"Leyla'nın işi naz ve işve; Mecnun'un gözü yaşı çeşme çeşme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun) |
|
||||||||||
|
Dün basında şöyle bir haber yer aldı: ‘’ Muğla'nın Fethiye ilçesinde, 2007 yılında gerçekleştiği iddia edilen toplu tecavüz olayı ile ilgili tutuklu yargılanan 6 kişi serbest bırakıldı. Fethiye Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Gebeler Kaplıcası'nda yaşanan toplu tecavüz olayı ile ilgili mağdur B.S. tarafından teşhis edilen G.K, A.N.O, M.K, V.K, S.K, V.K'nin yargılanmasına devam edildi. 6 kişinin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı 27 Mayıs'a erteledi.’’ Haberi okuyunca olayın gerçekleştiği yerin adına takıldım. Tecavüzler kimi zaman gebelik denen yan etkiye yol açan bir eylemdir. Olayın meydana geldiği yer Gebeler Kaplıcası. Sanık olarak yakalananlar dışarıda, sanık diyoruz ama mağdur tarafından teşhis edilmiş 6 kişi bunlar. Bu 6 kişinin 2’si de 18 yaşından küçük. Sanki çıraklık eğitimde okuyorlar da usta öğreticilerden ders almak için gitmişler kaplıcaya hep birlikte. Bir hayli de sıcak banyo yapıp gevşemişler anlaşılan. Bu şahıslar hâlâ o ilçede yaşamaya devam ediyorlar ve o ilçenin kadınları, kız çocuklarının anaları, babaları bu konuda ne düşünüyorlar merak ediyorum. Artık neredeyse tecavüze uğrayanın suçlandığı ve cezalandırılmaya çalışıldığı bir anlayışla karşı karşıyayız. Sanıkların elini kolunu sallaya sallaya dışarıda rahatça dolaşmaları caydırıcılıktan çok uzak bir uygulama değil midir? Gelecek daha kaç tecavüz olayına gebe? Olay 2007 yılında gerçekleşmiş. Geçen yaklaşık 4 yıl içinde olayı yaşayan kişi neler yaşadı, neler hissetti? Genelde bu konunun araştırılması, arkasının aranması ihmal edilir. Tecavüze maruz kalan kişinin psikolojisini, günlük yaşamına, aile yaşamına etkisini araştırılması ve hangi şekilde olursa olsun söz konusu kişiye yardım elinin uzatılması gerekmez mi? Ayrıca bu araştırma sonuçlarının tıpkı salıverilme haberi kadar bir değeri olmalı ve mağdurun izni veya yasaların izin verdiği ölçüde kamuoyu ile paylaşılmalı diye düşünmekteyim. Kadın kuruluşları, kadın platformu temsilcileri, adliye önlerinde genellikle şablon basın açıklamalarıyla toplum önünde üzerlerine düşen görevi yapar görünmektedir. Böyle bir konuda her ne kadar empati yapılsa da hep bir şeyler eksik kalacaktır. İzmit’deki 26 ekim 2010 tarihinde meydana geldiği iddia edilen bir başka tecavüz vakasında da sanık avukatı İtalyan Yargıtay'ının da buna benzer bir kararı olduğunu belirterek ‘’ Kot pantolon giyen birinin tecavüze uğraması mümkün değil.’’ şeklinde savunma yaparak müvekkilinin beraatını istemiştir. Devlet bu konuya bir el atsa da ücretsiz kot pantolon ya da en iyisi kottan yapılmış sıkı bir tulum diktirip dağıtmaya başlasa diyorum. Yargıya düşen görevlerde de belki biraz azalma hafifleme olur, ne dersiniz ? Peki siz sevgili bayanlar yarın dışarı çıkarken, işinize, alışverişinize, çocuğunuzu okula bırakmaya giderken veya bir arkadaşınızla kahve içmek için bir yerlerde buluşmak için dışarı çıkarken ne giyeceksiniz? A) Kot pantolon B) Etek C) Kottan yapılmış sıkı bir tulum D) Etekleri efil efil uçuşan cici bir elbise E) Canınız ne isterse... Söz imkânsızlıklar ve azimden açılmışken aklıma ilginç bir olay daha geldi. 26 Mart 2003 tarihinde yaşanan ve manşetlere taşınmış bir olay: Kartal Özel Tip Cezaevi’nde ortaya çıkan bir aşk skandalı… Balkan kardeşler cinayeti sanığı S.Ç tarafından koğuşlar arasındaki duvara açılan delikten, sevgilisi olan Mısır Çarşısı’ndaki patlama olayının sanığı K.K.S’in hamile bırakıldığı iddia edilmişti. İşte azmin bir örneği daha ya da nasıl desek, devrimci Abazan hareketinde dönüm noktalarından bir örnek daha. Yoksa post modern Ferhat ile Şirin masalı mı desek? Görüyorsunuz ki azmin ( gözü dönmüşlüğün veya Abazanlığın ) elinden ne tuvalet taşı ne kot ne de duvar kurtuluyor. İlk başta ele aldığım olaya geri dönersek kotun engelleyici bir niteliğinin olamayacağını, gözü dönmüş birine engel olamayacağını görmekteyiz. Dileğimiz suçlulara gereken cezanın verilebilmesi, toplumdaki bireylerin cinsellik konusunda ciddi olarak bilinçlendirilmesidir. Kadınlarımızın korkusuz, özgürce yaşamın içinde her alanda yer alabilmeleri ve hangi sebeple olursa olsun suçlu gibi değerlendirilmemeleri ve huzurlu, hak ettiklerince bir yaşam sürmeleri dileklerimle… Hoşça kalın, mutlu kalın, sağlıkla kalın. Müşerref ÖZDAŞ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Müşerref ÖZDAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |