Ben bir kuşum; uçtum yuvadan... Artık ben nerede, eve dönme isteği nerede?.. -Leyla ve Mecnun, Fuzuli |
|
||||||||||
|
Eriyen tırnakların kokusu bu. Yalın topuklar her basışta çöl toprağına bir mahreç çalınır kulaklara. Afgan kadınlarının göç hikayesi bu. Hem arşı, hem arzı nar olanların hikayesi… Çorak toprakların nasırlı elleri… Toprak çömleklerde yeşeren hayatlar yada kilin, balçığın içinde yoğrulan kaderler. Kadın olmakla kazanılan bilgelik… doğru tanımı budur belki. Nasıl açıklanabilir yoksa bazı yaşamlar ?... Afgan elinde kadın olmak, doğuştan bilge olmaktır. Her günü savaşta olup çocuklarına mutlu masallar anlatmaktır. Çorağın içinde olup, çocuklarına yeşil bir dünya yaşatmaktır. Her an kan ağlayıp, etrafına kadir görünmektir. Şarapnel ve kana bulanmış toprağı elleriyle dövüp, çocuklarının saçlarını okşamaktır yada kadın olmaktır. Kadından fazlası olmaktır. Sıcak çöllerin sıcak yürekleri… Sarı zerratın üzerinde yalın ayaklar… kalabalık bir konvoy. Mühürlenmiş kalplere yürüyorlar. Ne yüreklerinden geçen feryadı duyan var, ne çölleri yeşerten göz yaşlarını gören. Yine de yürüyor o ayaklar, bedenler, gönüller. Vicdanın köreldiği kapılara doğru, akılların gölgelerle sarhoş olduğu beldelere yürüyorlar. Umut mu bunun adı ?... Pek sayılmaz. Çünkü güneşi yeis olan bir coğrafyanın kadınları için umut yoktur. Zincirleri eriten tükürük… Adımlarında Afgan kadınlarının, dünya biraz daha devrilecek ve bu göç hikayesi bittiğinde, mühürlenmiş her kalp, sarhoş her akıl, onlarında tükürüklerinde kavrulacak, boğulacak. Evet, bir cehennem azabı bu. Kim bilebilir vicdanın ne zalim olduğunu? Gün geldiğinde cehennem susacak ve vicdan konuşacak… yüzümüze her tükürdüğünde bir Afgan kadını, yedi kat gök tepemize inecek, biz yerin yedi kat dibine gireceğiz. Belki dua edeceğiz, cehennemde olmayı dileyeceğiz, belki de vicdanımız söküp taşlara vuracağız. Duymaz kıldığımız kulaklarımızın hesabı sorulacak, görmez dediğimiz gözlerimizin diyeti istenecek. Göç hikayesi bitecek ve gölge olarak yaşadığımız dünyada, buhar olup hiçliğe karışacağız…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bünyamin Bayansal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |