Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
“Namaz gözümün nuru” ifadesini hayretle okuyorum. Namaz nasıl göz nuru olur aklım pek almıyor yada ermiyor. Kendi göz nurlarımı bir düşününce hayretim daha da artıyor açıkçası. Çünkü namaz asla benim göz nurlarım arasında yoktu, girmesini de hiç düşünmemiştim aslında çünkü namaz göz nuru olmak bir tarafa aksine sırtımdaki yüktü, bir an önce kılıp aradan çıkaracağım boynumun borcuydu sadece. Farz bir ameldi ve yapmam gerekiyordu, hepsi buydu namazla aramızdaki bağın. Kılanların çoğu da bu şekilde kılıyordu maalesef. Kılmayanlarınsa elbette ki kendilerince haklı bahaneleri vardı; kimisi çok yoğundu vakit bulamıyordu namaza, kimisi iş yerinde kılamıyordu, kimisiyle okul engeline takılmıştı. Yahut ta başka başka sebepler girmişti namazla araya. Nihayetinde vardı herkesin bir bahanesi. Namaz gerçekten de çok mu vakit alıyordu ki vakit bulunamıyordu onun için? Üstelik saatlerce dizileri ve maçları seyretmeye, bilgisayar başında saatlerimizi harcamaya devam ede ede söylüyorduk bunu. Yahut ta çok az zamanımızın olduğu anlarda namazdan olmaktansa en azından farzlarını kılmayı neden akıl edemiyorduk ki? Namaz öylesine önemli bir amel ki; her halükarda yeter ki kılalım diye Rabbimiz kolaylıklar da tanımış. İşte biz bunları neden araştırıp öğrenmek yerine “kılamıyorum” diyerek sözde kolaya kaçıp kendimizi ateşe attık. Peki, çok yoğun olduğumuzu söylerken vicdanımız hiç mi sızlamadı? Başkaları hadi bir kenara kendimizi kandırmaya gönlümüz nasıl razı oldu? Günün en uzun namazı 20 dakikamızı alırken bu 20 dakika gözümüzde neden bu kadar büyüdü? Neden bu kadar umursamaz baktık biz Efendimizin gözüne nur olmuş namaza? Neden hep O’na ümmet olmanın gururuyla yaşarken O’nun en sevdiği ameli hayatımıza almadık? Neden hep dualarımızda O’nun şefaatini dilerken, secdelerimizle yakınlık kurmadık O’nun la? “neden”lerimiz daha da çoğalabilir ama tüm bu nedenlerin tek bir cevabı var. Çünkü biz namazın kıymetini bilemedik ve hep nefis engeline takıldık. Efendimiz demişti ya hani: namaz kişinin sorguya çekileceği ilk şey diye; o halde namazı baraj sorusu olarak ta düşünebiliriz. Baraj sorularının önemini zaten biliriz hepimiz. Kaderimizi belirlerler. Ve namazda bizim kaderimizi belirler, o halde kurtarıcımız diyebiliriz namaza yada can dostumuz. Can dostum ifadesi yakıştı bence namaza; nede olsa hayatımızda o varsa tabiri caizse “torpilliyizdir” Rabbimizin katında. Ama unutulmaması gereken gerçeklerden biri de şu tabi ki; “vay o namaz kılanların haline ki; onlar kıldıkları namazdan gafildirler.” (maun suresi) Gaflete, gösterişe düşmeden kılınan namaz can dosttur. İhlasla samimiyetle kılınan namaz can dosttur ve bizi kötülüklerden, çirkin işlerden alıkoyan namaz can dosttur ve bizi arirette işte o namaz kurtaracaktır. Çok yoğun olduğu için namaz kılamayanlara son bir söz dizelerden geliyor. İstiyorsun ki cennet ayağına gelsin hem de beleş Sen dünyanın işini bitirmeden dünya senin işini bitirir be kardeş!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ayşe kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |