Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
“Bende bu sevgi varken-cesarete hiç gerek mi var?” Elimde berbat kokulu çiçeklerle bekliyorum seni… Kusura bakma ama sen onu bile yapmıyorsun; yalan değil ki-beklemiyorsun işte! Yemin(ler)in unutulduğu yoldayım… Simsiyah bir geceye bulutlanıyorum. Boş-ver kaderimin elveda busesi; aşktı gelip geçti. Gerçeği yaşamakta siyah bir bulut gibisin; anla(t)makta ise söze gerek mi var… “Sonsuza kadar… Hani ölsem de yine vazgeçmem ki-senden” Hiçbir şey uzak değildi! Bak bu sözü hiç unutma:”Hani ölsem de vazgeçmem senden” yalan değil, sonsuza kadar… Seninleyim, sende… Sonbaharın soysuz gününde çırpınıyorum… Güz mevsimi her şeyi düşürüyor; içimdeki güzelliğini artık hiç büyütemiyorum. Âmâsı var hayatımın, ufakta olsa yaşanmışlığın bir hatırası var; çirkinleşen çözümlerin harcanmışlığında kalsamda… Sendeyim, kahrolsam da… Unutulsam da. /Şelaleden düşen harflerin çığlıkları gibisin, Hani haykırsam suyla karışık, sevgimi… Herkes görebilse içimdeki o güzelliğini/ yapamadım Soysuz bir aşkın susuzluğunda kaldım işte!/ “Yenildim yüreğine… Kalakaldım bir sözünle/ yine de unutamadım…” Yokluğun eskisi gibi acıtmıyor tenimi… Bak tenim dedim fark ettiysen yüreğim demedim. Bıraktığın yerde değilim; olursa hani vicdanın sızlarsa arama beni o yerde, inan sevgim, hüzünlerimi ektiğim yerde kaldı… Ve de senliğim! Hiçbir şey uzak değildi! Ama her şey çok uzaktı, değil mi? Masallar geceleyin aklımıza gelirdi, tıpkı yakamoz gibi yansırdı… İçimizdeki aşk bizi bu sefer çok yanılttı! “Sevildiğimi sanıyordum… Sevmek-sevilmek ayrı duygularmış, aldanmışım…” Yemin(ler)in unutulduğu yoldayım… Sessiz rüzgârların felaketindeyim. Savrulmuyorum, sadece her şeye saldırıyorum. İçimde bir o kadar birikmiş nefret varken, kusura bakma… Çareler ölmüş elimde, neye yarar rüzgârların sessizliği. Günah olmuş tek doğrum; sevmişim-sevilmemişim… —anla beni artık! Yalancı baharın koynunda büyütme çiçekleri; artık yeter güller kokmuyor eskisi gibi… Baksana, elimde berbat kokulu çiçeklerle hayalini yaşatmaya çalışıyorum. …yüzüm, gözüm sen gibi; ya yüreğim? Avuçlarımda umudumu tutuyorum. En çok ne üzüyor beni biliyor musun? Doğduğum günün soğukluğumu bilmem ama daha bir kez bile sevdiğim kadınla doğum-günümü kutlayamadım… İçim acıyor desem çok mu acıklı olurum… Bak yine kasım ayı geliyor; korkuyorum doğum günüm yaklaşıyor, kıyılıyorum… Neredesin sessiz fırtınanın gül yüreklisi, neredesin? “ Seni unutmak istemiyorum sadece doğum günümü tek başıma geçirmek yoruyor yüreğimi…” ( yürek burkulmalarında ki tozlu yazılar–13 ) emre onbey
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © emre_onbey, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |