..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yanlış sayısız şekillere girebilir, doğru ise yalnız bir türlü olabilir. -Rouesseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Didem




13 Ekim 2009
Yaşa ve Yaşat  
Didem
Görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır, kimse olamaz derler. Ve ne güzel söylerler. İnsan ruhu, bedeni, yüreği, beyni, dengesizliğe bir yere kadar dayanır. Bir yere kadar çığlıklar, sessizce atılır. Ne zaman ki kasırgalar kopar, ancak insanın gözü ,o an var oluşu yakalamaya adım atar. İlk korku, kontrolü kaybederek diğerlerine zarar vereceği endişesidir. Yani o anda bile tek gördüğü, dışardakilerdir. Hep başkalarına dayandığından, yine bir başkasını arar, kendinden korkarak başkalarından yardım umar. Ruhu, yüreği, beyni, bedeni iflas etmiştir sanki. Yılların getirdikleri ve getiremeyip götürdükleri öyle birden üstüne varır ki, evinin yolunu bulamaz, bir cümleyi tamamlayamaz hale gelir. Öyle çaresiz, öyle görünmezdir ki, yokluğuyla, varlığı fark edilmez. Etliye, sütlüye karışmaz ve artık görünmez olmak bile ona yetmez. Uyku tek sığınağıdır, orada herşey tam istediği gibi, hem onun içinde hem de dışındadır. Hiçbir güzelliği görmez, istese de göremez, kalın bir perde inmiştir, hafızasının en özel yerlerine, en sevdiği dostunu bile göremez zihninde. Bir yandan sevdiklerini üzmemek derdinde, herşey normalmiş gibi davranır. Hep yaptığı gibi, maskesini yüzünde taşır. Oysa maskesi yanarak yapışmıştır tenine. Ne kendisini ne sahtesini yansıtmakta, güçlüdür artık. Diğerleri yıllardır gördükleri maskedeki yıpranmayı fark etmezler. Zaten yıpranmayı fark edecek farkındalıklara sahip olsalar, maskeden onu kurtarmayı yıllar önce başarırlar, onlar kendileri olarak, onun ruhuna ayna tutarlardı. Diğerlerinin aksine hep dışlansalar da maskenin içini görmeyi isteyen az bir çoğunluk çok azını olsa da, hisseder farkı. Ama konuştuklarında, maskenin sahibi hiçbir şey olmamış gibi, gözlerine hiç ulaşmayan gülümsemesiyle, konuyu değiştirir. Ve daha çok kaçar, aslında ne çok yakınlaşmaya ihtiyacı olduğunu bilmediği kişilerden. En büyük kaçış, kendinden kaçma en sonunda hayattan kaçmaya dönüşür. Öyle mutsuz, öyle perişandır ki aynalara bile dayanamaz, hem onları kıracak gücü yoktur, hem onlara bakacak yüzü. O kendi kendinde asla yenemeyeceği savaşında boğuşurken, dışardakiler bedenin isyan belirtilerini yok etmek için, asla işe yaramayacak önerilerde bulunurlar. Hep yaptığı gibi dinler görünür, önerileri deneyince de işe yaramadığını görür. Ve bu kısırdöngü, kişinin ruhu ortaya çıkmadan, kırılamaz.


:AHJC:
İşte benim hayat felsefemi özetleyen , bu 2 kelime. Hayatıma bu 2 kelimenin yön verdiğini düşünürdüm hep. Ta kii bu sözün,sadece yarısına uyduğumu anlayana kadar. Evet, hayat boyu, tüm sevdiklerimi yaşattım, içimde dışımda ve her yerde. Öyle ki, kendime rağmen yaşattım onları, beni ezip geçtiklerini bile sezdirmeden. Onların mutluluğu kendi mutluluğumdu, onlar mutluysa mutluydum, değillerse değil.

Ağaçtan düşen bir yaprak gibi, rüzgar nereye götürürse giden ve rüzgar gelmeden önce ağaçtan düşmemek için var gücüyle direnen. Misafir gelen tırtılın, yanındaki yaprağın yerine, kendisini ısırmasından gerçekten mutlu olan ve diğerlerini buna inandıran biri. Her konuda korkak, kararsız, güvensiz, beceriksiz ve düşünmeye, öğrenmeye, konuşmaya, araştırmaya, kendi kabuğundan dışarı çıkmaya korkan biri. Bir buz abidesi. İçini görmek, onu tanımak,anlamak, ve özellikle,ona ayna tutmak isteyenleri, kendinden koruyan biri. Yarattığı ve içinde yaşadığı bu sanal mutluluk dünyasına, sıkı sıkıya bağlanan, aslında inanılmaz biri.

Biri, biri... Onun için bu kelime, birşey ifade ediyormuydu ki? Bizin içinde yer aldığına, biz olmadan olunmayacağına inanan, ve bizden atılmamak için, kendi adına hiçbirşeyi yapmayı ya da yapmamayı göze alamayan. Ait olma yörüngesine takılı kalıp, birey olmak kelimelerinin bile farkında olmadan yaşayan ve ne ilginçtir ki kendini mutlu sanan biri. Kendine bilinç düzeyinde, ergenliği bile yasakladığının farkına varmayan biri. Vücudunun, ruhunun, beyninin, kalbinin dengesini, farkında olmadan alt üst eden, ruhunu harebeye, kendini maskeye döndüren kişi. Ve öyle bir maske ki , öyle uzun zaman geçmiş ki onu yüzüne taktığından beri. Artık gerçek yüzü sanmakta ruhundaki, kalbindeki, beynindeki, gözlerindeki maskeyi. Peki o insan değil mi, ,eğer insansa nasıl hissetmez ruhundaki değişimi, hangi vücut kabul eder böylesi eziyeti.

Görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır, kimse olamaz derler. Ve ne güzel söylerler. İnsan ruhu, bedeni, yüreği, beyni, dengesizliğe bir yere kadar dayanır. Bir yere kadar çığlıklar, sessizce atılır. Ne zaman ki kasırgalar kopar, ancak insanın gözü ,o an var oluşu yakalamaya adım atar. İlk korku, kontrolü kaybederek diğerlerine zarar vereceği endişesidir. Yani o anda bile tek gördüğü, dışardakilerdir. Hep başkalarına dayandığından, yine bir başkasını arar, kendinden korkarak başkalarından yardım umar. Ruhu, yüreği, beyni, bedeni iflas etmiştir sanki. Yılların getirdikleri ve getiremeyip götürdükleri öyle birden üstüne varır ki, evinin yolunu bulamaz, bir cümleyi tamamlayamaz hale gelir. Öyle çaresiz, öyle görünmezdir ki, yokluğuyla, varlığı fark edilmez. Etliye, sütlüye karışmaz ve artık görünmez olmak bile ona yetmez. Uyku tek sığınağıdır, orada herşey tam istediği gibi, hem onun içinde hem de dışındadır. Hiçbir güzelliği görmez, istese de göremez, kalın bir perde inmiştir, hafızasının en özel yerlerine, en sevdiği dostunu bile göremez zihninde. Bir yandan sevdiklerini üzmemek derdinde, herşey normalmiş gibi davranır. Hep yaptığı gibi, maskesini yüzünde taşır. Oysa maskesi yanarak yapışmıştır tenine. Ne kendisini ne sahtesini yansıtmakta, güçlüdür artık. Diğerleri yıllardır gördükleri maskedeki yıpranmayı fark etmezler. Zaten yıpranmayı fark edecek farkındalıklara sahip olsalar, maskeden onu kurtarmayı yıllar önce başarırlar, onlar kendileri olarak, onun ruhuna ayna tutarlardı.

Diğerlerinin aksine hep dışlansalar da maskenin içini görmeyi isteyen az bir çoğunluk çok azını olsa da, hisseder farkı. Ama konuştuklarında, maskenin sahibi hiçbir şey olmamış gibi, gözlerine hiç ulaşmayan gülümsemesiyle, konuyu değiştirir. Ve daha çok kaçar, aslında ne çok yakınlaşmaya ihtiyacı olduğunu bilmediği kişilerden. En büyük kaçış, kendinden kaçma en sonunda hayattan kaçmaya dönüşür. Öyle mutsuz, öyle perişandır ki aynalara bile dayanamaz, hem onları kıracak gücü yoktur, hem onlara bakacak yüzü. O kendi kendinde asla yenemeyeceği savaşında boğuşurken, dışardakiler bedenin isyan belirtilerini yok etmek için, asla işe yaramayacak önerilerde bulunurlar. Hep yaptığı gibi dinler görünür, önerileri deneyince de işe yaramadığını görür. Ve bu kısırdöngü, kişinin ruhu ortaya çıkmadan, kırılamaz.

İşte geçmişim işte eski Didem ve nihayet varoluşundan güven duyan karşınızda küçük Didem

-Of,of. Bu ne ablacım ya kararttın içimizi, aşmamış mıydık, biz seninle bunları.
-Aştık Didem aştık ama insan ne oldum dememeli ne olacağım demeli derken, eskiden neymişim unutmamalı, deyişi geldi aklıma birden.

- Sen yazarken, düşünürken,okurken, korktum bir anda senden. Eski günlere geri dönmeye karar verip, beni terk edeceğini düşündüm yeniden.

- Ah! canım benim, özür dilerim ne kadar kırılgan ne kadar narin olduğunu unutup, kendimi güçlendirmek adına bazen bencilce davranabiliyorum. Sensiz var olmadığımın, sensizken aslında yaşamadığımın farkına vardığımdan beri, her an sana yaklaşmak için kendimle, geçmişimle, ihtiyaçlarımla, alışkanlıklarımla, hayatımla savaştığımı en iyi sen biliyorsun. Korkmakta haklısın, şu an yirmi dokuz yaşındayım ve ancak bu sene senin yanına varabildim. Bu bir sene içinde bazen sana verdiğim sözleri tutamadığım anlar da oldu. Ama şunu bil ki. Artık ben yaşarken yaşatmayı seçiyorum. Ve bunun sensiz mümkün olmayacağını, anlamlı ve çoşkulu hiç olmayacağını biliyorum. Ölümden sonra ne var birşey diyemem, onun için sana söz veremem. Ama ölene kadar, ne olursa olsun, her zaman yanındayım, kovsan bile gitmem, ve artık seni ezmeme ve senin ezilmene, asla izin vermem. Sen benim ilham kaynağım, sen benim yaşamımsın. Zaman zaman seninle sohbet edemiyoruz diye üzülme, ikimizde hazır olmadan bu sohbetleri yaparsak, kırılacağımızdan ama en çok, senin kırılacağından korkuyorum.
Küçük Didem, ben seni kaybetmekten korkuyorum. Sensizken bir hiç olduğumu biliyorum. Ve ancak seninle birlikte mutlu, huzurlu, sağlıklı, başarılı, anlamlı ve çoşkulu bir hayat yaşayabileceğimi biliyorum.

-Sana güveniyorum ve söylediğin gibi korkumu yaşayıp, kendimi ve onu serbest bırakıyorum. Şimdi kendimi daha rahat ve anlaşılmış hissediyorum.

-Böyle düşündüğün ve hissettiğin için çok mutlu oldum bir tanem. Eski Didem’den bahsederken bende gerildim, aynı korku benim de yüreğimi sıkıştırdı. Ama edindiğim farkındalıklar ve sen, bana yol gösteriyorsunuz. Kendi doğrularıma, değerlerime, hakkım olduğuna inanarak inşa ettiğim yaşam amaçlarım için, elimden gelenin en iyisini yapmaya devam ettiğim, yıkılsamda pes etmeyeceğim ve başaracağıma güvendiğim, inandığım ve şimdiden başardığımı hissettiğim için, yaşam amaçlarıma sonunda, hatta en kısa zamanda ulaşacağımı biliyorum.

-Ablacım seninle gurur duyuyorum.

-Senden bu sözleri duymak benim için o kadar anlamlı ve değerli ki, esas bunları yaşatan bana sen olduğun için, ben seninle gurur duyuyorum.

İşte biz; eski Didem ve küçük Didem. Ve artık yeniden doğan Didem

İçinizdeki küçük kızlar, küçük oğlanlar, içinizdeki ana baba ve kendinizle, benliğinizle her zaman bir bütün olup, hayat yolunda yaşamla dans ederken, ait olma ve birey olma dengesini kurmuş insanlar olarak yaşamanız ümidiyle.

Sevgi ve Saygılarımla

Didem
                  

.Eleştiriler & Yorumlar

:: İnsan kendini tanıyabilir mi
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
13 Nisan 2010
Kişi kendini nasıl tanıyabilir?Zaman zaman kendimizi avuttuğumuz,kendimize yalanlar söylediğimiz olmuyor mu?Başkalarında eleştirdiğimiz bir özellik bir bakıyorsunuz bizde de ortaya çıkıvermiş.Hiç yapmam dediğimiz bazı davranışları yapıvermişiz.Gerçekten bir muamma mı insanoğlu,yoksa kendisini öyle göstermeye çalışan rolüne iyi hazırlanmış bir oyuncu mu?Bu güzel yazınız daha çok soru getiriyor aklıma ama bir yerde de kesmek gerektiğinin farkındayım.Saygılarımla... Yazarın yanıtı:Bence kişi kendini gözlemleyerek; beklentilerini ve önyargılarını fark edip, kendi önüne geçmesine engel olarak, hatta belki de prensipleşen kuralları olarak belirttiği inanç, ihtiyaç ve şartlanmaların varlığından haberdar olarak ve kendine yeri geldiğinde canını yakacak kadar dürüst davranarak kendini tanıma arayışını başlatabilir. Arayış, kişi aramaya devam ettikçe sürecektir, tanıma ise belli yönlerden ilerleyecek, belki de gerekenleri her zaman yerine getiremediği için bazen gerileyecektir. Değişmeyen tek şey değişim olduğu ve bana göre genellikle, öncelikli önemli olan; bir durumda varılan yer değil, gidilen yolda öğrenilenler olduğu için, hiçbir zaman kendini tam anlamıyla tanımış olduğunu yürekten hissedemese de, hem kendi hem de sevdikleri için bu arayışa başlamanın ve devam etmenin olumlu geri dönüşleri olacağını tahmin etmekteyim. Bence, çoğunlukla, itiraf etmesek de en çok kendimize söylediğimiz yalanlar canımızı acıtır, tabii o yalana kendimizi kaptırmış, bir yalanın içinde yaşamaya başlamamışsak. Başkalarında eleştirdiğimiz özelliklere sahip olduğumuzu fark etmek ve onu benimseyebilmek de -özet ifadeyle- bir hünerdir. Anne karnında dinlemeye başladığımız hayatın sesini, çevremizdeki kişilerin ifadeleri ile bir teyp kaseti gibi, beynimize ve bazen de yüreğimize kayıt ettiğimiz için, ne kadar farkındalıklar yönünde yol almaya çalışsak da kimi durumlarda kişinin kendisine yakıştıramadığı, o anki bilgi, tecrübe dağarcığı ve bakış açısına ters düşen tavırlarda bulunmasının olası olduğunu düşünmekteyim. Bence, bu saydığım tüm iki ileri bir geri, ya da iki geri bir ileri ve varyasyonların çeşitlenmesinin izleri de insan oluşumuzun özünde yatmaktadır.Son sorunuz ile ilgili düşüncelerimi henüz toparlayamıyorum, sanırım biraz da düşünmeye korkuyorum. Sorularınız da aforizmalarınız ve diğer eserleriniz gibi ufkumu açıyor, diğer sorularınızı da uygun gördüğünüz şekilde öğrenmekten çok mutlu olurdum. İçten, anlamlı ve değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.Sevgi ve Saygılarımla.Didem




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Duru Sohbetler 2
Korkuların; Engellerindir Yaşam Sevinçlerinin!
Sarmaşık Sakal Yansımaları
Gündüz Düşlerim 2
Sekiz Saniye Yansımalarım B
Kendimi Kaybettim, Hükümsüzdür!
Öylesine
8 Saniye Yansımalarım A
Hataya ve Hayata Dair
Ölen Hangisi?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cem Mumcu - Kendine Bakma Kitabı
Duru Sohbetler 1
Anlamlandırma Arayışı
Hayal Kafesi
Bir Aldanışın Ardından
Gözlem Yansımalarım2
Kısalara Selam
Gözlem Yansımaları
Gündüz Düşleri 1
İyi ki Var Can Dostlar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kırılmak [Şiir]
Yaşam yakında yakala [Şiir]
Sanatla Soluklanmak [Şiir]
Haykırmak İstiyorum [Şiir]
Anne Çocuk Eğitim Vakfı - Anne Destek Semineri [Öykü]
Gelen Gülüş [Öykü]


Didem kimdir?

Kendini arayan, dünyayı ,hayatı anlamlandırmaya ve onun içinde etkin olarak var olmaya çalışan, suskunlar ordusundan ayrılmaya çabalayan biriyim. Yazılarımda bazen; aklımdan, yüreğimden, içimden geçenleri, bazende farklı kişilikleri deneyimleme örneklerimi görebilirsiniz.

Etkilendiği Yazarlar:
Doğan Cüceloğlu, Jülide Sevim, Üstün Dökmen, Louise Hay,Allice Miller,Leyla Navaro,Emre Kongar,Kemal Sayar, Milan Kundera, Engin Geçtan,Türkay Demir, Gabriel Garcia Marquez, J.R.R.Tolkien,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Didem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.