Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Gelen tüm fırsatlar heba edilmiştir üzerinde hiç gerçekten düşünmeden ve geleceğe ümit bağlanmıştır , nedeni hiç bilinmeden. Gidiş yolunda etrafımızı seyretmeyiz , nasılsa dönerken keyif alırız diye. Bineriz bir otobüse ve gözlerimizi kapatır , yolun sonu gelsin bir an önce diye uykuya bırakırız kendimizi. Halbuki belki de daha önce hiç gitmediğimiz şehirlerdir geride kalan yolun üzerinde bıraktıklarımız. Veya hiç görmediğimiz kuşlar vardır yolun kenarında ki tarlalarda. Mevsimin elbisesini giymiştir yollar üzerlerine , bazen rengarenk , bazen kahve tonlarında ve bazen de alabildiğine beyaz. Ama olsun , biz hep sonuna dikeriz gözümüzü , yol bir bitse..... diyerek. Yanımızda ki koltuğa gözümüzün ucuyla bakarız , keşke orada kimse oturmasaydı da şöyle rahat rahat ayaklarımızı uzatsaydık yakınmasıyla. Yanımızda oturanında bize göz ucuyla bakarken böyle düşündüğünü bilmenin rahatsızlığı belli belirsiz geçer beynimizden. Dert etmeyiz , yolun sonuna çok yoktur nasılsa. Yapayalnız bir hayata sahip olmanın ne demek olduğunu bilmediğimiz için , herkes yabancıdır bize. Aslında bir güvenin temeli çoktan atılmıştır şoförle aramızda ama onunda yüzüne bile bakmayız. Kimdir bu adam hiç ilgilendirmez bizi . Halbuki tanımadığımız kimsenin arabasına binmemeye şartlanmışızdır çocukluğumuzdan beri. Bu büyük bir emanettir aslında , hem inandığımız doğruları ters çevirmiş , hem de kalbimizi eline hapsetmişizdir o şoförün ama umurumuzda değildir. Parasını ödediğimiz her şeyin bize yeterince güvence verdiğine inanmaktan midir bu , hiç bilinmez. Birde yanlış yapma korkusu vardır , planları ertelememek uğruna. Binmeden önce aracın sefer sayısı kontrol edilir , sonra bir kez muavine sorulur soru ve sonrada şoföre doğrulatılır. Garantide olmalıdır yolun sonunun neresi olacağı. Gitmişizdir , dönmekteyizdir hatta , ama bir kez bile gidisin tersini yapmadan. giderken bir kez bile ilgilenmediğimiz manzara bile tanıdıktır sanki, tekrar vakit harcamaya gerek yoktur ki. Alışkanlıklarımız vardır bizlerin, prensiplerimiz vardır. Yetişmemiz gereken yerler ve bitirmemiz gereken işler. Biraz daha vakit dileriz , bir gün otuz saat olsaydı deriz. Hep kendimize , hayatımıza bizim istediğimiz renkler girsin diye bekleriz . Mutluluğu tarif ederken , yeşili , pembeyi , sarıyı , turuncuyu sıralarız da üzerimize siyah ve lacivert giymeyi adet ediniriz. Beyazı özel günlere saklarız , nede olsa kirlenmek en çok beyaza yakıştırılmıştır. Hadi bugün hep birlikte , alışkanlık dediğimiz saplantılardan uzaklaşalım ve gelen günleri birer birer kabullenelim. Yarını beklemeden , yolun sonuna gelmeyi istemeden. Zamanı beklentisizce , geride bıraktığımız saniyeyi sadece nefes almak için harcamadan geçirelim. Şoföre sıcak bir gülümseme hediye etmekten mutlu olmayı öğrenelim. Ve bir kez daha düşünelim gerçekten en çabuk kirlenen renk midir beyaz yoksa dürüst olmak erdemine mi sahiptir ?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |