Hiçbir kış sonsuza dek sürmüyor, hiçbir ilkbahar uğramadan geçmiyor. -Hal Borland |
|
||||||||||
|
Aveya B, C’ye eşitse C ancak ve ancak A’nın değili ve B’nin değilidir. Kuşkusuz ve tartışılmaz. Somut mantık ne kadar güzel. Ancak ve ancak diyebiliyor ve yanılmadan sıyrılabiliyorum işin içinden. De Morgan’a hayranlık duyuyorum. Bolean’a da... Ne kadar yaralı olduğumu göremeyen dijital kafalı tüm ruhsuz mantıkçılara beynimin kapısı ardına kadar açık. Kalbimin değil. Allah hepsinin belasını versin . Sen ve ben çıkmazlara eşitsek çıkmazlar ancak ve ancak ağlamaklı bir boşluk oluyor. Ne bir ne de sıfır. Sadece bir boşluk. Sana “Seni seviyorum” dememdeki mantıksızlığı da seni sevdiğim kadar seviyorum. Çünkü daha söyleyemedim. Çünkü söyleyememiş olmamı aptalca bir mantığa büründürmekte hiç zorlanmıyorum. De Morgan! Bu işlemi çözebilir misin? Hiç sanmıyorum. Dijital kafalı ruhsuz herif . Allah belanı versin. Soyut mantık en çok zamanla savaştı. Hiçbir kahraman ona karşı gelmeye cesaret edemedi. Bir ve sıfırdan başka birşey bulmak dijital kafalı ruhsuzları ürkütür. Onlar aşkın içinde benim kadar cesur değillerdir. Zamanın içinde de. Alabilecekleri birleri ve sıfırları alıp karşıma dikilirler. Karşı konulmaz gerçekleriyle sinir bozucu haklılıkları nasıl da zavallı konumuna düşürür beni. Oysa tüm güçleri yandaşlarından armağandır ve çünkü soyut mantık yandaş arar. Tüm yasaları ve teoremleri yandaşlardan armağandır. Parayla tutulmamış, ikna edilmeye uğraşılmamış, doğuştan gelen öğretilerle biçimlenmiş gönüllü yandaş ordusu gözleri kapalı, kulakları tıkalı ama ağızları açık, karşımda “YANLIŞ!” diye bağırıyorlar. “Seviyorum çünkü....” diye başladığım sözlerimin ilk kelimesini duyup bağırmaya başlıyorlar. Nedenlerimi ve haklılığımı duymaktan ürküyorlar sanırım? Soyut mantık en çok zamanla savaştı; çünkü en savunmasız onu buldu. Hep 10 yıl toleransıyla yaşattı bizleri. Olduğumuzdan en fazla 10 yıl küçük olabildik. 10 yıl büyük olmamıza itiraz etmedi nedense. Kendimizden en fazla 10 yaş küçük olan kadını sevmemiz gerektiğini öğütledi. Daha fazlasını zor kabul etti. Herşeyin durulmaya başladığı 35 yaşa 10 kala evlenmemizden yanaydı. Tüm bu yazdıklarıma nasıl da kolayca yandaş bulabildi. Çünkü yandaş arıyordu soyut mantık ve 35 yaşında bir adama yandaşlarından farklı yaşamayı haram kılmıştı. Yandaşların hepsi kendilerine öğretildiği gibi evli ve çocuk sahibi. Tanrının insanoğlu için hazırladığı paket program kalplerinin ve beyinlerinin içinde çalışarak çocuklarına duydukları sevgiyi besliyor. Bunun ne büyük bir nimet olduğunu anlamak zor değil. Beyaz çiçekleriyle hoş kokulu sarmaşık o bahçeyi sardıkça gülleri, manolyaları, karanfil ve papatyaları öldürmese de, görülmez hale getiriyor. Hayatı anlamlı kılan tüm renkleriyle muhteşem bahar çiçeklerini örten sarmaşığın monoton yeşilliğine bakarken birbirlerine “Bak hayatım! Bahçemiz ne güzel oldu” diye seslenebiliyorlar bahçenin farklı köşelerinden. O yeşilliğin içinde birbirlerini göremiyorlar oysa. Bahçedeki sarmaşığı seviyorlar sadece; dikenleriyle dalanmış, hareketsiz ve yaralı… “Eşini seviyor musun?” sorusuna “Evet” diye cevap verirken aslında, çocuklarını ve aile hayatının akıl çelici monotonluğuyla hissettirdiği güven duygusunu sevdiklerinin farkında bile değiller. Sevilecek diğer tüm güzellikleri göremiyor olmaları ne büyük bir şanstır ve ne acı bir kayıptır. Elindeki sayısal loto kuponunu yatırmayı unutan bir insanın o haftaki sonuçlara bakmaması gibi birşey bu. Ne kaybettiğini bilmezsen mutlu olmaya devam edersin. Soyut mantığın istendiğinde pekala delinebilecek gizli bir mutabakattan başka bir şey olmadığını kaç kişiye öğretebilirim ki? Umutsuz çırpınışlarla gerekçelerimi insanlara anlatmaya çalışarak ve mantıksız davrandığımı kabul ederek onu sevmeye devam edeceğim galiba. Dijital kafalı ruhsuzların dünyasında sevgimle kulaklarımı ve gözlerimi kapatmalı, yalnız ölmeliyim. “Merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusunu cevaplarken kafalarının içinden ne geçerse geçsin, hayata söyledikleri yalanlar gibi imama da “İyi bilirdik” yalanını uyduracaklar nasılsa. Göremediğiniz kayıplarınızı, yaralarınızı, geceleri rüyalarınıza giren yalanlarınızı, çatışmalarınızı, kaçışlarınızı, yorganınızı ısırarak bastırmaya çalıştığınız arzularınızı, utanç verici şehvetinizi sevin. Hem sevin hem korkun. Görülmemeleri için yeşil ve arsız sarmaşığınızın altında kalan bahçenizde saklayın hepsini. Arzularını gizlemeyenlere duyduğunuz sahte nefreti ise bahçenizin en görülür yerine kusun ki insanlar sizi güzel ahlakınızdan dolayı takdir edip sizin gibi olmaya çalışsınlar. Hem yandaş hem de hasım olun soyut mantık üretmedeki yarışınızda. Rekabetiniz ahlaki yapımızın temeli olacaktır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Faik Murat Müftüler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |