"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
Sonbahar kokusu yüzüme dokunuyor,gözyaşlarımı silen bir el oluyor rüzgar, yumuşak gülüşlerin yüzüme kondurduğu kuşları izlerken, gözlerimin yaşlı yanı içimde korkusuz savaşçının meydanları terk ediş hikayesini yazıyor yalnızlığıma, ben susuyorum hikayem konuşuyor. -Bu yol karanlık,fenerin ışığı cılız geri dön. Ardımda bıraktığım yola bakmıyorum.Gölgemin karanlıkta gezinen kıvrımlarını izlerken,mutluluğa susamışlığımın, boğazımda oluşturduğu düğümü çözmeye çalışan bir ben beliriyor, gölgemin tam yanında.Sonra o zavallı aksim geliyor aklıma,umutlarım ve umutsuzluğun o her şeyi yakan azgın alevi.Ölmeliyim diyorum bunca enkaz,bunca terk ediş ve bunca acı… Ayaklarımın altı kanıyor,adımladıkça kan bulaşıyor toprağa. Ardıma, sonra gölgeme yansıyan yüreğime bakıyorum.İçimin asi kalabalığı alabildiğine geliyor üstüme,ellerinde alehime yazılı pankartlar ve yükselen o boğucu ses -kaçışların yararsız -geri dön… Dönmüyorum… Arkamda yükselen melodilere bırakıyorum kendimi.Silueti silinmiş, kimliksiz hayatımın, hangi vuslata kapı açacağını düşünmeden yürüyorum.Gözlerimdeki yaşlara dokunuyor rüzgar sonbaharı ne çok sevdiğimi düşünüyorum… Varlığının anlamını çözmeye çalışan bir bedevi görüyorum fenerin cılız ışığında elinde asa, başucunda birikmiş sorular.Adımladığım yola her adımda biraz kan ve yaşamışlığım kadar eski cümlelerimi bırakıyorum. Gözlerini kısıyor bedevi,gözlerime,ardımda parlayan kırmızı lekelere ve parça parça dökülen cümlelere bakıyor.Yüzünde tüm bu yaşananları onaylayan bir bakışla sallıyor başını,ben gülüyorum,içim ağlıyor… Elimde fener karanlığın son adımlarında,gölgemden koparılmış,hayatımdan ve ellerimden kayan bir bedevi görüyorum.Dizleri üzerine çökmüş,yaşlı gözlerle ardımdan bir şeyler söylüyor. Duymuyorum… Fener sönüyor,ben yürüyorum. Bir gündoğumu bekliyor umutlarını yitirmiş ruhum.Dağlar ardında yitirilmiş zamanlarını yeniden gülüşlerle karşılamak için bir gündoğumu çığlık çığlık. Karanlığın tükendiği yerde doğuyor güneş ben ayakları kan bedeni yorgun savaş kahramanı, ellerimi uzatıyorum iyice süzülen karanlıkta yüreğime doğan güneşe sesleniyorum -Umutlarımı ver! Yalnızlığım suskun,yenik bedenimde hayatımı saran tuhaf bir sıcaklık.Bir kaya parçasında yığılmış yorgun siluetimle, her şeyden habersiz olan güneşe bakıyor,bakıyorum… Bir çocuk grubunun sesi yükseliyor içimde, bir çocuk çalan kapıyı açmak için, çıkıyor oyundan uzun adımlarla merdivenleri iniyor bir…iki…dört ve kapı.Gülümsüyor çocuk,nefes nefese kalmış bedeninden çıkan cılız bir sesle gözlerime bakıyor.Fener sönüyor,bedevi düştüğü yerde kalıyor,çocuk mutlu çocuk -hoş geldin,ruhum.diyor Hoş geldin ruhum. SİNEM SEMERCİ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © SİNEM SEMERCİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |