Özgürlük sevdası insanın başkalarına duyduğu sevgidir; güç sevdası insanın kendine duyduğu sevgidir. -Hazlitt |
|
||||||||||
|
Farkında mısınız aslında 2000 ile başlayan yıllar hiç bize ait olmadılar ve sanırım olmayacaklarda. Halbuki 1900lu yıllardan üzerimizde kalan tozu , toprağı ve çamuru silecek bir yeni yüzyıl dilemedik mi hepimiz ayrı yerlerde ve ayrı zamanlarda. Neden bizim olamıyor öyleyse , önümüzde kocaman bir heyecanın kapısını açıp, " hadi , ne duruyorsunuz , gelsenize içeriye." demiyor ? Ne ilginç bir nesil olduk biz...Ve bence neden olduk ? Belki de tüm dünyanın globalleşme dediği olguyu ilk yakalayan annelerimiz , teyzelerimiz olmuşlardı. Yüzlerine papatya resimleri yapmışlardı zar zor bulunan göz kalemlerinden. Bol paçalı , komik pantolonlar giyip annelerini sinirlendirirken , etek boylarının kısalığı için babalarından azar işiten bizden biraz büyüklerimiz. Mahallede ki o sakallı ve üzeri acık arabası olan oğlana gizlice camdan bakarken yakalanmışlardı küçük erkek kardeşlerine. Aslinda onlar özgürlüğün sadece istenmesi gerektiğine inanmışlardı , karar vericilerinden. Önce ailelerinden sonra çevrelerinden. Gizli gizli ele geçirilip , soba altlarında kurutulan "silâhlı kuvvetler" sigarasından bir nefes çekmekti belki de onlar için kendini ifade edebilmek. Çabuk sıkıldılar kendilerine verilen genç rolünü oynamaktan pek çokları. Önce kapıları çalındı ellerin çiçekler ve çikolatalar olan ve belki de ilk defa görülen koca adayları geldi ziyaretlerine. Yan odada , yengeleri kardeşleri nezaretinde tanımaya çalıştılar birbirlerini. Göze ve kulağa en hoş gelen adayın sıfatı bir sure sonra "nişanlı" olmuştu bile. Sanırım hiç hissetmediler sıfatın " koca" olarak değişirken onlarında yeni bir role soyunduklarını. Erken evlendiler , erkenden bebekleri oldu. Ve onlar , şimdi bizlerin güzel anneleri yani ; tüm sevgi ve kuvvetlerini verdiler üzerimize erken yürüyelim , hızlı koşalım ve terbiyeli sağlıklı çocuklar olalım diye. Kendilerine çizilmis olan doğruya oturup bıraktılar kendilerini rüzgara. Bizler yapamadık , yapamıyoruz da. Bizlerin daha ilk yaşlardan beri kendi ailelerimizin yapamadıklarını yapmak gibi bir misyonu oldu çünkü. 70 lerin çocukları. En beyaz önlük yakalarını takmalı yakamıza ve ilk kurdelaları almalıydık sevgili öğretmenlerimizden. Yemegimizi sonuna kadar yemeliydik , seçmeden. İlkokulu bitirir bitirmez kolejlere hazırlanmalıydık. Ailelerimiz arttırıp arttırıp bizlere vermiyor muydu , biz sadece dersimizi öğrenmeliydik. Kurslara gittik , dersler aldık . Yemeğimizi koşarken yemeyi ilk o zamanlarda öğrendik belki de. Hayat ne kadar yavaştı 6 yaşındayken ve neden simdi durmadan koşuyurdu zaman anlam veremeden. Başardık veya başaramadık , lise yıllarımız boyunca ne kadar özgürdük bizler değil mi ?? annelerimizin aileleri olmadan girmediği sinema kapılarından bizler sevgililerimizle girebiliyorduk örneğin. Babamızın yanında bacak üstüne atmayı da başarmıştık. Telefon ile sohbet etme özgürlüğümüz vardı varolmasına ama hepimizin başında da " kim o ? " diye ısrarla soran annelerimiz dikilmiyor muydu? Arkadaşlarımızda gece yatısına bile kalabiliyorduk bizler. Bizler aşmıştık bir çok seyi. Aslında ilkler olmanın zorluğunu yüklemişti bir önceki neslin çabuk yorulan anne ve babaları bize , bu çabamıza bir anlam veremeden karşımıza dikilip gidişatımıza engel olmaya calışanlar yani. çabuk yorulmadık arkadaşlar ama çok hızlı koştuk. Üniversite okuduk biz , eve geç geldik , geceleri sokakları arşınladık. "geç kalma " kavramının göreceli bir kavram olduğunu ilk biz keşfettik sanırım. Ve bize kendilerine göre geç kalmış olduğumuzu haykıran büyüklerimize , bağıra çağıra yakınabileceğimiz bir trafik problemimiz vardı neyse ki. İçki içtik , eve sarhoş geldik , sigara paketimizi çalışma masamızın üzerinde bıraktık sırf görsünler de kovalamaktan vazgeçsinler diye. Hatta , uzak şehirlerde "okul okuduk". Yalnız yaşamanın aslında nasıl bir eziyet olduğunu öğrendik öğrenmesine ama hiç toz kondurmadık. Para kavramı öyle çok kondu ki karşımıza , Ama para ile de engellenemedik biz pek çoğumuz çalışan öğrenciler olmak durumunda kaldık. Yani ne okuduk aslında , ne öğrendik nede para kazandık. Olsun , özgürlüğümüze sahiptik ya... Geç evlendik , hatta evlenmedik... Bir çatı yetti hayatlarımızı bir başkası ile paylaşmaya. Nikah kavramı bile uzaktı bu hayatlarımızdan , bir gün direnemedik ve evli oluverdik. Sonra dul . Ve sonra gene evli , ... böyle bir ikilem ile gittik , geldik. Belgeli ilişkilerde kirildik , üzüldük , yıkıldık. Ama bir gerçek daha vardı ki , çoğumuz ailelerimizin onca mutsuz evliliği arasında ilk boşanmış olanlarıydık. Ne korkunç değil mi , hayır boşanmış olmak değil , gördüğümüz bizden önce ki o kadar mutsuz ilişkinin hala devam ediyor olması korkunç olan. Bizler böyle düşünmeyi öğrendik , hareket etmeyi ve birşeyleri bir yerlerden yakalamayı denedik her zaman. Depresyon girdi hayatımıza , psikologlar , hatta azmışlarımız psikiyatrlarla bile tanıştı. Hasta bir nesil olduk , anlatamayan . Tüm bunlar olurken , bizler mutlu muyduk ? bazen evet , bazen değil sanırım. Kendimiz olduğumuz anları , birbirimizle paylaşırken mutlu olamasak bile huzurluyduk sanırım. Maskelerin altına saklanmadan , zayıf kişiliklerimizle ve ağlayan yüzlerimizle birbirimize destek verip , bir omuz ararken bizler , biz olmayı öğrendik. Ve eminim güçlü olmayı da çözüverdik bu koşturmacanın ortasına. En azından biliyoruz ki , güçlü fiili , Güçlüyüm - güçlüsün - güçlü - güçlüyüz - güçlüsünüz - güçlüler seklinde çekiliyor... :)))) Erken yaşadık arkadaşlar , ucundan tutmaya çalıştık ve tüketene kadar sömürdük geçmişimizde ki yılları , belki de o yüzden oluyor bütün bunlar. 2000li yıllar temkinli yaklaşıyorlar bize , onlarda bizlerin onlardan çekindiğimiz kadar ürküyorlar belki bizlerden. Bizler biraz daha çocuk olmaya , yeni doğmuş yüzyılda biraz daha olgun davranmaya başlayınca herşey yoluna girecek ve Mutluluğu belki hiç tutamadığımız bir yerinden yakalayıp sıkıca sarılacağız ona. Böyle ümit ediyorum ve hayat bu kadar olmamalı diyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |