..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm insanlık bir tutkudur; tutku olmadan din, tarih, romanlar, sanat, hepsi etkisiz olurdu. -Balzac
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İstanbul > Yûşa Irmak




24 Temmuz 2012
İstanbul’un Soluğu Her Zaman Canlıdır…  
Yûşa Irmak
İstanbul’da bir insan olarak solumak ne zor imiş. Elbette bir bedeli var bu memlekette yaşamanın üstelik bedelini nefeslerimizle ödüyoruz. Çünkü, yaşamlarımız, beklenmedik çizgiler arasında zikzaklar çizen bir oyun bu şehirde. Bir anda yükselişler, inişler, bir anda seslenişler ve susuşlar, bir anda yaşananların iyiliği kötülüğü ve yine beklenmedik yahut düşünülmedik garip, ani, ölümler… Yani, hayat bir var, bir yok İstanbul’da…


:BAAH:
İstanbul’da bir insan olarak solumak ne zor imiş. Elbette bir bedeli var bu memlekette yaşamanın üstelik bedelini nefeslerimizle ödüyoruz. Çünkü, yaşamlarımız, beklenmedik çizgiler arasında zikzaklar çizen bir oyun bu şehirde. Bir anda yükselişler, inişler, bir anda seslenişler ve susuşlar, bir anda yaşananların iyiliği kötülüğü ve yine beklenmedik yahut düşünülmedik garip, ani, ölümler… Yani, hayat bir var, bir yok İstanbul’da…

Ne çok insan var küçücük Sultanahmet’te. Metrekareye rahat 9 insan düşer. Burada insanlar, sokaklar boyu uzayıp gidiyor görmelisiniz! Yolları çatallanıyor, üçleniyor her yolun girişinde ve çıkışında. Köprüler, geçitler, girişler, çıkışlar, girmezler, çıkmazlar yolların gerdanlarına, bileklerine ve insanların yüreklerine uzanıyor adeta. Meydanlarda acayip ırklar, tarihler ve cümle yeryüzünün hülasası adeta mahşer yerini andırıyor.

İnsanların başı dönüyor. Dünya döndüğünden değil aslında, insanın kendisi bizzat döndüğünden belki de. Gözleri bulanıyor, adımları tekliyor. Küresi yirmidört saatte bir dönen dünyanın insanı, İstanbul’da, saniyeler içinde yüzlerce kez dönebiliyor…

Bir sağlam an yakalayıp, sakin bir boşluğa atmaya çalışıyor insan kendini. Maviliği görmeye çalışıyor görebildiği kadar… Kıpırdamayan ve kıpırdatan maviyi. Bir vapur uzaklaşıyor. Cisimler, sesler, şekiller alabildiğine albenili, cancanlı… İnsanın gidişi, düşündürücü burada. Sonra bir başkası yaklaşıyor Eminönü iskelesine. Dönüşler yine duygulandırıyor insanları. Umut işte… Şehirde dağılıp diğerlerine karışıyorlar hemencecik. Her şey birbirine karışıyor sonra, fululeşiyor, matlaşıyor ortam.

İnsanlar yürüyorlar; gülen, düşünen, suçlu, suçsuz, azgın, mütevazi, sert, kırılgan, nazdar, ifadesiz insanlar. Yüzlerce , binlerce insan. Yüzlerce dünya demek bu.! Yüzlerce ruh, yüzlerce hayat! İnsanların adımları, elleri, ses tonları, vurguları, yedikleri ve içtikleri her şey ayan beyan duyuluyor kulağınızda bir dramatik müzik dinlemiyorsanız… Bir de vitrin mankenleri var. İnsanlar ve mankenler. Hareket, ses… Farklılık var… Bu farklılık beni çok düşündürüyor aslında heyecanlandırıyorda. Çünkü haraket eden insan!
İstanbul’da devasa köprüler var denizler üzerinde. Denizi kocaman ve kıpırdayan bir mavi sanki. Ama ıslak. Bu ıslaklığın kaynağında derinlerinde yosunlar, küçük balık sürüleri, kabuklular, omurgasız canlılar var. Orası ayrı bir dünya. Kendine has dağları, kendine has volkanları, tarlaları yarları var. Başka bir hayat, başka bir dünya tahayyül etmek çok güç… Ne kadar çok dünya var şu garip dünyada diyesi geliyor insanın. Bir martı beliriyor örneğin, denizin dibine dalıyor, iri bir istavriti kaptığı gibi havalanıyor gökyüzüne. Bu hem acıklı. Hem de mutlu bir durum… Avlayan ve avlanan yaratıklar buna sanıyorum ancak denge diyebiliriz…

Gün alçaldıkça, tempo en üst seviyeye ulaşıyor İstanbul’da. İnsanların hepsinin yüzünde garip bir bitmişlik, yorgunluk ifadesi. Düşünebilenler, düşünce yorgunu zaten. Düşünemeyenlerin sadece bedenleri yorulmuş gibi. Ayakları yoruluyor, bacakları titriyor insanların. Ama en çok da beyinleri yoruluyor üstelik düşünemeyenlerin bile…

İstanbul, insanları parça parça sınıflıyor, insan olanlar ve olamayanlar diye. Ya da insan kalabilenler ve kalamayanlar… İnsan ya kendini kaybediyor şehirde ya da buluyor. İnsan ya merhametli, ya acımasız. Ya çok sorumlu, ya vurdumduymaz olabiliyor. Şehir insana yaftalar yapıştırıyor. İsmi olanlar, olmayanlar; tanınlar, tanınmayanlar… Burada her gün kafasına tokmak yemiş bir hayvan şuursuzluğuyla yaşamak da ayrı bir bela. Bu karanlık, bu soğuk, bu kasvetli, bu ıslak şehrin yek diğer adı da İstanbul. Kimilerine korkunç gelir ve bir sarsıntı ile ruh haritası silinen garip bir toprak parçası oluverir, kimileri her şeyini feda eder insanlara; kitaplarını, gülümseyişlerini, ağlayışlarını; İstanbul’da rüyaları olanlar için, yaprak yaprak açılan, yaprak yaprak dökülen rüyalar hiç bitmiyor, çünkü burası zaferlerin, bozgunların, ümitlerin, hayal kırıklıklarının olduğu yer ve “ben de vardım” diyenler için biçilmiş kaftandır İstanbul.

İstanbul’da bir insan olmak hiç de kolay değil. Savaşmak zorundasınız herşeyle. Şehir canavarlarıyla, şehir şeytanlarıyla, şehir cehaletiyle savaşmak zorundasınız. Şehir de yaşamak kolay değil. Tanınmak zorundasınız. İsminizi kayıtlara geçirtmek, adımlarınızı sert atmak, sayılmak zorundasınız.

İstanbul, soluğunu deniyor adeta insanın. Ya öldürüyor, ya yeniden doğuma gebe bırakıyor. Ya bir başlangıç İstanbul, ya da son! Hayat, başlarken de bitebilir burada. Hep de öyle olmuştur son onbeş yılda, yirmi yılda. Altmış yıllık, seksen yıllık bedenler, şehre atar atmaz adımlarını, hayatları başladı derken bitmiştir aslında başlangıçta. Burası bir kapı, ya yeniden doğmaya, ya ölüme açılan…




http://twitter.com/yusairmak
https://www.facebook.com/yusairmak
yusairmak@hotmail.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İstanbul kümesinde bulunan diğer yazıları...
İstanbul’u Düşünmek
İstanbul Dinmeyen Bir Esinti Bir Devam Ediştir
Yedi Emirler Sokağı, Fatih

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye
Sonbahara Birlikte Yürümek
Günbatımı Eski Bir Masada Başladı Her Şey
Yağmurda Koşamayanlar
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Geldim [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.