Benim yaradılışımda fevkalade olan birşey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk |
|
||||||||||
|
Bunlar dört çocuktu: Gawrik, Schurka, Filjka ve çok minik Sonja. En büyükleri olan Gawrik, bu alkol karşıtı örgütün başıydı. Hem gösteri programını hazırlamış, hem de bayrak ve pankart için gerekli parayı bulmuştu. Bu para ise öyle ahım şahım bir miktar değildi. Hepi topu iki ruble, kırk kapik; bunlar, bir kısmı banka ve gerçek ticaret işi, bir kısmı da suç karakterinde çok zor mali transaksiyonlarla elde edilmişti. Şöyle ki: bir ruble kırk kapik parayı Gawrik, bankadaki mevcut tasarruf hesabından çekmişti. Bankada bir ruble elli kapik tutarında bir sermayesi vardı; bu parayı o, günlük gazete satışından dürüstçe kazanmıştı. On kapiki kasada bırakmasının tek amacı, var olan hesabını kapatmamak ve onuruna halel getirmemekti. Yetmiş sekiz kapik ise, kavanozu ile birlikte satılan birkaç kuyruklu kurbağanın ve suyun ısıtılması için gerekli alkol lambasının satışından geliyordu. Duyulmamış denli düşük bir fiyat! Bu kadar düşük paraya satmak insana acı veriyordu! Yirmi kapike gelince – bunlar da Filjka ve Schurka’nın temiz parası olup, Çar zamanında basılmıştı; alış-veriş hengâmesi arasında cebe indirilmiş paraydı bunlar. Son iki kapik ise Sonja tarafından getirilmiş, hırsızlık sonucu elde edilmişti. Bu para evdeki komodinden çalınmıştı. Bu zorunlu malzemeyi, düzenlenecek olan alkol karşıtı gösterinin başarılı geçmesi için tez elden bir araya getirmişlerdi: bir metre bez, çivi, tutkal,boya ve diğer bazı şeyler. Gösteriden önceki akşam boyunca çocuklar Gawrik’in yanındaydılar; sandık odasında bayrakları ve pankartları hazırladılar, hevesli bir şekilde boyalarla yazıları ve sloganları yazdılar. “Yine boşuna gaz yakıyorsunuz!” diye seslendi bir ara Gawrik’in annesi, elindeki süpürge sapıyla odanın kapısına vurarak. “Bağırmana gerek yok! Kendi gazımızı yakıyoruz. Bunun parasını örgüt verdi!” diye yanıt verdi Gawrik kalın sesiyle, bunun üzerine utanan anne hemen sustu. Arkadan Gawrik’in yeni ayılan babası sandık odasının önüne geldi. Seslenmedi, kapıyı da çalmadı, yalnızca ilgiyle kulak kabarttı ve duyulmayacak bir sesle mırıldandı: “Bak şu işe, şu bacaksızlara! Haşır huşur bir şeyler yapıyorlar ya, ne yaptıkları belli değil … Çalışan insana rahat vermiyorlar, bu canlar! Hay şeytan … Bir kadeh hiç fena olmazdı şimdi!” “Vereceğim sana bir kadehçik!” dedi anne tekin olmayan bir sesle – “bir kapik bile bırakmadın evde! Hepsini içkiye verdin!” Çocuklar geç saat ayrıldılar. Gawrik, işi biten bayrakları ve pankartları kurumaları için özenle astı ve hemen ardından uykuya daldı. “Kör şeytan, kör şeytan” diye mırıldandı baba, niyeti kötüydü, ayaklarının ucuna basarak sandık odasına süzüldü. Meraktan çatlayacaktı. İçeri girdi, karanlıkta el yordamıyla lambayı arıyordu, bulunca yaktı. Zayıf ışık altında, kaba bezden güzel pankartı gördü, üzerinde şunlar yazılıydı: “İlk kadehi yakaladığında, İkincisi de seni yakalar!” “Hımm!” dedi baba, yüzü gerilmişti. “Şu işe bak, iblis soyları, neler de düşünüyorlar … İlk kadehe elini atarsan, ikincisi seni yakalar … Üçüncüsünü sen … Dördüncüsü tekrar seni … Beşincisini sen … Altıncısı seni … Ve böyle bütün bir yaşam boyunca devam eder…” Bu düşüncelerden etkilendi; bir kaç gözyaşı yavaşça zayıf şakak kemikleri üzerinden akıyordu. “Gerçekten de bir kadehçik hiç fena olmazdı. Hımm!” … Ertesi gün Filjka, Schurka ve çok minik Sonja, büyük bir sabırsızlık içinde karları çiğneyerek, Gawrik’in evinin önünde bekleşiyorlardı. Gösterinin başlama zamanı gelmiş geçiyordu, ama Gawrik bir türlü gelmek bilmiyordu. Sonunda göründü. Yüzü darma dağınıktı. “Ya pankartlar nerde?” diye sordu, bütün gece trompetlerin ve bayrakların rüyasını gören küçük Sonja. Babam hepsini … dün akşam … içkiye yatırmış…”, diyebildi Gawrik zorlukla. “Şimdi n’olucak?” diye sordu yıkılmış bir sesle Filjka. “Gösteri ertelenecek mi, ha?” “İptal edeceğiz!” dedi Gawrik. “Boğazına bir kramp düğümlendi, ve neredeyse ruhsuz biçimde ekledi: “Benim çizmelerimi de … satıp içkiye vermiş …” Ancak o an fark etti çocuklar, Gawrik’in çıplak ayakla kara bastığını. “Aslında çizmelere o kadar üzülmüyorum… şey … biliyorsunuz … kuyruklu kurbağalar …” diyebildi sonunda ve yüzü kramp girmiş gibi titremeğe başladı. (Çev. Ali Osman Öztürk)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali Osman Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |