Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Akşam prenses geldiğinde bunların sevinçlerini görmelisin, nasıl cıvıldaşıyorlar bir bilsen. Tıpkı kuşlar gibi. Ne güzel böyle karşılanmak değil mi? Tabii bizim prenses zaman zaman buna layık davranış sergilese de kimi zaman da yorgun olduğunu söyleyerek hemen merdivenleri çıkar. Onların o bakışlarını görmelisin o kadar masumlar ki. Hava soğuk dışarı çıkamıyorlar, evde sıkılıyorlar. Hani neredeyse ben oturup onlarla oynayacağım ama dediğim gibi ne halim var ne zamanım… Çocuk olmak, bu kadar masum olmak, ne kadar güzel değil mi aşkım. Deminden beri bakıyorum da kendi kendine uğraşacak ne çok şey bulabiliyor. Arada bir çatık kaşlarımla karşılaştığı zaman hemen geri adım atmasını da biliyor. Bazen kovuyorum “bir daha gelmeyin” diyorum ama 10 dakika geçmeden yine geliyorlar. Düşünsene bu bir çocuk ve hangi kelimeyi ne amaçla kullandığını çok iyi anlayabiliyorlar. Küçük bir çocuk bile senin niyetini düşünceni okuyabiliyor. Ve seni anlayabiliyor. 4 yaşında olan ağabeyi daha çekingen. Ürkek, en küçük bir tepkimde hemen korkuyor. Geç konuşmuş. Cümleleri hala tam olarak toparlayamıyor. Ama bu Dico çok fena, çok cadı yaa. (Kızım adını kısalttı, biz ona Dico diyoruz) Nasıl sevimli görsen kendini zorla sevdiriyor. Esmer, kara, iri gözleri var saçları kısa ama uçları kıvır kıvır. Bir jile elbise giymiş, bacakları tombul, külotlu çorabından taşıyor, ama elbisesine çok yakışmış. Çikolata yemiş sanırım, ağzının kenarları kirli. Hani beyaz tenli olsa yakışacak bu kir ama esmer olunca gerçekten kir gibi durmuş. Zaten yatakta yuvarlandıkça yatak örtüsüne silindi durdu. Sanırım birazdan bu yuvarlanmalar sayesinde ağzı tertemiz olur. Bugün de hava kapalı. İlkbahar mevsimine girdik ama hala soğuk. Sabaha kadar yağmur yağdı. Geceleri hala çok soğuk oluyor. Ama ne kadar soğuk olabilir ki 15 gün sonra bu soğuklarda kalmayacak. Bir ay sonra da yorganları kaldırmaya başlarız. Ve güneş ve yaz ve yazın sıcaklığı ve ışığı. Her şey hayata yeniden başlayacak. Her uyanış, yeniden bir doğuş. Yeniden kendine geliş. Yeniden hayata tutunuş. Balkondaki çiçekler, yavaş yavaş tomurcuklanmaya başladı. Küçük bir ışık ve sıcaklık onlara yetiyor işte. Annemin bir çiçeği vardı kışın ortasında o soğuk odada nasıl güzel çiçek açtı görmeliydin. Demek ki yeri ve zamanı geldiğinde ortamın şartlarının da o kadar önemi kalmıyor. Demek ki o çiçeğin açma vakti idi ve o soğuk odaya rağmen bunu başarmasını bildi. Demek ki bazı durumlarda olacaklara ya da yaşanacaklara çok fazla engel olunamıyor. Oluyor ve bitiyor sen anlasan da anlamasan da:) Şimdi o çiçeğe “dur bekle hava soğuk, zamanın var, daha henüz çiçeklerini açmak için şartlar müsait değil, bekle, havalar ısınsın, o zaman açarsın” demek de doğru değil. Herhangi bir şey için ne, ne kadar gerekli, ne kadar ihtiyacı var bilemeyiz ki. Vakti geldiğinde çiçek de açıyor ağaç da, çok fazla engel olunamıyor demek ki. Dün bir tahta parçasına kocaman bir salyangoz kabuğu yapışmıştı. Şu deniz kabukları gibi bilirsin. Kabuk çok güzeldi içi boş ise almayı düşündüm. Yavaşça yapıştığı yerden kaldırdım. Elime yumuşaklık değince ürperdim fırlattım yere. İçinde kocaman salyangoz. Ölmüştür mutlaka dedim çünkü tahtaya yapışmıştı. Ne zamandır orada bilmiyorum ama o demek bu şekilde de yaşabiliyorlarmış. Kısa bir süre sonra o küçük deniz kabuğunun içinden bir salyangoz başını çıkardı ki görmeliydin. Be mübarek hayvan oraya sığmayı nasıl başardın. Hadi sığdın tahtaya yapıştığın halde kımıldamadan yaşamayı nasıl başardın? Başarabiliyorlar demek ki… Aslında biliyor musun yaşadığını nefes aldığını hissetmek için bir an sadece bir an tefekkür içinde etrafına bakmak yetiyor. Bırak dağa falan çıkmayı:)) doğaya falan bakmayı kafamızı hafifçe çevirip etrafımıza bakmak bile yetiyor. Burası çok sessiz bir yer biliyor musun? Çok nadir geçen araba sesleri arada bir sessizliği bozuyor o kadar. Ama bu şimdi için geçerli yaz aylarında çocuk seslerinden geçilmez buralar. Bütün çocuklar dışarıda oynar. Apartmanlarda yaşayan çocukların sıkıntısını yaşamazlar. Diledikleri gibi oyun oynayabiliyorlar. Yaz gelsin bunu daha güzel bir şekilde anlatacağım sana. Şimdilik bu kadar yeter. Hadi bir türkü dinleyelim. Bu sefer kendi türkümüzü dinleyelim. Ama lütfen sazın ritimlerini kaçırmadan dinle. Bütün güzellik bağlamanın tınılarında. O tınıyı hisset. Yazarım yine. Hoşça kal.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Adsız, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |