinde kendisini anlatma zahmetine girmemiştir. O nedenle Konya daha çok dışardan betimlenmiş ve gerek yazılı gerekse sözlü (toplumsal hafıza) kayıtlara böyle geçmiştir. Onun için “Konya imajı” bir Konyalının kaleminden çıkan bir ilktir. Elbette başka kitap ve makalelere konu olacak ve tartışılacak, belki de genişletilecektir. Orada Konya’nın ele alınması gereken başka yönleri de vardır. A. Sefa Odabaşı için ben şimdilik sözü burada kesiyorum, ancak tarihin onun hakkında söyleyecekleri bitmedi. Konya sizi minnetle anacaktır, rahat uyuyun, mekanınız cennet olsun!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali Osman Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |