Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp |
|
||||||||||
|
Birinci Dünya Savaşı bitiminde, Osmanlı Devleti ile İtilaf devletleri arasında 30 Ekim 1918 ‘de imzalanan, Mondros mütarekesinden kısa bir süre sonra, İngiliz askerleri, 12 Kasım 1918’de de Fransız askerleri İskenderun’u işgal eder. İngiliz askerleri çok kalmazlar ve geri çekilirler. Fransız askerleri ise kalır. 21 Ekim 1921’de Fransa ile yapılan Ankara anlaşması ile Hatay’da İskenderun sancak yönetimi kurulur. 7 Eylül 1938’de Hatay Devleti kurulur ve 29 Haziran 1939 tarihinde Türkiye’ye katılma kararı alınır. Osmanlılar, 1516 yılında yapılan Mercidabık savaşı sonrası Yavuz Sultan Selim ordusuyla Hatay’a girer. İskenderun nüfusu, Birinci Dünya Savaşı öncesinde, merkezinde 3 bin, köyler dahil toplam 23 bin civarındadır. Adını, Büyük İskender’in Issus savaşı’ndan(M.Ö.333) alır. Fransız işgali idaresi, 1918 – 1938 yılları arasında varlığını sürdürür. Bu 20 yılın, ilk 10 yılı daha çok altyapı çalışmaları üzerine yoğunlaşmış -Limanın modernleştirilmesi, bataklıkların kurutulması diğer şehirlerle demir yolu ve karayolu ulaşımının sağlanması, kanalizasyon sisteminin kurulması gibi- ikinci 10 yılda ise daha çok kamu yapıları üzerinde yoğunlaşmıştır. Fransızlar, Hatay’dan giderken yanlarında neler götürdüler, onu pek iyi bilmiyoruz, ancak arkalarında neler bıraktıklarına kuşbakışı bir göz atarsak... neler görürüz. Önemli bir yazılı kaynak bırakmamışlar, ihtimaldir ki yanlarında götürmüşlerdir. 20 yıllık süreyi anlatan, tarihini ortaya çıkaran bilindiği kadarıyla herhangi bir kaynak da yok. Bu nedenlerle olsa gerek, Fransızların bulunduğu işgal döneminde olup bitenler tam olarak bilinemiyor, o dönemi yaşayan şahsiyetler dışında bilgi edinilecek fazla bir doküman da yok. Bu konuda araştırma yapan uzmanlar Türkiye ve Suriye’deki arşivlerin kapalı olduğunu ifade etmektedirler. Fransız ve İngiliz arşivlerine ulaşmak ise oldukça zor olsa gerek. Kala kala Fransızların yaptıkları tesisler, mekanlar, altyapılar ve hatıralar. Onları okumak incelemek, çözümlemek de bir uzmanlık işi. Hatay’ın 20 yıllık Anayurttan ayrı kalması ne gibi kültürel, siyasal ve sosyal ortam yaratmıştır. Günümüze bunlar nasıl yansımıştır? Fransızlar’ın bulunduğu dönemde uygulamaları, Şam’da bulunan Fransız İslam Sanatı ve Arkeolojisi Kurumu yürütmüştür. Bu kuruma bağlı olarak, René Danger, 1932’de de Antakya ve İskenderun için planlamalar yapmıştır. Bölge için yapılanların dışında kimi başka planlar düşünülse de uygulamaya büyük oranda geçememişlerdir. Bu döneme ait İskenderun’da önemli yapıtlar arasında, Devlet Hastanesi, Adliye sarayı, Merkez bankası ve kimi konutlar sayılabilir: Bugün hala işlevini sürdüren Devlet Hastanesi, 1928 Martında, dönemin parası ile iki milyon Fransız Frankına mal edilmiştir. Hastane 50 yataklı olarak düşünülmüştür. Yapılan diğer yapıların aksine dönemine göre daha modern bir çizgiye sahiptir. Yeni hastanenin yapılması ile eski hastane ise cezaevine dönüştürülmüştür. Hastanenin yapılmasıyla bölgenin sağlık durumunda gözle görülür iyileşmeler sağlanmıştır. Örneğin hastanenin bitiminden sonra bölgede sıtmadan meydana gelen, ölümlerde önemli oranda düşüşler olduğu belirtilmiştir. Adliye Sarayı, 1930-31 yıllarında yapılmıştır. Yapının mimarı aynı zamanda İskenderun Lisesinin de mimarı olan M.Kovalski’dir. Müteahiti ise M.Kassouf’tir. Yapının yerinde önceden Gümrük binası yer almaktaydı. Yapı iki katlı, iç avlulu, dikdörtgen planlıdır. Birinci kattaki pencereler sade ve düz iken, ikinci kattaki pencereler, mozaikler ile süslenmiş ve kemerlidir. Bir anıtsal bir giriş kapısı olmak üzere, yapının dört girişi vardır ve köşelerden birinde saat kulesi vardır. İnşasında Lübnanlı Hırıstiyanlar ve Ermeniler çalışmış. Adliye Sarayı ile aynı dönemde inşa edilen bir diğer yapı 1930 da tamamlanan, bugün Merkez Bankası olarak hizmet veren, o dönemde ise merkezi Lübnan’da bulunan Suriye ve Büyük Lübnan Bankası binasıdır. Fransız Mimar E.Chenille tarafından tasarlanmıştır. Yapı Adliye sarayına benzer şekilde, iki kattan oluşmakta, girişi kapısı, birinci kat pencereleri dikdörtgen, ikinci kattakiler kemerle bitmektedir. Yapının aslı bugün için ne yazık ki korunamamışsa da giriş kapısı o dönemden kalan önemli bir izdir. Dönemin önemli yapılarından bir diğeri, Kaymakamlık binasıdır, asıl olarak 1910’da Osmanlının son dönemlerinde yapılmıştır. 1926 yılında Fransız yönetimi yapıya her iki katta da devam eden kolonadlar (Portico, arkad ya da revak olarak da bilinir. Kemer ve sütunlarla tanımlanan, yarı açık koridorlar) eklemiştir. Bunun dışında ise binanın esas özellikleri korunmuştur. Bunların dışında diğer önemli diğer yapıları: Şimdilerde Deniz Kulübü olan bina, Catoni Gemi Acenteliğinin Deniz İşleri Şirketi binası, 1 No’lu Sağlık Ocağı, Mursaloğlu Lisesi, İskenderun lisesi, Mithatpaşa İlköğretim Okullu, Nüfus Müdürlüğü, Halk Eğitim Merkezi, Tren garıdır, liman gibi kamu binaları mevcuttur. Sahildeki villalar İtalyan mimarlar tarafından yapılmıştır. Bunlar, Fransız yönetiminde bölgede konuşlu Fransız askerlerinin başındaki komutanlar için yapılmıştır. İlçe Milli Eğitim binası ve İskenderun Belediyesinin kamulaştırdığı bina buna örnektir. 1928’li yıllarda Rus, Fransız, İtalyan, İran konsoloslukları bulunuyormuş, İngiltere’yi de Catoni Ailesi temsil ediyormuş, Konsolosluk binaları halen kullanılır durumdadırlar. Fransız egemenliğinde yönetimlerde mimari; biçimsel olarak bölgenin etnik ve sınıfsal yapısına uygun olarak oluşturulmuştur. . Yollar, trafik uygulamaları ve estetik unsurlar planlamanın sacayağını oluşturur. Daha çok varolan yerleşim yerlerine dokunmadan onun yakınında yeni kentler inşa edilmiştir.. Hep merak edilir, batı bizi nasıl görüyor, nasıl değerlendiriyor diye. Bu sorunun en iyi yanıtını Fransızlar tarafından yapılan İskenderun yapılarının mimari özelliklerinde görmek mümkündür. Fransızların bölgeye yerleşmelerinden hemen sonra, bataklık alanların ıslahı için bir komisyon kurulur. Bataklıkların kurutulmasında fiilen rol alan ise, asıl olarak limanın yapımını üstlenen, bir Fransız firmasıdır. Firmanın bu işi üstlenmesinin arkasında yatan ana düşünce, yapılacak yenilemenin yeterli ve tek başına olmayacağı, bataklıkların şehrin gelişmesini engelleyeceği düşüncesidir. Liman, Fransa için ticari açıdan önemli olduğundan ilk iş olarak ele alınmıştır. Bu döneme kadar pek çok açıdan potansiyel sahip olmasına rağmen, küçük bir kasaba olarak olan İskenderun büyük bir hızla gelişmiştir. Fransızlar kaldığı İlk on yılın sonuna doğru işler yoğunlaştığında yönetimin yanı sıra asıl olarak Suriye ve Lübnan’da faaliyet gösteren kimi yerel yatırımcılar da devreye girmiştir. Bunlardan önemli iki tanesi G. Rosazza ve M.Katchdorian’dır. Bu kişiler sadece bataklık ıslahında değil, o sırada bölgede devam eden diğer işlerde de rol almışlardır. İyi bir araştırma ve inceleme batının doğuya bakışını ve üslubunu belgeler niteliktedir. . Fransız döneminde yapılan binalar, yollar kültürel ve sanatsal yapılar iyice gözden geçirilecek olursa, penceresinden kapısına, duvarından çerçevesine doğuyu nasıl gördüklerini de somut olarak kanıtlar. Bu topraklarda yaşayanları masallardan öğrendikleri, okudukları gibi; göçebe, doğulu, mistik bakış olarak ortaya çıkarmışlardır. Kültürde sanatta ve mimaride o biçimde inşa etmiştir kurumlarını. (Batılı doğuya nasıl bakar? Bunu İngiliz yönetiminki Kudüs’te doğan Filistin asıllı Arap entellektüel Edward W. Said Oryantalizm (Şarkiyatçılık) kitabında anlatır, Said yapıtında batının doğu toplumlarını daha iyi sömürebilmek ve kendisini model olarak ortaya attığını, doğuluları; basit, cahil, çirkin olarak sunduğunu iddia eder) Fransa sömürgelerinde yapıları; Tunus, Cezayir, Fas ve Suriye’de doğu/islam mimarisini nasıl değerlendiriyorlarsa o şekilde inşa etmiştir. Bölgenin mimari özelliklerini nasıl yorumlamışlarsa, binaların dış cephesinde uygulamışlar, binaların iç bölümlerini ise kendi mimarilerine uygun yapmışlardır... Bu bakış açısı bulundukları bölge halkına yakın durma veya sempatik görünme, onların güvenlerine sağlama gibi çeşitli nedenlerle de ortaya çıkmıştır. Daha çok ikinci on yıl boyunca ortaya konan kamu yapılarında ise temel tutum, daha önce Kuzey Afrika’dakine benzer şekilde, geleneksel mimariden esinlenen, fakat plan olarak yine batı tipi bir planlamayı uygulayan bir mimaridir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © kemal düz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |