Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
Sensizlik nasıl yaşlanır sevgilim? …kaç yelkovan akrebin etrafında döner pervasızca ve kaç kelebek intihar eder ay ışığında, söyler misin? Bilmediğin o kadar çok şey var ki/ şimdi demli bir çay sıcaklığında umutlarım kalıyor ya; korkuyorum, havalar da soğuyor… (neden ben seni yüreğinden çalmadım ki…) “sensizliğin bedenime karıştığında daha da çok duyarım acının kalp atışlarını” Yazık, ne kadar çok “sen” olmayı istemiştim oysa. Yağmurlu günlerde ıslanmak bile çok güzel değil miydi? Günden güne eriyen bir çırpınış bu; paramparça olmaya kalksam, biliyorum farkımda bile olmayacaksın… Ne zor bir bilsen sayfaların çaresizliğinde sana ulaşmak/ her şey ortada değil mi? Öylece duruyorum senden gelecek ufak bir tebessümle sarılıyorum hayata… Seni çok özlüyorum. (yağmurun pencereme vurması bile değişti; yokluğun yaşamama engel bunu bil…) Çok severken unutmak yalandır! Neden bu söz, inan bende bilmiyorum… İçimden geldi öylesine/ hani öylesine yaşadığımı hatırlatmak istedim biraz. (bil ki büyük yalanların kapısına dayandı yüreğim/ her şey karşı bana) “sensiz olmaz/çünkü ben sensizliğini yaşatamam bu bedende daha fazla…” Şuna inan sevgilim! Bir martı kanadından çalmadım özgürlüğü… Hiç düşünmedim bile; özgürlüğüm sana varan yollardaydı. Ürkek bir ceylanın hayatını yaşadım, her an avlanırımın korkusunu. Sen şimdi sanıyor musun ki-bu sevgi bir çırpınış gibi kalacak yeryüzünde… (inan ki bu beden sensiz azraile bile emanet edilmez…) Şimdi! Kahrolası yıllarda bulmak var, hayatımın boşluk hecelerini… Tümcesiz cümlelerin anlamsızlığına bırakmak var, eskimiş bedenimin cesaretsizliğini… Kaybolmak var, şeytanın bile bilmediği dipsiz kuyularda… Sensiz ölmek bile ödül biraz daha yaşamak var, bu acının en derin ızdırabını… Sessizce susmak var, onca hakka rağmen… (her yanımda sensizliğin acısını çekmek var, senliğinin kıymetini bilemediğim için…) Yaşamak istediğim çok şey var… Kendime yaşatmak istediğim/ sanma ki iyi dilekler bunlar, oysa çoktan sildim cesaretimi bedenimden… Issız bir çölde mecnunun saçının teli bile olamayacak kadar nefret ediyorum, kendimden… (oysa mecnuna bile acırdım kendimden daha çok…) Sensizliği bana yaşattıkları için organlarımı bile sevmiyorum… İçimde öylesine çalıştıklarını bilmek sanma ki bana huzur veriyor. Sen yoksan bu bedenin umuduna ihtiyacım yok; dört bir yanım sensizlik yaşatıyorken/ anlamıyorum nasıl bir ömür bu! (huzur nasıl bir şey ki-onu bulmakta çaresiz kalıyorum…) …sanma ki sensizlik yaşlanır sevgilim! Mevsimler kapımda/ takvimler güneşi gözlüyor; ay ışığında halen ağlıyor umutlarım… Kıyamet koptu-kopacak, “sensizlik” kapımda nöbet tutuyor… Duyun ey kozmos! Ben sevdiğimden ayrı kaldığım için ölmüyorum… (bilki sensiz ölmeyeceğim… -“sensiz öldü!”, diyemeyecekler…) ( yürek burkulmalarında ki tozlu yazılar–19 ) —Emre onbey
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © emre_onbey, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |