En bilge insanlar bile arasıra bir iki zırvadan hoşlanırlar. -Roald Dahl |
|
||||||||||
|
Sorunumuz; derdimiz “cesur aydınlara” sahip olmak değil “tutarlı üç sayfa” yazı yazacak aydınlara sahip olmaktır. Günümüzde maalesef ülkemizin tutarlı düşünce üretimi yapan aydını yoktur. Ülkemizin bolca bağıran çağıran, kızıp köpüren, yazısının/sözünün ilk cümlesi ile son cümlesi arasında tutarlı bir yanı olmayan cilalı cümle kurma üstadı vardır. Bunlar, kahvehane- işyeri geyiği, üniversite kantini paradigmasını kıramamış, argo lügatını aşamamış, ilk okuduğu yabancı düşünce adamının kitabını başucundan ayırmayan yazar ve çizerlerdir. Şüphe, araştırma, okuma, dinleme ve anlama yeteneklerini nadiren kullanan ya da hiçbir zaman kullanmayan insanlardır. Oysa bu insanlar çok önemlidir. Bu insanlardır ülkemizin beyinlerini besleyen! İnsanlarımız bu kişilerin cümleleri ve kelimeleriyle konuşur, tartışır,sever, kızar ve yaşar. … Ülkemizin aydınlarının (!) neredeyse tamamı tembeldir. Rahmetli Özal onların bu ‘sürekli siestaya eğilimli’ yanlarını çok iyi keşfederek tamamını tabirimi mazur görün birer kuklaya çevirmiştir. Ne yazık. Alan Paton “Ağla Sevgili Ülkem” kitabında Güney Afrika’yı anlatmıştır. Bence aydınlarımız nedeniyle aynı isimle bir kitap yazılabilir. Halbuki onlara, onların düşünsel yeteneklerine ne kadar çok ihtiyacımız var. Bence bu ülkenin ne yer altı zenginliğine ne de birilerinden borç almaya ihtiyacı var. Bu ülkenin günde en az bir sayfa “saf bilgi” okuyan, en az bir sayfa “tutarlı yazı yazan”; şüphe eden, soran soruşturan, öneren, seçenek gösteren aydınlara ihtiyacı var. Gazete köşeleri bunun için, radyolar, televizyonlar, dergiler, web siteleri…ve hiç merak etmesinler umduklarından daha çok rating alıp tiraj patlatırlar. Hiç korkmasınlar onları asıl güçlü ve üstün kılacak da budur. Hiç alınmasınlar her insan hayatında hata yapabilir. Hiç çekinmesinler bünyeye bir yan etkisi yoktur. Çıkın o yalan dünyalardan asıl yerinize buyurun. Atın elinizden size sunulan zehirli kırmızı elmaları! Girin kalbimizden içeri! Fethedin ruhlarımızı! Anlatın insana “gücünü” ve “güçsüzlüğünü”! Yıkın zihinlerimizdeki duvarları, silin tortuları! Her sabah yeni bir umutla açtırın gözlerimizi! Şüpheye düşürün biz alıkları! Çarpın acımadan gerçeği yüzümüze, ama gerçeği; o ana dek inandıklarınıza tamamen ters olsa da; ve belki bizden çok sizin canınız acısa da! Aptallıklarımızı ti’ye alın! Akıllı ve mantıklı işleri cilalayın. Değerlerimizi sorgulayın! Bizi ve kendinizi laf cambazlarına, maskaralara mahkum etmeyin! Artık yazdıklarını ezberlediğimiz ve hiçbir işe yaramadığı belli olan fikirlerini ısıtıp ısıtıp önümüze koyan “eski ve yeni markalardan” kurtarın bizi. Asla yalandan pembe tablolar resmedin demiyorum ama umudu besleyin; bu ülkenin insanının yaşama sevinci için duyması gereken duyguyu! … O kadar açız ki ve sabırsız!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hidayet Ersin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |